1. Haberler
  2. Kültür - Sanat
  3. Deliler koğuşu ‘ölüler misafir sevmez’

Deliler koğuşu ‘ölüler misafir sevmez’

featured

Serkan Arslan yazdı…

Kapıdan girip ayak üstü konuştular, bazıları oturup karınlarını doyurdular. Kendi ölülerini anlatıp acının ortağı olduklarını sandılar. İlk gün uğradılar, ikinci gün aradılar, üçüncü gün beni kendi halime bıraktılar. Bir ev, bir oda, bir duvar. İçinde yorgun ve ölü insanlar, toprağın altındakine ağıtlar yaktılar. Önce evdeki bütün sesler suskundu. Televizyon, radyo, müzik hiç çalmadı, açılmadı. Biraz zaman geçti. Toprağın suyu çekildi. Acının dili çözüldü. Gözyaşları ağırlaştı sonra hafif bir meltem gibi damlalar seyrekleşti. Tuz kurudu, yaranın üstünden düştü. Zamanla duvarlardan biri gülümsedi. Diğer duvarlar kendine geldi. Cay demlendi. Börekler, kurabiyeler yapıldı, yenildi. Açlık, ayrılığı unutturdu. Ne acı paylaşıldı nede anlatıldı. Bana hiç kimse sormadı. Acımı paylaşmak istediğimi, acımı anlatmak istediğimi de nereden çıkardılar? Hem ben neden bu ayrılığın kalbimde bıraktığı acıyı bir başkasının acısıyla yarıştırıp mağlubiyetime sevinmek gibi bir acizlik içinde olmalıyım ki?

Şimdi bu duvarlar içinde kendi geçmişimi hatırlamamı istiyorlar. Ya ben bunu istemiyorsam?

Süveyda bana geçmişimi hatırlamam gerektiğini söylüyor. Birinin ona söylemesi gerekiyor. Bunu isteyip istemediğimi henüz bilmiyorum.

Yeni bir rüya gördüm. Renkli lambaların, dönen bir makine etrafında dans ettiğini gördüm. Orada bir yerlerde bende vardım. Ben o lunaparktaki ağlayan çocuğun ta kendisiydim. Herkes atlı karıncaya binmeye çalışırken elimden tutan bir adam beni hiç kimsenin önünden bile geçmediği o korku tüneline itelediğini gördüm. Şimdi düşünüyorum. Kim olduğumu düşünmek, kim olduğumu bulmak beni yeni bir korku kapanına sokmaktan farksız olacak. Bu kitapta yazdıklarım, anlattıklarım yaşamımın bir parçasıysa beni seven herkes ya gitti ya öldü. Böylece hiç kimsenin fark etmediği yapayalnız bir adam haline dönüştüm demektir. Yaşadığıma dair bir şahit yoksa benim bir ölüden farkım kalmadı demektir. Ve benim gibi bir ölü için hayatıma giren insanlar sadece misafirdir. Ama ben misafir sevmiyorum. Ölüler misafir sevmek zorunda değildir. Peki neden renkli rüyalar görüyorum. Kendimle olan bu düşünceler ve rüyalar savaşında tüm güzel yıllarımın çocukluğumda kalmış olduğunu farkına varmış olmalıyım. Sevilmek gibi bir duygunun insanı ne denli yaşama bağladığını anlatmak istiyorum. Elime kalemi aldım. Hatırladığım kadarıyla yazmak belki de bir nebze beni gülümsetebilir.

‘İnsanlık tarihinin ilk yalanı ne zaman söylendi? Âdem Havva’ya yasak elma hakkında gerçeği söyleseydi belki de cennet hepimiz için köşe başındaki pastane kadar ulaşılması kolay olacaktı. İnsanlar söylediği ilk yalanı hatırlamıyor ama yaşanılan ilk aldanış hep unutulmaz oluyor.Bende hatırlıyorum artık. Bana beni sevdiklerini söylediler. Bana beni çok sevdiklerini söylediler. Ve bu benim dünyamın ilk yalanıydı. İnandım, öldüm. Böylece içime kimseyi koymadan yürümek istiyorum. Ölü biri olarak misafir sevmiyorum.’

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!