1. Haberler
  2. Siyaset
  3. Üçlü zirvede neler konuşuldu? Özgür Özel açıkladı

Üçlü zirvede neler konuşuldu? Özgür Özel açıkladı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada, CHP üyelerinin 23 Mart tarihinde partinin cumhurbaşkanı adayını belirlemek için sandık başına gideceğini bildirdi. Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş ile görüşmesinde alınan kararları açıklayıp "Mansur Yavaş, ön seçime girmeyeceğini söyledi. 'Elbette partimizin üyelerinin vereceği karara saygılıyım' dedi" diye konuştu.

featured

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş ile ön seçim gündemiyle yaptığı üçlü görüşme hakkında konuştu.

Üçlü görüşme mutabakatını açıklayan Özel, şu ifadeleri kullandı:

“1- Partinin başarısı için herkesin elinden geleni yapacağı, parti kararlarına uyacağı ve milletimizin hayal kırıklığına uğratılmaması noktasında çok hassas bir sürecin yürütülmesi gerektiği konusunda tam mutabakat sağlandı.

2- Türkiye’ye umut olmuş iki ismin ön seçim yarışına girerek, birbirini yıpratmaması konusundaki talep ve öneriyi konuştuk, fikir birliğine vardık. Mansur Yavaş, ön seçime girmeyeceğini belirtip “Hepsi bizim partililerimiz, bizim üyemiz onların vereceği karara ben de saygılıyım, hepimiz saygılıyız.” dedi.

3- Ön seçim süreci dahil, tüm süreçlerin ortak akılla yürütülmesi ve daha çok bir araya gelinmesi konusunda hem fikiriz. Amacımız net, yargı sopasıyla karşımıza dikilenlere karşı, içimizi karıştırmaya çalışanlara karşı hep birlikte dimdik duracağız. Partide kaos arayanlar, devlet imkanlarıyla karşımıza dikilip önümüzü kesmeye çalışanlar avuçlarını yalayacaklar.”

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’a da seslenen Özel, “İçimizi karıştıramayacaksın. Birlik ve beraberliğimizi bozamayacaksın. Yargı aparatlarıyla önümüzü kesemeyeceksin. Bizi yenmenin tek yolu sandıkta yenmektir. Seni rekabete, namuslu bir yarışa, korkmadan karşımıza çıkmaya davet ediyorum. Salon adamı Erdoğan, halkın adayı karşında olacak, sana meydan okuyoruz” ifadelerini kullandı. 

DENİZ BAYKAL’I ANDI

Özel’in açıklamalarının satır başları şöyle:

“Astsubay Esma Çevik 2019 yılında el yapımı patlayıcı imha etmeye çalışırken şehit düştü. Babası Hüseyin Akgül, farklı siyasi gelenekten gelmesine rağmen bizim şehitlerle ve gazilerle kurduğumuz ilişkiyi gördükten sonra baba ocağına döndü.

Bu sabah 6. Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’ı devlet mezarlığında andık. Seçimi AKP kaybedecek ama kazanamayız, partinin 2004 oyu yüzde 6 demiştim…. Yüzde 6 ile bana emanet ettiği Manisa’yı mezarı başına yüzde 60 ile kazanmış bir genel başkan olarak gittim15 yıl önce aktif siyasete Deniz Baykal’ın telefonuyla Manisa’da belediye başkan adayı olarak girdim.

Deniz Bey telefonda bana, belki seçim kazanılmayacak ama siyaset seni kazanacak, demişti. Yüzde 6 ile bana emanet ettiği Manisa’yı mezarı başına yüzde 60 ile kazanmış bir genel başkan olarak gittim

BAHÇELİ’YE GEÇMİŞ OLSUN MESAJI

Sayın Bahçeli’nin kalp kapakçığı ameliyatı geçirdiğini öğrendik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçmiş olun dileklerimizi iletiyorum. Hastalık ve ölüm durumlarında eleştiri yapmadık. Bu süreçte kendisi ile ilgili olumsuz bir yaklaşımım olmadı, olmayacak. Allah şifa versin, görevinin başına gelsin.

‘BAKANI GÖREVDEN ALMAK İÇİN AK PARTİ KONGRESİNİ BEKLİYOR’

Yine Kartalkaya faciasına değineceğim maalesef. Üç hafta oldu, tam 21 gün. 78 can gitti orada. İlk gün gittiğimde İçişleri Bakanı, bir hafta, en geç 10 günde bütün sorumluların belirleneceğini, kimsenin sorumluluktan kaçamayacağını, üstlerindeki sorumluluğu yıkayamayacağının sözünü veriyordu.

21 gün geçti, ağzını bu konuda açmadı. Erdoğan, ölenlerin sayısını açıklamak için Kürşad Zorlu’ya rozet takmayı bekledi, şimdi bakanı görevden almak için 23 Şubat’ı AK Parti kongresini bekliyor. O kongrede bakanı, 8-10 bakandan biri değiştirecek. Bakanın sorumluluğunu göstermeden o yükten hem kurtulacak hem sorumluluğu partisine almayacak.

‘İÇKİDEN ALINAN VERGİ İDEOLOJİKTİR, YAŞAM BİÇİMİ VERGİSİDİR’

İstanbul’da Bolu Kartalkaya’daki yangından beri 71 kişi, Ankara’da 39 kişi kaçak içkiden dolayı hayatlarını kaybettiler. Daha önce bu konuyla ilgili komisyon kurulmasını önerdik. Bu konunun araştırılmasını istememenin hiçbir izahı yok.

Bu vergi ideolojik vergidir. Bu vergi, ‘yaşam şekli tercihi vergisidir’. Bu vergi içki içeni öldürmeyi göze alarak koyulan vergidir. Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla, kinle vergi alıyorlar. Kimsenin yaşam şekline karışmayacaklarını söylemişlerdi. 2006’dan beri 55 kat artırdılar.

Benden 1 gün sonra deprem bölgesine gitti sıcacık arabasıyla. Kendisini atadıklarına alkışlattı. İnsanlara anahtar verdi. Pazara gelmedin, manava gelmedin, cesaretin varsa konteynır kentlere gel oraları gezelim seninle. Rastgele kura çekelim. Sokak sevmiyorsan salonda dur.

‘ÇALIŞANIN YÜZDE 60’ININ FİTREYE MUHTAÇ OLDUĞU BİR ÜLKEDEYİZ’

Öyle bir haldeyiz ki Diyanet İşleri Başkanlığı emeklilere ve asgari ücretlilere fitre verilebileceğini söyledi Ramazan’da. Yani 10 çalışandan 6’sının fitreye muhtaç olduğunu söyledi. Ayrıca, ayrıca, çünkü 10 çalışandan 6’sı asgari ücretle çalışıyor. Emeklilerin en düşük emekli maaşı değil, asgari ücret ve altında emekli maaşı alanlara baktığınızda da yüzde 80’ine yakınının fitreye muhtaç olduğunu söyledi.

Çalışanının yüzde 60’ının, emeklisinin yüzde 80-85’inin fitreye muhtaç olduğu bir ülkedeyiz. Ve bu insanlara zam verilirken enflasyon oranında veriliyordu. Onunla övünüyordu, ‘ezdirmedik’ diye.

Biz de diyorduk ki, TÜİK’in enflasyonu doğru değil. Bir de refah payı vermezsen yine de erir ama öyle veriyordu. Bu sene beklenen enflasyona göre verdi ve beklenen enflasyonunu ilk önce Aralık enflasyonunu yüzde 1’de tutup milletten yüzde 4 daha çaldılar.

‘FİLİSTİN DAVASI İÇİN BUNLARA GÜVENENLER VARDI’

Bu ay düzeltmiş, yüzde 24 yapmış. O zaman bu yüzde 3’lük hiç olmazsa, hiç olmazsa tahmini enflasyonun farkını hemen vermek ve Mart ayında enflasyon düzeltmesi yapmak zorundasınız bu maaşlara. Geçen sene 1 TL arttırmadan asgari ücreti yıl sonunu getirenler bu sene yine aynı şeye niyet ediyorlar ancak büyük bir mücadelenin, büyük bir direnişin ve büyük bir itirazın gelmekte olduğunu görüyorum. Emekçilere şunu söylüyoruz: Hakkınızı alacaksınız, yanınızda, arkanızda Cumhuriyet Halk Partisi’ni bulacaksınız.

Ve iktidarımızda en düşük emekli maaşının en az bir asgari ücret düzeyine gelmesini, asgari ücretin de bırakın açlık sınırında, iki asgari ücretlinin yoksulluk sınırını aşabileceği, sendikaların hedeflediği rakamı da sahiplendiğimizi, aşağı yukarı da bu sene söylediğimiz 30 bine 32 bin TL’ye bunun denk geldiğini açıkça ifade etmem lazım. Ülkede yaşanan yokluğun, yoksulluğun, adaletsizliğin üzerini örtmek için kısa süre önce Suriye’de yaşanan gelişmelerden, ki yaşanmadan 2 gün önce, ‘Bu İdlib’den çıkan heyetten, şeyden rahatsızız’ diyordu.

İki gün sonra rejim değişti. ‘Suriye’de denklemi ben kurdum, oyunu ben yaptım’ pozları vardı. Köpürdü, köpük söndü. Bunlara inananlar, güvenenler şaşkına döndü. O günlerde ‘Çok güçlü ordusu var. Suriye’nin jandarması Erdoğan olacak’ vari, acayip lafları övgü kabul edilip ‘Akıllı adam, geçen sefer aptal olma diye mektup yazmıştı.’ Onu da hatırlatarak, ‘Akıllı ol. Akıllı adam Erdoğan. Seviyorum onu, güçlü ordusu var, Suriye onun olacak’ gibi laflarına köpürtme yapıyorlardı. Kimin? Trump’ın.

Kimler? AK Partili gazeteciler, AK Partili kalemler, AK Partili yöneticiler, AK Parti’nin büyük büyük konuşan, akıl fikir üretenleri. Ne diyor Trump? Ne diyor AK Partililer? Suriye’yi köpürtenler, Trump’a sevinenler?

‘Filistin güzel yermiş. Zaten yerle bir oldu. Onları başka Arap ülkelerine dağıtacağım. Orasına imar yapacağım. Turizm olur, dünyanın göz bebeği olur’ diyor. Kime? Filistin’e. Nereye? Filistin davası için, Filistin davası için bunlara inanan, güvenen, oy verenler vardı.

‘ERDOĞAN BENİ UTANDIRDI’

‘Bunlar Filistin’e sahip çıkar’ diye. Şimdi hepsi böyle gözlerinin içine bakıyor ve ‘Şu anda Trump bunu söyledi. Erdoğan ne diyecek? Bakalım nasıl bir tepki verecek?’ dedik. Televizyonda karşımda buldum.

Alman Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier, Erdoğan’la görüşmesinden sonra birlikte yaptıkları basın toplantısında, “Kabul edilemez. Uluslararası hukuka aykırı. Bu Almanya’yla Amerika’nın, benimle Trump’ın kuracağımız ilişkileri etkiler.

İyi düşünsün. İlişkilerimizi bozar bu karar. Bu insanlık suçudur. Vallahi burada bizimki duruyor, kafasını bile sallamaya korkuyor o ifadelere. Hadi Almancasına sallayamadın, tercümesine salla. Tercümeyi duyuyor, böyle bakıyor.

Bir kelime etmedi, 5 gün boyunca. Dedim ki: “Niye konuşmuyorsun? Çık konuş. Dün konuştu, utandırdı beni.

Açıklaması şu; konuşmaya değer bir yanı yok. Bak bu konuşma bu. ‘Konuşmaya değer bir yanı yok.’ Sonra var gücüyle Netanyahu’ya saldırdı bu konuda.

‘TRUMP’A LAF SÖYLEYECEK CESARETİN YOK’

Eee? O zaman Netanyahu’nun konuşmaya değer bir yanı var. Şimdi, Netanyahu’nun söyledikleri konuşmaya değer de Trump’ınki değersizse nasıl oluyor bu iş? Esas mesele şu: Sen Netanyahu’ya laf söyleyecek cesaretin var da Trump’a laf söyleyecek cesaretin yok senin.

İstanbul İl Başkanlığımız bunların ikiyüzlülüğüne, ikiyüzlülüğüne mihenk taşı vurdu. Turnusol kâğıdı batırdı ikiyüzlülüğüne. Her sene resmî tatil olan 1 Ocak’ta Filistin’le Dayanışma Yürüyüşü iznini talep eden bir siyasi parti de değil ve Gazze’ye Destek, Filistin’e Destek Mitingi, Galata Köprüsü’nün üstü.

İstanbul İl Başkanlığımız da usulüne uygun dilekçeyle aynı yere miting izni istedi. “Burada miting yapılamaz. Burada yürüyüş yapılamaz.

Burası valilikçe belirlenen o alanlardan biri değildir.” cevabını aldı. AK Parti yapınca, Erdoğan’ın oğlu yazınca her yer serbest, CHP yapınca yasak.

Meselenin kendisi, turnusol kâğıdını bandırırsın, mavi kâğıt kırmızıya boyanır ya, bunlar da kızaracak, o yüz de yok arkadaş.

‘AFERİN BOP’UN EŞ BAŞKANI’NA’

Erdoğan çıkıp ‘Biz Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanıyım ben’ demişti. Bu kadar çok alkışı kendi grubundan o zaman almıştı. Ne projeymiş arkadaş, ne projeymiş?

O günden bugüne eş başkanın projesinde ne Müslüman kanının akmadığı gün oldu ne İsrail zulmünün durduğu gün oldu. Aferin Erdoğan’a, aferin BOP’un eş başkanına.

AKIN GÜRLEK MESAJI

İstanbul’a atanan bir siyasi müsteşar var, seyyar giyotin. Bu seyyar giyotin hukuk katliamlarına hafta sonu, hafta sonu gazetecilerle devam etti. BirGün Gazetesi’nden sevgili Uğur Koç, Berkant Gültekin ve Yaşar Gökdemir’i gözaltına aldılar ama artık kendi rekorlarını deniyorlar.

Bu seyyar giyotinin İstanbul’da yaptıklarından ve onun talimatlarıyla zulüm Ankara’daki gazetecilere sıçradı. Suçları şu: Sabah gazetesi Akın Gürlek’i ziyarete gitmiş ve bu ziyaretinde fotoğrafı kendisi paylaşmış, demiş ki:

‘Terörle mücadele eden savcımızı ziyaret ettik’ BirGün gazetesi de o fotoğrafı, o haberi alıp ‘Yandaş Sabah’, ‘Yandaş’, ‘Erdoğan’dan, AK Parti’den yana değil’ diyorsanız çıksınlar söylesinler. Yandaş Sabah benim Akın Gürlek’e söylediğim sözü tırnak içine alarak, habercilik, ben demiyorum, o diyor demek, tırnak içine alarak ziyareti haberleştirmiş. Gazetecileri, Sabah gazetesini değil onları, ‘Terörle mücadele eden savcıyı hedef gösterme’ suçundan tutup az daha tutuklayacaklardı, gözaltına aldılar, çeşitli tedbirler aldılar, yargılamaya devam edecekler.

Ve seyyar giyotin 9 Ekim’den bugüne neler yaptığını geçen hafta saymıştım. Bu hafta sadece gazetecilere ne yaptığını hatırlatacağım. 9 Kasım’da Furkan Karabay’ı, 22 Kasım’da İsmail Saymaz’la Fatih Altaylı’yı, 20 Aralık’ta Özlem Gürses’le Seyhan Avşar’ı, 28 Ocak’ta Barış Pehlivan, Seyhan Asker, Kürşat Oğuz’u gözaltına aldı.

‘SUAT TOKTAŞ 14 GÜNDÜR CEZAEVİ’NDE’

Suat Toktaş ise tam 14 gündür cezaevinde tutuklu. Bu sabah da, bu sabah da güne seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. İstanbul’daki gazetelerden, Twitter’dan hızlı basın bildirgesinden, bildirisinden öğrendiğimize göre yeni bir şafak operasyonuyla 2 belediye başkan yardımcımız, 7 meclis üyemiz gözaltına alındı.

Gecenin, sabahın ilk saatlerinden itibaren, operasyonlar başladığı andan itibaren İstanbul’da arkadaşlarımız takip ediyorlar süreci. Aday olurken temiz belgesi verdikleri, 10 aydır herhangi bir suç işlemeyen, bizden aday olmak istiyor, belediye meclis üyesi.

‘Git devletten temiz belgesi al’ diyoruz. Bizim belediye meclis üyesini aday yaparken kefalet koyan Adalet Bakanlığı’dır, Türkiye’nin adalet sistemidir. Şu ana kadar işlediği bir şey yok, aldığı bir ceza yok, kesinleşmiş hükmü yok. ‘Temiz’ diyor. ‘Hukuken ispatlanmış bir suçu yok’ diyor. Listemize koymuşuz, milletimiz takdir etmiş, gelmiş.

Bu arkadaşları sabahın köründe topluyorlar. Yok efendim kent uzlaşısı, ment uzlaşısı. Ne demek kent uzlaşısı? İstanbul İttifakı demek. Biz dedik ki: Bir otoritere karşı tek başımıza kazanamayız. Gelin Türkiye’nin sosyal demokratları, muhafazakâr demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları birlikte olalım. Listelerimizde eski AK Partililer var.

Listelerimizde Saadet Partisi’nden gelenler var, Milliyetçi Hareket Partisi’nden gelenler var, Demokrat Parti’de eskiden siyaset yapanlar var. Nasıl alacağız biz İstanbul’dan? Örneğin Demokrat Parti’de siyaset yapmış birisi listeye konduğunda kendi etki alanından dünya kadar oy getiriyorsa, Demokrat Partili dünya kadar oy getiriyorsa, AK Partili, “Biz bunların içine girdik, Erdemliler Hareketi diye, ne olduğunu gördük, yakamı sıyırdım.” deyip muhafazakâr mahallerde Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy getirebiliyorsa budur kent uzlaşısı.

‘CÜRÜMÜN KADAR YER YAKARSIN’

Budur İstanbul İttifakı, budur Türkiye İttifakı. Şimdi burada cezalandırılan bu 10 arkadaşımız, 7 arkadaşımız, 9 arkadaşımız değil.

Burada cezalandırılan İstanbul’un iradesine kafa tutuyor. ‘Siz bütün demokratlar birleşip benim gibi bir otokratı yenerseniz seçtiklerinize çektiririm’ diyor. Cürmün kadar yer yakarsın, cürmün kadar, cürmün kadar.

‘ÖZDAĞ İTİBARSIZLAŞTIRILARAK GÖZALTINA ALINDI’

Bir yandan da bir siyasi partinin Sayın Genel Başkanı tutuklu, Sayın Ümit Özdağ. Kendisiyle ilk operasyon olduğunda konuşmuştum.

Makamını, başkanvekilini ziyaret ettim. Hemen her gün bir milletvekili, iki milletvekili arkadaşımız, İstanbul İl Hukuk Komisyonumuz, yöneticilerimiz kendisini ziyaret ediyorlar. Bir siyasi partinin genel başkanının hem de böyle siyasi sebeplerle içeride tutulmasını asla ve asla kabul etmiyoruz. Kendisiyle kurduğumuz iletişim sırasında hukukçu arkadaşlarımızın fark ettikleri ve ortaya koydukları büyük bir hukuksuzluğu da buradan paylaşmayı görev biliyorum. Bir kere Ankara’da yemek yerken yaka paça gözaltına alındı.

Oysa siyasi parti genel başkanı, çağırdığında gitmeyecek, ifade vermeyecek ya da avukatını yollamayacak da ne yapacak? Çağırdığında gelmeyecek de ne yapacak? Ama yaka paça, itibarsızlaştırarak gözaltına alındı.

İstanbul’a getirildi, savcı, hâkim karşısına çıkarıldı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Antalya’da işlediği iddia edilen bir suçla ilgili soruşturma yürütüyor. Yürütme yetkisi yok. Atılı suç terör değil, soruşturmayı terör savcısı yürüttü. Kabul edilebilecek tarafı yok.

Diğer taraftan soruşturmaya, ki bunu cumhurbaşkanına hakaret diye yürüttüler, edildiği yer belli, edildiyse. Oturulan yer belli, ikameti belli. O iki yerden başka bir yerden başka savcı bu işe salça falan olamaz, özel bir yetkisi yoksa. Kanunen yok da, özel bir yetki, özel bir görev verilmiş ona. Sonra bunlar ortaya çıkınca, ‘Ya cumhurbaşkanına hakaretten nasıl tutuklayacağız?’

Bir de, “11 tane tweet var. 8 tanesi milletvekilliği döneminde atılmış. Dosyalar orada, bilmem ne.” Önce döndü halkı kin ve düşmanlığa tahrikten, 2024 yılında Kayseri’deki bir olay için. İstanbul, Kayseri’yi soruşturamaz. Bu sefer döndü milletvekilleriyle ilgili dosyaların olduğu savcılıktan dosya istedi, eski bir milletvekili. 11 suçun 8’i, 11 iddianın 8’i milletvekili olduğu döneme ait. Buradakiler de tuttular dosyayı yolladılar.

Seyyar giyotin artık bunu götüremedikleri için oldukça büyük bir makama oturttular seyyar giyotini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı. Katledeceklerini ayağına getirttiriyor Anadolu’nun dört bir yanından, hukuk sisteminde olmadığı halde. Ümit Özdağ’a yapılan da, pek çok soruşturmada yapılan da o. Türkiye başsavcısı sanıyor kendini. Yok öyle bir düzenleme. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İstanbul’dan sorumludur.

Ankara’nın yapacağı işe karışamaz, hatta ve hatta bu yaptığı iş aslında anında Hâkimler Savcılar Kurulu tarafından harekete geçip ‘Ne yapıyorsun arkadaşım sen?’ demesi lazım. Demişlerdir de cevabı şöyle vermiştir:

“Ben emir kuluyum. Niye bana, bana kızıyorsunuz? O tarafa söyleyin.”

CHP KURULTAYI’NA AÇILAN SORUŞTURMAYA TEPKİ

İktidar halkın desteğini kaybedince gündem belirleme yetisini icraatlar yaparak maaşlara zam yaparak gündeme gelemediğinden korkuyla ve kötülüklerle ilerliyor. Bunlardan biri de CHP’ye kurmaya çalıştığı kumpas. CHP Türkiye’nin yüz akı bir iş yapmıştır. Seçmenin kendisine en kızgın olduğu sırada, seçmen partiden kopmuşken, CHP özeleştiri yaptı.

Özeleştiri siyasetti kurultaydır. Bunları sandık kurarak. Bırakın Ankara’dan mahalleden başlayarak demokrasiye bütün Türkiye’nin gözünün önünde olmuştur. Sonra da kurultayında genel başkanına rakip çıkabilen, CHP geldi ve ilk defa demokratik yollardan genel başkanı değiştirdi. Bu Türkiye’de siyasi partilerin birinde gerçekten demokrasi var diyerek yurt dışında bile savunduğumuz bir şey.

AKP’de ne oluyor. Manisa’nın bir ilçesinde ilçe başkanına rakip çıkarsa reisin talimatıyla aday bire indiriliyor. Eğer o beceremezse Ankara’ya çağırıyor. İl başkanı düzeyindeyse kendi çağırıyor. İllerde kurultaylarının seçeceği il başkanına 15 gün önce haber veriyorlar yerel basında haber oluyor.

‘SARAY’IN MEDYA PLANLAMASI BOZULDU’

O kurultaylar şaibeli değil anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu kurultay şaibeli öyle mi? İşin aslını söyleyim. Meczubun biri Bursa il başkanımıza sövmüş, hakaret etmiş, iftira atmış o da ondan şikayetçi olmuş. Dosya iftira atanın yargılandığı dosya. Bursa’dan dosya Ankara’ya çekmişler, bir yıldır dosya açık son günlerde üzerinde konuşulduğu için böyle yaptık.

Saray’ın bir medya planlaması var. Bu planlamada dün akşam planlanan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın katılığı 3’lü zirvede çıkan kriz kavga birbirine düşen ve parçalanan CHP idi medya planlaması oydu ama medyaya bu düştü. ( 3’lü fotoğrafı gösterdi) Bu fotoğraf düşünce gündeme, umutları yeniden ve daha güçlü şekilde ayağa kaldırınca medya planlamasını CHP’li krizden CHP’de şaibeli kurultay yalanına. Septik bir yalan.

Tayyip Bey 1 yıldır, 3’tür 4’tür bunu söylüyor. Girmiş bir septik alanın içine beni oraya çağırıyor. Beni de pisletecek kendi sözüyle, kötü sözüyle. Girer miyim o çukura? Bu iktidar Türkiye’yi adaletten ekonomiye birçoklu krizin içine soktu, çıkaramıyor. Milletten yetki alanlar milleti unuttu.

 

‘ONLARIN TEK DERDİ KOLTUKLARINDA BİRAZ DAHA OTURABİLMEK’

Onların tek derdi koltuklarında biraz daha oturabilmek. Bunun için de milletin dertlerinin çözüleceği sandıktan kaçıyorlar. Milletin derdinin konuşulduğu konteyner kente gelemeyip, milletin yangını gördüğü pazara gidemeyip, milletin hatırını soramıyorlar. Ve sürekli seçimlerin ileride olacağını, o güne kadar kimsenin seçim beklememesini, neredeyse seçim istemenin bir terör suçu olduğunu hissettirmeye, 12 yıl öncesinden videolara bakmaya,

‘Sakın mitinge gitmeyin, sokağa çıkmayın’ demeye bakıyorlar. Ama geçen sene, bundan 1 yıl önce erken seçim talebini yüzde 28 ölçen firma bu ay yüzde 70 ölçtü. 65’ten, 63’ten aşağıya ölçen yok, yüzde 75 ölçen çok. Ve bir erken seçim talebi var. Bizim talebimiz YSK’nın takvimini bekleyemeyecek durumda olan milletin acısını dindirecek sandığı getirmektir.

Muhtemel rakiplerine karşı saldıran, muhtemel rakibini saf dışı bırakmaya çalışan, bunun için Cumhuriyet Halk Partili belediyelere, belediye meclis üyelerine saldıran birisine karşı her türlü konvansiyonel siyasetin gösterebileceği her tepki gösterilmiştir. Söylenmesi gereken her söz, yapılması gereken miting, eylem, her şey yapılmıştır.

Ancak millet artık kendi derdini söyleyen, asgari ücret de, emekli maaşında, çay fiyatında, fındık fiyatında, pamuk fiyatında, narenciye de derdini söyleyen, maliyetleri ile inleyen ya da işsiz çocuğunun iş sorununu ya da o çocuğun yurt dışına kaçış sorununu dertlenenler ya da bu derdi içinde hisseden gençler sandığı istemektedir.

‘MİLLETİN SEÇİM TAKVİMİ BAŞLAMIŞTIR’

Seçim takvimlerini YSK başlatmaz. Millet başlatır, milletin seçim takvimi başlamıştır arkadaşlar. Tabii ki biz erken seçim istiyoruz. Erken seçim istiyorsak görevlerimiz var. Biz sandıkları nasıl koruyacağız? Örgüt 180.000 sandık görevlisini atıyor. Hatta birkaç ay sonra yapılacak erken seçimde sandıklara sahip çıkacak 180.000 kişilik ordu sabah tatbikat yapacak, 6.00’da kalkacak, 5.30’da. O okula gidecek. Önünde bekleyen okul sorumlusunun elindeki kare kodu okutacak.

Soruyu bütün üyelere soracağımızı, onların vereceği cevabı baş tacı yapacağımızı söylemiştik. 40 günde yapılan sayısız toplantıyla bir demokrasi şölenini başlatmaya, adayımızı yerel seçimde yaptığımız gibi kazanacak adayı çıkaracağımızı ve partimize üye olmuş herkesin cumhurbaşkanı olarak seçeceğini söylemiştik. Kararlı adımları atmak için bütün hazırlıklarımızı yaptık.

Ve son olarak, dün Parti Meclisimizde, ardından Merkez Yönetim Kurulumuzda ön seçim süreciyle ilgili nihai kararı vermiş durumdayız. Belirlenen seçim takvimine göre 11 Şubat 2025 bugün kararın alınması ve ilanıyla birlikte takvimin 1. günüdür.

ÖN SEÇİM TARİHİ BELLİ OLDU

Takvimin tüm detaylarını Seçim ve Hukuk İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız kamuoyuyla bir özel basın toplantısıyla paylaşacaktır. Ancak ben iki kritik tarihe dikkat çekmek isterim. Bunlardan birincisi 28 Şubat cuma günü saat 17.00’ye kadar Türkiye’yi yönetecek bir sonraki cumhurbaşkanının belirleneceği ön seçimin seçicisi, seçmeni olmak isteyen Türkiye’nin başta bütün gençlerini harıl harıl partiye online kayıt olan bütün gençlerini ve Türkiye’nin bütün demokratlarını, Büyük Türkiye İttifakı’nın, Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayını belirlemekte görev almak üzere baba evine gelmeye, kaydolmaya ve yapılacak seçimde oy kullanmaya davet ediyorum. Cumhurbaşkanı adayımızı 23 Mart’ta yapılacak ön seçimle belirleyeceğiz. Hayırlı olsun.

‘SENİ NAMUSLU BİR YARIŞA ÇAĞIRIYORUM’

İçimizi karıştıramayacaksın. Birlik ve beraberliğimizi bozamayacaksın. Yargı aparatlarıyla önümüzü kesemeyeceksin. Seni rekabete, namuslu bir yarışa, korkmadan karşımıza çıkmaya çağırıyorum. Halkın adayı karşında olacak, sana meydan okuyoruz. Krizi bitirecek, zaferi getireceğiz. Adayımızla beraber meydanlara çıkmaya, bir olmaya, birlikte olmaya, hiçbir ayrılmamaya kararlıyız. Biz kazanacağız, Türkiye kazanacak!”

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!