12 Eylül 1980’den Altılı Masa’ya

Oya Akyıldız yazdı…

Millet İittifakı Mutabakat Metni’nde vakıfların ve koruma kurullarının özerk yapıya getirileceğine ve yerelde özerklik adına alınan kararlar vardı. Hatırlayın.

Tarikat, cemaat, bazı vakıflar gibi çarpık İslam modelleri, Vatikan dahil emperyalist odaklar tarafından üretilmiş, ABD’nin Yeşil Kuşak siyaseti ile NATO üzerinden dayatılmıştır. Halkın ve herkesin bilmesi gereken bu gerçekler yerine, partizan ve şahsi temeldeymiş gibi çarpıtmak bile perde arkasındaki emperyalist odakları örtbas etmektir, tehlikenin iktidar değiştirerek yok edilemeyeceği gerçeğini saklamaktır.

Diyanet Akademisi yasasını Kemal Kılıçdaroğlu’nun nasıl desteklediğini ve milletvekillerine kürsüde bunun aleyhinde konuşup laiklikten söz etme yasağı getirdiğini Yılmaz Ateş açıklamıştı. Daha geçenlerde, aralarında Özgür Özel’in de olduğu birkaç CHP yöneticisinin kamuda tesettüre sınırsız garanti yasa önergesi verdiğini, Recep Tayyip Erdoğan “biz anayasa maddesi yapar referandum ile getiririz” siyasetine Davutoğlu’nun “Allah’ın emri halka sorulmaz!” diye taş koyduğunu, o arada “the Masa” ortağı Babacan’ın tarikatların yasal sayılması için devrim yasasının iptalini savunduğunu, İyi Parti / Akşener’in masaya oturma ön koşulunun SP’nin de ortak olması olduğunu, seçimde CHP oyları ile yüzden fazla TC düşmanı gericinin seçilmesini bizzat Kemal Kılıçdaroğlu’nun sağladığını ve 39 milletvekili koltuğunu da hediye ettiğini, böylece antilaik anayasa değişikliği darbesi için gereken sayıyı ayarlayanın Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu acaba unuttuk mu?!

Bu işlerin PKK kadar eski bir emperyalist proje olduğunu, hatta esasının/ilk modelinin İngiliz emperyalizmi tarafından imal edildiğini ve “Doğu Meselesi” adı altında Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayıp yutma projesinde kullanıldığını dünya alem bilmiyor mu?

MEB’de zorunlu din dersi de ‘80 darbecileri’ tarafından konmuş değil miydi? Neden hala değiştirilmedi? Neden Ecevit bile F. Gülen’e tam destek verecek şekilde ikna edildi? “The cemaat” lideri neden ABD’ye yerleşti ve darbe girişiminden sonra iadesi istenmek yerine vatandaşlıktan çıkarılarak kurtarıldı? Tüm bunlara tüm sahte sol partiler/siyasetçiler sessiz kaldı? Neden emperyalizmin maşası PKK’lı birçok doğulular aynı zamanda tarikatçı, şeriatçı ve HDP (Demirtaş) bu örgütlerle bir sıkıntısı olmadığını açıklamıştı? Neden o dönemde “liderimiz” dedikleri A.Öcalan Kürt İslam siyaseti oluşturup uygulattı?

Aydın/sanatçı grupları geçmişte tüm bunlara kör baktı, üç maymunu oynadı.

Biz bu çağrıyı Özal döneminde yaparken kimse inanmıyordu olacaklara. Her partiye yerleştirilmiş antilaik ve TC düşmanı milletvekillerinin sayısının anayasa değiştirecek sayıya ulaşabileceğine… Nakşibendi tarikatı üyesi Özal’ın Başbakan ve Cumhurbaşkanı makamına kadar yükselmesinin sonuçları olacağı uyarımızı, 1933’ten başlayarak tarikatlara kapıları sonuna kadar açtığını ve İstanbul’da Şeriat semtleri oluşturulup “yatılı Kuran kursu” adı altında yoksul Anadolu çocuklarının cumhuriyet düşmanı olarak yetiştirildiğini, yasa ve anayasa çiğnenmesine göz yumma siyasetini “komünizm tehlikesine karşı tedbir” olarak gören NATO’cu darbeci generallerimizin de buna ses çıkarmadığını, aydın ve sanatçı çevrelerinde de anlattık.

Cumhuriyet gazetesi geç de olsa uyanıp “tehlikenin farkında mısınız?” sorusunu afiş yaptı. Ama bu da sadece halkı kutuplaştırmakta ve CHP’yi “sağdan oy almalıyız” bahanesiyle sağa kaydırmakta kullanıldı.

Çok geç ve eksik de olsa ses çıkarılmaya başlanması da bir gelişmedir.
Laiklik devrimimize sahip çıkacak şekilde ve anti-emperyalist çizgide devamını diliyoruz.