1. Haberler
  2. Analiz
  3. ‘Anadolu ihtilali’ mi, mandacı yeşil sermaye mi? Cumhuriyet’in ekonomi politiği üzerine bir yanıt

‘Anadolu ihtilali’ mi, mandacı yeşil sermaye mi? Cumhuriyet’in ekonomi politiği üzerine bir yanıt

featured

Sefa Yürükel yazdı…

Eski AKP Milletvekili ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı Mahir Ünal’ın ekonominin, sermayenin ve siyasetin dönüşümüne dair yazdığı değerlendirme, bir dizi çarpıtma ve eksik anlatıyla maluldür. Tarihi süreçleri belirli bir ideolojik perspektifle ele alırken, olgular yerine bir “mücadele anlatısı” inşa etmektedir. Bu yüzden burada, Ünal’ın iddialarına Atatürkçü ve bilimsel bir perspektiften yanıt vermek, tarihsel ve güncel gerçekleri ortaya koymak gerekmektedir.

CUMHURİYET’İN EKONOMİ POLİTİĞİ: SERMAYE VE DEVLET İLİŞKİSİ

Cumhuriyet’in kuruluş süreci yalnızca bir siyasi devrim değil, aynı zamanda ekonomik bir dönüşüm süreciydi. Osmanlı’dan devralınan ekonomik yapı, büyük oranda dış borçlarla, kapitülasyonlarla ve gayrimüslimlerin hâkimiyetindeki ticaretle şekillenmişti. Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kaldırılmış ve bağımsız bir ekonomi inşası için adımlar atılmıştır.

Ancak Cumhuriyet’in ilk yıllarında özel bir “milli sermaye sınıfı”nın olmadığını görmek gerekir. Bu nedenle devletin öncülüğünde sanayileşme politikaları devreye girmiş, devletçilik anlayışıyla Sümerbank, Etibank, Şeker Fabrikaları gibi kurumlar kurulmuştur. Yani, Mahir Ünal’ın iddia ettiği gibi Cumhuriyet’in bir “sermaye sınıfı oluşturma” hedefi değil, modern bir ekonomi kurma hedefi vardı. Ünal’ın bahsettiği “çelik çekirdek” ifadesi, aslında ekonomik bağımsızlığını sağlamaya çalışan bir devletin müdahaleci ekonomi politikalarının çarpıtılmış halidir.

Ayrıca Ünal, Erbakan ve Özal’ın Anadolu sermayesinin önünü açtığını iddia ederken, onların ekonomi politikalarının hangi sermaye kesimlerine hizmet ettiğini göz ardı etmektedir. Özal’ın liberal ekonomi politikalarıyla Türkiye’yi “dünyaya açtığını” iddia etmek bir yanılgıdır; çünkü Özal dönemi, Türkiye’nin küresel sermayeye bağımlılığının arttığı, neoliberal politikaların IMF ve Dünya Bankası eliyle uygulandığı bir dönemdir. Aynı şekilde Erbakan’ın ekonomik modeli, mandacı TÜSİAD’ın karşısına bir başka mandacı “MÜSİAD”ı çıkarırken, dini cemaat ve tarikatlara dayalı bir ekonomik model yaratmaya çalışmıştır. Bu da ekonominin şeffaflığını ve rekabetçiliğini zayıflatan, devlet-sermaye ilişkisini yozlaştıran bir sürecin önünü açmıştır.

YEŞİL SERMAYE VE MANDACILIK: KİM KİMİN HİZMETİNDE?

Ünal, Anadolu sermayesinin bir “milli hareket” olduğunu iddia ederken, ki bundan bahsederken esasında “yeşil sermaye – Anadolu sermayesi” örtülü , AKP iktidarının bizzat ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında kurulduğunu dile getiren eski AKP’li isimleri göz ardı etmektedir. Bunu daha sonraları bizzat Abdurrahman Dilipak, Namık Kemal Zeybek ve Abdürrahim Karslı gibi isimler açıkça ifade etmiştir. Eğer bir mandacılıktan bahsedilecekse, bu, AKP’nin emperyalizme bağımlı neoliberal ekonomi politikalarına bakarak yarattğı yeşil sermaye- Anadolu sermayesi adlı emperyalizmin BOP dayalı sermayesini genişleten mandacı grup olarak değerlendirilmelidir.

AKP, 2002’den itibaren Türkiye ekonomisini küresel finans kuruluşlarının yönlendirmesiyle şekillendirmiştir. 2001 krizinin ardından Kemal Derviş tarafından getirilen ekonomik model, AKP döneminde aynen sürdürülmüş, özelleştirme politikaları hızlandırılmıştır. 2002-2023 arasında 70 milyar dolarlık kamu varlığı özelleştirilmiş, stratejik kurumlar yabancı sermayeye devredilmiştir. Bugün Türkiye’nin sanayi üretimi ithalata bağımlıdır ve cari açık kronik hale gelmiştir.

Bunun sonucunda, bugün Ünal’ın iddia ettiğinin aksine, “Anadolu sermayesi” olarak sunulan yapılar, BOP’un temsilcileri tarafından devleti ele geçirmiştir. AKP iktidarı boyunca devlet eliyle belirli cemaatlere ve gruplara sermaye aktarılmış, ihale mekanizmaları yandaş şirketlere yönlendirilmiştir. Bugün Cengiz Holding, Limak, Kalyon, Kolin gibi şirketlerin büyümesi, serbest piyasa dinamikleriyle değil, AKP’nin siyasi desteğiyle mümkün olmuştur. Ünal’ın “Anadolu sermayesi” dediği bu yapı, aslında devlet destekli yeşil bir sermaye sınıfıdır ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında karşı çıkılan “imtiyazlı ekonomik sınıfın” farklı bir versiyonudur.

28 ŞUBAT VE GERÇEKLER: KİM KİMİ TASFİYE ETTİ?

Ünal, 28 Şubat sürecinin tamamen “Anadolu sermayesini ve yoksul halk çocuklarını tasfiye etmek” için yapıldığını iddia etmektedir. Oysa 28 Şubat, sadece bir askeri müdahale değil, aynı zamanda Refah Partisi’nin ekonomik ve siyasi politikalarına bir tepkiydi. Erbakan hükümeti, hem Batı ile ilişkileri hem de ekonomi politikaları açısından büyük gerilimler yaratmıştı.

Ancak burada kritik nokta, Ünal’ın, 28 Şubat sonrası AKP döneminde kimlerin güçlendiğini görmezden gelmesidir. 2002 sonrası süreç, Gülen cemaati başta olmak üzere birçok dini yapının devletin kritik kurumlarına sızdığı, kamu kaynaklarının belirli gruplara aktarıldığı bir dönemdir. AKP-Gülen ittifakı, Türkiye’deki ekonomik ve siyasi yapıyı kendi çıkarlarına göre şekillendirmiştir. Bugün bile, Ünal’ın 28 Şubat’ı eleştirirken Gülen cemaatinin AKP ile 2013’e kadar olan ittifakını görmezden gelmesi büyük bir çelişkidir.

SONUÇ: GERÇEK ANADOLU İHTİLALİ, HALKIN DEVRİMİ OLACAKTIR

Mahir Ünal’ın çizdiği tablo, gerçeklerle örtüşmeyen bir propaganda anlatısıdır. Türkiye’de ekonomik bağımsızlık, AKP’nin sermayeyi İstanbul’dan Anadolu’ya kaydırmasıyla sağlanmış değildir. Aksine, AKP’nin uyguladığı politikalar, Cumhuriyet’in devletçi kalkınma modelinin tasfiyesi ve kamu varlıklarının belirli çıkar gruplarına peşkeş çekilmesi sürecini hızlandırmıştır.

Bugün Türkiye’de bir değişim rüzgârı esmektedir. Halk, yolsuzluklara, rant düzenine, siyasi baskılara karşı sesini yükseltmektedir. Yeni nesil Atatürkçü (prekarya da içinde) hareket, sadece ekonomik değil, siyasi ve toplumsal alanda da yeni bir uyanışın öncüsüdür. AKP’nin kurduğu rant ekonomisi, enflasyon ve ekonomik krizle çökmeye yüz tutmuştur.

Mahir Ünal ve benzerleri, bir “zafer” anlatısı inşa etmeye çalışsalar da, Atatürk’ten sonraki ikinci bir gerçek Anadolu ihtilali henüz gerçekleşmemiştir. Gerçek devrim, halkın sömürü düzenine karşı ayağa kalkarak, yeniden Atatürk’ün ekonomik bağımsızlık vizyonuna dönmesiyle gerçekleşecektir. Cumhuriyet’in halkçı, kamucu, üretime dayalı ekonomik modeli yeniden inşa edilecektir. Ve o gün geldiğinde, rant düzeninden beslenenler değil, emeğiyle üretenler kazanacaktır.

Eski hal muhaldir; ancak bu, Ünal’ın iddia ettiği gibi AKP’nin ve yandaş sermayenin lehine değil, Cumhuriyet’i yeniden ayağa kaldırmak isteyen milyonlarca halk çocuğunun mücadelesiyle mümkün olacaktır.

İlişkili Haber
thumbnail

Erdoğan’ın eski metin yazarı Aydın Ünal: ‘Yeni duruma alışacaksınız, diz çökeceksiniz’

Haberi görüntüle

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Bu arkadaş aslında bir öfke patlaması yaşıyor, hala nasıl oluyor da bu insanlar direniyor Cumhuriyet diyor Atatürk diyor bunun öfkesini yaşıyor.

    Cevapla
  2. 4 Nisan 2025, 23:44

    Mahir Ünal değil Aydın Ünal.

  3. Bir halk deyişi der ki;” Katranı kaynatmakla olur mu şeker, cinsini s…….m cinsine çeker.” Mahir Ünal gibiler T.C.’ne ve Türk Milletine o kadar düşmandır ki, ne anlatırsanız anlatın fayda etmez. Ev almak, bir iş kurmak, geçinmek çoğu kişi için hayal olmuşken, o ‘ihtilal’ masalını eşeğinkine anlatsın.

  4. Aydın Ünal’ın söyledikleri çok ama çok tipik Nazi ideolojisi sözleridir. Bu yazınız çok kıymetli sayın Yürükel.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!