Yazgan Kaya yazdı…
Friedrich Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı yapıtında “Acıma Üzerine” şunları demiştir:
“Bir dostun sana kötülük ederse, şöyle de: Bana ettiklerini bağışlıyorum, ama kendine ettiğini; bunu nasıl bağışlayabilirim!”
Bu yüzden acımaktan sakının: Bu yüzden insanlığın üzerine kara bulutlar çökecek daha! İnanın bana, havanın belirtilerinden anlarım ben!
İşte şimdi aşağıda siz değerli okurlarla paylaşacağım yazı tamamen bu önermelerden yola çıkılarak kaleme alınmıştır!!!
Asgari ücrete ve temel ihtiyaç ürünlerine yapılan zamlara itiraz edenler; bölücüdür, dış mihrakların maşasıdır, vatan hainidir, tüm lobilerin taşeronudur ve bozguncudur!!!
Arkadaş siz değil miydiniz?
Seçimlerin ardından sokakları festival alanına çevirenler…
Sokaklarda zafer naraları atıp sevinç çığlıkları çekenler.
Kamyon kasalarının üstünde sarık ve cüppeyle kulüp dansçılarına parmak ısırtan figürlerle kareografi perfomansı sergileyenler.
Türbanla ve tesettürle gerdan kıvırıp nazendeler gibi raks eğleyen…
O halde şimdi niye karnınızdan mırıldanıyorsunuz?
Yahu arkadaş, seçim meydanlarında huşu içinde “Reis sana canım feda” sloganları atmıyor muydunuz?
Eee şimdi neden sızlanıyorsunuz?
Reis, sizin canınızı istemiyor sadece açlığa ve sefalete tahammüllünüzle ona olan sadakatinizi göstermeniz için size fırsat sağlıyor.
Ayıp değil mi yani?
Bak benim gibi uslanmaz muhalifler bile büyük fotoğrafı gördü.
Gördü de nedamet getirmeye başladı.
(Bkz. bu yazı işte)
Yahu arkadaş, Reis seçimlere girmeden önce; zenginliği paylaşmak yerine fakirliği paylaşmayı önermedi mi?
Kamusal varlıkları ve ulusal geliri; emeğin ve geniş halk yığınlarının refahı için tahsis edeceğini mi söyledi?
Devletin imkan ve olanaklarının, ekonomik varlıklarının peşkeş çekildiği imtiyazlı çıkar çetelerinin, tasfiyesinden mi bahsetti.
Sizlere, kader planınıza razı olun diyerek; açlığa ve yoksulluğa tevekkül etmenizi öğütlemedi mi?
Çoğulculuğun ve ortak aklın, toplumun tüm katmanlarıyla geliştirdiği mutabakatın ve beraberliğin yerine egemenliğini, iradeni kendisine teslim etmen gerektiğini söylemedi mi? (Ver yetkiyi gör etkiyi!)
Kurumların hukuksal varlıklarının, iktidarının bekasına rehine edilmesi gerektiğini ve saltanatını kaim hale getirebilmesi için senin oluruna ihtiyaç duyduğunu söylemedi mi?
Sen de bunu onaylamadın mı?
Daha ne diyon hacı?
Adam, harbi adam ne dediyse onu yapıyor! Vadetmediği hiçbir şeyi yapmıyor.
Sen de utanmadan cızırtı yapıyorsun.
Yok öyle hem canım cennette hem elim oynaşta…
Üstelikte ben ve benim gibi bozguncu takımı; arkadaşlar istikbalinizde sizi açlık ve sefalet bekliyor derken:
Sizler olsun bugün TOGG’uz “ELHAMDÜRÜLLAH” diyordunuz!
Yalan mı?
Sonra bir başka husus daha var!
Siz tembelsiniz arkadaş, hiç çaba sarf etmiyor ve kendinizi geliştirmiyorsunuz.
Her şeyi devletten bekliyorsunuz?
Sorarım size kaçınız botanik ilmine alaka gösterdi?
Oysa elin abdestsiz gavuru botanik ilmini hatmeyleyip; otlardan çiçeklerden ilaçlar dermanlar yapıyor, onları da dünyaya satıp zengin oluyor.
Siz ise o otlardan karnınızı doyuracak yemekler yapmanızı sağlayacak olanları arayıp bulmaktan bile acizsiniz.
Protein, protein diye akşama kadar yaygara yapıp tepenizin üstünde dolanıp duran nimetleri aklınıza dahi getirmiyorsunuz!
Arkadaş ne diyor uzmanlar martı popülasyonu arttı.
Hem kendi karnınızı doyurmak hem de tabiatın dengesini sağlamak için peki neden bu uyarıya kulak vermiyorsunuz!
Martının, tavuktan ne farkı var.
Hiçbir farkı yok değil mi? Fakat Siz, zahmete gelmiyorsunuz?
Alışmışsınız rahatlığa.
Fosfor için kaçınız balıkçı yerine; oltayı sırtlayıp balık tutmayı denediniz?
Halbuki güzel yurdumun her yerinde dereler, göller yok mu?
Denizi olan vilayetlerimizde ki yurttaşların müşkülpesentliğini söylemeye bile gerek duymuyorum.
Avcılık, toplayacılık ceddimizin ceddinin hasletleri değil miydi?
Fena mı olur özümüze dönsek yani….
Tasarruf bilincimiz ise neredeyse tamamen hafsalamızdan uçup gitmiş.
Yaz sıcaklarında kombi yakmak yerine acaba kaçımız bu olanağı değerlendirmeyi düşündük.
Kapımızın önüne inip; yağmurda tencereleri yaysaydık güzel olmaz mıydı?
Sosyal münasebetlerimiz ve yardımlaşma duygularımız şahlanmaz mıydı?
Kombi yakıyorlar ya bu sıcakta kombi….
Kardeşim geceden koysana kaldırım taşının üstüne teneke bir kova.
Ertesi gün de kalkar masrafsız yıkanırdın.
Ama nerede efendim.
Varsa yoksa hep hükümete yüklenmek. İşin kolayını bulmuşuz ne de olsa…
Son olarak ne diyordu bu Russo münafıkı!
“Despotizm uyrukları mutlu etmek üzere yönetmez; onları yönetmek için sefalet içinde tutar.”
Bi dakka hoppala bu nerden çıktı şimdi bu yav tövbe tövbe…..
Tayyip’ten umudu kesen bir güruh 2. Tayyip, Ekrem İmaroğlu’na umut bağladı. Beter olun,
Yav arkadaş birimizin yakasını yırtmaya gerek yok. Türkiye faize karşı çıktığı dönemin cezasını çekiyor. Gördüğünüz bu enflasyon ve açlık sınırında maaş aslında dünya bankacılık sisteminin mafyasının istekleridir.