1. Haberler
  2. Analiz
  3. Çıktık mı açık alınla?

Çıktık mı açık alınla?

featured

Yıldırım Fikret Urağ yazdı…

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı, İzmir Şehir Tiyatrosu’nda yapılan bir yönetmelik darbesinin ardından, 200 günü aşkın bir süredir akla, mantığa, ahlaka ve tiyatro sanatının ruhuna aykırı bir yıkım yaşanıyor.

İzmir Şehir Tiyatrosu’nun Kurucu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten tarafından tüm bu süreç, ayrıntılarıyla birlikte tekrar tekrar kaleme alındı; çeşitli mecralarda ve Tiyatro Dergisi Portalında yayınlandı.

Bu yazılarda Yücel Erten darbe sürecini ve sonrasını en açık haliyle ortaya koydu; suçüstü yaptığı darbecilere, yanıtlamaları için onlarca soru sordu.

Ama aylardır darbecilerden tık yok!
Belediye Başkanı’ndan da tık yok!

Darbe, özerklik yolunda büyük bir adım atılarak kurulan bu tiyatroda, “tiyatrocu” ve siyasetçi, bürokrat işbirliğiyle yapıldı.

İzmir Şehir Tiyatrosu’nun, tiyatrocular tarafından yönetilmesini güvence altına alan ve özerk ödenekli tiyatro yapılanmasına model oluşturan yönetmeliği, darbe ile değiştirildi ve tiyatro, belediye başkanının iki dudağı arasına hapsedildi.

Tiyatronun en üst yönetim organı olacak biçimde bir Danışma Kurulu peyda edildi ve özgür sanat üretimine boyunduruk vuruldu.

Bunları kim, kimler, neden yaptı; bu gerici yönetmeliği kim ya da kimler, hangi gerekçeyle hazırlayıp yürürlüğe koydu?
Hâlâ bilinmiyor!

İşbaşına gelen Levent Üzümcü, Yücel Erten döneminde seyirciyle buluşmuş ve pek çok ödül almış bir düzineye yakın oyunu, bir ikisi hariç çöpe attı; oynatmıyor!

Yine bu “yeni” dönemde yeni bir sınav açarak, oyuncu sayısını ikiye katladı ama bu oyuncular boş boş duruyorlar, çünkü tiyatro geçmiş oyunları oynatmadığı gibi, yeni oyunlar sahnelemek konusunda beceriksiz idari uygulama içinde.

Ne yazık ki tüm bu süreçte, suratlarına masumiyet gülümsemeleri takan sözde demokrat, özgürlükçü, barıştan yana olan tiyatrocu kardeşlerimiz başrolü oynadı.

Sayın Yücel Erten’in; İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda yapılan darbeden bu yana geçen 200 günün değerlendirmesini yaptığı ve yeni tiyatro yönetiminin, bir takım faşizan uygulamaların hazırlığı içinde olduğuna dair kamuoyunun dikkatini çektiği “İzmir Şehir Tiyatrosu Tehlikeli Sapakta” başlıklı yazısına, Tiyatro Dergisi’nin portalinden ulaşılabilir.

(Ne tuhaf! Bugün 27 Mart. Dünya Tiyatro Günü! Tam da bu yazıyı kaleme aldığım sırada, İzmir Şehir Tiyatrosu Sanatçısı iki arkadaşımızın; Hatice Altan ve Özlem Karabay’ın işlerine, hukuksuz bir şekilde son verildi. Yani az önce “faşizan uygulamanın hazırlıkları” dediğimiz olay, ben daha bu yazıyı bitirmeden uygulamaya konmuş oldu. Tiyatro camiamıza ne acı bir 27 Mart hediyesi!)

Bu konuyla ilgili defalarca yazmış biri olarak ben bu kez, konunun tiyatro ile ilgili kısmına dair değil de, Yücel Erten’in bu son yazısının son bölümüne dikkat çekmeyi bir zorunluluk olarak görüyorum. Üstelik gelen bu son haber (iki meslektaşımızın daha işten atılması), artık meseleye bu açıdan bakma gerekliliğini şart koşuyor.

Çünkü kamuoyunda, bir tiyatro/tiyatrocular meselesi/çatışması gibi gösterilmek istense de, aslında ‘İzmir Olayı’, ülkemizin içine girdiği siyasi kısır döngünün ve buna bağlı büyük bir tehlikenin yansımasıdır. İzmir Şehir Tiyatrosu’nda yaşananlarla, bu yönüyle hesaplaşılmadığı sürece ne söylense nafile!

Önce Yücel Erten’in yazısının son bölümünü alıntılıyalım:

Demokratların ve İzmir CHP’nin dikkatine!

Biraz sosyoloji ekmeği yemiş aydın-demokrat-sanatçı çevresi, genellikle ana muhalefet olarak CHP’yi ve sol partileri umut olarak görür. Sağın bitmek bilmeyen iktidarında muhalefeti dövmenin anlamsızlığını görebilen bu insanlar; muhalefeti gereksiz yere örselememek, zayıflatmamak için de dikkat ve gayret gösterir.
Ne var ki CHP’ye yuvalanmış bazı pişkin oportünistler ile CHP’nin yerel yönetimlerde göreve getirdiği bazı sahte demokratlar, AKP’nin kurslarından diploma almış gibi davranmaktan çekinmiyor. Şaka değil! Kendilerini demokrat sanmakla birlikte; 23 yıllık AKP egemenliği, algılarını ve davranışlarını antidemokrat bir hoyratlığa doğru biçimlendirmiş gibi duruyor.
Evet, demokratların, cumhuriyetçilerin iktidar yürüyüşünün içtenlikli neferiyiz. Bu nedenle sık sık eleştirimizi ölçüye almış, kimi itirazlarımızı yutkunup ertelemişizdir. İyi ama nereye kadar?…
Biz böyle sorumlu ve mantıklı davranmaya çalışırken; yerel yönetimlerde ani güç zehirlenmesine uğramış, işini bilmez bazı çavuşlardan dayak yemek zorunda mıyız?…
İnsanların ekmeğiyle, yaşam koşulları ile, mesleğiyle, sanatıyla oynamak; haklı hiç bir gerekçe olmadan mobbing, sürgün, işten çıkarma, fesih gibi yöntemlere başvurmanın, iktidar yürüyüşüne katkısı ne?…
CHP yönetimi, kendini bu yürüyüş havasına kaptırıp, her köşede kendini Neron sanan ezik aparatçikler türemesine izin vermemeli.
Demokrasi mücadelesi bir bütündür. Sanat alanındaki antidemokratik ve keyfî davranışlara göz mü yumalım? Türkiye’nin bir adım demokrasiye, sanat kurumlarının bir yudum özerkliğe hasret kaldığı bir süreçte; donanımsızlığa, beceriksizliğe, hoyratlığa ve derebeylik heveslerine sessiz mi kalalım?…
YÜCEL ERTEN
İzmir, Mart 2025

Bu sözler, ülkesi için, toplumu için kaygılanan, ilkelerinden ve sanatından taviz vermeyen, sorumlu, sağduyulu, sabırlı bir aydının sözleridir.

Yücel Erten, Türk Tiyatrosu’nun büyük ustalarından biridir.

Sayın Erten’in hâlâ nezaketli ve örselememeye çalışan bu sözleri, yaşanan sürecin politik boyutunu gözler önüne seriyor. Bununla birlikte, Cumhuriyete ve Demokrasiye gönülden bağlı insanlarımız açısından bakıldığında, bu nezaket ve zarar vermeme gayreti, artık toplumsal gerçeklikle örtüşmeyen bir hal aldı.

Çünkü İzmir örneği bize tüm çıplaklığıyla gösterdi ki; Cumhuriyetçiler bu sahiplenici, sineye çeken, vakur ve sabreden tavırları karşılığında, “her geçen gün hedefe bir adım daha yaklaşıyoruz” hissi yaşamak şöyle dursun, maruz kaldıkları hoyratça davranışlar ve uygulamalar yüzünden adeta cezalandırılıyorlar.

Aylardır İzmir Şehir Tiyatrosu’nda yaşanan korkunç ve utanç verici gelişmeleri, yazıyoruz; sorular soruyoruz; kişileri, delilleriyle birlikte açıkça suçluyoruz; pek demokrat arkadaşlarımız(!) vitrin mankenine dönüştüler.
Susuyorlar.

Türkiye’yi özgürlüklerine kavuşturacak kadrolar ise konudan haberdar olmamaları mümkün olmadığına göre, pek oralı değiller belli ki.

İktidar yürüyüşünün bir gereği mi bu?

Yücel Erten gibi bir tiyatro çınarını, uygar dünyanın hiçbir normuyla uyuşmayan yöntemlerle adeta kapı dışarı edeceksin, tiyatronun bahçesine ektiği, önceki başkanın hediyesi olan zeytin ağacını bile sökmeye kalkacaksın (mecaz değil, somut gerçek); sonra da, eşitlik, kardeşlik, barış, demokrasi, özgürlük naralarıyla iktidara yürüyeceksin öyle mi?

Gerçekten bu olup bitenden, Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın haberi var mı?
Ya da herhangi bir parti yetkilisinin?

Muhalefetin; bir tür politik doğruculuk kabilinden, “ben yedi başlı ejderha ile dövüşüyorum, beni eleştirerek sırtımdan hançerlemeyin” beklentisi, uzun süredir bir dayatmaya dönüştü.

Bu dayatmanın arkasına saklanarak kendini her türlü eleştiriye kapatmak, muhalefete, kendi kitlesi üzerinde etkili bir iktidar gücü yaratmasını sağlıyor. Muhalefetin; muktedir olan iktidarın baskıcı, dışlayıcı yöntem ve söylemlerini taklit ederek, muhalif kitleler üzerinde kurduğu ve kitleleri, gördükleri yanlışlar karşısında ses çıkaramaz hale getirdiği bir iktidar gücü bu.

Acaba Levent Üzümcü ve onunla birlikte hareket edip İzmir Şehir Tiyatrosu’na çöken darbeci ekibin, kamuoyunun tepkilerini yok sayan fütursuzluğu, sırtını bu “iktidar gücüne”mi yasladı?

İktidarın böylesi bile, bir güç zehirlenmesine mi yol açıyor?

Uzun lafın kısası, İzmir’de özgür ve özerk bir tiyatro, tarihin tozlu sayfalarına doğru sürüklenmiyor sadece, bu vandalizme kol kanat geren siyasi yapı da, önderi olduğunu iddia ettiği hak, hukuk, adalet, özgürlükler, demokrasi mücadelesi bağlamında, halkın vicdanında sorgulanır hale geliyor.

Sözü buraya getirip, sormamak olmaz:

Yücel Erten’in ifadesi ile “…CHP’ye yuvalanmış bazı pişkin oportünistler ile CHP’nin yerel yönetimlerde göreve getirdiği bazı sahte demokratlar, AKP’nin kurslarından diploma almış gibi davranmaktan çekinmiyor.” ise iktidara yürüdüğü iddiasındaki bu partinin siyasi misyonu nedir?

İktidarın uygulamaları onaylamayan, bunlardan canı yanan toplumsal muhalefetin hassasiyetlerini ve taleplerini göğüsleyecek ve tüm bunlara yol açacak bir önderlik mi?

Yoksa bu muhalif kitlelerin üzerinde, “iktidara yürürken biz eleştirip, tartışma ortamı yaratıp, yürüyüşümüzü engellemeyin” türü akıldan uzak gerekçelerle, bir baskı ve giderek bir iktidar kurmak mı?

Eğer ikinci seçenekse yanıt, bunu amacı ne?

Muhalif kesimi tepki veremez halde tutarak, ulaşılmak istenen, iktidarın (AKP’nin) toplumu dönüştürme hedeflerine destek vermek mi?

Peki muktedirin iktidar alanı ile muhalefetin iktidar alanı arasında kalan Cumhuriyetçiler, bu karambolde(!) cumhuriyetin tüm kazanımlarının parmaklarının arasından akıp gidişini mi seyredecekler?

Kendisini de Cumhuriyetçi olarak tanımlayan muhalefetin oyun kurucuları; daha açık bir ifade ile İzmir Belediyesini yöneten siyasi erk, kendi kitlesini bu kadar tanımıyor olamaz.

O zaman nedir bu sessizlik?
Nedir bu sükut duvarına sıvanmış ikrar?

İzmir Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Hatice Altan ve Özlem Karabay’ın, üstelik acı verici bir şekilde 27 Mart Dünya Tiyatro gününde iş akitlerinin feshedilmesiyle birlikte, İzmir’de yaşanan yıkım, artık bir kıyıma dönüşmüş durumda.

Ve ne yazık ki sessizlik sürüyor.
Sessizlik sürüyor ama sahte demokratları korumaya alanlar, iktidara yürüyor(!)

Sayın Cemil Tugay’a ve partisine sorarak bitirelim:
İzmir’den başlayan ve açık alınla çıktığımız bu yolun nereye varacağından emin olduğunuz için mi katılıyorsunuz, “içinize yuvalanmış sahte demokratların” sessizliğine?

Yoksa tam tersi mi?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 28 Mart 2025, 20:13

    Levent Üzümcü yazıklar olsun. Bizler de seni kalbimizde güzel bir yere koymuştuk. Çok üzüldüm. Yücel ERTEN gibi birisine ve sanatçı arkadaşlarına yaptıklarından ötürü seni kınıyorum.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!