Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, AKP-MHP’nin PKK açılımına ilişkin açıklamalar yaptı.
Perinçek, terörist başı Abdullah Öcalan’ın çağrısı için “Öcalan’ın bu çıkışı çok tarihi, önemli ve çok cesur bir çağrıdır. Devletle bütünleşme ve milletle bütünleşmeyi de içerdiği için.” dedi.
Öcalan’ın “çok samimi, dürüst bir tutum içinde” olduğunu iddia eden Perinçek, “Şunu da önemle belirteyim; Öcalan’ın çağrısını bir tek Öcalan yazabilir. Yani onu ne Milli İstihbarat Teşkilatı yazabilir, ne Sayın İbrahim Kalın yazabilir. Bazı dedikodular var. Efendim ‘Türk Devleti önüne bir kâğıdı koydu da Öcalan bunu imzaladı’. Bunu bertaraf etmemiz lazım. Çünkü bu sürecin ilerlemesinin önündeki önemli engellerden, dedikodulardan biri. Bu sürece herkesi ikna etmemiz lazım.” diye konuştu.
Habertürk TV’de Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu ana haber bültenine bağlanan Perinçek şunları söyledi:
“Çok önemli bir kapı açıldı. Terörü tamamen temizlemek, vatanımızın bütünlüğünü sağlamak, barışı, huzuru getirmek ve aynı zamanda iç cepheyi güçlendirip dışarıdan gelen Amerika-İsrail merkezli tehditleri göğüslemek açısından bu son Öcalan’ın çağrısı ile. Ama tabii o çağrının arkasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Bu çok önemli bir süreci başlatmıştır. Onu görmemiz lazım.
‘ÇOK CESUR BİR TAVIR’
Burada Öcalan’ın da çok cesur bir tavır aldığını görmemiz gerekiyor. O çağrıda çok üzerinde durulmadı ama en önemli cümle, bu silah bırakmanın ve PKK’nın kendisini feshetmesinin amacı ile ilgili. Şunu söylüyor Öcalan, ‘Devletle ve toplumla bütünleşmek için silahları bırakıyoruz’. Devletle yani Türkiye Devleti’yle, toplumla yani Türk milletiyle bütünleşme. Bu stratejik bir program. Bu basit bir silah bırakma değil. Onun ötesine de geçen ne diyor? ‘Biz Türk devletiyle bütünleşiyoruz’, ‘Yani ayrı bir devlet ve o devlete giden federe devlet, özerklik gibi yolları, hatta kültürel özerkliği bile reddediyoruz’.
“Yani bu aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın başında belirtilen tek devlet ve tek millet anlayışına uygundur. Türk milleti ama tabii o Türk milletinin içinde Kürdü de var ve çeşitli kavimlerden gelen insanlar da var. Bir devrim içerisinde bütünleşmişler. Bu bakımdan Öcalan’ın bu çıkışı çok tarihi, önemli ve çok cesur bir çağrıdır. Devletle bütünleşme ve milletle bütünleşmeyi de içerdiği için.
Tabii bir karşılığı var çünkü nesnel bir temele dayanıyor. Dikkat edersek Öcalan’ın çağrısında da o nesnel temel belirtiliyor. Diyor ki ‘PKK’nın ömrü tükenmiştir’. Tabii niçin tükenmiştir? Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Türk Devleti’nin başarılı mücadeleleri sonucunda . Tarihsel sürece de gönderme yapıyor Abdullah Öcalan. ‘Bu tarihsel süreçte artık PKK’nın varlığına yer yoktur. Bunun bir zemini bulunmuyor’ diyor. Dolayısıyla bu bir Abdullah Öcalan iradesi veya Türk Devleti’nin onun üzerindeki nüfuzuyla falan yaratılan bir süreç değil. Tarihsel zemini olan bir süreçtir. Bu bence çok çok önemli ve PKK’nın ömrü bittiğine göre burada o tarihsel sürece uygun adımın atılması lazım.
‘ÖCALAN ÇOK SAMİMİ’
PKK’nın ömrünün bittiğini bizzat PKK kongresi karara bağlamalıdır. Ve tabii burada da en önemlisi nedir? Silahın bırakılması. Çünkü silah aynı zamanda bir devlet amacını ifade eder. Devlet silahla kurulur. Devletin temel temel unsuru silahtır, yaptırım gücüdür.
Öcalan burada çok samimi, dürüst bir tutum içinde. Şunu da önemle belirteyim; Öcalan’ın çağrısını bir tek Öcalan yazabilir. Yani onu ne Milli İstihbarat Teşkilatı yazabilir, ne Sayın İbrahim Kalın yazabilir. Bazı dedikodular var. Efendim ‘Türk Devleti önüne bir kâğıdı koydu da Öcalan bunu imzaladı’. Bunu bertaraf etmemiz lazım. Çünkü bu sürecin ilerlemesinin önündeki önemli engellerden, dedikodulardan biri. Bu sürece herkesi ikna etmemiz lazım. Daha doğrusu ilgilileri süreçte rol oynayacak olan kuvvetleri ikna etmemiz lazım. ‘Türk Devleti önüne bir kâğıt koydu. Öcalan da bunun altına imza attı’ dediğimiz zaman sürecin ayağına çelme takılır.
Bu sürecin zorlu olduğunu görmemiz lazım. Niçin zorlu? Çünkü ‘silah bırakma’ diyen büyük güçler var. ‘Silah bırakma’ diyen bir Amerika Birleşik Devletleri var. PKK’ya ‘silah bırakma’ diyen bir İsrail var. Onlar önemli güçler ve yine Türk Devleti’nin egemenlik alanının ötesinde, Suriye’nin kuzeydoğusunda bir PYD YPG var ve orada aynı zamanda İsrail’in gücü var, Amerika’nın nüfuzu var. Onlar da ‘Kesinlikle silah bırakmayacaksın’ diyor. Yani bugün ‘silah bırak’ diyenlerle ‘silah bırakma’ diyenler arasında bir mevzilenme bir cepheleşme söz konusu.
‘ÖCALAN TÜRKİYE TARAFINDA’
Bu cepheleşmede Öcalan, Türkiye tarafında bir tavır alıyor, otoritesini kullanıyor ve PKK’ya yönelik çağrısında da ‘Silah bırakacaksınız’ diyor. Amerika, İsrail ‘Silah bırakmayacaksın’ diyor. Silah bırakmak da böyle basit ve kolay bir iş değil. Yani silah bırakmanın getirdiği sorunları önümüze yavaş yavaş koymamız lazım. Bu sürecin adım adım olduğunu görmemiz lazım.
Suriye’nin kuzeydoğusundaki silahlı güçlere, PKK’nın silahlı güçlerine, 19.000 silahlı unsura Amerikan emperyalizmi maaş veriyor. Hatta maaşların miktarları da yazılı. Peki bu insanlar silahı bıraktı. Maaşlar kesildi Amerika’dan. Karınlarını nasıl doyuracak? Nerede yatacak? Nerede kalkacaklar, değil mi? Veyahut da diğer unsurlar. Silah bırakanlar ne olacak?
Elimizde çok önemli bir ölçüt var. Silah bırakma ölçütü. Türk Devleti de Türk milleti de Abdullah Öcalan da silahın bırakılmasını istiyor. O zaman biz nereye yoğunlaşacağız? Silahın bırakılmasına yoğunlaşacağız. Mesela bu ölçüt değerlendirilebilir. Şimdi silah bırakan insana ‘Gel ben seni hapse tıkacağım’ ya da ‘Ben seni satırın altına yatıracağım’ dediğiniz zaman, silah bırakmayanların yanında bir tavır alırsınız.
BAHÇELİ’NİN ‘MALAZGİRT’ ÇAĞRISI
Türk milletinin infial göstereceği çözümler. Mesela Malazgirt’te gelsin Muş’ta kongre yapsın demek. Yani bu silah bırakmaya hizmet eden değil, silah bırakmayı zorlaştıran ‘Ya bu kadar da olmaz’ diye birtakım Türkçü geçinen çevrelerin itirazlarını kışkırtan bir açıklama. Yani bugün Malazgirt’e gelecek PKK terör örgütü kongre yapacak, hangi kanuna göre yapacak? Malazgirt’te gelsin kongre yapsın dediğin zaman bu iş olmasın demiş oluyorsunuz.
Bugün bu sürecin adım adım başarıyla yürümesini isteyen bir otorite, bir güç ‘Gel Malazgirt’te kongre yap’ demez. Çünkü bunu dediğiniz an olmayacak bir şey koyuyorsunuz. Dolayısıyla bir anlamda atın önüne arabayı koşuyorsunuz. Araba atı çekemez. Bakın ama ben başka bir şey söyledim. Silah bırakanlar bir ölçüttür. Yani silah bırakanlarla bırakmayanlar arasında bir cepheleşme olduğuna göre. Silah bırakanların toplumla bütünleşmeleri açısından bazı tedbirler düşünülebilir.
‘HAYATINI SÜRDÜRECEK BİRTAKIM ÇÖZÜMLERİ DE ÜRETMENİZ LAZIM’
Silah bırakanlar Türkiye tarafı. Silah bırakan insana ne yapacaksınız? ‘Silah bıraktın, gel ben senin kursuna dizeyim’ mi diyeceksiniz? Silahı bırakan insanı, silahı getirip bıraktığı zaman, karnını doyuracağız. Ondan sonra hayatını sürdürecek birtakım çözümleri de üretmeniz lazım.
Genel af değil, ama silah bırakan gelsin, silahını bıraksın. Çünkü orada bir eylem var, silahını bırakıyor. Biz onları Türk toplumuna, Türk devletine bütünleştirecek çözümleri hayata geçirelim. Bu olabilir ama silah bırakanlara has bir af olabilir mesela. Bu süreci planlamamız lazım.”