Bal

NATO’nun yeni stratejik konsepti ve Batı dış politikası

featured

Gönül Kenter yazdı

NATO, 2010 yılına kadar uzanan mevcut strateji konseptini revizyondan geçirme kararı aldı.

Yeni Strateji Planı 2022’de yürürlüğe girecek.

NATO Genel Sekreteri Stolltenberg yeni kuralların hangi yöne doğru şekilleceğini 30 Kasım’da gerçekleşen son NATO Zirvesinde yaptığı konuşmada ilân etti.

NATO’nun yeni konseptinin beş maddede odaklanan üst başlıkları şöyle:

 “Değerlerimizi savunmak!” “Askeri gücümüzü artırmak!” “Toplumlarımızın direncini artırmak!” “Küresel bakış açısı sağlamak!”

“NATO’nun Avrupa ve Kuzey Amerika arasında kurumsal bir bağlantı olarak geliştirilmesi!”

Yukarıdaki başlıkların açılımına geçmeden önce Stolltenberg’in “Bugün sistematik bir rekabet çağında yaşıyoruz; Rusya ve Çin kurallara dayalı uluslararası dünya düzenini baltalıyor. Güç dengesi değişiyor ve demokrasi ve özgürlük büyük baskı altına girdi” eksenli konuşmasının her bir cümlesinin ayrı bir saldırganlık, küstahlık sergilediğini belirtmeliyim.

Hedefte “kurallara dayalı dünya düzenini baltalamakla” suçladığı elbette Çin ve Rusya var. NATO önünde diz çökmeyen  iki devlet!

Stolltenberg’in “Kurallara dayalı dünya düzeni” derken kastı İkinci Dünya Savaşı sonrası “bir daha asla savaş!” şiarıyla inşa edilmiş Uluslararası Hukuk olmalı! Buna göre devletler birbirine saygılı olacaktı, her devlet kendi kaderini tayin edecekti, devletlerin iç işlerine karışmak ve onları baskı altına almak yasaktı! Hangi devlet düzeninin ve hangi ekonomik modelin uygulanacağı, kendi yolunu belirleyen devletlerin tercihine bırakılmıştı.

Özellikle Soğuk Savaş sonrasında uluslararası hukukun temel kurallarını sürekli ihlâl eden, kendi sistemini diğer devletlere dayatmaya çalışan, ulus devletleri içerden ve dışardan propaganda, darbe ve ekonomik yaptırımlarla parça pinçik eden ABD ve NATO kalkımış şimdi Çin ve Rusya’yı “kurallara dayalı dünya düzenini” bozmakla suçluyor.

Burada resmen yeni saldırganlıkların işaret fişeği atılıyor!

Batı “Kurallara dayalı dünya düzeni“ni, kendi koyduğu kuralları Irak, Suriye, Libya’da sanırsınız bizat ihlal etmedi! Ve sanırsınız dünya bunu görmedi.

Soğuk Savaş’tan sonra Batı’nın  dünyaya hakim olabileceği ve kendi düzenini tüm dünyaya dayatabileceği iddiasının yeni strateji planınına da yansıyacağı görülüyor.

ABD’nin egemen olduğu Batı; devletlerin hangi hükümete ve ekonomik sisteme sahip olacağına ve hangilerinin Batı çıkarları doğrultusunda değiştirilmesi gerektiğine “karar verme hakkı“na bundan sonra da ben sahibim diyor.

“Güç ve ahlaki üstünlük bende,“ diyor.

Şimdi sormak gerekiyor: Bu haydutluğun uluslararası hukukla, “kurallara dayalı dünya düzeni” ile ne alakası olabilir?

Gelelim yeni Stratejik Plan’ın madde madde açılımına: 

‘DEĞERLERİMİZİ SAVUNMAK’

Bu başlığı okuduğunuzda sakın Batı tüm dünyada “Batılı değerlere”; insan hakları, basın özgürlüğü veya demokrasiye sahip çıkacak yanılgısına düşmeyin. Mesele başka!

Bu kavramların tamamı Batı için  sadece birer slogandan ibaret!

En iyi örnek; Batı’nın ne demokrasi ne özgürlük ne de insan haklarının olduğu Suudi Arabistan’la sorunlu olmaması!

Gazeteci Kaşık’çıyı testereyle canlı canlı kesip asitte eriten Suudi Arabistan’a Batı herhangi bir ekonomik yaptırım uygulamadı.

Bu örnek NATO’nun hangi değerlerden bahsettiğini açıkça gösteriyor.

NATO’nun değerleri bir cümleyle özetlenebilir:

ABD siyasetini ve çıkarlarını destekleyen her devlet “değerler topluluğunun” bir parçasıdır.

Pazarlarını ABD şirketlerine açar, ABD şirketlerine hammadde imtiyazı verirsen o zaman Batılı değerlere “uygun,” iyi devletsin!

Bunu yapmayı reddeden herkes kötü devlettir, yaptırımlar hatta savaş beklemelidir.

NATO’nun ikide bir “bizim değerlerimiz” diye ciddiye aldığı şeyin “insan hakları” gibi ideal değerler değil, dolarla ölçülen değerler olduğu iyice anlaşılmalıdır. 

‘ASKERİ GÜCÜMÜZÜ KUVVETLENDİRMEK’

Uzmanların yorumlarına göre burada mesele tam olarak askeri güç değil, bu başlık daha çok ABD savunma sanayii ile ilgili. Avrupa Birliği kendi silah şirketlerine finansman sağlamak için 2019’da kendi fonunu oluşturduğunda bu durum ABD’yi rahatsız etti ve ABD kendi müttefiklerini, yani Avrupa’lı üye devletleri “ABD silah şirketlerinin de oluşturulan bu Avrupa fonundan yararlanmaması halinde” yaptırımlarla tehdit etti. NATO’nun “yüzde iki” ödenek hedefi sayesinde Avrupa, ABD savunma sanayisi için en hızlı büyüyen pazar haline geldi.

Bu başlıkla NATO “mevcut durumun bundan sonra da aynı şekilde devam edeceği“ni ilân ediyor.

‘TOPLUMLARIMIZIN DİRENCİNİ ARTIRMAK’

Burada akla “Neye karşı ne tür direniş?” sorusu geliyor.

Cevap çok basit: Batılı toplumlar, insanlara “Batılı değerlerin” gerçekte ne olduğunu söyleyen cesur kalemlere, siyasetçilere, yazarlara karşı “dirençli” hale gelmelidir.

Yani Batılı değerlerin kokuşmuşluğu konusunda insanları aydınlatanlara en azından itibar edilmemesi sağlanmalıdır.

Peki,Gerçeklerin ortaya çıkmaması için nasıl tedbir alacaklar?

Tam da burada sizin de gözünüzün önünden Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu, Eşref Bitlis’ler geçmiyor mu ?

İtibarsızlaştırılarak kumpaslarla susuturulan askerlerimiz, aydınlarımız…

ABD kendi toplumunda ve toplumlarda “direnci” artırmak için kitlelerin beynini sadece kendi çıkarları doğrultusunda uyuşturduğu propaganda faaliyetlerine ağırlık verecek, propagandayı pekiştirecek.

“Propaganda Bakanlıkları,” “Hakikat Bakanlıkları” oluşturuluyor nitekim.

 ‘KÜRESEL BAKIŞ AÇISI SAĞLAMAK’

Bu madde NATO’nun destek ve güvencesiyle ABD’nin  “tek dünya gücü” olma iddiasını yansıtıyor.

Dünya çapında, ne olduğunu Irak’ta, Suriye ve Libya’da gördüğümüz “Batılı değer ve bakış açısını” dayatmaya devam edwceğini yeniden ilân ediyor.

NATO istediği kadar kendini savunma ittifakı olarak adlandırsın.

Libya NATO’ya saldırmış mıydı örneğin?

Kaddafi, ABD’nin “küresel perspektifini” reddettiği için NATO güçlerince bombalandı, ülkesi yerle bir edildi!

Dünya devletlerine şu deniliyor: ABD’nin isteklerine karşı çıkarsanız Libya’da olanlar sizin de başınıza gelir. NATO, ABD’nin isteklerini uygular!

Yeni dönemde aynı saldırganlık şiddetlenerek devam edecektir.

‘NATO’NUN AVRUPA VE KUZEY AMERİKA ARASINDA KURUMSAL BİR BAĞLANTI OLARAK GELİŞTİRİLMESİ’

Bilinenin açıkça ilânı! ABD’nin dünya gücünü sürdürmek için kullandığı en önemli araç, NATO!

Artık örnekleriyle sabit; NATO’ya üye olan her devlet egemen dış politikasından vazgeçmeye ve ABD’ye biata zorlanıyor.

ABD, NATO aracılığıyla Avrupa’ya, üye ülkelere istediğini yaptırıyor.

Nice Amerikan devlet başkanının jeostrateji ve siyasi danışmanı olan Zbigniew Brzezinkski’nin “Tek Dünya Gücü” kitabında bahsettiği gibi ABD, özellikle Avrupa’da  “bağımlı vassal devletler” yarattı.

NATO şimdi bu vassalığı yeni “stratejik konseptle” ABD adına kurumsallaştırmak istiyor.

DIŞ POLİTİKA DEĞİL GAMBOT POLİTİKASI!

NATO’nun yeni strateji konsepti  ABD’nin dış politikada daha da sertleşeceğini gösteriyor.

Henry Kissinger’in “Bir uçak gemisi 100 bin ton diplomasi demektir” sözleri bugün eskisinden daha etkili ve geçerli.

ABD son 30 yılda diplomasiye, karşılıklı saygıya, başkalarınının çıkarlarının  tanınmasına dayanan dış politikadan tamamiyle uzaklaşarak gambot politikasına yöneldi.

Devletler ABD hakimiyetindeki Batı’nın istediklerinden farklı davranırsa artık müzakere, diplomasi, uzlaşma yok!

Aksine daha fazla tehdit, ekonomik yaptırım, hatta gerekirse savaş var!

ABD açıkça dünyanın tamamı benim ilgi alanımdır, güvenliğimle ilgilidir diyor, Avrupa’da, Ortadoğu’da askeri üs üstüne üs kuruyor. Baltık’tan, Karadeniz’den Basra Körfezi’ne; Asya’da Çin kıyılarına kadar geniş bölgelere “ilgi alanım” diyor.

Bununla yetinmiyor, başka ülkelerin kendi “çıkar alanı hakkı“nı açıkça reddediyor! Sadece “ABD’nin kırmızı çizgileri var.” Rusya’nın örneğin Ukrayna’da kırmızı çizgisi “olamaz” diyor! Tanımıyor!

ABD; NATO’nun yeni stratejik konseptiyle tehlikeli bir küstahlığın zirvesine çıkmıştır.

NATO’nun Beştepe tarafından çoktan uygulamaya konan yırtılıp atılası yeni strateji belgesi Karadeniz’e gözünü diken küstah ABD’ye taviz üstüne taviz veriyor! ABD istemediği için Şam ile uzlaşıya varmayıp milyonlarca Suriyelinin maddi manevi ağır yükünü kendi halkının tepesine bindiren biatçı Beştepe şimdi de Montrö’ye sahip çıkan yurtsever amiralleri emperyalizmin kuklası mahkemelerde yargılatmaya çalışıyor ve Karadeniz’de teslimiyete hazırlanıyor.

Türkiye’ye “NATO’nun talimatlarını tanımıyoruz” diyecek namuslu, bağımsız siyasetçiler, aydınlar her zamankinden çok lazım. O günler gelecek.

NATO’nun yeni stratejik konsepti ve Batı dış politikası

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Türkiye’ye “NATO’nun talimatlarını tanımıyoruz” diyecek namuslu, bağımsız siyasetçiler, aydınlar her zamankinden çok lazım. O günler gelecek mi?

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!