Uğurlar olsun Yeşilçam’ın yiğit kadını

featured

Jale Ak yazdı…

Aileden biri gitmiş gibi kasıldı göğüs boşluğum, gözlerime abanan yaşlara engel olamıyorum. Bu üzüntü neyin nesi? Tertemiz anıların uçup gittiğine mi, Türk Sinemasının “yerli film” ya da “Türkiye Sineması” olmadığı zamanlarına ait bir emektarını daha yitirmemize mi üzüldüm bu kadar, bilemiyorum, adını koyamıyorum. O adını koyamadığım duygularla izlemiyor muyum zaten TÜRK SİNEMASI’nın 1960’lı 1970’li yıllarına ait Toprak Ana’larını, Satın Alınan Koca’larını tekrar tekrar. Ah Yeşilçam filmleri, Türk Filmleri…

Bizler o devrin son çocuklarıyız. Onlar gidince öksüz kalmış gibi oluyoruz. Ne bileyim belki de ondandır gözyaşlarımı durduramıyor olmam.

Türk Milleti toplumsal hafızasının mihenk taşlarından birini daha yitirdi. Hem de öyle bir mihenk ki, ardından “ama o da şöyleydi, böyleydi” diyerek üzerine çamur atılamayacak, karalanamayacak bir değer. Değerlerimizin ne kadar değerli olduklarını dibine kadar yaşadığımız ve hissettiğimiz bugünlerde bu kayıp, çok ağır geldi.

Siyasetin cadı kazanında kaynayıp katran olmayı seçerken birileri,

Rant uğruna söyleme mecburiyetine sıvanıp Cumhuriyet değerlerini hiçe sayarken birileri,

O, sanatçı duruşunu böylesi lekelerle kirletmeyenlerdendi. Yeşilçam’ın önünde dimdik siperlenmiş bir Cumhuriyet sanatçısı, Türk Sineması’nın güzeller güzeli Fatosu olarak kalmayı seçti. Haksızlıklara karşı daima söyleyecek iki çift sözü vardı.

Onu bir kere canlı canlı karşımda görmüştüm. Bodrum’da eskiden bir evimiz vardı. Pazara çıkmıştık. Bir de baktım önümde bir kadın domatesleri eşeliyor. Tezgâhından seçtirmeyen pazarcı bu kez hiç ses etmiyor, hatta tebessüm ediyor sohbet ediyor. Sesi tanıdık, üslubu bildik, etrafında bir öbek insan. Eğildim şöyle yüzüne bakabilmek için, bir anda arkasını döndü. Masmavi iki göz cavladı gözlerimin önünde. “Aaa” dedim yüzümde şapşal bir gülümsemeyle. “Aaa” diyerek güldü. Allahım yarabbim ne kadar doğal, ne kadar kadirşinas, ne kadar kibardı. Şimdiki ünlüleri asla halkla iç içe göremiyoruz. Ama bizim Fatomuz pazara gelmiş domates tezgâhında öylece alışveriş ediyordu işte. O zamanlar Bodrum’da adı bilindik mağazalar filan yoktu, daha bir küçük kasaba kıvamındaydı. İnsanlar da sanki daha bir edepli miydi neydiyse artık, o an insanlar onu süzüyor, kimileri “sizi çok seviyoruz” diyerek laf atıyor, kimileri “maşallah” diyerek beğenilerini anlatmaya çalışıyordu. Oysa belki ellili yaşlarının sonlarındaki şarabî güzelliği ve son derece içten samimiyetiyle asla sıkılmıyor, doğal davranışlarıyla insanların gözünde daha da büyüyordu. Sol yanımızdaki insan kalabalığı bir anlık boşalmış ve ben öne doğru ilerlemiştim. O sağımda kalmıştı. Fısıltıyla eğilip “çok güzelsiniz” dedim. Hakikaten de kimisi yakından daha güzel. Fatma Girik’in yüzünde gözünde en ufacık bir boya yoktu o günü. Masmavi gözleri pembe beyaz teninin orta yerinde Bodrum’un mavi-beyaz evlerini anımsatıyordu. Saçlarına mavisi bol bir yemeni dolamıştı. “Sahi mi?” dedi gülümseyerek. Kim bilir kaçıncı kez duyduğu bu sözlerin iltifattan öte bir gerçek olduğundan emindi elbette. “Çok seviyorum sizi” diyebilmiştim kekeleyerek. “Ah canııım, sağ olun” dedi. Gençlik işte. Hayranlık bir taraftan. İç geçirdim, “ne güzel kadın be!” Yardımcıları olduklarını sandığım birileri gelip elindeki Pazar torbasını aldılar. Fatma Abla tezgâhtarla şakalaştı, pazarlık etti.

Hey gidi hey, demek o da gitti bizi memleketin bu vaziyetiyle böylece bırakıp. Pek çok Yeşilçam emekçisi sanatçımızı uğurladık bu memleketin avuçlarından. Her birine ayrı ayrı burkuldu elbette yüreklerimiz. “Ahhh” diyerek cızladığı da oldu yüreğimizin, “Tühhh” diyerek burkulduğu da oldu. Ama Fatma Girik bir başka acıttı, bir başka ağlattı, başka türlü öksüz bıraktı tertemiz çocukluğumuzu. Belki Cumhuriyet değerlerimize ait kayıplarımızın limitlerindeyiz, belki de bu hengâmede nasıl yaşlandığımızın ve yüreğimizin nasıl yufkalaştığının farkında değiliz. Kanlı Nigâr’ımız, Yılanların Öcü’nde devleşen Fatomuz gitti. 

Gittiği yerde ışıklar olsun denir değil mi? Ama o kendisi ışık kendisi yıldız zaten. Gittiği yerden ışık olmaya, gökyüzünden bize bakan parlak bir yıldız olmaya devam edecek masmavi iri gözleriyle. Işık saçmaya devam edecek beyazperdeden ve gökyüzünden… Tanrımızın rahmeti üzerinde olsun. Yerin uçmağ, dostun Tulpar olsun Fatma Abla.

Uğurlar olsun Yeşilçam’ın yiğit kadını

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Sadece bir Sanatçı değil, bir Aktris değil, Girişken, her Doğru’yu savunan, her Mazlum’un yanında yer alan, Dobra ve Dürüst ve dahası Yiğit bir Türk Kadını idi.
    Bu Yaşam’dan göçtüğüne üzüldüm.
    Toprağı bol, yeri Uçmağı olsun.

    Onun yerini hiçbir Sanatçı dolduramaz…

  2. S.Aksu, K.İnanır, İ.Salman, A.Kaya, Y.Güney vb. gibi Türk halkı sayesinde para kazanıp Türk halkının düşmanlarıyla işbirliği yapmadı.. Fatma Girik onuruyla sanatını yaptı halkına hizmet etti allah rahmet eylesin…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!