1. Haberler
  2. Analiz
  3. Büyük Taarruz Yazı Dizisi-15: Yangın taburları

Büyük Taarruz Yazı Dizisi-15: Yangın taburları

featured
Şekil 1: Yangın taburlarının şehirlerimizdeki tahribatlarından bir kesit

Osman Kutlu yazdı…

Türk ordusu Sincanlı ovasına, hayallerine doğru giderken, düşman da çaresizce Afyon’dan çekilip birliklerini bir hatta tutmaya, direnmeye ve Türk taarruzunu durdurmaya çalışıyordu. Bu amaçla ana savunma hattının gerisindeki yegâne sırt hattı olan Balmahmut sırtlarında tutunmaya çalıştı.

Hiçbir ordu savunmasını tek hat üzerine kurmaz. Ana savunma hatları gerisinde mutlaka ikinci ve mümkünse üçüncü bir savunma hattı vardır. En azından bu konuda hazırlanmış olan savunma planları vardır. Yunan genelkurmayı ve Ordu Komutanı Hacıanesti kendisine ve savunmasına o kadar güveniyordu ki ikinci savunma hattını kurmaya gerek görmemişti. General Trikopis ne kadar itiraz etse de ikna edememişti. Hatta taarruz başladığında yedek kuvvetlerini Kocatepe hattına göndermeyi teklif etmiş ama 2.Ordu bölgesinde, Döğer’de bulunan yedek kuvvetlerini 3 gün boyunca kullanmaya Hacıanesti’yi ikna edememişti.

Elbette bu sadece düşmanın kendine güvenmesinden kaynaklanmıyordu. Orduyu İzmir’den yönetmeye çalışan Hacıanesti’nin asıl yenilgisi ve yanılgısı Atatürk’ün dehasıydı. Atatürk taarruz öncesinde Avrupa gazetelerine aylarca verdiği röportajlarda ve yaptığı açıklamalarda sürekli taarruz değil savunma çabasında olduğumuzu, asıl Yunan Ordusunun gizli gizli taarruz hazırlığı yaptığını, bizim savaş değil barış istediğimizi söylüyor, düşmanı ve destekçilerini rehavete sürüklüyordu. Bunun adı psikolojik savaştır.

Bununla birlikte Atatürk, taarruz hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde tamamlamaya çalışıyor, şaşırtma ve aldatma tekniklerini mükemmel düzeyde kullanıyordu. Birlikler gündüz göstere göstere kuzeye doğru giderken, gece hızla güneye gidiyordu. Böylece Hacıanesti başta olmak üzere Yunan Genelkurmayı ve İngilizler dâhil düşman tarafı bizim olası taarruzumuzun kuzeyden, Eskişehir bölgesinden olacağını sanıyordu. 

Atatürk aynı zamanda düşman ordusundaki üst düzey komutanları yakından takip ediyor, hangisinin hangi siyasî yapıda, hangisinin hangi siyasî tarafta olduğunu not ediyordu. Aralarındaki siyasî husumetler sebebiyle birliklerin birbirlerine yardımının isteksiz ve gecikmeli olacağını hesaplıyordu. Neticede tam da onun öngördüğü gibi oldu. 

Hacıanesti Afyon bölgesindeki taarruzun göstermelik, aldatmaca olduğunu, asıl taarruzun Eskişehir bölgesinden yapılacağını sanıyor, buna göre de yedek birlikleri kullanmaktan kaçınıyordu. Birlik komutanları da birbirlerini dinlemiyorlardı. General Franco ve Döğer bölgesindeki yedek kolordu komutanı General Digenis Trikopis’in emirlerini dinlememişti. Trikopis siyasete mesafeli olmasına rağmen, Franco ve Digenis karşıt görüşlerdeydi. Bu yüzden de aralarında sürekli çekişmeler, husumetler oluyordu. Franco ikinci gün savunma cephesi çökünce, Digenis ise dördüncü gün hatları yarılınca uyanabildi. Tabi ki artık çok geçti ve Aslıhanlar-Çalköy bölgesindeki çemberden son anda kaçabildiler.

Düşmanın her açıdan hemfikir olduğu tek konu ne yazık ki sivil halkı katletmek ve sivil yerleşimleri yakıp yıkmaktı.

Düşman, Afyon’dan başlayarak en küçük köylere kadar yakıp yıkarak, katliamlar yaparak çekiliyordu. Afyon kurtarılmıştı ama harabe haldeydi. Afyon’lu olan topçu çavuşu Seyfi Çavuş için durum daha acıydı. Düşman çekilirken ailesini katletmişti. Seyfi Çavuş ailesinin cenazeleriyle bile ilgilenemeden düşmanın peşine gitmek zorunda kalmıştı.

Bu yakıp yıkmalar ve katliamlar öylesine yapılmıyordu, bir sebebi vardı. Yunan Orduları Başkomutanlığı da yapmış olan General Papulas’ın İzmir’de Aya Fotini kilisesinde söylediklerine uygun düşen bir eylemdi. “Avrupa verdiği karardan döner ve Yunan ordusunun hakkını başka suretle korumak girişiminde bulunursa, ordu çekildiği yerleri kâmilen yakıp yıkmak suretiyle, yüzyıl içerisinde yerine konamayacak zararlar verecek, bu suretle Türkiye’de ebedi bir hatıra bırakacaktır. Ordu bu hususta planını her halde uygulayacak ve buna hiçbir kuvvet engel olmayacaktır. Hatta İzmir ve Trakya dahi bu halde terk edilecektir” diyordu Papulas ve düşman tam da bu şekilde terk ediyordu bu toprakları.

Bu amaçla özel bir birlik kurulmuştu: Yangın Taburları. Bunlar tamamen bu amaçla oluşturulmuş, eğitilmiş ve teçhizatlandırılmıştı. Bir yerleşim yerinin hızla ve etkili bir şekilde yakılması, sivil halkın kaçabileceği muhtemel yollarda pusular kurulması, yakılmadan önce halkın belli yerlerde toplanarak katledilmesi veya canlı canlı yakılması konularında planlar ve hazırlıklar yapıyorlardı. 

Yangın Taburları görevlerini amaca en uygun şekilde yaptılar. Afyon’dan başlayarak İzmir’e kadar yüzlerce şehir, kasaba, köy harabe haline geldi. Çoğu yerde taş üstünde taş kalmadı. Anadolu yangın yerine döndü, alevlerin arasından katledilenlerin kemikleri bile çıkarılamadı. Yükselen feryatların, çekilen acıların tarifi imkânsızdır.

Özellikle Uşak’tan sonraki tahribatın haddi hesabı yoktur. Eşme, Alaşehir, Salihli, Turgutlu gibi 4-6 bin haneye sahip büyük kasabalarda ayakta 300-400 hane ancak kalmıştır. Hele Manisa’yı anlatmaya ne kelimeler yeter, ne de yürek dayanır. Onbinlerce insan evlerine kilitlenip şehir komple ateşe verilmiştir. Kaçabilenler Spil dağına sığınmış, 3 gün boyunca gece olmadığını ve soğuktan üşümediklerini anlatmışlardır. Kaçamayanların feryatları ise… 

Savaştan sonra işgal edilen yerlerdeki dağda bayırda, yangınların, katliamların, tecavüzlerin dehşetinden aklını yitirmiş, çıldırmış çok insan bulunmuştur. Başlı başına bir araştırma konusudur. Ama biz unuttuk…

Hani 10.Yıl Marşı’nda diyor ya “Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan” kastedilen savaş işte bu savaştır. Savaştan sonra Atatürk’ün bahsettiği “Asıl savaşımız daha yeni başlıyor” dediği savaş da budur işte. Geride 100 yıl yaşam olmayacak topraklarda yaşam da, medeniyet de on yılda eskisinden daha yüksek seviyeye çıkarılmıştır. Esas zafer de, esas mucize de budur. 

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Sn. Osman Kutlu, bu yazinizi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve surekasina gondere bilirmisiniz lutfen? Yunanistan ile her gorusmekerinde, birileri istiyor diye,Yunanistana tavizler ve adalar verilmeden once umarım Yunanin neler yaptiklarini hatirlarlar.

    Cevapla
    • 16 Aralık 2023, 11:24

      Okuyorlar efendim, hiç şüpheniz olmasın. Anlıyorlar da muhakkak. Bence halkın öğrenip anlaması daha önemli. Saygılar

      Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!