İstanbul’da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, savunmaların alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
Adliyenin konferans salonunda görülen duruşmada bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanıklar ve avukatları hazır bulundu.
‘KİMSEYİ DOLANDIRARAK GELİR ELDE ETMEDİM’
İHA’nın haberine göre; duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Cansu Akyıldırım, “Öncelikle 2012-2019 yılları arasında üç hastanede görev aldım 2019 – 2020 tarihleri arasında Esenyurt Reyap Hastanesi’nde çalıştım. 2023 yılında Bağcılar TRG Hospitalist Hastanesi’nde çalıştım. Üzerime atılı dolandırıcılık suçlamalarını kabul etmiyorum. Kimseyle maddi çıkar şeklinde çalışmadım. Ailemden maddi destek alıyorum. Kimseyi dolandırarak gelir elde etmedim. Yoğun bakımlar için danışmanlık hizmeti aldığımız şirketler vardı. Hastalara tıbbi müdahale için İlker ve Mehmet Gürül gibi isimlerden destek alıyorduk” ifadelerini kullandı.
Duruşmada mahkeme başkanı sanığa, Medisense Hastanesi ile olan para akış trafiğinin nasıl sağlandığını sordu. Akyıldırım, “Birinci Hastanesi’nde hasta danışmanlık hizmeti verdiğimizde ekibe motivasyon ödemeleri veriliyordu. Medisense Hastanesi’nde çalışan biri bana bu parayı atardı. Bende ekibe motivasyon ödemesi adı altında dağıtırdım” diye yanıtladı.
‘BEBEĞİ KUCAĞIMA ALDIĞIMDA BEBEĞİN BİR YERİ ŞİŞTİ, KALBİ DURDU’
Mahkeme başkanı sanığa, WhatsApp konuşmalarında geçen “Göbek bağını kesmeyi beceremedim, Cansu’ya verin” konuşmasıyla ilgili ise, “Ben kesmedim, bu konuşmadan haberim yok. Ama bu bebek Karan bebek olabilir. Bu bebek TRG Hospitalist Hastanesi’nde doğdu. Bebek geldiğinde mosmordu. Kapıya yakın olan kısma aldım ve oksijen verdim. Bebeğin durumunu İlker Bey’e anlattım. Bebeği makineye bağladık. Bebeğe akciğer filmi istendi. Hastanenin şartları yettiğince ben filmi çektim. Bebeği kucağıma aldığımda bebeğin bir yeri şişti ben çekerken bebeğin kalbi durdu. Bebek geri dönmedi. Bebeğin ölüm nedenini belirleme yetkim yok. İlker Bey’e akciğer filminin resmini ve yakın videosunu Whatsapp’tan attım. Gönüllü olarak gitmiştim TRG Hospitalist Hastanesi’ne, Fırat Sarı istemişti gelmemi” diye konuştu.
Mahkeme başkanı ise Akyıldırım’a, “Niye konuşmalarda Cansu atsın deniyor o zaman, senin epikrizleri değiştirme yetkin yoksa” diye sordu. Akyıldırım “Benim böyle bir konuşmadan haberim yok. Bana ne görev verilirse onu yapıyordum” diye cevapladı.
‘DENETİME GELDİKLERİNDE HASTANEDE BULUNMUYORDUK’
Akyıldırım savunmasının devamında, “Yeni doğan denetiminde her raporu, eksik olan raporları tamamlanması için Fırat Sarı’ya iletiyordum. İlaçlar normalde buzdolabında tutulmalı. Biz onları yukarıya taşıyorduk. TRG Hospitalist’in yapısı gereği arşivi Teşvikiye’deydi. Bütün dosyalar hastane dışında muhafaza ediliyor. Denetime geldiklerinde bu nedenle hiçbir dosya teslim edemedim. Dış nöbetçilerin mezuniyet durumları ve evrakları elimizde yoktu. Bu nedenle denetime geldiklerinde hastanede bulundurmuyorduk bu kişileri. 2023 yılı son aylarında bir gün Fırat Sarı beni aradı, Hasan Basri Gök’ün beni işe götüreceğini söyledi. Ben yanlarına gittim. Fırat Sarı, Hasan Basri’ye, ’yaptın mı gerçekten’ dedi. Paraya ihtiyacı olduğunu söyledi ve mobil bankacılık durumunu gösterdi. Ortalama 20 kutu kadar ilaç satıp, para aldıklarını duydum. Hakan Doğukan Taşçı ile satmışlar ama ben gözümle görmedim” diye konuştu.
‘BEBEĞİN ENTÜBE OLDUĞUNU SİSTEME EKLEMİYORDUK’
Mahkeme başkanı Akyıldırım’a, Mehmet Gürül’le aralarında geçen bebeklerin entübe olarak kaydedilmesine ve epikrizlerde yazan kan sayısı ile gerçeğinin aynı olmadığını söyledikleri konuşmalarını sordu.
Sanık, “Hasta dosyalarını taburcu dosyasına koymuyorduk. Bebeğin entübe olduğunu sisteme eklemiyorduk. Bunu ekleyip eklememeyi konuşuyorduk. Bebeğin basılı olan kan gazıyla gerçeğinin aynı olmadığını Mehmet Gürül’e söyledim” dedi.
Mahkeme başkanı sanığa, “Neden eksik olan her şeyi değiştiriyordunuz, bunu gidermek yerine” diye sordu. Sanık, “Faturalandırılmış taburcu dosyalarını değiştiremiyorduk, o şekilde kalıyordu. Sisteme epikrizleri kopyala yapıştır olarak atıyordum, birebir değiştirmiyordum” diye konuştu.
‘BİRKAÇ KİŞİYE MOTİVASYON ÖDEMELERİ YAPIYORDUM’
İfadesinin devamında, Fırat Sarı’yı 2019 yılından beri tanıdığını belirten sanık Akyıldırım, “İstanbul Reyap Hastanesi’nde beraber çalışıyorduk. Birkaç kişiye motivasyon ödemeleri yapıyordum. Benden sonra Hakan Doğukan Taşçı ödüyordu bu paraları, bir kere ben Doğukan yerine TRG Hastanesi’nde çalışırken onun yerine ödeme yaptım” diye konuştu.
‘FIRAT SARI İLE ÜÇ YIL KADAR BİR SEVGİLİLİK DÖNEMİM OLDU’
Mahkeme başkanı sanığa, “Neden sürekli doktorlar basamak belirliyor diyorsunuz? Konuşmalarınızda sürekli basamak belirliyorsunuz, doktora niye sormuyorsunuz?” diye sordu.
Sanık, “Basamakları excel şablonuna ben yazıyordum ama ben belirlemiyordum. Benim çalıştığım kurumda hekim karar veriyordu. Zuhal ile bir hafta TRG Hospitalist Hastanesi’nde çalıştım. 7 aydır tutukluyum ve artık bir şeyler sonuçlansın istiyorum. Böyle bir dosyada adım geçtiği için ve yargılandığım için çok üzgünüm. Fırat Sarı ile üç yıl kadar bir sevgililik dönemim oldu” diye konuştu.
‘ÖLÜRSE ÖLSÜN’ KONUŞMASI SORULDU
Daha sonra tutuklu sanık Çağla Durmuş savunmasını yaptı.
Durmuş, savunmasında “Ben Medilife Hastanesi’nde çalışan bir hemşireyim. Hiçbir örgüte üye değilim. Hiçbir hastayı öldürmedim. Dolandırıcılık kastıyla hareket etmedim. Bir hastaya bile ihmali davranışta bulunmadım” diye konuştu.
Mahkeme başkanı, sanığın bebeklere karşı, “bırakacağım ölürse ölsün” şeklinde konuşmasını sordu. Sanık, “Bu konuşmada ayarsız düzensiz monitör ayarlarından bahsediyorum, hastayı öldürmekten bahsetmiyorum. Bağcılar Medilife Hastanesi’nde yaşanan malzeme sorunundan dolayı serzenişte bulundum” diye yanıtladı.
Savunmasına devam eden Durmuş, “Çalıştığım hastanede daha fazla para alınması için fazla ilaç alındığını görmedim. İhtiyacı olan hastalara yapılıyordu. İhtiyacı olan hastalara ilaçları kullanıyorduk. Yoğun bakım dışına ilaç çıkışı olmadı. Epikrizle hastanın çarşaf dosyası uyumlu olmuyordu” dedi.
Mahkeme başkanı bunun üzerine sanığa, “Sen hemşire değil misin? Niye uyumlu değil, niye düzgün yazmıyordunuz” diye sordu. Sanık soruyu “Bu işlemleri dışarıdan gelen hemşireler yapıyordu” diye yanıtladı.
‘EPİKRİZİ DURSUN ERYILMAZ’IN YAZMASI GEREKİYORDU AMA YAZMIYORDU’
Sanık savunmasının devamında, “Gıyasettin bize hasta gönderiyordu, ama görevi ve ne iş yaptığını bilmiyorum. Hasta transferi konusunda görevli olduğunu biliyordum. Son denetime kadar hiç bu kadar detaylı bir denetim görmemiştim. Normalde bu kadar denetlenmiyorduk. Basamaklara hekimler karar veriyordu ancak hemşireler yazıyordu. Epikrizi Dursun Eryılmaz’ın yazması gerekiyordu ama yazmıyordu, biriktiriyordu, doğru düzgün bilgisayar bile kullanmasını bilmiyordu” ifadelerini kullandı.
‘İLAÇLARI DENETİMDE SIKINTI YAPTIKLARI İÇİN ORTADAN KALDIRIYORDUK’
Mahkeme başkanı sanığa, “Dursun çıkmadan ex olsun” şeklinde konuşmasını sordu. Sanık ise, “Burada hastanın tüm müdahalesi yapılıp, bitirildi. Bu konuşmada bundan bahsettim. Başka niyetim yoktu. Hastanın durumunu söyledim” dedi.
Çağla Durmuş kendisine sorulan ilaçların ortadan kaldırılmasına ilişkin konuşmayı ise “Özge hemşire, ben sorumlu hemşireyim. Bu ilaçları denetimde sıkıntı yaptıkları için ortadan kaldırıyorduk” diye yanıtladı.
Sanık savunmasını, “Görevim neyi gerektiriyorsa ben onu uyguladım, yanlış bir şey yapmadım” cümlesi ile tamamladı.
Duruşmaya ara verildiği sırada salonun seyirci kısmında bulunan bir avukat, duruşma salonunda Dursun Eryılmaz’a “2020 yılında benim çocuğumu öldürdün, ben onun annesiyim” şeklinde bağırdı.
SALONDA TANSİYON YÜKSELDİ
Salonda tansiyon yükseldi. Davayı izleyen bir avukat, sanık Dursun Eryılmaz’a “Benim de bebeğimi öldürdün, yargılanacaksın” dedi. Sanığın avukatı cevap verdi “Neden bu zamana kadar sustun” dedi. Mahkeme başkanı salonunun boşaltılmasına karar verdi.
Duruşmaya verilen aranın ardından, sanık hemşire Damla Atak’ın, Kaya bebeğin ölümüne ilişkin sorgusuna devam edildi.
Kaya bebeğin avukatı, sanık hemşire Damla Atak’a sordu:
– Kaya bebeğin yatışı 6 gün gösterilmiş.
Damla Atak: Sizden öğreniyorum.
– 4 bin liraya ilaç aldırmışsınız, kullandınız mı?
Damla Atak: İlaçların adını öğrenebilir miyim?
– Baba şu an hatırlamıyor.
Damla Atak: Yoğun bakımda bebeğe dışarıdan gelen bir ilaç kullanılmadı.
– Baba, bizzat eline tutuşturulan kağıtlarla ilaç almış.
Damla Atak: Bunun mümkünatı yok, gerçekten öğrenmek istiyorum. Reçeteli mi?
– Reçeteli olsa bilirdik zaten, biliyor musunuz?
Damla Atak: Hayır, ilk defa sizden duyuyorum.
KAYA BEBEĞİN ÖLÜMÜ ANLATILDI
Kaya bebeğin göz göre göre nasıl, ihmallerle öldüğünü “çek fişi” gitsin denilerek doktorun gelmediği anlatıldı.
Mahkeme başkanı: İhmalle adam öldürme, örgüte üye olma ve dolandırıcılıktan dava açıldı. Savunmanı yapacak mısın?
Damla Atak: Yapacağım. Doğa Hastanesi’nde çalışırken Fırat Sarı ve İlker Gönen ile tanıştım. Örgüt üyesi değilim. 2022 yılında Fırat Sarı ile hastanede çalıştım. Onun işlettiği hastanede görev yaptım.
Mahkeme Başkanı: Hangi hastane?
Damla Atak: Duygu Hastanesi. Epikrizleri nasıl yazdıklarını bilmiyorum. Fırat Sarı hastanenin işletmesini yürütüyordu. 2023 yılında Güney Hastanesi’ne başladım. Fırat Sarı yine oradaydı ve orayı da işletiyordu. Ali Dirik, bana ilaçlar çalındığı için işletmeyi göndereceğini söyledi. Dediğini de yaptı; Fırat Sarı’nın işletmesini gönderdi. İşletme gittikten sonra Kaya Bebek yoğun bakıma getirildi.
‘HASTANEDE YENİDOĞAN DOKTORU YOKTU’
Damla Atak: Kaya Bebek’in doğumuna bizzat ben girdim. Hastayı toparladıktan sonra yoğun bakıma yatırdık. Ancak doktor bir yönlendirme yapmadı. Doktorun ayıldığı söylendi çünkü Ümit Bey, gece aranmasından rahatsız olmuş. Hastane bana doktor göndermedi. Bunun üzerine hastane sahibi Ali Dirik’i aradım ve “Bebeğin akciğerinde kanama var” dedim. O da bana bazı sorular sordu. Ancak bu süreçte hiç doktor gelmedi. Zaten hastanede yenidoğan doktoru bulunmuyordu.
Mahkeme Başkanı: Bebeğin geliş süreci nasıldı?
Damla Atak: Bize gelen bebek değil, anneydi. Bebek doğumla birlikte hastaneye geldi.
Mahkeme Başkanı: Bebeğin doğumundaki doktor kimdi?
Damla Atak: Songül Hanım.
Mahkeme Başkanı: Devam et.
Damla Atak: Hastaneden ve doktordan herhangi bir tedavi talimatı verilmedi. Bize, doktor Hilda Hanım ve Rıza Bey’in geleceği söylendi. Daha sonra Rıza Bey geldi ama kaşesi yoktu. Doktor Şehmuz’un kaşesi kullanılıyordu, oysa o doktor çoktan ayrılmıştı. Doktor Ümit Bey ve Mehmet Bey de Şehmuz Bey’in kaşesini kullanıyordu. Daha sonra Hilda Hanım’ın kaşesi kullanılmaya başlandı. Rıza Bey, Hilda Hanım’ın kaşesiyle geldi ve hastaları dolaştı. Kaya bebek ile ilgili yapılabilecek hiçbir şey olmadığını söyledi.
Damla Atak: Kaya bebeği görmediğini söyledi ama benim yanımda gördü. Gece sorumlusu Batuhan vardı. Nöbete geliyordu, ama akciğerler kanamaya devam ediyordu. Ben, kalp masajı yapılabilecek durumda olduğunu düşünmedim. “Doktoru ara” dediğimi hatırlamıyorum ama doğru yönlendirdiğimi düşünüyorum çünkü Rıza Bey’i araması gerekiyordu. Batuhan, fişi çekmesini yaşamaz diye söyledi. Ama bu süreçte Batuhan’ın beni aramadığını, Doğukan’ı aradığını öğrendim. Doğukan’ı araması yanlıştı. Beni arasaydı ben giderdim.
Damla Atak: Ayrıca, Rıza Bey’i çocuk doktoru sanıyorduk ama değilmiş. Kaya bebeğin ölümüyle ilgili suçlamayı kabul etmiyorum.
‘HASTANE SAHİBİ YOĞUN BAKIMDAKİ KAMERALARI ÇIKARDI’
Mahkeme Başkanı: Rıza Bey, o hastaneyle ilişkisinin olmadığını söyledi.
Damla Atak: Rıza’nın haberi yoksa nasıl “Fişi çek” diyebiliyor?
Mahkeme Başkanı: Kaya Bebek’in ölümünden sonra denetim geldi mi?
Damla Atak: Evet, normalden daha kapsamlı bir denetim geldi. Bütün evrak ve dosyalar toplandı. Denetim sonrası Ali Bey yanıma geldi. Gece doktor Hilda Hanım geldi dedim. Çünkü onun kaşesi kullanılıyordu. Batuhan’ı aradım ve “Gece Hilda Hanım geldi diyeceksin” dedim. Hilda Hanım ve Rıza Bey evliydi.
Mahkeme Başkanı: Kameralar ne oldu?
Damla Atak: Hastane sahibi Ali Dirik yoğun bakımdaki kameraları çıkardı.
KAYA BEBEK SORUSU! ‘ÇEK FİŞİ’ DEDİĞİ İDDİA EDİLEN SANIĞIN İFADESİ
Sanık kürsüsüne Rıza Keykubat geldi. Özellikle Kaya Bebek’in ölümünden sorumlu tutulan ve “Çek fişi” dediği iddia edilen sanık ifade vermeye başladı.
Mahkeme Başkanı: Kaya Bebek’in ölümünden sorumlu tutuluyorsun. Savunma yapacak mısın?
Rıza Keykubat: Savunma yapacağım. Örgütten kimseyi tanımıyorum. Hiçbir para alışverişim yok. Kaya Bebek’in ölümünden sorumlu değilim.
Savcı: Sanık önündeki kağıttan okumasın. Bildiklerini anlatsın.
Rıza Keykubat’ın Avukatı: Sanık, kendini bu şekilde daha rahat ifade ediyor.
Mahkeme Başkanı: Sanığın okuyarak savunma yapmasına izin veriyorum.
Rıza Keykubat: Ben Güney Hastanesi’nde çalışmadım. Hilda Hanım başlayabilir dediler. Sonra hastaneden, 500 gram doğan bir bebeğin vefat ettiği haberi geldi. Ne ben ne de eşim o hastanede çalıştık. Bizim adımız ve kaşemiz kullanışmış.
‘KAYA BEBEĞİ BÜSKİVİ KUTUSUNDA VERDİLER’
Kaya Bebek’in ailesinin avukatı, sanığa soru sormaya başladı.
Mağdur avukatı: Gece aradıklarında “Beni neden arıyorsunuz?” dediniz mi?
Rıza Keykubat: Aradıklarında cevap verdim
Mağdur avukatı: Hastaneye numaranızı verdiniz mi?
Rıza Keykubat: Eşim başvuru yaparken numara verdim.
Mağdur avukatı: Neden siz numara verdiniz sonuçta eşiniz işe başlayacak?
Rıza Keykubat: Ben de verdim.
Mağdur avukatı: Sanık sürekli, “10 yaşında çocuğum var,” diyor. Allah uzun ömürler versin. Ama yanımdaki mağdur aile, Mehmet Kaya, bebeğini bisküvi kutusunda aldı. Bu yüzden burada duygu sömürüsü yapmasın.
‘BİR GÜN FOTOKOPİ İÇİN ÇALIŞTIK’
Birini Hastanesi müdürü olarak çalışan
Tutuklu sanık Emine Avcı, savunma yapıyor:
Mahkeme Başkanı: Serdarov Bebeğin ölümüne ilişkin ne bildikleri anlatır ?
Emine Avcı: 1,5-2 aylık sürede hastanede yattığını biliyorum. Türkmenistanlı bir hastaydı, eksini 1 ya da 2. gün teslim aldı.
Mahkeme Başkanı: Hasan Basri Gök ile bir tartışma yaşamışsınız. Hasan Basri, hastanede illegal olaylardan bahsediyor.
Emine Avcı: Orada beni tehdit etti çünkü mevcut durumu ortaya çıkardım. Hastane yönetimine ileteceğim için böyle davrandı. Hasan Basri Gök’ü tanımıyorum. Hakan Doğukan Taşçı benim numaramı kendisiyle paylaşmış.
Mahkeme Başkanı: Opara Bebek ile ilgili Hakan Doğukan ile bir konuşmanız var.
Emine Avcı: Biz hastane yöneticileri olarak hasta kabullerini bilmezdik. Fırat Sarı tarafından hastaneye yerleştirilen bir kişi olan Hakan Doğukan Taşçı, bu süreçlerde görev alıyordu. Opara Bebeğin Birinci Hastanesi’ne getirilmesinden başhemşirenin haberi bile yoktu. Sorumlu doktor Şeyhmuz Çelik de hastanede değildi, annesi yoğun bakımdaydı.
Duruşma Savcısı: Hakan Doğukan ile “Ali Bey dedi ki teslim etme, yarına kadar zaman kalsın” diyorsun. Buradan anladığım kadarıyla bebeğin dosyasını teslim etmeyip zaman kazanmaya çalışıyorsun. Açıklar mısın?
Emine Avcı: Opara Bebek ile ilgili denetimdeki bir konuşma. Dosya fiziken o gün denetime gelen kişiler tarafından alındı.
Savcı: “Ali Bey dedi ki zaman kazansın” demişsin. Bu Ali Aksu değil mi?
(Ali Aksu, Birinci Hastanesi’nde mesul müdürü)
Emine Avcı: Evet ama konuşmadık.
Savcı: İddianamede, Opara Bebeğin ölümünden sonra dosyalarda epikrizleri uydurmak için sabahlara kadar hastanede çalışıp Ali Aksu ile birlikte düzenleme yaptığınız yazıyor.
Emine Avcı: Bunlar arşive kaldırılmış dosyalar. Faturalandırılma işlemi bittiyse zaten söz konusu değil.
Savcı: Beni anlamadınız. Benim anladığım, yazılan bu usulsüzlükler dosyada yok. Değişiklik yazılarak SGK’dan para alınmış. Sen sabahlara kadar bu nedenle çalıştın mı?
Emine Avcı: 1 gün fotokopi için çalıştık.