‘Yenidoğan Çetesi’ davasında yargılanan 22’si tutuklu 47 sanığın ikinci gün duruşması, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
Duruşmaya, 22 tutuklu sanık cezaevinden getirilirken 17 tutuksuz sanık, taraf avukatları duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya, 2 sanık ise SEGBİS yöntemiyle bağlandı.
Duruşmayı, çok sayıda avukat ve basın mensubu takip ediyor.
‘EN SON SİLİVRİ KOLAN’DA ÇALIŞTIM’
Duruşmada savunması alınan tutuklu sanık hemşirelerden Hasan Basri Gök, “Savcılıkta ve anlattım gerekli şeyleri. Aynı şeyleri söylemeye gerek yok” dedi. Hakim “Anlattıkların doğru muydu?” diye sordu. Gök, “Hepsi bildiğim şeylerdi” dedi.
Hakimin “Epikrizi anlatır mısın?” sorusuna Gök, “Hastanın bir şablon sistemi vardı, sekretlerler bebeklerin değerlerine bakardı, rapor yazardı. Mesela Avcılar’dan bir sekreter yolluyordu bilgileri, birleşip bir rapor oluşturuyordu. REYAP, Silivri, Duygu ve A Plus Hastanesi’nde çalıştım. En son Silivri Kolan’da çalıştım” diye yanıt verdi.
‘112 ARAYA GİRMEDEN FIRAT SARI BEBEĞİ KENDİ HASTANESİNE ALIYORDU’
Mahkeme Başkanı “Fırat Sarı’yı nereden tanıyorsun?” diye sordu. Hasan Basri Gök, bu soruyu “Fırat Sarı’nın son bir seneye kadar normal hemşiresiydim. Son 6 ayda epikrize yardım ettim. 6 aylık süreçte de şoförlüğünü yaptım. REYAP bir işletme değildi ama işletmede ne dönüyorsa orada da dönüyordu. 112 araya girmeden Fırat Sarı bebeği kendi hastanesine alıyordu” diye yanıtladı.
Hakimin “Bunu nasıl yapıyordu?” sorusu üzerine Hasan Basir Gök, “Doktorla, oranın çocuk doktoruyla konuşarak, aileye yer bulduk yakınımızda bu hastaneyi bulduk deyip sevk ediyorlardı. Serdar Yükselir, Gıyasettin Özdemir de bu işten para kazanıyordu” dedi.
Gök, “Bir hastadan 38-40 bin lira aldık. Hastaneye 25 bin lira verdik, gerisini Fırat Sarı aldı, Doğukan ile bize 400-500 TL yemek parası verdi. Amaç ise SGK’dan daha fazla para almaktı” diye konuştu.
‘BEBEĞİ ÖLDÜR’ TALİMATI SORULDU
Mahkeme başkanının Mehtap ile ‘Çocuğu öldür’ mesajlaşmasını sorması üzerine Gök, “Bebeğin nabzı belli bir seviyede tutuluyor bu da bebeğin sürekli kalbinin durup geri gelmesine sebep oluyor. Bebeği görmediğim için ya da bilgi sahibi olmadığım için bir şey söyleyemem” cümleleriyle yanıt verdi.
Gök, Fehmi Alperen ile ‘Benim bölgeme girmiyorsun değil mi?’ mesajlaşmasını ise, “İstanbul’u bölgelere bölmeden ziyade semt olarak tanıdığı kişiler, doktorlar sayesinde bebekleri alıyorlardı. Zuhal ile mesajlaşmasını da Ocak ayında kapanan dosyanın tam tekbir olmasını istiyordu onunla ilgili konuşmamız” cümleleriyle açıkladı.
‘İLAÇ SATIŞINDAN 40 BİN LİRA KAZANDIK’
Gök, savunmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“20 yatışa uygun epikriz raporu yazılmasını hatırlamıyorum. Fırat Sarı düşük ücretler ödüyordu. Fırat Sarı, tüm sorumlulara para ödüyordu. Herşeyin bir ücreti vardı; doktora yardım etmek, epikriz raporu yazılması gibi işler. Basamak hastaneler doğru değildi. SGK’dan buna göre para alınıyordu. Önümüzdeki basamakları değiştiriyorduk.
Hastanedeki ilaçları da Doğukan ile birlikte satıyorduk. İlaç satışından 40 bin lira para kazandık. Hemşirelerden ilaç aldık. Fırat Sarı’nın bilgisi dahilinde aldım. Denetim var diye bir seferinde 24 kutu ilaç verdiler. İlaçları alırken hastanenin haberi vardı. Bu raporu zaten hastane başhekimi ve sahibi görüyor. Bunlar fark edilmeyecek ilaçlar değil; sistemden düştüğünde herkesin haberi olur. Sonuçta hastanenin birdenbire cirosu artıyordu.
Çocuğun nabzı düşüktü, bebeği görmediğim için ‘Çocuğu öldür’ diyerek konuşmuşumdur. Basamakları düşürmemizin sebebi dikkat çekmekti. Osman bebekle ilgili epikriz kötüleştirmekten bahsettik çünkü şablonlara yazmamız gerekiyordu.”
‘BEBEK 3 GÜN YAŞAMIŞ AMA 6 GÜN SİSTEMDE KALMIŞ’
Mahkeme Başkanının “3 gün yaşayan bir bebeği 6 gün yaşamış gibi sisteme girmişsiniz. ‘Dikkat etsinler’ demişsiniz, bu ne demek?” sorusuna karşılık Gök, şunları söyledi:
“Bebek 3 gün yaşamış ama 6 gün sistemde kalmış. Fark edilir diye böyle dedim. Şehmuz hocaya ulaşamıyorlardı. O yüzden Doğukan doktor gibi konuşuyordu. 112 bunu fark etmiyordu çünkü sistem üzerinden ayarlıyorlardı. Kaya bebekle ilgili anneyi sevk ettiler. Doğum yapıyordu, acil sevk edilmesi gerekiyordu. O hastaneye gitmesi çok saçmaydı.
Opara bebekle ilgili ise, bebek 1 günde ex oldu. Yenidoğan servisine sevk edilmemesi gerekiyordu. Şehmuz hoca ilgilenmedi. Zaten hiçbir bebekle ilgilenmiyordu. Epikrizini Doğukan ile birlikte ben yazdım.Doğukan soruşturmadan bilgi almıştı, ‘Hakkımızda büyük bir soruşturma var’ dedi bize. ‘Artık bıktım, sapasağlam bebekleri entübe ediyorsunuz’ diye bir konuşmam var, çok uzun süre yatışta bekleyen bebeklerle ilgiliydi ama sağlam bebekler için değil.”
‘FIRAT SARI İLE HERKES İLETİŞİM KURABİLİR’
Savcının, “İlaçları bebeklere az az ver sözlerine ne diyorsun” sorusu üzerine Gök, “Rengin hoca bebekleri odalarda fazla bekletiyordu. Yenidoğan sağlam bebeklere bu tarz ilaçlar verilmiyor” yanıtını verdi.
Savcının, Hakan ve Doğukan ile aranızda ‘Kalp hastasını sevk etmiyorum, ameliyat parasından 140 bin lira alacağınız konusunda ne demek istiyorsunuz?’ sorusuna ise Gök, şöyle yanıt verdi:
“Böyle bir sevk olmadı hatırlamıyorum; ama bu bebek Türkmen bebek olabilir kendi aramızda konuştuğumuz saçma konuşmalar. Fırat Sarı ile herkes irtibat kurabilir aramızda bir hiyerarşi yok. Epikrize uygun dosya düzeltme, akciğer grafiği uyumlu değil mi bakılıyor. Epikriz raporlarını 1 sene sonra değiştiremiyoruz.”
Sanık Fırat Sarı’nın avukatının ‘Epikrizlerin son halini kim imzalıyor?’ sorusuna ise, Gök “İmzalayanı bilmiyorum, imzalandıktan sonra değiştirmesi mümkün değildir” yanıtını verdi. Sanık avukatının, il dışı sevklerde 112 dışında sevk olabilir mi sorusu üzerine Gök “Olabilir özellikle tıp merkezlerinden çocuklar geliyordu” diye konuştu.
‘112 a’dan z’ye sorar kastın neydi?’ sorusuna karşılık Gök, “Beni yanlış anlamışsınız 112 alfabetik sırayla hastaları dağıtır” şeklinde cevap verdi. Gök, “Gelen bebeklerin çoğu ex zamanında gelen bebeklerdi zaten durumu kötü olan sevk edilmemesi gereken bebekler geliyordu. 112’nin şehir dışı algoritmasını bozma konusunda bilgim var şahit oldum” dedi.
‘KURTLAR VADİSİ REPLİĞİ’
Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda tutuklu sanık Deniz Korkmaz, iddianamede yer alan para transferleri kayıtlarının sorulması üzerine, çalıştıkları hastanelerde aldıkları paralar az olduğu için hastanelerdeki bazı işletmelerin kendilerine para gönderdiğini söyledi.
Tutuklu sanık Hasan Basri Gök ile olan telefon görüşmesinde, “Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir” sözünü söyleyip söylemediği sorulan Korkmaz, söylediği bu sözün Kurtlar Vadisi adlı dizide geçen bir replik olduğunu ifade etti.
Korkmaz, soruşturmada geçen CİMER şikayetini kendisinin yaptığını ancak yine kendisinin tutuklandığını kaydederek, “Asla pişman değilim, hiçbir sorumluluğum yoktur. Hiçbir hastanın canına kastetmedim. Zaten mahkemenin de buna yönelik suçlaması yoktur.” dedi.
Sahibi olduğu GMZ Sağlık Hizmetleri adlı şirketin sorulması üzerine Korkmaz, şirketi kendisinin kurmadığını, tutuklu sanık Fırat Sarı’nın bu şirketi kendisinin üzerine açtığını, bu kadar büyük ve sıkıntılı bir şey olduğunu bilmediğini öne sürdü.
Korkmaz, kendisine gönderilen paraların da örgüt faaliyeti için değil hastaneden alınan maaşlar az olduğu için yollandığını savundu.
Bu davayı kendisinin ortaya çıkardığını iddia eden Korkmaz, “Soruşturmayı başlatan şikayet benim CİMER şikayetim. Korkum olsa böyle bir şeyi yapmazdım.” dedi.
FIRAT SARI’NIN PKK CEZASI
Sanık Fırat Sarı’nın PKK terör örgütünden ceza aldığını nereden öğrendiğinin sorulması üzerine Korkmaz, “Ben şikayet dikkati çeksin diye yaptım. Başarılı olduğumu da düşünüyorum.” diye konuştu.
Bunun üzerine Sarı’nın avukatı, “Topluma Kazandırma Kanunu” kapsamında, bu bilgiyi yaydığı için Korkmaz’dan şikayetçi olunmasını talep etti.
‘ÖRGÜTÜN VARLIĞINI REDDEDİYORUM’
Sanık Hüseyin Günerhan ise böyle bir örgütün var olduğuna inanmadığını iddia ederek, “Örgütün varlığını reddediyorum. Hepimiz farklı hastanelerde çalışıyoruz. Kimse kimseden emir almıyor. Burada bir örgüt yok.” dedi.
Hemşire olduğunu söyleyen Günerhan, “Sağlık sisteminde mutlak monarşi vardır. Hiyerarşik sistem vardır. Burada örgüt yoktur. Bir hastanenin aklınıza gelebilecek bütün bölümlerinde çalıştım. İnsan hayatının başladığı ilk noktadan son noktaya kadar her yerde çalıştım. Reyap Hastanesi’nde çalıştığım dönemde Fırat Sarı’yla çalıştım. Günlük paraya ihtiyacımız olduğu zaman sigortasız olarak gece nöbete gideriz, sabah paramızı alırız. İstanbul’da birçok hastanenin yenidoğan bölümünde çalıştım.” ifadelerini kullandı.
Günerhan ayrıca burada kimseyi savunmak için konuşmayacağını, bunu da sözlerinin anlaşılması için söylediğini kaydetti.
Çapraz sorgusunda, tutuklu sanık İlker Gönen’le hastanelere baskın yapıldığına dair konuşmasının sorulması üzerine Günerhan, “Konuşmada, ‘Çalıştığım kurumda dosyalar uyumludur, herhangi bir sıkıntı olmaz. İsteyen denetime gelebilir’ cevabını veriyorum. Gayet açık değil midir?” dedi.
Günerhan, sanık Hakan Doğukan Taşçı’yla konuşmasında “Çocukları öldürüyorlar” demesiyle ilgili soruya karşılık da bilgisi olmadığını, muhtemelen iddianamede yer alan Kaya bebekle ilgili konuştuğunu savundu.
Örgüt üyesi olmadığını söyleyen Günerhan, “Burası da örgüt değil. Ben Silivri Cezaevi’nde 6 aya yakın cinayet koğuşunda yattım. Savcılık dosyamda ‘İhmalden kaynaklı cinayet’ dedi. Bana ‘Pardon yanlış yazmışız’ dedi. Ya bana bir şey olsaydı nasıl hesap verecektiler. Ben ailemden çok hasta gördüm, insan kurtardım. Cinayet koğuşunda yattım.” dedi.
‘600 TL’YE ALDIĞIM İLACI…’
Tutuklu sanık Hüseyin Gündüz de savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini söyledi.
Dava dosyasında adı geçenlerden bir tek Hakan Doğukan Taşçı’yı tanıdığını ileri süren Gündüz, “Ondan ilaç aldım. Bu ilaçları nasıl temin ettiğini bilmiyorum. Suç olduğunu bilsem almazdım. Hakan Doğukan’dan Curosurf diye bir ilaç aldım. 600 TL’ye aldığım ilacı bin TL’ye, sosyal medyadan tanıdığım Reşat isimli birine sattım.” dedi.
Gündüz, bu ilaçlardan kazandığı paranın sorulması üzerine, kutu başı 400 lira eklediğini, 50-60 kutu sattığını, buna göre 24 bin lira kazanmış olması gerektiğini ancak tam olarak hatırlamadığını savundu.
Savcılık sorgusunda bu satışlardan 100 bin lira kazandığını söylediğinin ifade edilmesi üzerine Gündüz, “İlk defa savcının karşısına çıkıyordum. O anda kabataslak hesap söyledim.” dedi.
Gündüz, sanık Taşçı’nın gıda takviyesi adı altında göz damlası üretip eczanelere sattığını, bundan dolayı da kendi satın aldığı ilaçların mümessilden geldiğini sandığını, Taşçı’ya ilaçların nereden geldiğini sormadığını öne sürdü.
Sanık Gündüz, bu satışlarla ilgili Taşçı’ya pay vermediğini de iddia etti.
Sanık avukatlarından biri, duruşmaların geç saatte bitmesi nedeniyle cezaevinde müvekkilleriyle görüşemediklerini belirterek, duruşmanın erken bitirilmesini talep etti.
Mahkeme başkanı, bunu değerlendireceklerini söyleyerek duruşmaya 15 dakika ara verdi.
Aranın ardından başkan, ilerleyen günlerde duruşmanın daha uzun saatler süreceğini, bugün avukatların müvekkilleriyle görüşmesi için bir sanığı daha dinleyip duruşmayı bitireceklerini söyledi.
‘ÖRGÜTLE ALAKAM YOK’
Savunması alınan tutuklu sanık Fehmi Alperen, 17 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 112 Acil Çağrı Merkezi’nde işçi statüsünde, ambulans şoförü olarak çalıştığını, bağlı bulunduğu yerde yenidoğan sevki yapılmadığını kaydetti.
Soruşturma kapsamında bahsi geçen hiçbir hastaneye sevk yapmadığını savunan Alperen, “Örgütle alakam yok. Örgütle ilgili hesap hareketim yok.” dedi.
Alperen, ayrıca bir danışmanlık şirketi olduğunu, bu şirketin yurt dışından gelecek hastalarla ilgili çalıştığını belirterek, “Bu hastaların hastane arayışları oluyor. Tarafıma başvurduklarında önerilerde bulunuyorum. Kendi istekleriyle gidip tedavilerini oluyorlar.” diye konuştu.
Anlaşmalı olduğu için hastaneden para aldığını ifade eden Alperen, hastalardan para almadığını söyledi.
Alperen, Kaya bebeğin sevk sürecinin sorulması üzerine, sanık ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’e, bebeğin 112’de yer olmadığı için 4 saat Esencan Hastanesi acilinde beklediğini söylediğini, Özdemir’in de Güney Hastanesi’nde yer olduğunu kendisine ifade ettiğini anlattı.
Aileye Güney Hastanesi’nde yer olduğunu söylediğini belirten Alperen, ailenin de sevki onayladığını ifade etti.
Tansiyonu yüksek olan ve 4 saat hastanede bekletilen bebekle vicdanen ilgilendiğini savunan Alperen, herhangi bir maddi kazancı olmadığını ileri sürdü.
Mahkeme heyeti üyesi bir hakim, Alperen’e, hastane sahibi ve başhekimlerin usulsüzlüklerden haberdar olduğuna, zaman zaman ciro artışı için sanık Fırat Sarı’ya baskı yaptıklarına dair konuşmasını sordu.
Bunun üzerine sanık avukatı, bu sorunun sorulmamasını istedi.
Duruşma savcısı ise Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince heyetin sorusuna itiraz edilemeyeceğini dile getirdi.
Soruyu yanıtlayan Alperen, bu konu hakkında bilgisi olmadığını savundu.
Alperen savunmasında ayrıca “Burada bir örgüt olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Buradaki arkadaşlar hasta ile doktor arasında iletişimi sağlayan insanlar.” dedi.
Yaklaşık 9 saat süren ve 5 sanığın dinlenildiği duruşma, sanık savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30’a ertelendi. (AA-DHA-ANKA)