1. Haberler
  2. Gündem
  3. ‘Bir ülke nasıl unutur’… Nihat Genç’ten ‘İmamoğlu-Beşli Çete’ mesajı

‘Bir ülke nasıl unutur’… Nihat Genç’ten ‘İmamoğlu-Beşli Çete’ mesajı

Yazar Nihat Genç, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen ve kamu ihalelerinde adını sıkça duyuran 'Beşli Çete' olarak bahsedilen şirketler arasındaki ilişkiye dikkat çekti. 

featured

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının şaibeli olduğu iddiasını gündeme getiren Veryansın Tv Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay, konuyuEkrem İmamoğlu’nun diploma gerçeği!” başlıklı köşe yazısında ayrıntılarıyla anlattı.

Türkiye’nin gündemine yerleşen haberin ardından Veryansın Tv yazarı Nihat Genç’ten çarpıcı bir mesaj geldi. Genç, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İmamoğlu ile beşli çete arasındaki bağlantıya dikkat çekti.

‘HER ŞEY GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE CEREYAN ETTİ’

Genç’in açıklaması şu şekilde:

“İmamoğlu’nun sahte diploması buz dağının su üstünde görünen yüzü, altını deştikçe derinlerdeki al gülüm ver gülüm yapısı ortaya çıkar!

Kolayı da var mahkemeye verilir ve haklı olup olmadığı ispatlanır!

Bir tarihte ekranda ‘Orhan Pamuk hırsızdır’ dedim ve millet şaşırdı kaldı ve devam ettim, mahkemeye veremez çünkü hırsızlığı ‘tescillenmiş’ olur ve veremedi!

Mesela birçok siyasinin sosyal medyadaki geçmişi falan tarih aralıkları silinmiştir, tıpkı İmamoğlu gibi!

Bu silme işini yapan profesyonel şirketler var!

Bu ülke, nasıl oldu da, 1980’li yılları unutuverdi?

Her şey gözümüzün önünde cereyan etti!

Oysa İslamcı sermayenin kökü Uğur Mumcu’nun ‘rabıta’ kitabındadır ve mesela Kalyon inşaatı, Çalık Holdingi, Albayraklar’ı en iyi Cumhuriyet Gazetesi yayın yönetmeni Işık Kansu bilir ama derine gidip bugünkü İmamoğlu beşli çete bağlantılarının köküne girecek cesareti bulamıyor!

‘BİR ÜLKE NASIL UNUTUR…’

Bir ülke nasıl unutur, 1980 darbe sonrası Kenan Evren’in kalkıp Suudi Arabistan’a gittiğini ve Suudların en büyük nişanını aldığını nasıl unuturuz ve bu görüşmeden sonra…

Özal’ın ve kardeşi Korkut Özal’ın ‘özel finans kurumları’ ‘kalkınma bankacılığı’ ve faizsiz bankacılık tartışmalarını ve faizsiz bankacılığın Albaraka ile Türkiye’ye geldiğini!

Ve Suud sermayesi, Kuveyt Türk, nicesi ve Yasin el Kadı’yı nasıl unutursunuz, Bereket Vakfı, Akabe İnşaat, Vakıflar, Hak Yatırım, ve Sabri Ülker ve Kalyon Grubu ve Çalık Holding ve Albayraklar ve bu sermayenin beslediği islamcı yapılar!

Bütün bunlar sadece Türk dış politikasının Orta-Doğu’ya çevrilmesi değil aynı zamanda Türkiye’deki sermaye yapısının değiştirilmesi ve İslamcı örgütlerin fonlanmasının önünü açtı!

Ve İslamcı örgütlerin 1980’li yıllarda bilfiil kurumsal olarak önünün açılması ta 1950’li yıllarda içimize giren Nato’nun bir projesi yani devletin istihbaratı! Yunanistan’ın Nato’ya girmesinin kapısı açılıyor ve aynı anda Suud Sermayesi Türkiye’de köklü hale geliyor ve sonra Türkiye Orta-doğu devletlerini yıkan parçalayan savaşlarda BOP başkanı oluveriyor!

Korkut Özal’ların ta o yıllarda petrol taşımacılıktan enerjiye kadar şirketleri olduğu ve tarihin henüz 1985’li yıllar olduğu!

Bunları içinizde bir ben mi gördüm, bunları içinizde bir ben mi okudum!

Değil, Türkiye on yıllarca faizsiz bankacılıkla yattı kalktı ve sıkı durun bu Suud bankalarında yöneticilik yapanların alayı bugün Ziraat, Halkbank, Vakıflar gibi bankaların baş yöneticileri!

Bunları öğrenmek için özel bir çaba da sarf etmedik!

‘BU YAPI BUGÜN KİMLERLE İLİŞKİ İÇİNDE?’

Gelelim Rabıta kitabına! Rabıta malumunuz Suud merkezli ve fonlu örgüt, Türkiye ayağının başında da Salih Özcan diye bir adam var!

Salih Özcan nurcu, hatta Saidi Nursi’nin çok yakınından ve Milli Selamet’ten de vekilliği var!

Bu adamın ismini sadece ben mi hatırlıyorum, hayır, Salih Özcan ismini islamcı bütün örgütler kitle iyi bilir ve o yıllarda bilmeyen yoktu!

İslamcı örgütlerin palazlanması ve islamcı sermayenin önünün açılmasında Özal ve Korkut Özal’ın irtibatta olduğu bir isim!

FETÖ’cülerin Özal’a evliya mertebesine çıkartmasının sebebi bugünlerde başlar!

Bugün Beşli Çete dediğimiz şirketlerin ya doğuşu ya finişe kalkışı o yıllarda başlar!

Ve bu Salih Özcan o yıllarda İslamcı gençliğe vaatler sunuyordu, üniversite kazanamıyoruz diye üzülmeyin Kıbrıs’ta üniversite açıyoruz, sonra öğrendik Yakın Doğu mu?

80’li yıllarda bu yapının temel ayağı ANAP’tı, Necmettin Karadumanlar, Kemal Unakıtan’lar, Cengiz Gökçekler, Emin Saraçlar, nicesini bakın hala isimlerini unutmamışım!

Sonra, Suudların baş düşmanı Irak’a Amerikan askeri girecek tartışmaları başlayınca Suudlar uğruna Özal’ın ‘bir koyup üç alacağız’ deyip Kuzey Irak’a asker sokalım tartışmaları ve bunu kabul etmeyip istifa eden genelkurmay başkanı Necip Torumtay!

Yani önce sermaye geldi sonra bizimkiler petrol taşımacılığından bankacılığa fonlara vakıflara kadar beslendi ve sonra Orta-Doğu’ya askeri müdahalenin kapılarını açmaya başladık ve Davutoğlu’yla zirveye ulaştık!

Önce ANAP’ta kökleşip beslendiler sonra özellikle derin istihbarat kanadı Tansu Çiller’le çalıştı ve sonra Ilımlı İslam AKP’nin önü açıldı!

Bir tuhaf geçişi de gözünüze sokayım, Tansu’nun istihbaratçı danışman kadrosu 2011’li yıllardan sonra aynen Kılıçdaroğlu’yla resmen çalışmaya başladı!

Bu yapı bugün el altından kimlerle ilişki içinde, kimlerle iyi geçiniyor, kimlerin önünü açıyor, genel kanı şu, Tayyip’le çatışmaya girdiler, ve çatışmaya girme sebepleri neler, el altından yeni oyuncular mı devreye sokuyorlar, şu vergisini ödemeyen holdingler yoksa gerçekte Tayyip’in mi, sorunun temeli burada mı yatıyor? Beşli Çete aslında mallarına el koyulmuş mağdur çete mi?

Ya da inceleyin araştırın merak edin ve sorgulayın, yok!

Neden üstüne gidemiyorsunuz?

Yoksa fonlananlar içinde siz de var mısınız?

‘HERKES KANITLARI GÖRMEZDEN GELİYOR’

Cumhurbaşkanı adayımız diye öne sürdüğünüz adam Beşli Çete’nin adamı, tarihinden babasından memleketinden belediye başkanlığına yürü ya kuluma kadar ve bugüne, ilişkileri ortada, kimlerle oturdu kalktı kimlerle kanki, herkes ve hepimiz biliyoruz, ve etrafındaki adamların geçmişleri ve atadıklarının geçmişleri, hepimiz biliyoruz ve herkes ufak tefek ipucu sayılabilecek kanıtları da görmezden geliyor!

Kardeşlerim ‘kanıttan’ bol ne var, temaslar, iş ilişkileri, siyasi geçmiş gırla kanıt dolu, ancak kanıtlar yaza çize deşe deşe sisteme girer ve belge hüviyeti kazanır!

Herkes gördükleri duydukları yaşadıklarını dürüstlük ve cesaretle kaleme dökerse işte o zaman söylentiler kanıt haline gelir!

Bu yazı burada bitmiştir, the end, ancak ‘dürüst’ kelimesi bana güzel bir hikayeyi hatırlattı!

Eşcinsel tayfanın bir Kaos GL dergisi vardı, dergide bir de okuyucu sayfası vardı, okuyucudan gelen mektuplar yayınlıyor!

Bir eşcinsel çocuk da Sivas Kangal’dan bir mektup yazmış, şöyle: ‘Arkadaşlar ben sizin gibi modern şehirlerde yaşamıyorum, Anadolu’nun çok muhafazakar bir ilçesinde mahrumiyet içinde yaşıyorum, düşünün bugüne kadar ancak 37 kişiyle birlikte olabildim!’

Ben de kalkıp çocuğa cevap verdim, muhafazakar bir ilçede 37 kişi bulmuşsun yine mahrumiyet diyorsun ulan New York gay barlarda senin kadar iş tutan yok!

Ünlü bir gazetemizin ünlü bir Kemalist yazarına neden göz göre okuyucunuzu seçmeninizi enayi yerine koyuyor sorgulamıyorsunuz dedim, -bizi topa tutarlar, dedi!

Bir başka gazeteci arkadaş ‘şimdi sırası mı’ dedi!

Bir başka arkadaş ‘valla önceleri bir şeyler çıtlatıyordum ama yazılarımı girmediler’ dedi!

‘İMAN YOK, DEVLET İŞLERİNE GİRECEK CESARET YOK’

Ben de onlara yine Kaos GL dergisinde yayınlanan şu hikayeyi özet geçtim!

Eşcinsel bir çocuk askere gidecek ancak gitmek istemiyor ve eşcinsel raporu almak istiyor ancak o güne kadar müsabakası yok, bu yüzden bir partner bulması lazım!

Bir ÖDP’li gençle özgürlük barış konuşurken barda gözüne kesiyor, eve kadar getiriyor ve çocuğa: ‘bak arkadaşım, işin gerçeği şu, seninle yatmak istememin sebebi aşk değil, askerden yırtmak için rapor almak!’ deyince, ÖDP’li genç: ‘işin içinde aşk, barış, kardeşlik yoksa ben yokum’ deyip tüyüyor!

Çocuk çaresiz başka partner arıyor, bir gün İslamcı tayfadan bir çocuk buluyor, tam onu yatağa götürecek gerçeği anlatıyor: ‘Bak arkadaşım, dürüst olmam lazım, seni partner seçtim çünkü askerlikten yırtmak için rapora ihtiyacım var!’ deyince, islamcı çocuk, ‘imanından kuşku duyan bir insanla benim de işim olmaz’ deyip tüyüyor!’

Gel zaman git zaman, bu sefer barda bir ülkücü çocuk buluyor, ki, ülkücü boylu poslu, sırım pehlivan, içinden, ulan yaparsa tam bu yapar, diyor!

Ülkücü çocuğu tavlıyor ve eve götürüyor, tam yatağa girecekler, bak arkadaşım sana dürüstçe gerçeği söylemek zorundayım, ben senin yakışıklılığına vücuduna tav olduğum için değil askerlikten rapor almak için eve getirdim’, der demez!

Ülkücü çocuk: ‘Beni bu devlet işlerine karıştırmasan’ deyip anında tüyüyor!

Gelelim kıssayı hisseye, bu kendine güya Atatürkçü diyen cenah da askerlikten-vatan görevinden yırtmak için kah Ekmeleddin’in kah Kılıçdaroğlu’nun kah İmamoğlu’nun yatağına giriyorlar, nereden mi anlıyorum, dürüstçe gerçeği söylemek gerekirse yazılarında kalplerinde ‘aşk’ yok, iman yok ve devlet işlerine girecek cesaret yok, yani sırf rapor almak için barda önlerine ilk kim çıkarsa!”

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. Ulusal, Atatürkçü eğitim yaygınlaştırılmalıdır.

    Cevapla
  2. İyi ki varsın. Unuttuklarımızı hatırlattığın gibi bazı şeyleri de sorgulatıyorsun. Evet, N.Genç başta VeryansınTv yazarları cesurca, bedel ödeyerek, yaltaklanmadan, yvşak olmadan gerçeği yazıyorlar, hepsine teşekkürler.

    Cevapla
  3. Bir de bunlarda Vatan sevgisi yok.
    Saygılar…

    Cevapla
  4. İşte durumun özeti bu.
    Hâl böyleyken, bu devirde bile en kıymetli şey DÜRÜSTLÜK.

    Yoksa, bizi ne para kurtarır, ne güç, ne de çevre.

    Cevapla
  5. 16 Eylül 2024, 13:18

    Yaşa var ol Nihat Genç!
    Sen olmasan bunları kimse yazmaz.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!