Osman Kutlu yazdı…
Trikopis, yanında 8-10 bin civarında askeriyle birlikte Başkomutan Muharebesinde imha olmaktan son anda kurtulmuştu ama durumları pek parlak değildi. Daha önce kaçabilen yaklaşık 8-10 bin kişilik diğer grubun nerede olduğunu bilmiyordu. Birliklerin düzeni bozulmuş, askerleri panik, açlık ve yorgunluktan her saat biraz daha dağılmaktaydılar. Fırsatını bulan nereye gideceğini bilmeden kaçıyordu. (Belki de en iyisi dağılıp kaçmaktı çünkü dağılmayan birlikler parça parça Türk Süvarisi ve birlikleri tarafından ya esir veya imha ediliyorlardı.) kendisi de nerede olduğunu tam olarak bilemiyordu. Ellerindeki haritalar yeterli olmadığı için ne yerlerini tam olarak tespit edebiliyorlar ne de gidecekleri yönü bulabiliyorlardı.
Sabaha kadar Murat Dağı’nın sarp yamaçları arasında koşturdular. Ertesi gün nihayet birliklerini bir araya toplamayı başardı ve Franco’nun olması gereken yere doğru gitmek üzere güneye yöneldiler. Ancak yine de doğru gidip gitmediklerinden emin değillerdi. Oysu – Saraycık – Çukurören – Uğurluca – Sumaklı – Karaağaç – Cumburt hattından bugünkü adı Ayrancı olan Cumburt Köyü yakınındaki yaylaya ulaştılar. Cumburt Köylüleri onların gelişini görmüş ve gerekirse karşı koymak için köyün yakınındaki tepeye çıkmışlardı. Tepede ve yamaçlarında çok sayıda insan görünce, Türk Askeri sanarak temastan kaçınıp süratle uzaklaştılar. Oysa köylülerde sadece 3-4 tüfek vardı. Diğerleri sadece görüntüydü.
Çeçeli Kara Murat, iki kardeşi Çanakkale’de şehit olmuş, kendisi de Kudüs’te İngilizlere esir düşmüştü. Savaş sonunda esaretten kurtuldu ve yeniden orduda görev aldı. Esaret yıllarında hastalandığı için Büyük Taarruz öncesinde hava değişimine gönderilmişti.
Trikopis, bir an önce Franco’ya yetişebilmek amacıyla Kaplangı Dağına, Banaz Geçidine, tren yolu hattına doğru yayladan güneye doğru inerken tarlasında çalışan Kara Murat ve bir başka köylüye rastladılar. İkisini de yakalayıp Uşak tren yolunun ne tarafta olduğunu sordular. Diğer köylü söylemeyince onu oracıkta şehit ettiler. Kara Murat’ın ölümden korkusu yoktu ama asker olup savaşa katıldığı için durumu kavraması uzun sürmedi. Düşman zaten doğru yoldaydı. Söylese de söylemese de kendisini öldürüp nasılsa yolu bulacaklardı. En iyisinin onları yanlış yöne götürmek olduğuna karar verdi ve yardım edeceğini, onları Uşak tren yolu hattına götüreceğini söyledi.
Kara Murat düşmanı alıp bir gün boyunca tam ters istikamete, Elma Dağı’na doğru götürdü. Ertesi sabah düşman civardaki köyleri yağmalarken yanlış yönde olduklarını, Kaplangı’nın kaybedilip Franco’nun da Uşak’a doğru çekildiğini öğrenince Çeçeli Kara Murat’ı oracıkta şehit etti. Artık Kaplangı’ya gitme mecburiyeti kalmayınca, rastladığı köyleri yakıp yıkarak Uşak istikametine doğru yoluna devam etti.
Askerlikte bir söz vardır, “Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir askeri, bir asker bir birliği, bir birlik bütün orduyu kurtarabilir”. Çeçeli Kara Murat, sadece bir ordunun değil bir milletin de hem mıhı, hem nalı, hem atı, hem askeri, hem de tek başına birliği olmayı başarabilmiş bir kahramandır. Bir savaşın gidişatını tek başına değiştirmiştir.
Bu kadar iddialı bir söz söyledik ama sebebi var. 1 Eylül sabahı savaşın ve birliklerin vaziyeti şöyledir:
Düşman Kaplangı’yı kaybetmiş olmasına rağmen, Uşak’a doğru çekilmektedir. Banaz İstasyonu’nda direnmiş ve çekilmesi yavaşlamıştır. İzzettin Çalışlar, Kaplangı’yı almış düşmanı hızla takip etmektedir ama günlerdir savaşan askerler 2 gündür de gece gündüz savaşmaktan yorgun ve bitap vaziyettedirler. Moralleri yerinde olsa da meydan muharebesi yüzünden büyük miktarda birlik, mühimmat ve destek birliği bir günlük mesafededir. Birlikleri Banaz-Uşak arasında düşmanı takip etmektedir.
Bu sırada Trikopis Çamsu(Eski Çeçe) Köyü civarındadır. Yani en fazla 3-4 saatlik mesafede. Kara Murat yanlış yöne götürmese öğlen Banaz Köyü’nde olacaktır. Ana taarruz kuvvetimiz olan 1.Kolordu Uşak bölgesindeki Franco ile Banaz bölgesindeki Trikopis arasında kalacaktır. Böyle bir manzara, savaşta bir anda savaşın şeklini değiştirebilecek çok kritik bir durumdur. Düşman birden korkusunu kaybedip cesaretini geri kazanır, bizim birliklerimiz de iki ateş arasında kalır, savaş düzenini kaybeder. Hatta birlikler panik ve korkuya teslim olup dağılabilir.
İşte Çeçeli Kara Murat böylesine korkunç bir riski canını vererek daha ortaya çıkmadan bertaraf etmiş, bir milletin kaderine tesir etmiştir. Ancak ne yazık ki milleti onun kahramanlığına ve hatırasına sahip çıkacak kadar bile tesir edememiş.
Çeçeli Kara Murat’ın mezarı uzun yıllar şehit edildiği yerde kaldı. Yakın zaman önce torunlarının çabası ve Uşak Valisinin desteğiyle Karacahasan Köyü’ne adına yapılan şehitliğe taşındı. Şimdi de orada unutulmuş durumda.