Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, T24’ten Cansu Çamlıbel’in gündeme ilişkin sorularına yanıt verdi.
Davutoğlu, Suriye’de yaşanan son gelişmeleri değerlendirip ”Suriye’deki Kürtlerin tümüyle PKK ya da PYD kontrolünde olduğu algısını yıkmak lazım” dedi.
‘PYD İLE TEMASLAR OLABİLİR’
Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Türkiye için Kürtler bir tehdit değildir. ‘Kardeştir, tarihdaştır, kaderdaştır’ diyerek yaklaşacaksınız. Ondan sonra da ihtilaf mı var? Söyleyeceksiniz, konuşacaksınız onunla. Ulusal uzlaşı çalışmalarına Kürtlerin katılımını teşvik etmek lazım. Ama hangi Kürtler?
Bakın şimdi dedim ki Haseke’deki PYD’nin kontrolünde olan Kürtleri tek başına muhatap almak da doğru değil. Bir ulusal uzlaşı konseyi bir an önce kurulmalı ve orada sadece Haseke’den değil, Hama’dan ve Halep’ten, Afrin’den Türkiye’ye müzahir Kürtlerin temsili sağlanmalı. Böylece Suriye’deki Kürtlerin tümüyle PKK ya da PYD kontrolünde olduğu algısını yıkmak lazım.
Sonra da Türkiye’de Bahçeli’nin öne çıkardığı süreçte birtakım ilerlemeler olursa paralel olarak PYD ile temaslar olabilir. Burada esas aktörlerden biri de Amerika. Amerika’ya da çok net şu mesaj verilmeli: Buradaki milis yapısı dağılacak, diğerleri Suriye’nin milli ordusuna katılacak ya da polis olabilirler. Yerel polis olabilirler ama bunların Türkiye’yi tehdit oluşturmayacak şekilde yapılandırılması lazım.”
‘SINIRIMIZIN YAKININDA, DÜZENLİ ORDUNUN DIŞINDA BİR MİLİS GÜCÜ YA DA ORDU OLMASIN’
YPG/PYD’nin belli bölgelerden çekileceğini söyleyen Davutoğlu, ”Bir üniter devlet olması tercihimizdir ama Suriyeliler kendi aralarında otonomiye dayalı bir çeşit federatif yapıda anlaşırsa, bu Türkiye için korkulacak bir şey değildir. Mesela başka bir alanda da bir Türkmen otonomisi olabilir. Yeter ki sınırımızın yakınında, düzenli ordunun dışında bir milis gücü ya da ordu olmasın. Yani yeni bir Kandil oluşmaması lazım” dedi.
‘BAHÇELİ’NİN ALDIĞI İNİSİYATİFİ ÇOK ÖNEMSİYORUM’
Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Kürt sorunun üç ayağı var. Birincisi, Türkiye’nin genel demokratikleşmesiyle ilgili. Türkiye’de o açıdan sadece Kürt sorunu yok, Alevi sorunu da var, muhafazakâr sorunu da var. İkinci ayak, kayyım atamaları da dahil olmak üzere bölgesel bir yeni uzlaşmaya ihtiyacı. Üçüncü ayak ise Suriye ve Irak Kürtleriyle uzlaşma. Türkiye kendi içinde demokratikleşirken yurt dışındaki Kürtleri aynı Türkmenler gibi kendi soydaşı görecek. O yüzden Sayın Bahçeli’nin aldığı inisiyatifi çok önemsiyorum.”
‘ŞAM’A CUMHURBAŞKANI’NIN BAŞKANLIĞINDA RESMİ BİR ÜST DÜZEY ZİYARETİN OLMASI DAHA UYGUN OLUR’
Davutoğlu, ”Emevi Camii’nde namaz kılmaya gidip gitmeyeceğine” ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
”Hemen hemen her şehirden davetler alıyorum. Diğer yakın şehirlere kısa ziyaretlerim olabilir ama Şam’a öncelikle Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında resmi bir üst düzey ziyaretin olması daha uygun olur. Allah dost ve kardeş Suriye halkına barış ve huzur versin; Şam’a da nasip olursa her zaman gideriz.”
‘BÜYÜK BİR TOPARLANMA HAREKETİNE İHTİYAÇ VAR’
”Saadet ve Gelecek ile birleşme çabalarınızın nihai hedefi AKP’ye dönmek mi?” sorusunu Ahmet Davutoğlu, şöyle yanıtladı:
”Bir taraftan AK Parti’ye dönük o düzeltme çabalarına ‘doğru yaparsanız destek veririz, yanlış yaparsanız karşınızdayız’ demek. Bir taraftan da bir alternatif oluşturmak, bir alternatifi o muhafazakâr kesimlerin önüne koymak. Şu ana kadar o muhafazakâr kesimlerle aramızda örülen psikolojik bariyeri aşamadık.
AK Parti seçim performansını kendi geleceği açısından değerlendirecek. Ve herkes bir arayış içine girecek. Benim dediğim şey şu; büyük bir toparlanma hareketine ihtiyaç var. Ben ‘o harekete destek vermeye hazırım’ diyorum. Bu AK Parti içinde toparlanma olur, AK Parti dışında alternatif toparlanma olur. İkisine de varım.”
‘BENİM HİÇBİR ZAMAN SİZİN CEPHENİZDE OLMAK GİBİ BİR KONUMUM OLMADI’
Davutoğlu, “Görevde değilsiniz ama 8 Aralık’ta Esad’ın devrilmesinden beri verdiğiniz mesajlarla bir tür yeni göreve talip olduğunuz hissiyatına neden oluyorsunuz. Erdoğan’a ve Bahçeli’ye mektuplar gönderiyorsunuz. Mesela size ‘Türkiye’nin Suriye Özel Temsilcisi’ gibi bir pozisyon önerseler…” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Şimdi bir kere, bana hem iktidar cenahından hem muhalefet cenahından çok büyük bir haksızlık yapılıyor. Muhalefetten başlayalım. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile buluşmasını ‘normalleşme’ diye büyük alkışlarla karşılayanlar bugün bana en ağır eleştirileri getiriyor. Türkiye’de seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var. Beğenmeyebilirsiniz, geçen seçimde ona karşı da mücadele etmiş olabilirsiniz. Ama eğer devletin işleyişi açısından bir faydası olacaksa onunla temas kurmaktan daha doğal ne olabilir? Ama ‘özel temsilcisi’ olmak başka bir şey. Böyle bir durum söz konusu değil ve benim böyle bir talebim de yok. Böyle bir atamayı doğru bulmam.
Muhalefet çevreleri benim mektuplarım üzerine yok ‘dönek’ yok şu bu diyor. Bir dakika kardeşim. Benim hiçbir zaman sizin cephenizde yer almak gibi bir konumum olmadı ki. Ben AK Parti’ye ve Sayın Erdoğan’a muhalefet etmeyi göze aldım. Ben bedel ödedim, siz hiç bedel ödemediniz. Ben eski Başbakan olarak ve Kemal Kılıçdaroğlu’yla sert siyasi mücadele yapmış birisi olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek verdim diye camilerde protesto edildim. Ben bunu göze aldım. Ama özellikle yerel seçimlerden sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki kanatlar artık cumhurbaşkanının Cumhuriyet Halk Partisi’nden seçilme şansı arttı diye neredeyse bu bağların tümünü kopardılar. Ve bizi sanki asalak gibi yansıttılar. Yapılabilecek en büyük fedakarlığı yaptım ben. “
Çapsız Kılıçdaroğlu, bu omurgasızla ne kadar gurur duysan az.