28 Şubat davasını çökerten tanıklık

featured

Alican Türk yazdı…

Bilindiği üzere 28 Şubat davasıyla ilgili Yargıtay’ın verdiği 30 Haziran 2021 tarihli kararda 14 komutan hakkında istenen cezalar onanırken, davanın tek sivil sanığı olan Prof.Dr. Kemal GÜRÜZ dahil toplam 16 kişi hakkında da verilen kararlar bozulmuş ve “yeniden yargılama” kararı çıkmıştı.

22 Kasım 2021’de başlayan o yargılamanın ikinci celsesi 24 Ocak 2022 Pazartesi günü Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.

Duruşmada bir kısım müvekkil adına konuşan Avukat Aykanat KAÇMAZ 28 Şubat davasının baştan itibaren tam anlamıyla hukuka aykırı olduğunu vurgulayıp, nerelerde hukuksuzluk, usulsüzlük, tahrifat, çarpıtma yapıldığına ilişkin somut durumları örnekleriyle birer birer açıkladı. Ardından 04 Şubat 1997’de Sincan’da yürüyen tank birliğinin tabur komutanı olan Namık Kemal ÇALIŞKAN’ın salonun dışında olduğunu ve kendisinin mahkeme tarafından savunma tanığı olarak dinlenmesi talebinde bulundu.

Başkan ve heyet bu talebi olumlu karşıladı ve “tanık” salona alındı.

Şimdi – ana mevzuya girmeden önce – bir parantez açıp kısa bir kronolojik bilgi verelim: (E) Tuğg. Namık Kemal ÇALIŞKAN 1996-1998 yılları arasında “Kurmay Yarbay” rütbesiyle Ankara Etimesgut’taki Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığı’nda Gösteri ve Tatbikat Taburu Komutanı olarak görev yapar. 04 Şubat 1997 sabahı Etimesgut’tan çıkıp Sincan üzerinden Akıncı’ya giden, aynı gün aynı güzergâhtan geçerek kışlaya dönen zırhlı araçlar onun taburuna bağlı araçlardır.

28 Şubat davası duruşmaları sürerken Çalışkan Paşa mahkemeye tanık olarak dinlenmek istediğine ilişkin bir dilekçe vermiş, ama mahkeme bunu dikkate almamıştı. Bu satırların yazarı olarak o gün mahkeme salonunda Namık Kemal Paşa’nın elinde dilekçesini görünce “Komutanım, bundan bir nüsha da ben alabilir miyim?” diye sormuş ve elindeki fazla fotokopilerden birini kendisinden almıştım.

Aslında Sincan’dan geçen tanklar konusunda mahkemeye teknik bilgi sunmak isteyen ikinci bir tanık daha vardı: (E) Hv.Korg. Erdoğan KARAKUŞ Paşa…(*) Mahkeme onu da kabul etmemişti. Tabii onun yazısından da bir örnek alıp kenara koymuştum.

Aradan 3-4 yıl geçti. “BİTMEYEN SÖMÜRÜ: 28 ŞUBAT” kitabını yazmaya başladım. Kitapta Sincan’dan geçen tanklar bölümünü yazarken Karakuş ve Çalışkan Paşaların yazılarını da ekledim.

Kitap çıktıktan sonra kitabın o bölümündeki dilekçe ve açıklamalar deneyimli gazeteci Orhan UĞUROĞLU’nun dikkatini çeker. Hemen Çalışkan Paşa ile irtibat kurup onunla geniş bir röportaj yapar ve o röportajı da 28 Şubat 2021 tarihinde YENİÇAĞ gazetesinde manşetten yayımlar. Böylece Sincan’da yürüyen tankların komutanı olarak Çalışkan Paşa’nın dilekçesi kamuoyunun gündemine girmiş olur.

Çalışkan Paşa o günlerde TESUD Genel Başkanıdır ve 28 Şubat kumpas davasıyla ilgili dosya da henüz Yargıtay’ın incelemesindedir. YENİÇAĞ’daki haberi müteakip kendisi bu kez Yargıtay’a da başvurup “04.02.1997 TARİHİNDE ETİMESGUT – AKINCI JET ÜSSÜ ARASINDA İNTİKAL GERÇEKLEŞTİREN ZIRHLI BİRLİĞİN GEÇİŞ GÜZERGÂHI SEÇİMİNE VE TATBİKİNE İLİŞKİN BİLGİ BEYANI” başlıklı yazıyı sunar.

Dilekçenin tarihine dikkat! 02 Nisan 2021…

Ne yazık ki Yargıtay, davayı inceleme safhasında Çalışkan Paşa’nın dilekçesini hiç kâale almamıştır. Zira Yargıtay ilâmında tankların geçişi “maddî cebir” olarak gösterilmiştir.

İşte bu kronolojik açıklamadan sonra konuya dönelim.

Çalışkan Paşa’nın 24 Ocak 2022 tarihinde mahkemede tanık olarak dinlenmesi çok önemliydi. Tabii söyleyecekleri de… Tanık yeminini ettikten sonra o gür sesiyle konuşmaya başladı. Söyledikleri gerek BİTMEYEN SÖMÜRÜ 28 ŞUBAT kitabımızda yazan gerekse 02 Nisan 2021 tarihinde Yargıtay’a sunduğu bilgi beyanındaki açıklamaların bir tekrarı niteliğindeydi. “Eğitim Merkezi’ndeki tatbikatların yıllık olarak Ağustos – Eylül aylarında planlandığını, Etimesgut’tan Akıncı Üssü’ne yapılan bu intikalin de Şubat 1997’nin ilk haftasında icra edilecek tatbikat olarak ‘Yıllık Eğitim Uygulama Emri’ ve ekinde mevcut faaliyet takviminde yer aldığını, hazırlık çalışmaları sırasında intikalde kullanılabilecek iki güzergâhın incelendiğini, ast birlik komutanlarıyla tatbikattan 10-15 gün önce yol keşfi yaptıklarını, birinci güzergâh olan Zırhlı Birlikler-Turgut Özal Köprüsü-Mehmetçik Lisesi ve Ayaş yolu güzergâhında Ankara Çayı üzerindeki köprüde karayollarınca yürütülen güçlendirme çalışması olduğu için o güzergâhın kullanılamadığını, dolayısıyla ikinci güzergâh olan Etimesgut-Sincan-Yenikent-Akıcı güzergâhını kullanmanın ZORUNLULUK OLARAK ortaya çıktığını, bu intikalin de Merkez Komutanlığı, Etimesgut Emniyet Müdürlüğü ve jandarma birimleri ile koordine edildiğini” anlattı.

Yani Çalışkan Paşa 04 Şubat 1997’deki intikalin 30 Ocak akşamı gerçekleştirilen Kudüs Gecesi‘yle ilgisi olmadığı gibi, kesinlikle REFAHYOL Hükûmetine karşı gerçekleştirilen bir eylem olmadığını da bütün çıplaklığı ile ortaya koydu.

Tabii şimdi bu açıklamalar nedir, biliyor musunuz? Hani 28 Şubat’ı bir askerî darbe olarak göstermeye çalışan kesimler Sincan’da tankların geçişini “darbenin cebir ve şiddet unsuru” olarak göstermeye çalışıyorlardı ya?! Hani yerel mahkeme, istinaf ve Yargıtay ısrarla olayı bu şekilde görüp mahkûmiyet kararlarına esas almışlardı ya?! İşte şimdi bu tanıklıkla bütün “cebir – şiddet iddiaları” çöp oldu...

Şiddet yoksa darbe de yok demektir.

Darbe yoksa dava çökmüş demektir.

Aslında yerel mahkemedeki duruşmalar sırasında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı merhum Hikmet KÖKSAL Paşa da bunun önceden planlı bir tatbikat olduğunu söylemişti, ama hâkimler kulak asmamıştı.

Benzer şekilde Erdoğan KARAKUŞ Paşa da bu intikalin 1960’lardan bu yana rutin olarak yapılan bir tatbikat olduğuna ilişkin dilekçe vermek istemiş, ama o da kâale alınmamıştı.

Ama şimdi kaçacak bir yer yok artık!

Sincan’da tankların geçişi ile ilgili – bizim de kitabımızda yazdığımız – gerçekler açığa kavuştuğuna göre, yani cebir ve şiddet söz konusu olmadığına göre bu dava artık yok hükmündedir.

Anayasa Mahkemesi Çalışkan Paşa’nın tanıklığına dayanarak çok acilen bu dosyayı ele almalı ve yaklaşık 5,5 aydır cezaevinde yatan komutanların derhal serbest bırakılmasını sağlamalıdır.

Bu durum acil ve önemlidir, zira yaşı 90 olan insanların hayatı söz konusudur.

Bekliyoruz.

Bu vesileyle son sözler olarak şu notu da ekleyeyim: Namık Kemal ÇALIŞKAN Paşa’nın Yargıtay’a dilekçe verme tarihinin 02 Nisan 2021 olduğunu söylemiştik. Bundan 2 gün sonra, yani 04 Nisan’da ne olmuştu, hatırlayanınız var mı? Söyleyeyim: Amirallerin açıklaması yayımlandı.

Ve Çalışkan Paşa da sözde o açıklamaya destek olduğu gerekçesiyle TESUD Başkanlığından alındı. Oysa Amirallerin açıklaması kapsamında – Hulusi AKAR’ın beyanının doğru olmadığını söylemesi dışında – hiçbir söz etmemişti.

Şimdi yüksek sesle düşünüyorum: Çalışkan Paşa’nın görevden alınarak yerine kayyum atanmasında Amirallerle ilgili durumun mu yoksa Yargıtay ‘a verdiği 28 Şubat dilekçesinin mi etkisi var?

(*) İlginç bir tesadüf, KARAKUŞ ve ÇALIŞKAN Paşalar Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin halef – selef iki başkandır. 2013 – 2019 yılları arasında Genel Başkanlık yapan Karakuş Paşa’dan sonra 2019’da TESUD Başkanlığına Çalışkan Paşa seçilmiş, fakat bilindiği üzere kendisi 103 amiralin açıklamasına destek verdiği gerekçesiyle geçtiğimiz yıl – 2021’de – görevden alınmış, yerine eski başkan Karakuş Paşa – bu kez kayyum olarak – atanmıştır.

28 Şubat davasını çökerten tanıklık

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 Yorum

  1. 27 Ocak 2022, 21:45

    Erdoğan Paşam da, Namık Kemal Paşam da adam gibi adamdır. Doğruları söylemekten asla çekinmeyen vatansever insanlardır. Çamur at izi kalsınla bu işler olmaz. Doğrular elbet bir gün ortaya çıkar. Yani güneşi balçıkla sıvayamazsınız.

  2. 27 Ocak 2022, 21:40

    Güneş balçıkla sıvanmaz.

  3. Pazarlık mevzuları bunlar. Kabak gibi darbe teşebbüsü 15 temmuzu sümen altı edip, 28 şubat edebiyatı yapıyorlar.

  4. 27 Ocak 2022, 17:45

    Haydi hayırlısı inşallah

  5. 27 Ocak 2022, 16:48

    Kaleminize sağlık. Doğrular güneş gibidir, istediğin kadar uğraş balçıkla sıvayamazsın ve er ya da geç ortaya çıkar. Eninde sonunda bu saçma davanın sonu da kin kusanlar için hüsran olacaktır. Dilerim vicdanlı Cumhuriyet savcıları/yargıçları bu kara komediye bir an önce son verirler. Hoş kalın.

  6. 27 Ocak 2022, 14:13

    Sayın Alican Türk’ün görüşlerine aynen katılıyorum.
    Bu dava bir hukuk davası olmaktan çıkarılmış, siyasi kin ve intikam davasına evrilmiştir.
    Mağdur oldukları mahkemece öne sürülenler sanıklar lehine tanıklık etmişlerdir.
    Askerlerin atanmasında rol aldığı iddia edilen Rahmetli Başbakan Mesut Yılmaz’ın ifadesi bile tek başına bu davayı çökertmeye yeterdi. Ama konu veya sorun hukuk değil ki?
    Bu davanın kumpasçılarının da bir gün hesap vereceğini görmek umuduyla….

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!