Şiiri hicivle yoğuran şair vefatının 47. yılında anılıyor

featured

Gazeteci, şair, yazar ve siyaset adamı Orhan Seyfi Orhon, vefatının 47’nci yılında anılıyor.

Orhan Seyfi Orhon, yüksek öğrenimine Tıbbiye Mektebi’nde başlasa da bir anestezi uygulamasında fenalaşınca okuldan ayrıldı. İstanbul Üniversitesi (Darülfünun) Hukuk Fakültesi’ni 1914’te bitiren Orhon, kısa bir süre Meclis-i Mebusan Kalemi’nde memurluk yaptı.

Başarılı edebiyatçı, Ankara’da hükumet kurulup Meclis-i Mebusan dairelerinin kaldırılmasının ardından, Harp Akademisi, Harbiye Mektebi, İstanbul Erkek Lisesi, Erenköy Kız Lisesi, Pertevniyal Lisesi ve İtalyan Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı.

BEŞ HECECİLER GRUBUNDANDI

Orhon ile Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in birlikte oluşturdukları, Türk edebiyatında “Beş Hececiler” olarak bilinen grubun “Milli Edebiyat” görüşleri doğrultusundaki şiirleri ve yazıları, “Türk Kadını”, “Şair”, “Büyük Mecmua”, “Servet-i Fünun”, “Ümit” ve “Yarın” dergilerinde yer aldı.

Kurtuluş Savaşı sırasında Refik Halit Karay’ın yayınladığı, İstanbul hükumetini destekleyen “Aydede” dergisinde mizah yazarlığı yapan şair, 1919’da sosyal olayları hicivle ele aldığı şiirlerini “Peri Kızıyla Çoban Hikayesi” adlı kitapta topladı.

Usta yazar, “milli edebiyat akımı”nı benimseyerek, memleketçi şiir hareketi içinde öne çıkarken duru bir Türkçe ile ince ve içli duygularla yazdığı şiirleriyle edebiyat dünyasında iz bıraktı. Divan şiiri kalıplarını hece veznine uyarlayarak gazel benzeri şiirler de kaleme alan Orhon’un birçok şiiri çeşitli bestekarlar tarafından bestelendi.

“Gönülden Sesler” isimli kitabının girişinde eserin yazılış hikayesini aktaran Orhan Seyfi Orhon, şu satırları kaleme almıştı

“Fırtına ve Kar’ı yazdığım zaman 23 yaşındaydım. Artık şahsi bir üslubum vardı. Aruz veznine hakimdim. Bu manzumede veznin ritmiyle fırtına ve taklit edilmiş kar yağdıktan sonraki tabiatın sessizliği anlatılmak istenmiştir. Bütün gürültülere rağmen bu şiirlerin yaşadığına inanıyorum. Büyük bir şey de olmasa, benden sonrakilere gönlümden kopararak bunları bıraktığıma seviniyorum.”

ZONGULDAK VE İSTANBUL MİLLETVEKİLİYDİ

Orhan Seyfi Orhon’un şiir ve yazıları 1932-1938 arasında “Edebiyat Gazetesi”, “Hızlanış”, “Ayda Bir”, “Her Ay”, “Her Şey” adlı dergilerde yayımlandı.

İsmi “Çınaraltı” adlı haftalık Türkçü fikir ve sanat dergisiyle özdeşleşen Orhon, dergiyi 1941-1944 arasında okuyucuyla buluşturdu. Bir dönem Yusuf Ziya Ortaç’ın da destek verdiği dergi, 161 sayı çıktı.

Yazar Orhon, Tasvir-i Efkar gazetesindeki yazılarıyla 1945’te gazeteciliğe dönerken, 1946’da Cumhuriyet Halk Partisi’den Zonguldak milletvekili seçildi, 1950’li yıllardan sonra ise Demokrat Parti’yi destekledi.

27 Mayıs Darbesi’nden sonra katıldığı Adalet Partisi’nde 1965-1969 arasında İstanbul milletvekilliği yapan Orhon, siyaset içinde olduğu yıllar boyunca, “Milliyet”, “Tasvir-i Efkar”, “Cumhuriyet”, “Ulus”, “Zafer”, “Havadis” ve “Son Havadis” gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.

Usta şair, 22 Ağustos 1972’de İstanbul’da kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Orhon’un cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

“EDEBİYAT, ŞİİR AŞKINI CELAL SAHİR’DEN ALDIK”

Orhan Seyfi Orhon, Hayat Tarih mecmuasına 1 Aralık 1970’te verdiği bir röportajda şiire başlama hikayesini şu sözlerle aktarmıştı:

“Mercan İdadisi’nde talebeydim. Hocamız Celal Sahir (Erozan) idi. Edebiyat, şiir aşkını ondan aldık. O zamanlar mektepte bir duvar gazetesi çıkarırdık. Ben de bu gazeteye şiirler yazıyordum. Celal Sahir’in tesiri olmuştur tabii. Teşviki de şöyle oldu, bir şiir yazmıştım, Celal Sahir beğenmiş. Kazandığım ilk takdir budur.”

Edebiyat tarihçisi ve yazar Nihad Sami Banarlı, yaptığı bir açıklamada, Orhon’un Türk edebiyatındaki yerini şiiriyle belirlediğine işaret ederek, şu bilgileri vermişti:

“Orhan Seyfi, heceye, muvaffakiyetli bir aruz ve bir Türk aruzu seviyesinden geçen şairlerimizdendir. Bu aruz, son asırda, bilhassa Muallim Naci’nin şiirinden başlayarak, Tevfik Fikret, Mehmed Akif, Yahya Kemal, Ahmed Haşim ve Faruk Nafiz serisinde Türkçeleşen aruzdur (Aruz vezni). Ana kaidesi, aruzun uzun heceleri yerine Türkçe’nin uzun ve kapalı hecelerini, aruzun kısa heceleri yerine de Türkçe’nin açık hecelerini koymaktır. Bu vezinde diğer bir muvaffakiyet sırrı da Türkçeleşmiş kelimelerdeki uzun hecelerin, hatta bir sanat seviyesine yükselmiş imalelerin bu aruzda büyük bir zevkle yer almasıdır.”

Şair Turgut Uyar ise Orhon’un da içinde yer aldığı Beş Hececiler’e ilişkin şunları kaydetmişti:

“Orhan Seyfi’nin hececilerin edebiyat açısından tarihsel bir misyon taşıdıkları düşüncesi de yanlıştır bana kalırsa. Hiç değilse büyütülmüştür bu misyon. Belki kullandıkları ölçü zoruyla dil konusunda daha bir açıklığa, duruluğa varmayı hızlandırmışlardır. Yaptıklarının Türk şiirine, Türk düşünce yapısına, Türk insanının duyarlılığına bir açılım, bir yenilik getirmesi, bir katkıda bulunmuş olmaları şöyle dursun bütün bunları buldukları konumda sağlamca tanıyıp, saptadıkları bile söylenemez.”

Beş Hececilerin duyarlılıkları ve duygulanmalarını eleştiren Uyar, “(Beş Hececiler) Aruz fesini çıkarıp, hece şapkasını giymeye özenmiştir. Bugün bir solukta hecenin beş şairini sayabilecek çok az şiirsever bulabilirsiniz. Bu kadar çabuk unutulmalarının bir sebebi de bu özentileri, yapaylıkları, uzaklıklarıdır. Belki de bütün yararları, şiir beğenisinin en az bir on beş yıl yerinde tutulmasına bir bakıma gerilemesine, dolayısıyla şiir adına bir öfke birikimine sebep olmalarıdır.” değerlendirmesinde bulunmuştu.

HAYALİ DÜNYADAN BESLENDİ

Şiirlerinde çocuksu bir romantizm etkisinde olduğu görülen Orhon, ağırlıklı olarak şiirlerinde “aşk” ve “kadın” temalarını işledi. Yaşanmışlıklardan çok hayali dünyadan beslenen, gerçek dünyadan kopuk şekilde aşkı, doğal güzelliklerin melankolisiyle, romantik bir havada şiirlerine işleyen şair, zamanın kötü koşulları çerçevesinde, belirsizliklerin getirdiği karamsar düşünceleri, aşka sığınarak dağıtmaya çalıştı.

Orhon’un kaleme aldığı “Veda” adlı eseri, bestekar Yusuf Nalkesen tarafından 1951’de muhayyerkürdi makamında bestelendi. Eser, 1970’li yıllarda Zeki Müren tarafından seslendirilmesinin ardından sanat dünyasında büyük ses getirdi.

Türk sanat müziğinin en bilinen ve sevilen eserlerinden biri haline gelen “Veda” şiiri şu dizelerden oluşuyor:

“Hani, o bırakıp giderken seni / Bu öksüz tavrını takmayacaktın? / Alnına koyarken veda busemi, / Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?

Hani, ey gözlerim bu son vedada, / Yolunu kaybeden yolcunun dağda, / Birini çağırmak için imdada / Yaktığı ateşi yakmayacaktın?

Gelse de en acı sözler dilime, / Uçacak sanırım birkaç kelime… / Bir alev halinde düştün elime, / Hani, ey gözyaşım akmayacaktın?”

ESERLERİ

Şiir: “Fırtına ve Kar”, “Peri Kızı ile Çoban Hikayesi”, “Gönülden Sesler”, “O Beyaz Bir Kuştu”, “Kervan”, “Hicviyeler”, “Şiirler”

Hikaye: “Asri Kerem”, “Düğün Gecesi”

Roman: “Çocuk Adam”

Makale-Fıkra: “Fiskeler”, “Dün Bugün Yarın”, “Kulaktan Kulağa”

Monografi: “Abdülhak Hamid”, “Mehmet Akif”, “Yahya Kemal”, “Ziya Gökalp

Şiiri hicivle yoğuran şair vefatının 47. yılında anılıyor

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!