1. Haberler
  2. Gündem
  3. Deprem sonrası barınma sorunu nasıl çözülecek?

Deprem sonrası barınma sorunu nasıl çözülecek?

Prof. Dr. Ahsen Özsoy, Kahramanmaraş depremlerinin ardından deprem sonrası barınma olanakları üzerine açıklama yaptı. Geçici barınma merkezlerinin kurulacağı alanın; elektrik, su ve kanalizasyonun şehir şebekesine bağlanmasına elverişli bölgelerde olması gerektiğini vurgulayan Özsoy, “Kalıcı konutların performans bakımından normal konutlardan farklı olması beklenmemelidir” dedi.

featured

Işık Üniversitesi Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümünden Prof. Dr. Ahsen Özsoy, Kahramanmaraş merkezli depremlerin en fazla afetzede ile sonuçlanan depremler arasında 1. sırada yer aldığına işaret ederek deprem sonrası barınma olanakları üzerine bilgiler paylaştı.

Afetler sonrasında konutların acil durum barınağı, geçici barınak, geçici konut ve kalıcı konut şeklinde sınıflanabileceğini dile getiren Prof. Dr. Özsoy, dünyadan ve ülkemizden tarihsel örneklerle başta depremler olmak üzere yaşanan afetler sonrası barınma sorunu üzerine açıklamalarda bulundu.

50 bine yakın insanımızın hayatını kaybetmesine, on binlerce insanımızın yaralanmasına ve dolaylı olarak depremden etkilenmesine sebep olan deprem Türkiye’nin yaşadığı en büyük doğal afetlerin başında geldiğini söyleyen Özsoy, geçici barınma merkezlerinin kurulacağı alanın; elektrik, su ve kanalizasyonun şehir şebekesine bağlanmasına elverişli bölgelerde olması gerektiğini aktardı.

Ayrıca geçici konut tasarımında da kolay sökülüp takılabilir olması, malzemenin kolay temin edilebilmesi ve ekonomik olmasının gerektiğini dile getiren Özsoy, bu uygulamalardaki en temel sorunun, geçici konutların kalıcı konuta dönüşmesi olduğunu da sözlerine ekledi.

‘KALICI KONUTLAR KATILIMCI ANLAYIŞLA YAPILMALI’

“Kalıcı konutların performans bakımından normal konutlardan farklı olması beklenmemelidir” diye konuşan Prof. Dr. Ahsen Özsoy, her iki durumda da kültürel ve doğal bağlamın özelliklerinin ele alınması gerektiğini belirtti. Ülkemizde yaşanan büyük depremler sonrasında yapılan afet konutları üzerine de bilgiler veren Özsoy, 1970 Gediz Depremi sonrası konutların önceki yerleşimden 5 km uzağa yapıldığını ve yeni yerleşimin halk tarafından benimsenmediğini ifade etti.

1975 Lice Depremi sonrasında da eski yerleşimin 2 km güneyine taşınıldığını ve yine yerel yaşamın ihtiyaçlarına yanıt vermediği için halk tarafından benimsenmediğini belirtti. 1983 Erzurum- Kars Depreminin ardından yapılan 3 bin konutun da tek tip ve geleneksel konut tipolojisine uygun olmadığı için geniş ailelere uygun olmadığını aktaran Özsoy, sözlerine şöyle devam etti: “1999 Marmara Depreminden sonraki kalıcı konut uygulamalarında da benzer yakınmalar görülmüştür. Oysa ki, çok büyük alanlar olarak planlanan yeni kalıcı konut alanlarının gerek planlamasında gerekse konutların mimari tasarımında ve kullanım şekillerinde, doğru ve kullanıcıları mutlu edecek çözümler bulunabilirdi.”

‘KÜÇÜK ÖLÇEKLİ ÇALIŞMALAR DA YAPILMIŞTIR’

Üretimin genelini oluşturan bu standart tip konutların dışında, küçük ölçekli, özel girişimlerle projelendirilen bazı çalışmalar da yapılmıştır. Seçilmiş bazı özel bölgelerde, belirli bir kullanıcı profiline yönelik ve yine kullanıcı katılımı ile yapılan çalınmalardan birisinin de 1999 depremi sonrası yapılan “İmece Evleri, Gölyaka Projeleri” olduğunu dile getiren Özsoy, şunları da ekledi:

“İlk aşamada konutların, köylülerin kabulleri gözetilerek, dört köye de yakın, zemini inşaata uygun bir alanda, toplu olarak inşası düşünülmüştür. Fakat Dayanışma Gönüllüleri Vakfı’nın bölgede yaptığı çalışmalar sonucunda, mevcut köy yerleşiminin kendileri için taşıdığı sosyal, kültürel, tarihsel ve iktisadi anlam” ve köylülerin konutlarının bulunduğu yerlerin ve bahçe düzenleri ile kurdukları ilişkilerin kendileri için vazgeçilmez olması” sebepleri ile bu fikirden vazgeçilmiştir. Daha sonra, dört köy muhtarının ve Gölyaka Belediye Başkanı’nın ortak kararları ile evlerin, bulunduğu köy sınırları içinde ve hak sahibi köylülere ait olan arsalar üzerinde, arsası bulunmayanlara da ortak arsa üreterek, bunlar üzerinde inşası uygun görülmüştür.”

‘AFETZEDELER İLE GÖRÜŞMEK İHTİYAÇLARI ORTAYA KOYMAKTA YARDIMCI OLACAK’

Geçmişte yaşanan depremler sonrası kalıcı konut projelerinin süreçleri ve sonuçları incelendiğinde afetzedelerin dahil olduğu veya iş birliği sağladığı aşamaların, dahil edilmediği aşamalara göre daha başarılı olunduğunu dile getiren Özsoy, afetin etki ettiği bölgenin yerel ve çevresel değerlendirmeleri yapılırken afetzedeler ile görüşmenin ve yerel STK’lar ile iş birliği yapmanın toplumun sosyo-kültürel yapısını ve ihtiyaçlarını ortaya koymakta yardımcı olduğunu da sözlerine ekledi.

Yaptığı açıklamada depremler sonrası yeniden yapılanmaya yalnızca konut üretmek şeklinde yaklaşmanın, toplumsal hasarlar nedeniyle yeterli kalmayacağına vurgu yapan Prof. Dr. Ahsen Özsoy, çevrenin yeniden inşasıyla birlikte toplumun da yeniden inşa edilmesiyle ancak yeniden yapılanmadan söz edilebilineceğine işaret ederek sözlerini bitirdi.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!