1. Haberler
  2. Analiz
  3. Beka sorunu ve tehdit azalmıyor, büyüyor

Beka sorunu ve tehdit azalmıyor, büyüyor

featured

İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu yazdı…

Batı ülkeleri, günümüzde Kürt ve ‘siyasi İslam’ üzerine şekillendirdikleri Orta Doğu politikalarını, Mustafa Kemal Paşa’ya karşı da uygulamışlardı. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir A.Calthorpe, 1919’da Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği gizli raporda şöyle yazıyordu: “Binbaşı Noel (İngiliz ajan), Kürt şefleriyle görüş birliğine varırsa, bundan büyük faydalar sağlayacağını söylüyor… Kürtler henüz Mustafa Kemal’e karşı ayaklanmadılar ama Noel bunu başaracağından emin.”(1)

İngiliz Ajanı Noel, Elazığ Valisi Ali Galip ile birlikte Sivas Kongresi’ni basmayı bile düşündü, fakat başaramadı. Mustafa Kemal Paşa, 1919’da Sivas Kongresi’nde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “İngilizlerin amacının, para ile ülkemizde propaganda yapmak ve Kürtlere Kürdistan kurma sözü vererek onları aleyhimize ve bize karşı suikast düzenlemeye yöneltmek olduğu anlaşılmış, karşı önlemler alınmıştır.¨(2) Tarih tekerrür değil mi?

1925 yılında, Bağdat’taki Fransız Yüksek Komiserliği, Paris’e gönderdiği gizli raporda, 13 Şubat 1925’te doğuda çıkarılan Şeyh Sait isyanı ile ilgili şunları yazar: “Şeyh Sait ayaklanması kendiliğinden birdenbire ortaya çıkmadı. Kürdistan dağları yabancıların kışkırtması ve desteği ile ayaklandı. Bu bölgede ortaya çıkan olaylar, İngilizlerin uğradıkları yenilgiden sonra hiç affetmedikleri Mustafa Kemal’e karşı yürüttükleri siyasetin bir parçasıdır. Kürt ayaklanması bundan daha iyi koşullarda patlak veremezdi. Ayaklanma, Türklerin Musul üzerindeki iddialarını araştıran komisyonda, Türklerin kendi topraklarındaki Kürtler arasında bile huzuru sağlayamayacağını gösterecekti.”(3) Şeyh Sait’in İngilizler tarafından kullanılması gerçeği, bu raporda çok açık anlatılmamış mı? Günümüzde kullanılan aktörlere bakıldığında, tarihin ne güzel bir ayna olduğu ortaya çıkıyor.

ABD’nin Orta Doğu’ya vermek istediği yeni şekli, ABD’li Profesör Noam Chomsky 1983’te yayımlanan “Kader Üçgeni” adlı kitabında kaleme alır. Kitapta, Kudüs Amerikan Girişimcilik Enstitüsünün raporuna yer verir. Bu raporda şu bilgiler vardı: “Ortadoğu’da ulusalcılık ve ulusal kimlik yok edilmeli, bunun için de Ortadoğu Osmanlılaştırılmalıdır. Böylece bölgede Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç kalmayacak, sistemlerin çarkları rahatlıkla işleyecektir. ABD için en tehlikeli düşman ve tehdit, bağımsızlık tehdididir.” Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) fırtınasıyla Irak, Suriye, Libya’nın parçalanması, ABD hedefinin kaçıncı halkası?

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Ortadoğu Direktörü Graham Fuller, 1990’da şunları söyler: “Kemalizm bitti. Dünyadaki bütün liderler gibi o da sonsuza dek yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kur’an hala veriyor. Bu nedenle, kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslam’ın günlük yaşamdaki yerini almasını yeniden düşünmelidir.”(4) Türkiye’de, günümüzdeki gelişmelere, kutuplaşmaya ve tartışmalara bakın…

ABD’nin etkili Dışişleri eski Bakanı Kissinger 2014 yılında, Amerikan NBR Radyosuna verdiği demeçte, “1919-1920 yıllarında yapılan ittifaklarla kurulan ulusal sınırlar bir bütün olarak yıkılmalıdır” dedi.(5)

ABD’nin en önemli politika belirleyicilerinden Richard Haass, 2014 yılı sonunda, Suriye’nin geleceği ile ilgili olarak, şunları söyledi: “Esad ya da rejimden biri Alevi bölgesini yönetecektir. Kürtlerin güçlü bir özerkliği olacak, Sünni bölgesi de uzun süre IŞİD ve Sünni aşiretler arasında mücadele alanı olacak.¨ Suriye’deki tablo, Hass’in 2014’te yazdığı yönde…

2015’te, Suudi Arabistan ve İsrail bir planda uzlaştılar. Bu planın birinci ayağında Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da bir Kürt Devleti’nin kurulması; ikinci ayağında ise İran’da rejim değişikliği yapılmasıydı.(6) Bu planın Suriye ve Irak bölümü tamamlandı. Plana göre, sırada İran ve ardından Türkiye var

Yıl 2016… ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın e-postaları sızdırıldı. Clinton’ın 24 Temmuz 2012 tarihinde gönderdiği bir e-postada, İsrail istihbaratının Suriye’deki iç savaş hakkındaki değerlendirmesi yer alıyordu. İsrail istihbaratı şöyle diyordu: “Suriye’deki iç savaşın olumlu bir tarafı var. Eğer Esad rejimi devrilirse, İran Ortadoğu’daki yegâne müttefikini kaybedecek ve tecrit olacak. Aynı zamanda, Esad hanedanının düşüşü bölgede İran’ı da içine alacak şekilde Şiilerle Sünni çoğunluk arasında mezhep savaşını körükleyecek…” Suriye bölündü. ABD ile PYD/PKK terör örgütü arasında petrol anlaşması bile imzalandı… İç savaş, en az 20-30 yıl sürer…

2017 yılının son gününde, PYD/PKK terör örgütünün sözde üst düzey komutanlarından Siyabend Velad, Pentagon’un kendilerine, “Türkiye sınır boyunda 100 bin kişilik ordu kurun, tüm gücümüzle yanınızdayız” dediğini aktardı.(7) Bugün, sayının 50-60 bin olduğu söyleniyor… Az kalmış…

4 Ocak 2018’de, Fransız Hükümet Sözcüsü Griveaux, Suriye’de yakalanan Fransız vatandaşlarının Türkiye’nin ¨terör örgütü¨ olarak kabul ettiği PYD mahkemelerinde yargılanmasını saygıyla karşıladıklarını söyledi.(8) Böylece Fransa, PYD/PKK terör örgütünü meşru bir devlet olarak gördüğünü açığa vuruyordu.

Temmuz 2020… Suriye Fırat’ın doğusunda, PYD/PKK terör örgütü ile ABD petrol şirketi Delta Crescent Energy arasında, petrol üretim ve satın alma yönünde anlaşma imzalandı. Anlaşmayı, Trump’a yakın olan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham duyurdu. Anlaşma ABD Dışişleri ve Hazine Bakanlığı tarafından onaylanacak. Yani, Türkiye’nin coğrafi bütünlüğüne kasteden PYD/PKK terör örgütü ile ABD arasında bir anlaşma imzalanıyor. Bu anlaşmayla ABD, PYD/PKK’ya devlet statüsü vermiş oluyor. Ayrıca, PYD/PKK için önemli bir finans kaynağı. Bu bölgedeki petrol üretimi, yaklaşık 20 bin varil. Suriye petrolünün yüzde 90’ı ve doğalgaz rezervlerinin yarısı ABD destekli PYD/PKK kontrolünde bulunuyor.(9) Türkiye, bu anlaşmayı sert dille kınadı. Fakat kınamayla birlikte, her türlü etki kullanılarak bu anlaşmanın durdurulması önemli. Taktik bir adım olarak görülen bu anlaşma, gelecekte Türkiye için stratejik sonuçlara yol açabilir.

Türkiye, Oruç Reis gemisinin sondaj faaliyetleri için Meis Adası’nın güney ve doğusunda, 21 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında NAVTEX ilan etti. ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’ye Meis Adası yakınlarında her türlü eylem planını iptal etme ve Yunanistan ile gerilimi artıracak eylemlerden uzak durma çağrısında bulundu. (10) Almanya Başbakanı Merkel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’i arayarak iki ülke arasında arabuluculuk yaptı.(11)

NAVTEX ile ilgili, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Son NAVTEX yayınlandığında Yunanistan, sanki biz gidip hemen Meis Adası’nı işgal edecekmiş gibi, tepki gösterdi. Böyle bir şey söz konusu değil. Oruç Reis’in arama tarama yapması planlanan yer Meis Adası’na 180 kilometre mesafede. Buna rağmen, devam eden müzakereler nedeniyle Cumhurbaşkanımız bir müddet bekleme kararı aldı” açıklamasını yaptı. Sayın Kalın, “Yunanistan ile biz bütün bu konuları konuşmaya hazırız. Herkes kendi kıta sahanlığında çalışmalara devam etsin, tartışmalı bölgelerde de ortak çalışmalar yapılsın¨(12) ifadesini kullandı. ¨Herkes kendi kıta sahanlığına çekilsin¨ ifadesi, Yunanistan’ın Sevilla Haritası’nda çizilen ve Türkiye’nin kabul etmediği sınırların tanınması anlamına gelebilir. Bu da Yunanistan’ın hedeflediği sınırlar. NAVTEX ilanıyla arama yapılacak bölge, Türkiye’nin Kıta Sahanlığı içinde yer almaktadır. Türkiye’nin Kıta Sahanlığı içindeki bir bölgeyi ¨tartışmalı bölge¨ olarak adlandırmak, gelecekte emsal bir durum oluşturabilir. İyi niyetle atılmış bu adım, gelecekte Türkiye aleyhine stratejik sonuçlara neden olabilir. Türkiye, caydırıcılığını ve diplomasiyi kullanarak, Ege’de, Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs’ta geri adım atmamalı…

Dünün çözüm olarak görülen politikaları, bugünün önemli sorunları olarak karşımıza çıkıyorsa, stratejide büyük sıkıntı var demektir. 

naimbaburoglu@gmail.com

Kaynakça:

(1) Uğur Mumcu, Kürt-İslam Ayaklanmaları, Tekin Yayıncılık, 1995.

(2) Uğur Mumcu, Kürt-İslam Ayaklanmaları, Tekin Yayıncılık, 1995.

(3) Bitmeyen Oyun, Metin Aydoğan, Umay Yayınları, İzmir, 2005.

(4) Cumhuriyet Gazetesi, 26 Şubat 1990.

(5) Mehmet Yuva, Aydınlık Gazetesi, 10 Eylül 2014.

(6) Naim Babüroğlu, Bir Devletin Çöküşü, Asi Kitap, İstanbul, 2016.

(7) www.gunes.com, 30 Aralık 2017.

(8) Karar Gazetesi, 5 Ocak 2018. 

(9) https://www.veryansintv.com/abd-teroristlerle-petrol-anlasmasi-imzaladi (Erişim, 2 Ağustos 2020).

(10) https://tr.sputniknews.com/abd/202007221042506184-abdden-turkiyeye-meis-adasi-yakinlarinda-tum-eylem-planlarini-iptal-etme-cagrisi/ (Erişim, 2 Ağustos 2020).

(11) https://www.dw.com/tr/merkel-k%C4%B1ta-sahanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-gerginli%C4%9Finde-devreye-girdi/a-54268852 (Erişim, 2 Ağustos 2020).

(12) https://tr.sputniknews.com/columnists/202007291042554492-emekli-tumamiral-gurdeniz-turkiyenin-dogalgaz-aramasi-yapacagi-kita-sahanligi-tartismali-bolge/ (Erişim, 2 Ağustos 2020).

 

 

 

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 5 Ağustos 2020, 06:10

    Sn Babüroğlu çok teşekkürler,
    Mükemmel bir analiz..
    İktidarı koruma zorunluluğu / diyeti ile yapılan uygulamalar, çok endişe verici.

    Cevapla
  2. Strateji değil her yer sıkıntı.. kurumlar çürümüş fetöcüler çalışıyor içte dışta her yerde kumpas ..herkes aval aval bakıyor ..böyle gaflet böyle kepazelik nerde? Salgın hezeyanına başladıkları an anladık birşey olacak ! Oldu! Beyrut’u patlattılar..

    Cevapla
  3. Tarihi gelşime şöyle bir bakınca bugünkü durum daha net anlaşılmış. Meselenin Kürt meselesi değil, enerji ve güç oyunları olduğu açık net. Mesleye kürt sorunu adını verip bu sorunu anayasayı değiştirerek çözeceğiz diyenlerin de tarih boyu kimler tarafından kullanıldığı böylece apaçık görünüyor. Oradaki asıl drama bu adamların bugün CHP nin içinde olması. Bakar msısınız el oğlundaki oyunlara. Adam diyor ki “Biz öyle numaramızı çekeriz ki en güçlü bildiğiniz yerin içine yuva yaparız” Millet bir uyanırsa tarih boyu olduğu gibi kaçacak delik arayacaklar tabi ama insan düşünmeden edemiyor. Ya uyanmaz ise?

    Ya Kürt kardeşim çıkar da “yahu bu enerji meselesi değil, sonra hani bir ülke fena da olmazdı” derse. Ya doğduğundan beri CHP den başka parti bilmemiş saf temiz seçmen, çıkar da “Atatürkün partisi CHP, olmaz öyle şey” diyerek şu günkü yönetime arka çıkmaya devam ederse? Ya iktidar ekonomik sıkıntılar yaratabileceğine ve kendi iktidarının bekasının memleket bekasından daha önemli olması gerektiğine karar verirse? O zaman ne olur? Mutlu mesut mu oluruz? Kürt kardeşler el ele lay lay lom diyerek yeni ülkelerine gider petrol parası ile ihya mı olurlar? Biz toprağınızdan toprak istiyoruz diyince diğerleri onlara çiçekler atar halayla davul zurnayla mı ağırlar, yoksa kardeş kardeşi, komşu komşuyu mu boğazlar. BP diyor ki petrol rezervleri 50 yıl içinde bitecek. Ya sonra? Ülkeyi bölen bugünkü CHP yönetimi zamanında o gümrük birliğine imza atanlar gibi mutlu mesut hayatlarını sürdürürler ama peki ya seçmen, ülkeden toprak gittikten sonra bu hataları ile yaşayabilirler mi?

    Neler olup bittiği açık net yazılıp çiziliyor. O vakit kimse “biz bilmiyorduk, okuduk ama ne bilim ihtimal vermedik, aldatıldık!” deme hakkını kendinde bualbilir mi?

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!