Bilim Kurulu üyesi tehlikedeki kişileri açıkladı…

featured

Sağlık Bakanlığı Korona Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, ’50 yaş üzerinde olup diyabet, hipertansiyon, kalp yetmezliği gibi hastalarda ölüm oranları artıyor. 50 yaşın altında ise ölüm oranı binde 2 civarında’ dedi.

Sağlık Bakanlığı Korona Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) ilişkin, “Türkiye’de bir salgın yok. Tek bir vakanın olması Türkiye’de salgının başladığı anlamına gelmiyor. Bu vaka da ithal vakadır” dedi.

Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) tarafından Antalya’nın Serik ilçesi Belek Turizm Merkezi’nde düzenlenen Ulusal Akciğer Sağlığı Kongresi 2020 başladı.

Prof. Dr. Tevfik Özlü, düzenlediği basın toplantısında, kongreye katılan 1300 civarındaki göğüs hastalıkları uzmanı ve asistanına, koronavirüsle ilgili son bilgileri verdiklerini söyledi.

Küresel salgın olan koronavirüsün yeni bir hastalık olduğu için dünyanın hazırlıksız yakalandığına dikkati çeken Özlü, salgının nasıl seyredeceğinin bilinmediğini aktardı.

Süreci yakından takip ettiklerini belirten Özlü, “Gelen veriler ümit verici. Koronaya ilişkin paniğin, korkunun çok da gerçekçi olmadığını gösteriyor. Yayınlanan vakalara baktığımızda hastaların yüzde 80’den fazlası hastalığı hafif şekilde atlatıyor. Bunlar tedavi bile gerektirmeden istirahat ederek iyileşiyor. Yüzde 20’si hastanede tedavi görüyor. Bunların da çoğunluğu iyileşiyor.” diye konuştu.

Özlü, virüsün ilacının olmamasının tedavi edilemediği anlamına gelmediğinin altını çizdi.

SALGIN ANLAMINA GELMEZ

Dünya genelinde hastanede tedavi görmüş ve şifasına kavuşarak taburcu edilen 70 bine yakın insan olduğunu vurgulayan Özlü, şöyle devam etti:

“Umutsuz olmaya gerek yok. Hastalığa yakalanan yüz kişiden 2’si hayatını kaybediyor. Ölen vakaların da çoğunluğu 80 yaş üzeri hastalar. 50 yaş üzerinde olup diyabet, hipertansiyon, kalp yetmezliği gibi hastalarda ölüm oranları artıyor. 50 yaşın altında ölüm oranları binde 2 civarında. 10 yaşın altında hiç ölüm yok. Çocuklar, gençler bu konuda daha dirençli. Okullara giden çocuklar ve gençler açısından risk düşük. Türkiye’de bir salgın yok. Tek bir vakanın olması Türkiye’de salgının başladığı anlamına gelmiyor. Bu vaka da ithal vakadır. Yurt dışıyla teması olan kişide çıkmıştır. Kendi içimizde virüsün serbest dolaştığına dair elimizde veri yok. Gözlemlerimiz de bu yönde. Geçen yıla göre hastaneye normal grip sebebiyle gelenlerin sayısında, hastanenin yoğun bakım bölgelerinde bir anormal artış da yok. Türk toplumunda böyle bir salgının başladığına dair pratik bir gözlem yok. İnşallah olmaz ama olabilir de.”

‘ZAMAN KAZANMIŞ OLDUK’

Her şeye hazırlıklı olan Türkiye’nin bu süreci iyi yönettiğine işaret eden Özlü, “Sağlık Bakanlığının oluşturduğu bilim kurulunda sürekli gelişmeler takip edildi. Alınan tedbirler doğru zamanda alındı. Hastalığın Türkiye’ye girişi oldukça ötelendi. Zaman kazanmış olduk. Türkiye bu süre içerisinde bütün hazırlıklarını tamamladı. Bugün böyle bir salgınla nasıl baş edebileceğimizi biliyoruz. Bütün altyapı hazır. Tanı tedavi rehberleri oluşturuldu. Algoritmalar oluşturuldu.” ifadelerini kullandı.

KAFALARDA SORU İŞARETLERİ VAR

Virüsün iki yolla bulaştığını belirten Özlü, şunları kaydetti:

“Virüs doğrudan ve dolaylı yönden bulaşıyor. Kafalarda hala soru işaretleri var. Net ifade etmek istiyorum. Hastalıkla başa çıkmak çok kolay. Basit ama etkili tedbirler var. Bunları yaparsak sorunu çözebiliriz. Bu salgın sadece bakanlık tedbirleriyle engellenmez, toplumun söylenenlere uygun davranması gerekiyor. Hasta kişi hapşırırken, öksürürken yaş damlacıklar saçar. Bunlar 1,5 metreye kadar bulaştırıcıdır. Hasta kişiyle aradaki mesafeyi korursanız sizi enfekte etmez. Kalabalıklara girmeyeceğiz. Bir metreden daha yakın olabileceğimiz, mesafeyi koruyamayacağımız kalabalıklara girmeyeceğiz. Bu mesafeyi koruyamayacağımız kalabalıklara girmek zorundaysak maske takacağız. Onun dışında maske gereksiz, faydasız. Basit maskeler yeterli. Maskeyi teşhisin konduğu hastalara bakım hizmeti veren kişilerin eşi, ailesi ile sağlık çalışanları takmalıdır.”

Özlü, herkesin dokunduğu yüzeye dokunuluyorsa ellerin su ve sabunla yıkanması gerektiğini dile getirdi.

TEST TANIMLARI DEĞİŞTİ

Tevfik Özlü, “Ülkemizde pozitif vakanın çıkmasının ardından test tanımları da dün değişti. Yeni rehbere göre test popülasyonunun endikasyonu genişletildi. Buna göre daha çok sayıda kişiye artık test yapılacak. Eskiden sadece son 14 gün içerisinde koronavirüs açısından riskli ülkelerden ülkemize giriş yapmış olan ve belirtileri gösteren şüpheli vakalara test uygulanıyordu. Artık ülkeye bakmaksızın son 14 gün yurt dışı dönüş hikayesi olan ve belirti taşıyan herkese uygulanacak. Ayrıca bu kişilerle teması olmuş kişiler de teste tabi tutulacak” dedi.

DAHA ÇOK KİŞİYE TEST YAPILACAK

Test sayısının artmasının vaka olma olasılığını da artırdığına işaret eden Prof. Dr. Özlü, “Daha çok vakayı yakalamak önemli. Ancak şöyle bir durum var, bunu vurgulamamız lazım. Türkiye’de henüz bir salgın yok. Şüpheli olguların hepsine bu test yapıldı ve şimdiye kadar da tek bir pozitif vakamız çıktı. Eğer pozitif çıkması gereken kişiler olsaydı, bunlar da zaten risk grubu olan ve vaka tanımına uyan kimselerdi ve bunları da yakalardı. Bu test bir tarama aracı olarak kullanılamaz. Yani herkese test, uygun değil, ekonomik de değil, böyle kullanan da yok dünyada. Ancak semptomu olan kişilere bunu yapabiliriz. Ama ilerleyen süreçte yerli olgular da çıkmaya devam ederse yurtdışı ile teması olmayan olguların sayısı artarsa, Türkiye’de virüsün dolaşıma girdiğini fark edersek, daha fazla kişiye test yapmak gündemimize girebilir ve bu tanım değişebilir” ifadelerini kullandı.

TOPLU TAŞIMA KULLANMADAN SAĞLIK KURUMUNA BAŞVURUN!

Şüpheli belirti gösteren vatandaşların nasıl davranması gerektiğini de anlatan Prof. Dr. Tevfik Özlü, hastaneye başvuru yapılacaksa toplu taşıma araçlarının kullanılmaması gerektiğini belirterek şu uyarılarda bulundu: “Diyelim ateşiniz var, kuru öksürüğünüz var, solunum sıkıntınız var ve aynı zamanda da 14 gün içinde yurt dışından dönmüşsünüz veya böyle biriyle temas öykünüz var. O zaman yapmanız gereken şey, hemen bir maske takımınız ve toplu taşıma aracı kullanmadan mümkünse kendi aracınızla sağlık kurumuna gitmeniz. Ya da en yakın sağlık kurumuna başvurmanız… Oraya gittikten sonrasının yönetimi ilgili sağlık kurumundaki kişilerce yapacaktır. Bütün sağlık çalışanları bu konuda bilgilendirildi ve nasıl hareket edeceklerini biliyorlar. Toplu taşıma araçlarının kullanılmaması önemli bir konu. Kliniğimiz ağırsa, ciddi bir solunum sıkıntısı yaşıyorsanız, morarma, baş dönmesi, bayılma gibi durumlar da varsa 112’yi aramak gerekiyor. Ama 112’yi standart bir rutin taşıma aracı olarak kullanmamak gerekiyor. Genel durumu iyi olan hastaların kendi imkanlarıyla mümkün olduğunca etrafla çok temas etmeden sağlık kurumlarına gitmesi daha uygun.  Kişi, daha evde bile olsa maskeyi hemen takmalı ki aile halkını da koruyabilsin.”

ALTI İLDE LABORATUVAR VAR

Testlerin merkezi laboratuvarda yapıldığını ancak ihtiyaç halinde diğer laboratuvarların da devreye girebileceğini anlatan Prof. Dr. Tevfik Özlü, sürecin nasıl işlediğini ise şöyle özetledi: “Şu geldiğimiz aşamada artık İstanbul’da bir laboratuvar oluşturuldu, orada da yapılıyor. Ayrıca Erzurum’da bir laboratuvar oluşturuldu orada da yapılabiliyor. İzmir, Adana’da ve Samsun’da da her şey hazır, ilerleyen süreçte ihtiyaç duyulursa oralarda da test yapılabilecek. Ama örnekler şu anda Ankara’daki merkez laboratuvara gidiyor ve orada bakılıyor.

SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?

Süreç de şöyle işliyor: Hasta olası vaka tanımına uyuyorsa hemen hem solunum sistemi enfeksiyonlarına yol açabilecek diğer bakteri ve virüslere ait testler yapılıyor hem de yeni koronavirüs testi için örnekler alınıyor. Bu örnek İl Sağlık Müdürlüğü’nün koordinasyonu ile hemen merkez laboratuvarına uygun koşullarda gönderilir. Bu örneklerin nasıl alınacağı, hangi koşullarda muhafaza edileceği, nasıl taşınacağı, hepsi bir kurallar çerçevesinde yürütülür. Merkez laboratuvar da bu örnekleri hemen çalışıyor, 2-3 saat içinde sonuç elde edilebiliyor artık. Eğer negatif gelirse test sonucu, hasta da şüpheli vaka ise ikinci bir örnek daha alınıyor ve bu da negatif gelirse o zaman hasta negatif denebiliyor. Ama bu süre içerisinde de hasta izole ediliyor.

Durumu iyiyse kendi evinde, solunum sıkıntısı vs yaşıyorsa hastanede izolasyon altında takip ediliyor. Pozitif çıkan vakanın takibi ise kliniğine ve bazı bulgulara göre yapılıyor. Ateşini düşmesi, öksürüğünün kaybolması, radyolojik bulguların gerilemesi ve ardından yine iki kez tekrarlanan testinin negatif çıkması gerekiyor. Semptomlar bitmiş olsa da test mutlaka iki kere tekrarlanır çünkü bazen pozitif çıkabiliyor. O nedenle birkaç gün daha takibi gerekebiliyor.”

OKULLARIN TATİL EDİLMESİ İÇİN MATEMATİK VERİLERE BAKIYORUZ

Okulların tatil edilmesi için daha çok veriye ihtiyaç olduğunu da anlatan Prof. Dr. Özlü, şunları söyledi: “Bugün için bunu zamanı gelmiş midir gelmemiştir henüz net değil. Bazı tedbirleri zamanı gelince almanız önemli. Türkiye bugüne kadar doğru zamanda doğru tedbirleri alarak bu salgının Türkiye girişini gecikmiştir. Bu aşamada da okullardaki bulaşmayı engelleyecek şekilde bir tatil gündeme gelsin mi, bu konuda tahmin veya varsayım üzerinden hareket etmek doğru değil. Verilere ihtiyacımız var. Okulda tehdit oluşturacak düzeyde bir yaygınlık olur mu bunun matematiksel hesapları var ve bunlara göre bir karar verilecektir. Bana göre okullar devam etsin ya da hayır kapatalım şeklindeki kuru tartışmalarla karar verilemez.”

Bilim Kurulu üyesi tehlikedeki kişileri açıkladı…

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!