1. Haberler
  2. Analiz
  3. Bu emeklilik bozgunundan nasıl kurtulacağız?

Bu emeklilik bozgunundan nasıl kurtulacağız?

featured

M. Zekai Özcan yazdı…

Türkiye’nin öncelikli çözmesi gereken iki temel problemi var: Biri kayıtlı-kayıtsız ülkeye doldurulan on milyondan fazla insan. Sayı bu kadar fazla olunca “istilacı” demek de mümkün. Diğeri 1969’da bozulan ve 55 yıldır da düzeltemediğimiz, “emeklilik sigortası” .

Her ikisi de anlık-günlük siyasi çıkar için, dünyada örneği olmayan gerekçelerle işlenmiş siyasi suçlardır. Her ikisi de sosyal dokumuzu ve ekonomimizi tehdit etmeye devam etmektedir. Normal demokratik bir ülkede bunlardan birini işleyen siyasetçi veya bürokrat olsa, ülkenin sosyal dokusuna ve ekonomisine “ihanet” etmekten yargılanırdı. Biz ise bunlara ceza vermek yerine seçimleri kazandırdık.

Bugün çok tartışılan emeklilerin niçin sefalet aylığı aldıklarının kök sebebi ortaya konmadan çözüm bulunamaz. İster ticari, ister emeklilik sigortası olsun neticede mali açıdan gelir gider dengesine dayanan bir sigorta tekniğiyle yürütülür. Emeklilik sigortasında bugün çalışanların ödedikleri primler, geçmişte çalışarak emekli olmayı hak edenlerin aylıklarını; gelecekte çalışacak sigortalıların primleri de bugün çalışmakta olan ve ileride emekliliği hak edecek sigortalıların emekli aylığını karşılar.  Bu şekilde nesiller arası kaynak kullanımı, tasarrufu ve aktarımıyla aktüeryal denen bir denge kurulur.

DEĞİŞMEZ KURALLAR

Sistemin dengede kalabilmesi için belli şartlar vardır. Dört(4)çalışan bir(1) emekliye bakar. Emekli oranı çalışana göre yükseldikçe sistem tökezler. 2 çalışana bir emekli düşer hale gelirse tehlike çanları çalar. Oran 2’nin altına düşerse büyük açıklar ve sürdürülemez bir durum ortaya çıkar. Bizde şimdi son EYT’li denenlerin emekli edilmesiyle sosyal sigorta sistemini batıracak bir orana (1,5’e) gelinmiştir. Bu hale gelen sistemin sürdürülebilirliği yoktur.  Bunu açacağım. Fakat önce kısa bir tarihçe vermem lazım. Çünkü buraya adım adım ve uzun zaman aralığına yayılan yanlışlarla geldik.

Emeklilik Sigortası” sisteminde kişilerin hayatta kalma beklentisi esas alınır. Emeklilik, yaşama süresinin yaklaşık son dörtte veya beşte birlik bölümündedir. Daha erken olursa denge bozulur. Bizde emeklilik sigortası 1950’de yürürlüğe girdi. Erkek/kadın emekli olma yaşı, sigortanın temel ilkeleri (aktüeryal denge) gözetilerek 60 olarak belirlendi. Sistem doğru kurulmuştu. Ancak 19 yıl sonra ilk büyük yanlışlık 1969’da yapıldı ve 60 yaş şartı kaldırıldı. Üstelik geriye doğru borçlanma yasası da çıkartıldı. Demirel gibi bir devlet adamının oy uğruna ilk büyük hatasıydı. Emeklilik için 25 yıl ve 5000 prim günü yeterli görüldü ve kadınların 38, erkeklerin 43 yaşında emekli olmalarının yolu açıldı.

GİT-GEL VE YAZ-BOZLAR

17 yıl sonra, bu genç emekliliğin sürdürülmesinin mümkün olmadığı görüldü. Turgut Özal, 1986’da kadınların 55, erkeklerin 60 yaşında emekli olmalarını kanunlaştırdı. Ancak 1992’de AP- SHP koalisyonu emeklilik yaşını tekrar 38/43’e indirdi. 1999’da Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükümeti 4447 Sayılı Kanun’la kadınların 58, erkeklerin emeklilik yaşını kademeli olarak 60 yaşına çıkarttı. İşte bu kanuna yapılan itirazlar sonucunda EYT problemi ortaya çıktı.

Eski kanuna göre çalışmaya başlayan, yeni düzenlemenin kendilerini bağlamayacağını ve dolayısıyla erken yaşta emekliliği hak ettiklerini düşünenler siyasetçiler üzerinde baskı oluşturan bir dernek ve çeşitli sosyal platformlar etrafında birleştiler. Muhalefet partileri de onlara güçlü destek verdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim kaybetmeme yol açsa bile bu EYT’lileri emekli etmem dediği halde, seçim kaybetmeyi göze alamadı ve sözünden döndü. Muhalefetin de bastırmasıyla önünü arkasını düşünmeden seçim rüşveti karşılığında bir kanun çıkardılar ve milyonlar emekli edildi.

2023’te bu kanun çıktığı sırada Türkiye’de doğuşta hayatta kalma beklentisi ortalama 73,2 yıldı. 60 yaşında bir kişinin hayatta kalma beklentisi ise erkek/kadın 80/84’e yükselmişti. Belki 40-50 yıl daha yaşayacak gepegenç insanları emekli ettik. Tekrar dikkatinizi çekerim: OECD ülkelerinde emeklilik yaşı 65-67 iken, biz doğum yapabilecek, top koşturabilecek 38/43 yaşındaki gençlere bile 1969’dan günümüze kesintisiz 55 yıldır “yaşlılık” aylığı veriyoruz. Bu, toplumun ve gelecek kuşakların hakkını gasp etmek olur. Sigorta tekniği ve ekonomik açıdan bunun bir izahı olamaz!

OLMASI GEREKEN

Toplumun menfaati ve sistemin korunması esastır. Kişilere ve gruplara göre değil, halkın menfaatine göre düzenlemeler yapılır. Bu durumlarda “Ben işe başladığım zaman prim gün sayısı ve yaş sınırı şuydu..” diyerek itiraz edilemez. Bu, temel özlük hakkı değildir. Burada mağduriyet yoktur. Bir kere kavramları yanlış kullanıyoruz. Emeklilik “insan hakkı” değil, bir sigortalının, memurun belirli prim gün ve yaşı doldurduktan sonra kazanacağı bir “hak”tır. “İnsan hakkı”na girecek uygulama, kendine bakacak durumu olmayanlara bağlanan aylıklardır. Mesela 65 üzeri yaşlılık aylığı böyledir.

Temel olan çalışma hakkıdır. Herkesi asgari refahını karşılayacak maaşı alabileceği bir iş sahibi yapmak esastır. Ona o hakkı sağlamazsanız veya sebepsiz işten atarsanız hakkı ihlaldir. EYT’yi gasp edilmiş bir hakkın iadesi gibi göstermek yanlıştır ve dünyadaki örneklere de uymaz. OECD ülkelerinin çoğu çalışılan dönem kadarını kazanılmış hak olarak koruma altına alır. Önemli bir ayrıntıdır. Gelecekte öngörülen çalışma kısmı için ileriye dönük bir koruma sağlanmaz.  Hatta bazı OECD ülkeleri, geriye dönük müdahaleler de yaparak,  kazanılmış hakları da yeni duruma göre ayarlamışlardır.  

Gelinen son noktaya şaşırmamak gerekir. Bu kuralsızlıkta başka bir sonuç beklenemez. Şimdi tartışılan konu emekli aylıklarının biraz olsun yükseltilmesi. “Nas” ekonomisi ve benzeri, gerçeklerle bağı kurulamayacak, seçmeni ökseleme dışında bir maksadı gözetmediğini gördüğümüz icraat paketleri vatandaşın cebini ve devlet hazinesini boşalttı. Bu kaynakların çok büyük bir yüzdesinin hak edenlere değil önceliği olmayan proje ve seçilmiş kişilere aktarıldığı görülüyor ki yönetim erkinin nasıl kullanıldığını gösteren, normal memleketlerde rastlanması mümkün olmayan uygulamalardır. O halde nereden kaynak çıkaracak ve emekli maaşlarını yükselteceksiniz? Siyaset kurumunun, iktidar gücünü kullananların bu yaptıklarına devam ederken çare arar görünmeleri de tuhaf bir iştir. Yol tıkandı ama nasıl tıkandı? Buraya bakıl(a)mıyor. Bu durumda köşeye sıkışmışlık hissederek, yeni yanlışlar yapmalarına da şaşılmaz

Sosyal Güvenlik Sisteminin Çöküşü Bürokrasi ve Siyaset Dedikleri adını verdiğim hatıralarımda sosyal güvenlik konusu ağırlıkla yer aldı. Meraklısı oradan da bakabilir.

PEKİ BU DURUMDA NE YAPILABİLİR?

Bir kere, emekliliklere daha fazla emekli aylığı verilmesinin yolu siyasi vaatlerle değil, sigorta tekniğine uygun tedbirler alıp, uygulamakla olur.

Yapılması gereken sistemi güncellemektir. Öncelikle hizmet sunucuları kamu/özel sektör; katılımı yarı zorunlu; finansman şekli fon esaslı İkinci Katman Emeklilik Programı (ek emeklilik planı) daha fazla geciktirilmeden kurulmalıdır. Diğer taraftan ülkemizde gönüllü bireysel hesaplara dayanan ve üçüncü katman olarak nitelendirdiğimiz bireysel emeklilik programının kamu teşvikleriyle, yaygınlaştırılması da gereklidir. Bu düzenlemelerin yanı sıra üretime dayalı bir ekonomi politikasıyla kayıtlı istihdam sayısını artırmak; çalışanların aktif maaşlarını yükseltmek; verilecek eğitimle yaşlı sigortalıların becerilerini artırarak onlara uygun istihdam sağlamak suretiyle emekliliklerini geciktirerek aktif/pasif oranını yükseltmek olmazsa olmazlardandır.

Sistemin sürdürülebilirliğini sağlamak için erken emeklilik mutlaka engellenmelidir. Bir sigortalının emekli olabilmesi için gerekli olan 7200 asgari prim-gün sayısı ve daha fazlası içinde uygulanan sabit yüzde 2 aylık bağlama oranı, 7200’ün üzerindeki prim-güne ilave her 360 gün için yüzde 2,3- 2,5 arasında bir orana yükseltilmesi; yasal emeklilik yaşını doldurduğu halde çalışmaya devam edenlere de her yıl için yüzde 4 aylık bağlama oranı ilave edilmesini düşünmek mümkündür. Böylelikle sigortalıların daha fazla emekli maaşı almaları sağlanarak aktif/ pasif oranı kısmen düzeltmek mümkün olabilir.

YA YAPILMAZSA?

Emeklilerimiz, böyle giderse 2024 mahalli seçimleri hatırına aldıkları 10 bin liralık asgari emekli aylığını, alım gücü değeri bakımından düşünülürse bir daha alamayacaklar. Nitekim Temmuz ayında verilen 12 bin 500 lira bunun bir örneğidir.  Belirttiğim öneriler eğer acilen hayata geçirilmezse beğenmediğimiz bugünlerin de çok aranacağını bilmek lazım. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 31 Mart 2024 yerel seçim öncesi, anketlerde geriye düştüğünü görmesine rağmen, “Sözü edilen emekli aylık artışlarını, ülkenin tüm yatırımlarını durdursak, eğitim veya sağlık harcamalarının tamamını buraya aktarsak, kamu görevlilerine maaş vermesek bile karşılayamıyoruz” demesi, sistemin nasıl tahrip edildiğinin bir itirafıdır.

Ak Parti Grup Başkanı Abdullah Gülerin geçen hafta “hem prim miktarını ve yaşı hem de ödenen süreyi esas alacak şekilde daha adil, daha dengeli ve sürdürülebilir bir emeklilik sistemini inşa etmemiz lazım” derken kendi iktidarlarının (2008) çıkarttığı 5510 Sayılı Kanunun, tam da bu söylediklerini içerdiğinin farkında olmaması, neresinden baksanız vahim bir açıklamadır. Abdullah Güler, 1.basamak esaslarına göre düzenlenen bu sistemi 2. ve 3.basamak emeklilik programlarıyla niçin takviye etmediklerini, kayıtlı çalışan sayısını niçin artıramadıklarını, seçimi kazanmak için olmayacak bir EYT düzenlemesini niçin çıkartıp; emeklileri sefalet ücretine mahkûm ettiklerini, kamu personel reformunu çıkartmayarak 2008 sonrası göreve başlayan memurları emekliliklerinde uğratacakları hazin sondan bahsetmesi beklenmez. Yapılan yanlışlar hakkında özür dileme gibi bir erdemli hareketin bunlardan beklenmeyeceğini sayısız olay ve durumdan biliyoruz.

Diğer taraftan CHP Genel Başkanı Özgür Özel in iktidara gelmelerinin ikinci yılında asgari emekli aylığını, asgari ücretin 1,5 katına çıkartacağını söylemesi de sistemden ve gerçeklikten uzak bir açıklamadır. Kaynak yönünden bakılınca mümkün değildir. Sigorta tekniğine, nimet-külfet dengesine aykırıdır ve dünyada da bir benzeri yoktur. Bu vaadi, vatandaşa hoş görünme fırsatçılığı olabilir. Bilelim ki uzun vadede ceplerimizi kurutan halk dalkavukluğu ve bozguncu bir hovardalıktır. Bunu defalarca gördük, yaşadık. Her iki açıklama da emekliliklerin ve toplumun, siyasetin bu gittikçe azan ve hatta devletin devamı anlayışından kopmayı getiren istismarından kurtulamayacağını göstermesi bakımından yeni ve önemli örneklerdir.

EYT YIKIMI HENÜZ TAMAMLANMADI

Birkaç yıl içinde EYT şartlarını haiz 5,3 milyon sigortalının tamamı emekli olduğunda toplam bütçe transferi, SGK’nın tahsil ettiği (GSS primi hariç) emeklilik sigortası primini aşacak. Bunun ne demek olduğunu çok iyi düşünmek lazım: SGK, emekli ödemelerini yapabilmek için genel bütçeden daha fazla kaynak alacak ve bu miktar kendi topladığı emeklilik sigortası priminden fazla olacak.

Sosyal Sigortalar Kurumu’nun bütçesi Türkiye’nin bütçesinin yarıya yakın büyüklüğündeydi. 1980’lere kadar hazineye ve kurumlara(çoğunlukla reel faizin altında) borç verirdi. Kurumun işçiler için biriktirdiği devasa fonları ekonomiyi idare edemeyen iktidarlar sorumsuzca eritti. Ancak Kurumun dengesini tam olarak erken emeklilik kanunları bozdu ve sosyal sigortalar merkez bütçeye borç verirken ona tamamen muhtaç hale geldi. Şüphesiz Genel Bütçeden Sosyal Sigortalara makul oranda transfer yapılabilir, yapılmalıdır da. Ancak bizim gibi emeklilik sigortasının geç başladığı ve hala genç nüfusa sahip bir ülkede 1994’ten beri artan oranda açık vermesi, saydığım siyasi sorumsuzlukların sonucudur.

Duruma yeniden bakarsak.

Devlet garantisi altındaki asgari emeklilik aylığının mutlak yoksulluk sınırı üzerinde tutulması ve mali durum elverdikçe de daha fazla yükseltilmesi gereklidir. Bunun yolları vardır. Aslında bütün bir çalışma hayatı, emeklilikte de rahat yaşama şartlarını hazırlamak için planlanır. Tekrar tekrar hatırlatılacak husus bellidir: Sadece 1. Basamak emeklilik programıyla yetinmeyeceksiniz. Kaynakları çeşitlendireceksiniz. En önemlisi istihdam yaratacak ve çalışan nüfusu (işgücünü)artıracaksınız.  Tasarrufu türlü yollarla teşvik edeceksiniz. Şimdi yaptıklarımız bunun tam tersidir. Geri dönüşü böyle sağlayacağız.

Asgari ücretin, asgari refahı karşılamayacak kadar düşük tutulması gelir dağılımımızı ve sosyal dokumuzu bozmaktadır. Son 20 yılda çoğu ihtiyaç dışı (taşeron ve sözleşmeliler dâhil) personel istihdamı devlet mekanizmasını hantallaştırmış ve verimsizleştirmiştir. Yine dikkatinizi çekerim, kamuyu küçülteceğim iddiasıyla iktidara gelen Ak Parti,  kamudaki personel sayısını  (milletvekillerinin çocukları ve yakınlarını hiçbir kurala uymadan ve yüksek ücretlerle istihdam ettikleri TBMM’de olduğu gibi)  iki kat şişirmiştir. Böyle bir yapıda bütçe açıklarını kontrol edemezsiniz. Bu akıl dışı; ekonominin,  yönetimin ve emeklilik sisteminin temel ilkelerine uymaz durumların getireceği ağır yüklerle, sürdürülemez bir ekonomik tabloya girdiğimizi görerek çareler ararsak buradan çıkmanın yolları bulunur. Zaman alacaktır ama tahribatı önemli ölçüde düzeltmek ancak böyle mümkün olabilir.

ZEKAİ ÖZCAN KİMDİR?

İTÜ mezunu, bürokrat. Eski Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü.  22 ve 23. Dönem Ankara milletvekilli. Sistemin adım adım çöküşü ve “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” kanunun imtiyazsız ve nimet- külfet dengesi doğrultusunda çıkmamasının nedenlerini “Bürokrasi ve Siyaset Dedikleri Hatıralarım” kitabında detaylandırmıştır.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 19 Eylül 2024, 08:46

    Ben Haziranda EYT den emekliliği hakettim.50 yaşında bile değilim. Ve inanın devlete yük olmamak için emekli olmak da istemiyordum, en az 5 sene beklemeyi düşünüyordum.Ama benim devleti düşündüğüm gibi devletin beni düşünmediğini gördüm, mesela bu sene emekli olmazsam enflasyon farkı (yaklaşık %35) sonradan emekli olacaklara verilmeyecekmiş ve bu fark ömür boyu emekli maaşı aldığım süre boyunca devam edecekmiş.Hükümet vergisini vereni cezalandır(vergisini vermeyeni affederek), arsalara çökmeyenleri cezalandırır (gecekondulara tapu vererek), emekli olmayanı cezalandırırsa biz vatandaş olarak yasalara neden uyalım?Çünkü devlet koyduğu yasaya kendi uymayarak devleti düşünen vatandaşı cezalandırıyor.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!