Osman Kutlu yazdı…
Büyük Taarruz yazı dizimiz burada sona erdi. Ancak değerli okuyucular şunu iyi bilmeli ki, Büyük Taarruz bu kadar değil. Dünyanın en hızlı savaşı, emperyalizme karşı kazanılan bu muhteşem zafer bu kadar kısa anlatılamaz.
Bu yazı dizisinde özellikle bilinmeyenleri, unutturulanları, ihanetleri anlatmaya çalıştık. Yüzden fazla şehit mezarı, onlarca olay yeri ve yanlış bilinen olayların gerçeğini ortaya çıkardığımız Büyük Taarruz Bisiklet Turu sürecinde önemli olduğunu düşündüğümüz bazı konuları ve bilgileri sizlerle paylaştık. Yakın zaman önce 12 tane daha şehit mezarı ortaya çıkarmış olmamız bize, bilinenlerin burada anlattıklarımızdan çok daha fazla olmasının yanı sıra bilinmeyenlerin de oldukça fazla olduğunu göstermektedir.
Bütün bunlar yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın sonucunda ulaşılabilenlerdir. Ömrümüz oldukça araştırmalara devam edeceğiz elbette. Ancak buradan çıkan sonuç şudur ki, tüm bu bilinmezlikler asla ve asla tesadüf olmayıp, 50-60 yıllık bilinçli, planlı, programlı bir İHANET sürecinin sonucudur. Karşımızdakiler böylesine sinsi, böylesine ihanet içindeyken bizler sessiz ve hareketsiz kalırsak eğer, yeni Kurtuluş Savaşları, yeniden Büyük Taarruzlar yapmaya mecbur kalırız. Asıl tehlike ise, yeniden bir Mustafa Kemal çıkma ihtimalinin olmamasıdır. Çünkü Mustafa Kemaller her gün çıkmaz.
Bir “Atam izindeyiz” furyası başlamış ve bu günlere gelmişiz. Şimdi de “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” furyası başladı. Bu konuda bilinçlendirmeye çalıştıkça karşımızdakiler ters psikoloji kullanarak bu söze karşı açıklamalar yapıp toplumun bu furyanın sönen heyecanını geri kazandırma çabasına giriyorlar. Oysa asıl uyutma harekâtı budur. Çünkü bu slogan insanın bilinçaltını etkiler ve toplumu “asker” yapar. Asker, emir alan, verilen talimatı uygulayandır. Mustafa Kemal ise emir veren, strateji üreten, mücadele eden ve toplumu mücadeleye inandırıp yönlendirendir. Bizim ihtiyacımız olan “Mustafa Kemal’in Askerleri” değil “Mustafa Kemaller”’dir. Yani emir alan değil emir verendir ihtiyacımız olan. Ne Mustafa Kemal’in ne de başkasının askeri olmayın. Olabiliyorsanız Mustafa Kemal olun, olamıyorsanız Mustafa Kemal yetiştirin…
5 yıl yoğun bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarımız sonuç vermiş anlaşılan ki altıncı yıldan itibaren düşmana uşaklık eden özellikle medyatik hainler yoğun olarak karşı çalışmalara başladılar. Önce tarihçi(!) geçinen bir şahıs gazetedeki köşesinde Atatürk’ün çok önemli bir sözüyle ilgili öyle bir yazı yazdı ki aklımızı yitirecek gibi olduk. Çünkü bırakın böylesine önemli ve meşhur bir gazetecinin, tarihçinin böyle bir hatayı yapmasını, ilkokul çocuğuna söyleseniz gülmekten size cevap veremez. Zat-ı muhterem Atatürk’ün “İlk Hedef” emrini 1 Eylül’de, 3 Eylül akşamı işgalden kurtarılan bir yerde söylediğini iddia etti. Vallahi şaka değil…
Bir diğeri ise ünlü bir araştırmacı, gazeteci ve tv programcısı. Hem de adını basın tarihine yazdırmış biri. Aylarca durmadan bizim sahteliğini ispat edip bas bas bağırdığımız Dumlupınar Şehitliğiyle ilgili program yapıp aylardır neredeyse her programda bu konuyu tekrar tekrar gündeme getirtiyor.
Değerli okuyucular, bunlar tesadüf değil. Emin olun ki tesadüf değil…
Elbette biz bunlarla kedi köpek dalaşına girecek falan değiliz. Çok şükür biz feyzimizi, ilhamımızı, ödevimizi, görevimizi başkasından alıyoruz. Hem de öyle birinden alıyoruz ki, Allah utandırmasın, onun hatırasına halel getireceğimizden korkarak uykularımız kaçıyor. Çünkü biz Mustafa Kemal’i örnek alıyoruz. Şöyle ki:
“Büyüklük odur ki hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır.
İşte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra da sana büyüksün derlerse bunu diyenlere gülüp geçeceksin…”
İşte bu yüzden bizim askerlere değil, Mustafa Kemal’lere ihtiyacımız var…
VAR OLUN! BU YAZI DİZİSİNİ KİTAP HALİNE GETİRSENİZ ÇOK GÜZEL OLURDU.
Yazdık efendim. Adım Adım Büyük Taarruz adıyla. 570 sayfa. Ama ne yazık ki sizlere ulaştıramadık. Çok teşekkür ederim, saygılar