1. Haberler
  2. Analiz
  3. 1930’ların CHP’sinden 2023’ün CHP’sine sesleniş

1930’ların CHP’sinden 2023’ün CHP’sine sesleniş

featured

Prof. Dr. Nur SERTER yazdı…

İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşundan tam bir yıl sonra, 9 Eylül 1923’te kurulmuştu CHP.

Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ardından harap ve bitap düşmüş bir ülkeydi geride kalan.

Yıkılmış, yakılmış, şehit kanlarıyla sulanmış bu topraklarda onuru zedelenmiş, açlık ve yoksullukla baş etmeye çalışan, eğitimsiz, salgın hastalıkların pençesinde kıvranan, Osmanlı Borçları altında ezilmiş bir milletti devralınan. Emperyalizmin kışkırttığı iç isyanları 1929 Dünya Ekonomik Krizi izlemişti. 

Tüm olumsuz koşullara karşın, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları on yılda bir mucizeye yaşam verdiler. Bir Ulus inşa etmekle kalmayıp, Aydınlanma Devriminin temellerini attılar. Türk Milletini zihinsel ve bedensel esarete mahkum eden zincirleri kırdılar. Birey olmanın, vatandaş olmanın onuruna kavuşturdular.

Kaderine terk edilmiş, ulaşım olanaklarından yoksun Anadolu’yu demiryolları ve karayolları ile donattılar.   Türk mühendis ve teknisyenleri ile köprüler, tüneller inşa ettiler.

1933’e gelindiğinde Osmanlı borçlarının %80’i ödenmişti.

Ticaret ve ödemeler dengesindeki açık kapanmış, ödemeler dengesi fazla vermeye başlamıştı. 

İlk motorlu uçak 1925 de havalanmış, 1926’da Kayseri ve Eskişehir’de  “Tayyare ve Otomobil Motor Türk AŞ” kurulmuş, 112 adet uçak üretilmişti.

Atatürk, tüm para sıkıntısına karşın, enflasyonsuz bir para politikası izleyerek, para basılmasına izin vermemiş, yine de üretim küçümsenmeyecek ölçüde artmıştı. Türk lirası dolara karşı değer kazanmış, 1933’de  bir dolar, 1.68 Türk lirası olmuştu.

Merkez Bankası kurulmuş (1930) bunu 1932’de Sanayi Kredi Bankası, 1935’de Etibank gibi devlet bankaları izlemişti. 

Yabancıların elindeki madenler, limanlar, dok ve antrepolar, demiryolları, su, elektrik, telefon şirketleri devletleştirilmişti.

Genç Cumhuriyetin CHP’si  Sanayi Planları yapıyor, yeni fabrikalar art arda açılıyor, tütün, fındık gibi temel ihraç ürünleri için uluslararası kongreler toplanıyor, madencilik işletmeleri kuruluyor, ihracat başlatılıyordu.

Dış politikada en onurlu dönem yaşanıyordu. Devlet başkanları Mustafa Kemal Atatürk’ü art arda ziyaret ederken “Yurtta barış, Dünyada barış” politikası aksaksız sürdürülüyordu. Türkiye, Milletler Cemiyetine davet üzerine giren tek ülke olmuştu.

Türkiye’nin ekonomik modeli konusunda Avrupa’nın önde gelen siyaset bilimcisi Maurice Duverger şöyle diyordu;

“Kemalizm, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa rejimlerinde bulunmayan nitelikleri ile Marksizmin gerçek alternatifidir. Marksizm uygulamasına girmek istemeyen ülkeler, Batı demokrasisi karşısında saptadıkları yetersizliklere çözüm getiren Kemalist Modeli tercih edebilirler”.

Özgün bir ekonomik modelle yol alan 1930’ların CHP’si, eğitim ve sağlık alanında da büyük gelişmelere imza atıyordu. 1928’de  Hıfzısıhha Enstitüsü kurulmuş, Türkiye aşı üretmeye başlamıştı. Sıtma, frengi, trahomun önü alınmış, hastane sayıları katlanarak artırılmıştı.

Savaşta yakılan, yıkılan evler onarılmış, 66 yeni köy kurulmuş 60 bine yakın göçmen ve mülteci ailesine ev, arazi, tarla, bağ, bahçe, küçük ve büyük baş hayvan, traktör, sapan dağıtımı yapılmıştı.

Millet Mektepleri, Halkevleri, sanat ve bilim kurumları, devlet konservatuvarı  ile bir kültür devrimi yaşanıyor, yeni Türk Harfleri ile okur-yazarlık artıyor, yurttaşlık kavramı benimseniyor,  Millet aydınlanıyor, dünyayı şaşkına çeviriyordu.

Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu), Türk Tarih Kurumu kurulmuş, antropoloji ve arkeoloji alanında uluslararası kongreler toplanmaya başlamıştı.

Türk kadını tüm siyasi haklarına kavuşurken, en önemli mesleklerde başarılar kazanıyor, toplumda öncülük görevi üstleniyordu.

Uygarlık yolunda atılan adımlarla aklın ve bilimin öncülüğünde bir ülke inşa ediliyordu.

Türkiye TAM BAĞIMSIZLIK çizgisinden ödün vermeden koşuyordu.

Yabancı uzmanların 1930’lu yılların Türkiye’si konusunda hazırladığı raporlar, yaşanan süreci tek kelime ile özetliyor; MUCİZE!

Birkaç cilt  kitap konusu olacak kadar geniştir bu MUCİZE’nin anlatımı.

Bu Mucize 1930’ların CHP’sinin ve onun Önder’inin eseridir.

Türkiye tarihinin en parlak dönemine imza atan CHP, günümüzde “1930’ların CHP’si olmayacağız” diyen bir Genel Başkan tarafından yönetiliyor.

Anlamak da zor, yorumlamak da…

Bu söylemin ardında yatan bilgisizlik mi? Yoksa CHP’nin o günlerdeki ideolojik çizgisine duyulan hoşnutsuzluk mu?

Kemal Kılıçdaroğlu neye karşı çıkıyor?

  • 1930’lar laik devlet anlayışının kurumsal altyapısının yerleşik hale geldiği dönemi kapsıyor. Tekke ve zaviyelerin, medreselerin kapatılması, tarikatların yasaklanması, laiklik ilkesinin Anayasa’ya girmesi, laik ve bilimsel eğitimin kökleşmesi, dinin etki alanının daralması mı rahatsızlık yaratıyor?
  • Yoksa Atatürk Milliyetçiliğinden mi rahatsızlık duyuyor? “Türkiye Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” sözündeki TÜRK’lüğü etnik kimlik olarak mı kabul ediyor?
  • Öyle ise, bu millete nasıl bir isim vermeyi düşünüyor?
  • Tarihimizle yüzleşmek konusundaki duyarlılıkları dikkate alındığında acaba Dersim İsyanı’nın arka planını görmezden gelip, isyanın bastırılmasını “katliam” olarak niteleyen ve CHP’yi suçlayanlar korosuna mı katılıyor?
  • Yoksa Sayın Genel Başkan, çok demokrat kişiliği nedeniyle Atatürk döneminde iki kez yapılan çok partili yaşama geçiş deneyimlerinin gerici odakların başkaldırısı ile başarısız kılınmasından dolayı   1930’ların CHP’sini mi suçluyor?
  • Ya da Tam Bağımsızlık onun için sadece bir ütopya mı? Neo-liberal çizgide küresel güçlerle yol almayı tek çıkar yol olarak mı görüyor?

Kuşkusuz bu konuda sorulacak çok şey var. Bu sorulara yanıt beklemek boşuna olur ve alınacak tek yanıt, suskunluktur….

CHP’NİN YOL HARİTASI VE YENİ ANAYASA

Bu soruların sorulmasının gerçek nedeni, Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığındaki  CHP’nin yol haritasını anlayabilmektir.

AKP’nin Yeni Anayasa  hazırlığını başlattığı süreçte, bu sorulara verilecek yanıtlar önem kazanmaktadır.

2012 yılında Yeni Anayasa yapmak için kurulan “Uzlaşma Komisyonu” dönemini yaşamış  bir milletvekili olarak endişeye kapılmamak çok zor. 

Yeni Anayasa çalışması başlatıldığında Türkiye Devletinin Kuruluş Doktrininin iki temel taşıyıcı kolonu; laiklik ve ulus devlet konusunda CHP’nin nasıl bir tutum izleyeceğini endişe ile bekleyenler var.

Laikliği yeniden tanımlamak isteyen AKP’ye karşı, CHP nasıl bir yol izleyecek?

Anayasanın ilk dört maddesine dokunmaya hiçbir siyasi partinin niyeti yok. Zaten bu maddeler de koruma altına alınmış. 

Peki, ya 24. Madde? 

  1. Madde koruma altında değil. Oysa laikliğin ayrıntılı tanımı bu madde ile yapılıyor. 
  2. Maddenin son fıkrası şöyle;

“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya dini duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

Bu maddeyi okuyanlar büyük olasılıkla zaten uygulanmadığını düşüneceklerdir. Çünkü Devletin sosyal, ekonomik ve siyasi düzeni fiilen din kurallarına dayandırılmaya başlanılalı çok oldu.  Ekonomik kararların “nas”a göre alındığı, sosyal yaşamın dini kurallarla yapılandırıldığı, siyasetin din sömürüsüne dönüştüğünü yaşayarak görüyoruz. 

Bunlar yaşanırken CHP Genel Başkanının bu konuda bir uyarı yaptığına da tanık olamıyoruz. Anayasaya aykırı uygulamaları Anayasa Mahkemesine taşımaktaki maharetine bu konuda rastlanmaması bir rastlantı olabilir mi? Diyanet İşleri Başkanının Laik Cumhuriyetin “Şeyhülislamı’na” dönüşme sürecindeki sessizlikten hangi anlamın çıkartılması gerekiyor?

Tarikatların STK’lara eş değer kabul edildiği ve demokratikleşmenin bir parçası olarak görüldüğü, CHP Genel Başkanı tarafından defalarca açıklandı.

Siyasi yaşamının en büyük başarısını “türbana verdiği destek” olarak gören Kılıçdaroğlu, Anayasaya konulacak türban düzenlemesi ile laiklik ilkesinin imha operasyonuna katkı sağlayacak mı?

Bu tablo, Anayasa değişikliği sürecinde laikliğe sahip çıkacak yeni bir CHP Genel Başkanının, Türkiye için ne denli acil ve zorunlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 

Yeni Anayasa konusunda ikinci kritik konu ise Ulus Devlet ve Üniter Yapının korunmasıdır.

Türk Milleti kavramı yerine Kılıçdaroğlu’nun 2012 yılındaki söylemi olan “Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı” ifadesi hafızalarda canlılığını koruyor.

Hazırlanan CHP raporlarındaki “eşit vatandaşlık” ve anadilde eğitim kavramları iki milliyetli bir Anayasa’ya kapı aralamıştı. Bu konudaki kaygılar devam ediyor. Yerel Yönetimlere Özerklik vaatleri seçim sürecinde yinelendi ve çok taze. 

Oysa yaşadığımız günlerde içeriği belirsiz bir “değişim” tartışması sürdürülüyor. Sergilenen genel başkan adayı enflasyonunda, her şeyin çok güzel olacağını vaat edenlerin yanı sıra, parti içi demokrasi söylemlerine ve partinin sol ve sosyal demokrat çizgisinin vurgulandığına sıkça tanık olunmakta. Ancak CHP’nin kurucu değerlerine dönmesini seslendirenler pek az. 

Sessiz çoğunluk olan Cumhuriyetçi, Ulusalcı, Atatürkçü vatanseverler ise partilerini 1930’ların CHP’sini lanetleyenlerin  işgalinden kurtarmayı hedefliyor.

CHP’nin 100. Yıl Vizyonu Türkiye için  “yeniden kuruluş” dönemi olmalı ve AKP iktidarının Cumhuriyet değerlerinde yaptığı tahribatı onaracak bir yönetim anlayışına kavuşması ile sonuçlanmalıdır. 

Bunu gerçekleştirmek görevi, yılgınlığa düşmeden azim, cesaret ve kararlılıkla mücadeleyi sürdüren Mustafa Kemal’in Çocuklarına, Gerçek CHP’lilere düşmektedir.

O’na olan borcumuzu ödemenin tek yolu, O’nun en büyük eserini korumak ve kurtarmaktır.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. 11 Temmuz 2023, 14:05

    Varoulunuz sayın Serter, yaşamsal konuda ,Ata’nın kurduğu Parti yönetimi dahi bu durumda iken, toplumun,ulusun bilinci çok belirleyici.

    Cevapla
  2. 11 Temmuz 2023, 12:05

    Kilictaroglu da tipki Akp gibi bir Abd projesidir.

    Cevapla
  3. Ekleyecek hiçbirsey yok ..varolun hocam…!

    Cevapla
  4. 11 Temmuz 2023, 09:59

    önce guguk kuşundan, sonrasında ne kadar Cumhuriyet, Atatürk ve Türk düşmanı varsa hepsinden kurtulmalı. CHP kurtulmadan ülke kurtulmaz.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!