Temel Borga Budak yazdı
Yaklaşık bir asır öncesinde insanoğlunu tam anlamıyla karanlıktan, aydınlığa çıkarmak için ikinci nesil rönesans dönemine sebep olacak aydınlanma (elektrik) savaşları yaşanıyordu.
İngiltere’ye karşı verilen bağımsızlık mücadelesini ve insanlık tarihinin en büyük iç savaşlarından birini sonlandıran yeni kıta, yaşlı Avrupa’yı terk eden bilim insanlarının da etkisiyle altın çağ olarak adlandırılan muazzam bir düşünce özgürlüğü dönemine girmişti.
Adeta güncellenmiş bir rönesans süreci olarak tanımlayabileceğimiz bu durum bir öncekinden farklı olarak yozlaşmış kilisenin baskısından çok uzak topraklarda evrimleşti.
Velhasıl kelam; İnsanlık medeniyetinin her zıplama dönemi öncesinde görebileceğimiz kan, acı ve gözyaşı ortamı kaosa sebep olmuş ve kaostan yine yeni bir düzen doğmuştu.
Tüm olaylar silsilesinin sonucunda Alexander Graham Bell, John Hopkins, Thomas Alva Edison, Henry Ford, George Westinghouse ve Nikola Tesla gibi mucitlerin aynı zamanda aynı yerde bulunmasıyla insanlık tarihinin en önemli icatları geliştirildi.
Her biri hakkında binlerce makale, yüzlerce kitap yazılan bu isimlerin hikayeleri muhteşem lakin biz algımızı dağıtmadan Thomas Alva Edison tarafından kurulan ve J.P. Morgan tarafından finanse edilen General Electric şirketi belki de insanoğlunun varoluş amacını tek cümleyle aktarmayı başaran “En önemli ürünümüz; ilerlemektir.” sloganını benimsedi.
Peki düşünce sağnağının yaşandığı bu dönemde yine insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından birinin, aynı zamanda aynı coğrafyada yaşandığını anımsıyor musunuz?
Altın çağ ile aynı zaman dilimi içerisinde yeni kıta da Kader Manifestosu İle meşrulaşlaştırılan hastalıklı bir ideolojinin başlattığı Kızılderili tehciri ABD erklerinin onayıyla tam bir soykırıma dönüşmüş ve bir ulus yeryüzünden silindiği karanlık süreç umuyorum ki hafızalardaki tazeliğini koruyordur.
Hatta dönemin ABD Başkanı, Edison’dan Kızılderili savaşlarında kullanılmak üzere bir silah icat etmesini talep etmişse de Edison hiçbir icatlarını insanları öldürmek için değil yaşatmak için yaptığını belirterek bu talebi reddetmiştir.
Fakat Westinghouse ile olan doğru akım, alternatif akım rekabetinin hırsına kapılarak, en ölümcül günahlardan birinin kapsama alanına giren mucit New York Eyaleti için “Elektrikli Sandalye” icadıyla insanlık tarihinin en çok acı veren idam yöntemini geliştirmiştir.
Değerli dostlar katledilen bir ırktan bize miras kalan şu sözü anımsayalım; “İnsan iki ruhludur içinde bir iyi köpek birde kötü köpek kavga eder. Hangisini daha çok beslersen o kazanır.”
Mevcut küresel sistemin bize dikte ettiği tüm gerçek algısı idealist bir dehaya bile bulaşarak vahşi bir yaratığı dönüştüren en tehlikeli, en ölümcül virüs korkudur.
Korku öfkeye; öfke nefrete; nefret ise yıkıma yol açar.
Nasıl ki bilimsel bir hipotezin doğrulanması için deneye ihtiyaç duyuyorsak, toplumsal bir hipotezi sorgulamanın yolu da tarih laboratuvarından, geçmişin koridorlarından geçer.
Ve tarih bize defalarca göstermiştir ki salgınlar, savaşlar ve felaketler yani tüm büyük yıkımlar fikir bulutlarını oluşturur. Fikir bulutları düşünce yağmurlarına sebep olur, bu yağmurlar özgürlük tohumlarını filizlendirir.
Tarihin bu kırılma anında bizlere düşen görev korkuya teslim olmadan sonraki nesillere ilham verecek yüksek bir cesaretle aydınlanma tarlalarına yürümek ve geleceği hasat etmektir.
Zira varoluşumuzun tek sebebi ilerlemektir.
Dipnot: Yıldız Savaşları, Matrix ve Battlestar Galactica serilerini hayatın yavaşladığı bu karantina günlerinde yeni bir bakış açısıyla izlemek, aksiyonu göz ardı edip felsefeye odaklanarak şaşırmak hem zamanı verimli değerlendirmek hem de keyif almak adına önerir, Shockvoice youtube kanalını da Matrix analizine başlangıç açısından tavsiye ederim.
