Gazeteci Tolga Şardan, T24’teki “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısı sonrası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın re’sen başlattığı soruşturma kapsamında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla tutuklandı.
Aralarında Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın-İş, Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın bulunduğu meslek örgütleri, Tolga Şardan’ın tutuklanmasına tepki gösterdi.
‘SANSÜR YASASI’NI HATIRLATTILAR
ANKA’nın haberine göre; Gazetecilik meslek örgütleri, ‘Sansür Yasası’ olarak bilinen basın, sosyal medya ve internet haberciliğine ilişkin düzenlemeleri içeren Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu hatırlattı. Açıklamada “Bu yasa Anayasa’ya aykırılıktan Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır ve aylardır yüksek mahkemenin vereceği karar beklenmektedir. Bu karar çıkana kadar pek çok meslektaşımızın çerçevesi belli olmayan bu suçlama ile demir parmaklıklar arkasına gitmesi işten bile değildir. Anayasa Mahkemesi bir an önce sansür yasasıyla ilgili kararını vermelidir.” denildi.
‘BASIN SUSTURULMAYA, KORKUTULMAYA ÇALIŞILMAKTADIR’
Meslek örgütlerinin yaptığı açıklama şu şekilde:
“Sansür yasası uygulamalarıyla ülkemizde basın susturulmaya, korkutulmaya, hizaya getirilmeye çalışılmaktadır. Biz gazeteciyiz, gazeteciliğin suç olmadığını haykırmaya, baskı ve tehditlere rağmen yolsuzlukları dile getirmeye, bütün istibdat baskılarına rağmen gazetecilik yapmaya, halkın haber alma hakkı için çalışmaya devam edeceğiz.
Meslektaşımız Tolga Şardan, 31 Ekim’de T24 internet sitesinde yayınlanan “MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu yargı raporunda neler var?” başlıklı yazısı nedeniyle başlatılan soruşturmada “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” iddia ve suçlamasıyla 1 Kasım akşamı tutuklanmıştır.
‘TÜM GAZETECİLERE YÖNELİK AĞIR BİR GÖZDAĞIDIR’
Şardan söz konusu yazısında yargıda son günlerde ortaya saçılan usulsüzlük iddiaları üzerine devletin ilgili kurumlarının da inceleme yürüttüğü bilgisini paylaşmıştır. Ancak bu yazı bazı yetkililer tarafından tepkiyle karşılanmış ve sonuç olarak meslektaşımız tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Şardan’a apar topar soruşturma açılması, evinde ve belgelerinde arama yapılarak gözaltına alınması ve tutuklanması ülkemizdeki tüm gazetecilere yönelik ağır bir gözdağıdır.
Adalet sistemindeki sorunları araştırıp kamuoyunun bilgisine sunmak gazetecinin görevidir. Hakimler Savcılar Kurulu’na yazılan dilekçelere ve MİT raporlarına kadar giren çarpıklıklar karşısında yargıçlar, bu sorunları gündeme getiren gazetecileri tutuklamak yerine adalet sisteminin iyi işlemesine odaklanmalıdırlar. Gazeteci Tolga Şardan’ın bu sorunları yazdığı için tutuklanması sorunları örtme çabasından başka bir anlama gelmez.
‘İLETİŞİM BAŞKANLIĞI’NIN TUTUKLAMADAN 10 DAKİKA SONRA YALANLAMASI MANİDARDIR’
İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, Tolga Şardan’a tutuklama kararı verilmesinden 10 dakika sonra Şardan’ın yazdığı gibi bir MİT raporu olmadığını, yazının dezenformasyon içerdiğini duyurmuştur. Yayınlanmasının üzerinden 43 saat geçmesine karşın ilgili kurumlar tarafından yalanlanmayan yazının, tutuklama kararıyla eş zamanlı olarak dezenformasyon merkezince yalanlanması manidardır. Biz gazeteciler bu tür haberlerde yanlış bir bilgi olduğunda ilgili kurumların jet hızıyla yalanlama yaptığını gayet iyi biliyoruz. Şardan’ın bir buçuk gün boyunca dezenformasyon olarak değerlendirilmeyen yazısının tutuklama kararıyla birlikte yalanlanmasını inandırıcı bulmuyoruz.
‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE DARBE’
Yalan haber en başta gazetecilik suçudur. Şardan bu suçu hiç işlememiş, dürüst ve saygın bir meslektaşımızdır. Türkiye’de son 35 yıldır içişleri, emniyet, yargı bürokrasisi ve ilgili siyasetçilerle her zaman gazetecilik çerçevesinde ilişki kuran Şardan, işlediği konuları titizlikle kaleme alan, yazdığı haber ve kulis bilgileriyle kurumlardaki sorunlara büyüteç tutan kıdemli ve saygın bir gazetecidir. Meslektaşımız Şardan’a ve gazeteciliğine kefiliz.
Şardan’la aynı gün İstanbul’da meslektaşımız Dinçer Gökçe de aynı suçlamayla gözaltına alınmış, ifadesinin ardından serbest bırakılmıştır. Halkı bilgilendirme faaliyeti gerçekleştiren, sadece gazetecilik yapanlara yönelik bu sistematik gözdağı asla kabul edilemez. Bu son örneklerle bir kez daha görünür olan gazetecilere yönelik hukuk dışı çabalar düşünce ve ifade özgürlüğüne indirilen birer darbe haline gelmiştir ve ülkemize büyük zarar vermektedir.
‘TÜM TUTUKLU GAZETECİLER DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR’
Gazetecileri tutuklanması halkın haber alma hakkının önlenmesine ve basın aracılığıyla kamuoyu denetiminin sakatlanmasına yol açar. Gazeteciler, sansür yasası dediğimiz “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu ceza kanunumuza ekleyen yasaya da işte bu nedenle karşı çıkmıştır. Bu yasa Anayasa’ya aykırılıktan Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır ve aylardır yüksek mahkemenin vereceği karar beklenmektedir. Bu karar çıkana kadar pek çok meslektaşımızın çerçevesi belli olmayan bu suçlama ile demir parmaklıklar arkasına gitmesi işten bile değildir. Anayasa Mahkemesi bir an önce sansür yasasıyla ilgili kararını vermelidir.
Bizler basın meslek örgütleri olarak Tolga Şardan’ın ve tüm tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Tolga Şardan arkadaşımızın tutuklandıktan sonra söylediği gibi: Biz gazeteciyiz, gazetecilik yapmaya devam edeceğiz.”
FATİH ALTAYLI: GAZETECİLERE GÖZDAĞI
Öte yandan, Şardan’ın tutuklnamasına gazetecilerden de tepki geldi. Gazeteci Fatih Altaylı, Tolga Şardan’ın “tutuklanmasının aslında gazetecilere gözdağı” olduğunu belirtti.
“Bana göre Tolga Şardan ne yazarsa doğrudur” diyen Altaylı, Tolga Şardan’ın tutuklanmasına neden olan, MİT’in adliyelerle ilgili rapor hazırlayıp Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu yazısı hakkında şu yorumu yaptı:
“Haberin Saray kaynaklı olduğunu, toplumda ciddi bir huzursuzluk yaradan adalet meselesinde Cumhurbaşkanı’nın da rahatsızlığını belgelemek ve adaletteki sorunların Cumhurbaşkanlığına gölge düşürmesini engelleme amaçlı olarak sızdırıldığını düşündüm.
Açıkçası böyle bir raporun varlığı, umut verici bir gelişme olarak görülebilirdi.Ancak Şardan bu haberin gerçek dışı olduğu iddiası ve ‘doğru olmayan bir bilgiyi alenen yaymak’ suçlamasıyla tutuklandı.
Tolga Şardan’ın tutuklanması aslında gazetecilere gözdağıdır. “Haber yapmayın, başınıza bela almayın.” Sayıları giderek azalan gerçek gazetecilere, hakiki muhabirlere mesajdır. Mesaj Timur Soykan’adır, Murat Ağırel’edir, İsmail Saymaz’adır, Çiğdem Toker’edir, hâlâ gazetecilik yapmaya çalışan kim varsa onadır.
İşin iktidar açısından vahim olan tarafı ise artık neyin lehlerine, neyin aleyhlerine olduğunu bile ayırt edemeyecek hale geldiklerinin ortaya çıkmasıdır. Cumhurbaşkanı’nın lehine olan bir haberi, niyeyse Cumhurbaşkanı’nın aleyhine bir gelişmeye çevirmeyi başarmışlardır. Bilmeyerek yaptılarsa “enayiliktir”. Bilerek yaptılarsa “hainlik”.
Ben kendi adıma Tolga Şardan’ın gazeteciliğine güvenmeye devam edeceğim. Kimin yalan bilgiyi alenen yaymakta olduğunu ise en iyi zaman gösterecektir, siyasi güç ya da siyasallaşmış yargı gücü değil…”
ERDEM ATAY: SES ÇIKARMAYAN GAZETECİ ‘BEN GAZETECİYİM’ DEMESİN
Veryansın Tv Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay da sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Tolga Şardan, MİT’in CB’ye verdiği bir raporu yazıyor. Savcı, ‘Haber yalan’ diye gözaltı kararı veriyor. Soru: MİT’in CB’ye verdiği her rapordan bu savcılarımız haberdar mıdır ki haberin yalan olduğuna kanaat getiriyor? Şardan tutuklanıyor, haber yalan diye açıklama yapılıyor? Yalanlama için kaç gün daha bekleyecektiniz? Farz edelim haber yanlış! İnsanız, gazeteciyiz yanlış haber yapabiliriz. Hepiniz işinizde kusursuzsunuz maşallah! Siz hata yapınca tutuklanıyor musunuz? Sizin rezil hukukunuzu tanımıyoruz. Tolga Şardan’a yapılan hukuksuzluğa ses çıkarmayan gazeteci, ‘ben gazeteciyim’ demesin!” ifadelerini kullandı.
İSMAİL SAYMAZ: OLACAK İŞ DEĞİL
Gazeteci İsmail Saymaz, “Gazeteci Tolga Şardan tutuklandı. Olacak iş değil. Pes.” paylaşımı yaptı.
TOLGA ŞARDAN NE YAZMIŞTI?
Tolga Şardan ‘MİT’in Cumhurbaşkanlığı’nın talebi üzerine hazırladığı raporda iki önemli bölümün bulunduğunu, bunlardan ilkinin son beş-altı yıldır büyük kentlerdeki adliyelerdeki skandal kararlar, işlemler ve uygulamalar hakkında olduğunu’ yazmıştı.
T24 yazarı ayrıca, ‘savcılar, hakimler ve avukatlar arasında ilişki üçgeni olduğunu’ ifade ederek, şu iddialarda bulunmuştu: “Para karşılığında verilen erişimin engellenmesi kararlarının yanı sıra, soru işaretlerine neden olan ilginç tahliye ve tutuklama kararlarına imza atan yargı mensupları belirlendi. Hatta söz konusu isimlere raporda yer verildiği kaynaklarca ifade ediliyor.”
‘Raporun diğer bölümünde adliyelerin fotoğrafının çekildiğini’ söyleyen Şardan, ‘MİT’in Bakırköy Adliyesi’nde önemli ve ilginç bulgulara ulaştığını’ öne sürmüştü: “Özellikle uyuşturucu kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle haklarında adli soruşturma başlatılanlar, ikametlerini, iş yerlerini, şirketlerini Bakırköy Adliyesi’nin sorumluluk bölgelerine taşıyorlar. Böylelikle adli süreçlerde Bakırköy Adliyesi’nde gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamalarında daha kolay karar alma olanağı yaratılıyor. Yine yürütülen adli süreçlerde Bakırköy Adliyesi’nde ‘adli kontrol şartıyla tahliye’ kararların daha kolay alınıyor.
Yanı sıra Bakırköy Adliyesi’nde görevli kimi savcı ve hakimlerin parasal ilişkileri konusunda da MİT tarafından tespitler yapıldı. Adliyelerde yaşanan sorunlarda ikinci sırada İstanbul Çağlayan Adliyesi geliyor. Çağlayan Adliyesi’nden çıkarılan pek çok sıkıntılı karar bulunduğu yine MİT’in raporunda yer buldu.”