Cumhuriyet yazarından Soner Yalçın’a çok sert sözler: Kara kutuyu açtırdı, bakalım neler fışkıracak

featured

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, Soner Yalçın’ı şarlatanlıkla suçladı ve ‘Şan şöhret ve para kazanacağını düşünenler çevreye virüs gibi yayıldı’ ifadelerini kullandı.

Odatv’nin sahibi, Sözcü yazarı Soner Yalçın, önceki günkü yazısında, Cumhuriyet yazarı ve Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji yönetmeni Orhan Bursalı’yı hedef almıştı.

Yalçın, “Bunu da gördüm: Kıdemli bir ağabeyimiz kendini “bilim gazetecisi” ilan etti! Salt tercüme yaparak münevver olduğunu sanan Osmanlılar gibi, bu ağabeyimiz de çeviri yapmayı “bilim gazetecisi” yapmak sanıyor!” ifadelerini kullandı.

Yalçın şöyle devam etti:

“İlk mesajında AIDS konusunda çuvalladı. Ne verdiği AIDS nüfus istatistikleri doğruydu! Ne yazdığı Corona ile AIDS virüsü benzerdi!

Tepki alınca şunu yazdı: “Milletin ne çok HIV-AIDS üzerine bilgisi varmış, sevindim, herkes döktürdü. AIDS patladığında bilim gazeteciliği yapıyordum. Şimdi de izliyorum. Herkes bilgi satıyor. 4 satır mesajda bildikleri her şeyi tekrarlamam bekleniyor. AIDS’ı denetleyen ilaçlar var.” Yazım hataları yazarımıza ait. Ardından şu tweeti attı:

“HIV öncelikle cinsel temasla yayılıyor diyeyim de yakamı bırakın. Vurguladığım, bilimin virüslere karşı cansiperane uğraşısı. Evet AIDS ile COV-19 un yapıları da yayılması da farklı, bu açıdan birbirleriyle ilişkili değil. OK? İkisi de virüs!? OK? İkisi de farklı salgın kaynağı.. OK?”

Burası Türkiye… Sözde “bilim” dergisi çıkaran “bilim gazetesinin” hali pür-melali/acıklı hali bu maalesef! Üzülüyorum… “İnsanlar, Corona-COV-19 ile uğraşırken siz neler yazıyorsunuz” demeyiniz. Hepsi birbiriyle ilgili…”

Orhan Bursalı’dan Soner Yalçın’a çok sert bir yanıt geldi.

Yalçın’ı “komplo şarlatanlığı”yla suçlayan Bursalı’nın yazısından öne çıkanlar şöyle:

“Tam da COV-19 virüsünün dünyada görülmemiş bir hızla insanları esir aldığı bir dönemde, komplo şarlatanlığı yaparak bundan şan şöhret ve para kazanacağını düşünenler çevreye virüs gibi yayıldı. Türkiye’de ve dünyada bilim düşmanlığının, özellikle bilinmezliklerin yarattığı endişelerin arttığı ortamlarda bu endişeleri körükleyenler de tıpkı virüs gibi peydah olur, yayılır ve toplumu etkiler..

Bunların en tehlikelilerden biri, içinde bilim düşmanlıkları, sahtekârlıklar, yanlışlıklar, manipülasyonlar ve başkalarının yazdıklarından çalıntılarla dolu yığma kitabı da piyasaya çıkmışken, parayı çok sevdiği için de büyük bir kazanç fırsatını yakaladığını düşündü.

Hele her yazdığına hiçbir soru sormadan “mümin gibi” inanan bir okur kitlesinin var olduğuna da inandığı için, atmasyonunu sürdürmekten geri kalmadı. Eleştirilerin hiçbirine yanıt vermedi, çünkü yanıt vermeye kalksa, okurun doğru bilgiden haberi olacak ve inşa ettiği “inanç iktidarı” darbe yiyecekti. Bu açıdan bakıldığında bugünkü iktidardan ve benzeri inanç cemaatlerinden hiçbir farkı olmadığı net anlaşılacaktı…

Son bir yazısında bana ve “çeviri” diye alçakça saldırdığı Herkese Bilim Teknoloji’nin 204. sayısında Prof. Dr. Haluk Ertan, hem COV-19 hem de SARS iddiası üzerine bir araştırma makalesi yayımladı. Orada açık ve net bu kirli bilginin peşine düşüyor ve virüste insan yapımı hiçbir izin bulunmadığını ve tamamen doğal bir virüs olduğunu açıklıyordu.

Bizlere, 30-40 yıldır, Atatürk’ün en hakiki mürşit bilimdir fendir çağdaş öngörüsüne ve özdeyişine göre çalışanlara, üretenlere saldırıyor, dolayısıyla Atatürk’e de, ülkemizin bilimselleşmesi ve halkımızın bilimsel düşünmesine yönelik gayretlerine de.

Çünkü bu kafa, bilimi, ürettiği komplocu yazılarının yayılmasında, kafaları esir almasında engel olarak görür. Bu nedenle de saldırır, gözden düşürmeye, tabii komplolarla para kazanmasının yollarının da tıkanmasını engellemeye çalışır…

Bize kara kutuyu açtırdı, bakalım içinden bu adamın yüzüne neler fışkıracak?”

Cumhuriyet yazarından Soner Yalçın’a çok sert sözler: Kara kutuyu açtırdı, bakalım neler fışkıracak

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. Emperyalizmi anlamayan insanımız çok.
    Önce bu konunun anlaşılması lazım.
    Emperyalizm finans kapitalizmin en arsız en acımasız sömürü biçimidir. Vahşi kapitalizm.
    Başta İngiltere, İspanya, Fransa ve Amerika Emperyalist sistemin en önemli aktörleridir.
    Sosyalist sistem kurulana kadar bu emperyal güçler arasında mücadele var idi. İkinci dünya savaşı bu mücadeleden oluştu. İkinci dünya savaşı sonucunda Rusya’nın galip gelmesi, Emperyalist ülkeleri Rusya (kominizm) karşısında birleştirdi. Dünya iki kutba bölündü.
    Türkiye bu kutuplardan Emperyalist ülkeler safında yer aldı. Bunun sonucunda bu ülkelerin kurduğu kuruluşlara üye oldu. (NATO, Dünya bankası, IMF, v.s). Bu kuruluşlar Emperyal sistemin Askeri ve finans kurumlarıdır.
    Bu üyelikten ülkemiz küçük Amerika yapılmak istenmiştir. Ekonomik bağımlılık siyasi bağımlılığı, Askeri bağımlılık sosyal istikrarsızlığını getirmiştir.
    Son yıllarda yaşadıklarımız ekonominin göbekten bağımlılığını sergilemiştir. Yine güvenlik olarak kominizm ile ortak mücadele için kontrgerilla yapılanmasına geçilmiş. Hükümetler tüm bunları onaylamıştır.
    Emperyalizm girdiği ülkelerde kendi kültürünü geliştirir. Bizde de kültürümüz yozlaştırılıp yok edilmiş. Eğitim sistemimiz bu durumdadır. Medya baştan aşağı bu durumdadır. Amerikan filmleri medyada hakimdir. Medeniyet dedikçe bize yozluk gösterilmiş. Üretim ve tüketim sistemi buna göre biçimlendirilmiş. Her şey çarpıtılmıştır. Çarpık sanayileşme, çarpık kentleşme, çarpık eğitim ve kültür.
    Yaşadığımız şu son yıllar yaşadığımız çarpıklığı daha görünür hale getirmiştir.
    Kısaca biz Amerika’ya göbekten bağımlı haldeyiz.
    Emperyalizm bağımlı ülkeleri öldürmez süründürür. Devamlı kendine bağımlı tutar. Bazen ağzımıza bir kaşık bal verir.
    Kalkınmanın tek yolu tam bağımsızlıktan geçer.
    Buda bu durumda kolay olmuyor.
    Bu durumda kapitalist sömürü yollarını eleştirmeye çalışan bir gazetecinin yazılarını bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekir.
    Ülkemiz Emperyal sistemin savunuculuğunu yaptığı bir durumda iktidar yanında yer almak gazetecilik için kolay ve avantajlıdır. Emperyalist ülkelerle göreceli olarak iyi geçinip Emperyal devlet olmak istemek bir hayaldir. Bu tarihte buna müsade edilmez.

  2. 19 Mart 2020, 15:11

    SONER YALÇIN %100 YANLIŞ YAPTIĞI BU ŞEYDEN DAHA İYİSİNİ YAPAMAZDI; O KOCAMAN BİR AYNADIR.
    SONER YALÇIN %100 YANLIŞ YAPMAKTAN DAHA İYİ BİR ŞEY YAPAMAZDI, TÜRKİYEMİZ BİLİMİNİN EMPERYALİST SÖMÜRÜSÜSNÜ GÖSTERMEK İÇİN; O KOCAMAN BİR AYNADIR.
    Bilim, Türkiye’mizde yoktur. Var olan; düzensiz, metotsuz, hedefsiz, ülküsüz, amaçsız, varışsız, sahipsiz, bilinçsizce yapılan, bireysel çıkarlar üzerine kurulmuş fırsatçı uğraşılardır ve başıboştur. Ülkemizde bilim, bilgi, bilimsel ülkü, bilimsel metot, bilim insanı, bilgi insanı kavramları herden hiç edilmiştir, mahvedilmiştir yıllarca. Hatta asırlarca. Bu nedenle başıboş serseri bir haldedir. Tüm bilmeyenlerimiz bilim, bilgi, bilgelik adına ne varsa bilgiçlik yaparak istismar etmektedir. “Gülen az gülen az ağlayan çok gülen az “ sözleri olan bir şarkımızdan esinlenerek “Bilen az bilen; bilmeyen çok(gevezelik eden) çok bilen az” ya da yok kadar var.
    Soner Yalçın’a neden kızıyorsunuz ki? O bu kadar ehliyeti ile bu koca emperyalist çıkar çarkına yalın kılıç hücum etmeye cesaret ederken, anlı-şanlılar neredeydiler? Neden cesaret edip ortaya çıkıp gerçekleri tüm çıplaklığıyla açıklayamadılar. Cesaret ettiği şey kendini feda etmektir. O bunu çok iyi bilmiyor mu? Meydan neden Soner Yalçına kalmıştır. Soru budur?
    Türk Milleti, Fatih Sultan’dan sonra ki 550 yıl (1881-1938 doğumu ile sömürüyü meydan okuduğu için) boyunca, şuursuzca hem din istismarcıları hem de işbirlikçiler eliyle batı emperyalizmi tarafından bilim ve felsefeden uzaklaştırılarak, aralıksız bir lezzetle sömürülmüştür ve hala yüksek hazla sömürülmektedir.
    Bilimi ve felsefeyi kendine rehber edinen Fatih Sultan’ı kendine örnek alan Atatürk, Türk Milletini yeniden bir kez daha bilim ve felsefenin yüksek mevkiine yükseltmiş ve bilim ve felsefenin aydınlık nuru ile istikbalinin aydınlanmasına can yüreğini adamıştır. Ancak çok doğal olarak, ondan sonra gelenler Türk Milletini aynı karanlık dehlizlere koymaktan geri kalmamışlardır.
    Asırlarca bilim ve felsefenin aydınlatıcı ışığından uzak tutularak, görememe/seçememe/fark edememe/aldanma/inanma ve kandırılma gibi algılama ve kavrama becerilerinde kayıplara uğramış Türk Milletinin emperyalistlerce sömürüsünü %100 yanlış bir noktadan girerek; ama %100 doğru gerçeklerle apaçık etme cesareti değer görmelidir.
    Türkiye de bilim yok, bilim insanı yok, bilim anlayışı ve etiği yok, bilimsel ülkü yok, bilimin amacı yok(varsa da yok kadar az); adına bilim insanı denen çıkarcı insanlar, devşirilmiş insanlar vb daha kötü sıfatları hak eden insanlar var.
    Atatürk devrimleri kesintiye uğramayıp da “hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir” sözüne müdrik inanmış, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür tam bağımsız bilim insanları yetiştirilmiş olsaydı, bugün ne Soner Yalçına bu konular düşerdi; ne bilimsel yetersizlikler söz konusu olurdu; aksine, Türk Milleti bilimin ve sanatın her alanında mamur olurdu.

  3. İstanbul magazin medyasını Ankara dan Veryansın TV ile yıkacaksınız.
    Güç odaklarına gerçekleri anlatmak yetmez, ikna edip müttefikiniz yapacaksınız.
    Ulusal çıkar ve güvenliği gözetmeyen sermayenin kendi güvenliği de olamaz, öğretmeliyiz.
    Veryansın TV nin dünyayı çok iyi okuyan yazarları var. Veryansın TV adına memleketi Ankara olan Ömer Koç ile toplu bir mülakat yapsalar, yararlı bir deneyim olmaz mı?
    Bu ekonomi Donanmasının Amirali dünyayı uzakları okyanusları nasıl görüyor söylese, bizlerde istifade etsek. Belki tıkalı kulakları da açmış olur Veryansın TV…

  4. Konuşmanın okumanın yazmanın ilahi bir yanı yoktur, en temel anlamıyla bunlar bir iştir. Her yazar emek verdiği eserinde ticari yayıncılık başarısı amaçlar. Soner Yalçın yıldızın parladığı anları çok iyi değerlendiren bir gazeteci.
    Soner gidip fırınların pastahaneleri lokantaların mutfaklarını mı yazsaydı.
    Doksanlı yıllarda hangimiz dinin bilimin eğitimin faşizmin ticaretin hukuksuzluğun iktidarına isyan edip kitaplar okumadık?
    Komünist Manifesto eskide kaldı. İktidar ve ilişkileri yalnızca devletle kurulamıyor. Yeni bir dünyadan içeri girdik ve burada ki iktidarın aygıtlarından sadece birisi devlet. Devlet aygıtlaştırılmış, bu aygıtların sahibi yeni otoritenin iktidarını sorgulamayalım mı?
    İktidarımızın önüne engel çıkartmasınlar diye, ölümü göster sinsin kalabalıklar, Koronaya da razı et.
    Tüm darbe ve müdahaleler satın alınan ulema akademisyen teknokratlarla yapılır. 12 Eylül anayasasını, IMF politikalarını Soner mi yazdı.
    Hepside oradaydı hepside bilim adamıydı.
    Bizler büyük saygı ile Filozof Yazar Nihat Genç’i bu yüzden takip ediyoruz, sözüne değer biçemiyoruz.
    Çok okuduğumuz yazarlara ne oldu bir 20 yılda toz duman oldular ama zaman o toprağı kaldırdıkça altından Nihat Genç’in granitten heykelini yükseltiyor.
    Veryansın TV nin tek alternatifi Veryansın dır.
    Bir 10 yıl sonra Erdem Atay’ın kalemi önünde kimseler duramayacak, çünkü görüyorum kendine yaptığı entelektüel yatırımı.

  5. Kara Kutu kitabındaki yalanlar bilim insanlarınca sayfa sayfa incelendi, şu adreste yayımlandı: https://salginvar.teyit.org/

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!