‘Biz de Erdoğan’a karşıyız ama bunun yolu sizin gittiğiniz yol değil’

featured

Abdurrahman Serdengeçti yazdı

Sizinle kısa bir tarih yolculuğuna çıkalım. Türk tarihine bakarak bugünü yorumlamak en doğru neticeyi verecektir. Hani meşhur bir söz vardır. Tarih tekerrürden ibarettir denir. Genelde buna da tarih değil hatalar tekerrür eder diye cevap verilir. Aslında ikiside kendi bakış açısıyla doğru tanımlamalardır. O nedenle sizi yüz yirmi yıl öncesine götürmek istiyorum.

Yıl 1901. Birinci Jöntürk Kongresi toplanıyor. Toplantının ana sebebi Sultan II. Abdülhamid’in kurduğu istibdat düzenine karşı çıkan muhalefetin parçalanmışlığını ortadan kaldırmak ve muhalefetin birlikte hareket edebilmesi.

Toplantıya katılan iki farklı grup var.

Bunlardan biri Türk tarihinde önemli yer tutan ve yakın tarih okumalarında sıkça karşılaştığımız, belirli kesimlerin günah keçisi ilan ettiği, belirli bir kesiminde kahramanlar nesli dediği, başını o dönem Ahmet Rıza’nın çektiği, Meşveret etrafında toplanmış İttihat Terakki zümresi.

Diğeri ise Mahmud Celalettin Paşa’nın oğlu ve Türk tarihinin ilk siyasi partisini kuran, adem-i merkeziyet fikri etrafında toplanmış (bugünkü tanımıyla fedaratif yerel yönetimler fikri de denilebilir) yabancı devletler ile çok iyi ilişkileri bulunan Prens Sebahattin’in başını çektiği diğer grup.

Aslında ortak hedef etrafında yani Sultan Abdülhamid’e Kanun-i Esasi’yi ilan ettirerek yeniden meclisi açabilmek adına muhalefetin ortak hareket etmesi için yapılan bu kongre, Ermeni terör örgütleri mensubu olduğu bilinen kişilerin Prens Sebahattin grubu tarafından toplantıya getirilmesi ve yine Prens Sebahattin grubunun azınlık haklarının tanımak, yabancı devletlerin müdahalesini ve desteklerini dahi sırf Sultan Abdülhamid’e karşı kabul etmek istemesi, adem-i merkeziyet fikrini tek çare olarak görmeleri, liberal söylemleri nedeniyle İttihatçılar sert ve net tavır koymuşlar, birleşme gerçekleşmemiştir.

Prens Sebahattin grubunun bu gayrimilli tavırlarına kısacası “Osmanlı’ya ihanet eden Ermeni terör örgütü mensuplarının varlığının meşru görüldüğü, devlet otoritesinin yok sayıldığı, bölünme ve parçalanmaya zemin hazırlayacak fedaratif yönetimin savunulduğu ve son olarak Sultan II. Abdülhamid gitsin de ne olursa olsun mantığının savunulduğu bir yapıyla asla ve kat’a yol yürümeyeceklerini” söyleyerek karşı çıkan İttihatçılar, karşı tez olarak yabancı devletler yerine Türk milletinin desteğini almayı, Sultan Abdülhamid tarafından uygulanan istibdat nedeniyle köhnemiş devlet mekanizmasının güçlendirilmesi gerektiği, bunun için propagandayı yaygınlaştırarak günümüz tabiriyle kamucu, Osmanlı halkının refahını yükseltecek, halkın her kesimini kucaklayarak Kanun-i Esasi (anayasa) etrafında eşitlik-kardeşlik-özgütlük-adalet ilkeleriyle toplumun her kesiminde uyandırılacak milli heyecan ile Sultan Abdülhamid’e baskı uygulamayı, milli ülkü etrafında milli birliği sağlayarak milli muhalefeti inşa etmeyi önermektedir.

Sonuç olarak İttihat Terakki kadroları milli muhalefetiyle Osmanlı toplumunun her kesimini etkilemiş ve milletin desteği, kadroların inanç, azim ve kararlılığı ile Sultan II. Abdülhamid’e 23 Temmuz 1908’de Kanun-i Esasi’yi ilan ettirmiştir. Prens Sebahattin grubu ise hiçbir zaman toplumda karşılık bulamamış sadece ve sadece İttihatçıların gösterdiği milli duruşu insanların gözünde itibarsızlaştırarak bu milli muhalefete şüphe ile yaklaşmalarına neden olmuşlardır.

Şimdi bu tarih yolculuğuna neden çıktık? Yazıyı baştan bir daha okuyun. Prens Sebahattin grubunun yerine, yeniden çözüm süreci vaadini  “helalleşme” diyen adlandıran, Seyit Rıza’dan özür dilemekten bahseden Kılıçdaroğlu ve Y-CHP, Fetönün yani gladyonun en etkili isimlerinden Enver Altay’lının yiğeni Buğra Kavuncu ve diğer maklubeci ihanet şebekesinin ortakları tarafından ele geçirilmiş İYİP, terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP, Fetöye övgüler dizen Serok Ahmet’li Gelecek, İngiltere Kraliçesinden aldığı icazetle parti kurup, Türk milletinin Egemenlik Haklarını tartışmaya açmaktan bahseden Babacanlı Deva’yı, kısaca Tayyip Erdoğan mı kavun içi tuvalet terliği mi? diye sorulduğunda tereddütsüz tuvalet terliği diyecek sözde muhalefeti koyun.

Peki karşılarına dikilip İttihatçılar gibi, “Evet bizde Erdoğan’a karşıyız ama bunun yolu sizin gittiğiniz yol değil!” diyecek milli muhalefet nerde?

İşte Veryansın, Ahmet Rıza’nın Meşvereti, yazarları ise İttihat Terakki’nin çağımızdaki yansıması milli muhalefetidir.

‘Biz de Erdoğan’a karşıyız ama bunun yolu sizin gittiğiniz yol değil’

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Ne zaman halkların tv yi izlesem akp ye oy veresim geliyor ,

  2. 28 Aralık 2021, 19:59

    Yazıdaki teşbih gayet güzel. Yalnız kafamı bir husus kurcalıyor: İTC’nin fikirlerinin Osmanlı bürokrasisinde güçlü bir karşılığı vardı. Peki şu an öyle mi?

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!