1. Haberler
  2. Analiz
  3. Buğra Kavuncu FETÖ iltisaklı mı? (4) Kavuncu’nun hukuki durumu nedir?

Buğra Kavuncu FETÖ iltisaklı mı? (4) Kavuncu’nun hukuki durumu nedir?

featured

Av. Onur Şahin araştırdı ve yazdı…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 27 Ekim 2020 tarihinde Saltuk Buğra Kavuncu hakkında FETÖ ile ilgili bağlantılarına dair soruşturma başlatılmış olup, sanık Kavuncu ‘şüpheli’ sıfatını almıştır. Öte yandan Sanık Buğra Kavuncu, halen İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı görevine devam etmektedir.

Ceza Yargılamasında haklarında tahkikat yapılması için soruşturma izni verilmesi gereken şahıslara dair “İhbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda” soruşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verilir. Hakkında soruşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verilen kişiye “şüpheli” sıfatı verilemez.

Soruşturma aşamasının sonucunda “Dava açmaya yetecek yeterli delil elde edilememesi” veya “kovuşturma olanağının bulunmaması” halinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı’ diğer deyişle ‘takipsizlik’ kararı verilir.

“Şüpheli” sıfatı ise “suç işlediği konusunda şüphe duyularak hakkında soruşturma başlatılan kişi”ye verilen sıfattır. Buğra Kavuncu şu an için CMK anlamında ‘şüpheli’dir.

Soruşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı ile Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığı Kararı özellikle FETÖ/PDY soruşturmaları açısından önemli farklılıklar içermekte olup, hakkında SYOK verilenlere özlük hakları verilirken, hakkında KYOK verilenlerin “kamu davasının açılması için yeterli delil elde edilememesi” gerekçesiyle verilmesi sebebiyle özlük haklarının verilmediği, kamu görevlerine dönemediği görülmektedir.

Soruşturma sonucunda Savcılık tarafından “dava açmayı gerektirecek yeterli şüpheye” ulaşılması halinde ise şüpheli hakkında failin cezalandırılması talebiyle kamu adına dava açılır ve kovuşturma aşamasına geçilir. Hakkında dava açılan şüpheli “Sanık” sıfatı ile yargılanır. Yargılama sonucunda Mahkeme tarafından sanığın “mahkûmiyetine yeterli, şüpheden arınmış delillerin varlığına” hükmedilmesi halinde kanunda dava konusu suçun karşılığı cezaya hükmedilerek mahkûmiyetine karar verilir. Bu durumda sanık “hükümlü” sıfatı alır. Veya yargılama sonucunda şahıs beraat edebilir.

Sonuç olarak hakkında soruşturma aşamasına geçilmiş şüpheli ile ilgili işleyecek yasal süreç yukarıda ayrıntılarıyla açıkladığı şekilde olup, bu yargılama süreci mahkûmiyetle de sonuçlanabileceğinden kritik bir süreçtir. Şüphenin derecesine ve konunun milli güvenlikle ilgisine göre bir şüpheliyi “yönetici” olarak taltif eden siyasi partilerin millet nezdinde vicdani sorumluluğu oluşmaktadır.

Zira hakkında Terör Örgütü ile iltisak, yani bağlantısı olduğu için kamudaki görevinden ihraç edilenlere, hürriyeti bağlayıcı ceza alanlara, ihalesi iptal edilen şirketlere dair Yüksek Yargı pek çok kriter belirlemiştir.

Örneğin FETÖ Üyelerinin veya yöneticilerinin yargılamalarına dair Temyiz denetimini gerçekleştiren Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre bütün bu soruşturma ve davalarda ‘FETÖ kriterleri’ diye anılan aşağıdaki kriterlerin bir ya da bir kaçına sahip olanlar bu örgüte mensup kabul edilebilmektedir:

  • 17-25 Aralık 2013 tarihinden sonra Bank Asya ve Paralel Yapı’nın diğer şirketlerine parasal katkı sağlamak. (Bizzat 2016 yılına dek FETÖ ile ilişkili olan bir yapının finans hareketlerinde imzasının ve şahsi hesaplarının kullanılmış olması)
  • FETÖ’nün sendikaları ve derneklerinde yönetici veya üye olmak. (FETÖ’cü dernek olduğu basına ve milli güvenlik raporlarına yansımış derneğin kuruculuğu, yöneticiliği)
  • ByLock ve benzeri özel şifreli yazışma programını kullanmak.
  • Kimse Yok Mu Derneği’ne bağışta bulunmak.
  • Emniyet, MİT ve MASAK raporlarıyla tespit edilebilecek deliller.
  • Kapsamlı sosyal medya taraması.(Sosyal medyası belli bir tarihe kadar neredeyse bomboş. FETÖ aleyhine veya lehine tek söz etmemişken siyasete GİK üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde dâhil olmuş)
  • Örgütün sivil toplum kuruluşları adı altında sohbet ve toplantılarına katılmak. (En yakın çevrenin tümüyle örgüt işyerlerinde ve ortamlarında sayısız toplantısı.)
  • Doğal akış dışında kısa sürede terfi etmiş veya özel görevlere getirilmiş olmak. (TED Talks etkinliğinde iş ilişkilerinde yükselişinin FETÖ tutuklusu dayısı sayesinde FETÖ hinterlandında olduğunu itiraf ediyor. Sonrasında da durmaksızın BASF adlı şirkette yükselişi hız kesmeden devam ediyor.)
  • Örgüte ”himmet” adı altında para aktarmak.
  • Güvenilir ihbarlar, ifade ve itiraflar bulunması.
  • Takip ettikleri sitelerin incelemesinden elde edilen sonuçlar. (Kazakistan WEB’inde muhtemelen büyük paralar harcanarak tam bir temizlik yapılmış. Halen oturum izni olan, yıllarca yöneticilik ve ticaret yaptığı ülkenin WEB’inde arama motorlarından ismi aranınca hemen hiçbir sonuç çıkmıyor. Bu anlamda adeta bir “dijital hayalet” denebilir.)
  • FETÖ üyesi şirketlerin normal olmayan işlemlerini yapmak, koruyup kollamak. (Panama Belgelerine konu olacak kadar anormal ve şaibeli para işlemleri.)
  • Yargıda ve emniyette örgüt lehine hareket ettiği tespit edilen kişiler arasında yer almak.
  • Paralel Yapı’nın ev ve yurtlarında kalanların sonraki yıllarda gösterdiği davranışlar.
  • İşyerinde diğer çalışanlardan, tanıyan kişilerden elde edilen bilgiler (Alman güvenlik güçlerine, içinde çok sayıda FETÖ bağlantılı kişi veya kuruluşun yer aldığına dair belgelerin Türkiye tarafından sunulduğu Alman Kimya Şirketi BASF’ın Orta Asya CEO’sudur. Ayrıca Alman makamları dayısı Enver Altaylı’nın adli sürecini yakından takip etmektedir.)
  • Örgütün gazete, dergi aboneliği ve çocuğunu okullarına göndermeyi 17/25 Aralık’tan sonra sürdürmek. (Örgütün temel yayın organı Zaman Gazetesi’nin Kazakistan temsilcisi ve basına göre Kazakistan İmamı olan Ahmet ALYAZ ile bir arada çalışmak, 17 – 25 Aralık 2013’ten sonra da derneğin temsil edildiği belgelerde Genel Müdür Alyaz ile Kurucu Yönetici Kavuncu’nun müştereken kayıtlarda yönetim görevlerinin devamı.)

Öte yandan İdari yargıda en üst mercii olan DANIŞTAY’ın 13. Daire Başkanlığı 08.11.2018 tarihli 2017/1833 E. 2018/75 K. Sayılı kararında, Kamu İhale Kurulu’nun bir kararının iptali istemini şöyle reddetmiştir:

Davacı şirketin sahibi ile ilgili araştırma tutanağında, kendisi ve şirket hakkında FETÖ/PDY terör örgütüyle veya diğer terör örgütleriyle iltisakı yahut irtibatının bulunduğuna dair herhangi bir soruşturma veya bu hususta açılmış dava bilgisine ya da başka bir bilgi ve belgeye yer verilmediği anlaşılmış olup, Kesin istihbarat bilgisinin değil, ‘… olabileceği’ şeklindeki tahmin ve varsayıma dayalı soyut ifadelerin yer aldığı araştırma tutanağına istinaden davacı şirketin ihale dışı bırakılmasında ve bu karara yönelik yapılan itirazen şikayet başvurusunun reddine ilişkin Kurul kararında hukuki isabet, işlemin iptali yolundaki Mahkeme kararında ise sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.”

Yani bir şirket sahibi hakkındaki bir araştırma raporunda FETÖ/PYD iltisakının veya irtibatının ‘olabileceği’ belirlemesi, o şirketin kamuyla çalışmasının men edilmesine yeterli görülmüştür.

Yine yüksek yargı mercilerinden ANAYASA MAHKEMESİ ise Türk Devleti’nin ve Türk Milleti’nin başındaki en büyük bela olan FETÖ mensubiyetiyle ilgili çok daha titiz ölçütler getirmiştir:

Anayasa Mahkemesi’nden örgüt ile iltisakı veya irtibatı nedeniyle ihraç edilen iki eski Yüksek Yargı mensubunun ihracına yönelik verilen 04.08.2016 tarih 2016/8 D.İş E. 2016/12 K. Sayılı kararda şöyle denmiştir:

Somut olayın yukarıda ifade edilen özellikleri, ANILAN YAPI İLE İLGİLERİ OLDUĞUNA DAİR SOSYAL ÇEVRE BİLGİSİ ve Anayasa Mahkemesi Üyelerinin zaman içinde oluşan ortak kanaatleri birlikte dikkate alınarak, Üyeler Alparslan ALTAN ve Erdal TERCAN’ın KHK’nın 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında söz konusu yapı ile meslekte kalmalarıyla bağdaşmayacak nitelikte bağlarının olduğu değerlendirilmiştir.”

Yüksek Yargı mensupları için meslekten ihraç, son derece önemli bir cezai müeyyidedir. Böyle bir karar verilirken “kamu güvenliğinde şaibenin azı bile çoktur”, “tehlikenin gölgesi bile vahimdir” denilerek Devlet aklı riske girmemiş ve SOSYAL ÇEVRE kriteriyle dahi şahıslara dair yaptırımın gerekeceğine karar verilmiştir.

Saltuk Buğra KAVUNCU’nun ise hem sosyal, hem ailevi çevresi FETÖ konusunda son derece sorunlu kişilerle doludur. Bugün için kendisine dair şüpheleri dile getirenlerle de FETÖ’nün firari mensuplarınca yönetilen sosyal medya hesaplarının toplu ve sistematik bir linç girişiminde bulunması da bu durumu teyit eder niteliktedir.

FETÖ, yapısı itibariyle son derece karmaşık ve profesyonel bir casusluk ve suç organizasyonudur. Bu anlamda FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in TBMM’yi bombalama emrini, Ergenekon – Balyoz kumpaslarında infaz edilmesini istediği subayların listesini bizzat verdiğini somut olarak ortaya koymak mümkün olamayabilir. Zira gizlenme, delil bırakmama yöntemleri açık suçüstü durumuna engeldir.

Devletin; iş adamlarının kamuyla ihale ilişkilerini keserken, yargıçları ve memurları mesleklerinden uzaklaştırırken, pek çok sayıda hükümlüye önemli cezaları yukarıdaki tehlike kriterlerine göre öngörmesinin gerekçesi de bundan kaynaklıdır.

BİTTİ

Dizinin tüm bölümleri:

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!