Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in işgal altındaki Golan Tepeleri’nde yerleşimleri genişletme kararına ilişkin bir açıklama yaptı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“İsrail’in, 1967 yılından bu yana işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri’nde yasadışı yerleşimleri genişletme kararı almasını şiddetle kınıyoruz.
Söz konusu karar, İsrail’in işgal yoluyla sınırlarını büyütme hedefinin yeni bir aşamasıdır.
İsrail’in attığı bu adım, 1974 Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması hilafına İsrail-Suriye arasındaki ayrıştırma bölgesine girmesi, mücavir bölgelerinde ilerlemesi ve Suriye’ye yönelik hava saldırılarıyla birlikte değerlendirildiğinde, son derece kaygı vericidir.
İsrail’in devam eden eylemleri, Suriye’de barış ve istikrarın tesis edilmesi yönündeki çabalara ciddi şekilde zarar vermekte ve bölgedeki gerginliği daha da artırmaktadır.
Uluslararası toplum, İsrail’e gerekli tepkiyi göstermeli ve Netanyahu hükümetinin yasadışı faaliyetlerinin sona ermesini sağlamalıdır.”
SURİYE’DEKİ SON GELİŞMELER
Suriye’de 27 Kasım’da terör örgütü HTŞ ile Suriye ordusu arasında çatışmalar yoğunlaştı. Gruplar, 30 Kasım-7 Aralık tarihlerinde Halep, İdlib, Hama ve Humus gibi en büyük illerde üstünlük kurdu.
Silahlı gruplar, Başkent Şam’a 7 Aralık’ta girmeye başlaması sonrası Suriye ordusu Şam ve diğer birçok bölgede kontrolü tümüyle kaybederek çöktü. Baas Partisi’nin 61 yıllık iktidarı sona ererken, devrik lider Esad başkentten kaçtı.
TERÖR ÖRGÜTÜ HTŞ ŞAM’A GİRERKEN, İSRAİL İŞGALİ GENİŞLETTİ
Tüm bu gelişmeler olurken İsrail de terör örgütü HTŞ’nin Şam’da kontrol sağlaması sonrası Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ndeki işgalini genişletti.
İsrail ordusu, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın talimatı doğrultusunda işgal altındaki Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgeye girdi.
İsrail ordusu, askerlerinin ve zırhlıların Golan’daki tampon bölgeyi işgaline ilişkin görselleri kamuoyuyla paylaştı.
İŞGALE GİDEN SÜREÇ 1967’DE BAŞLADI
Stratejik öneme sahip Golan Tepeleri’ndeki İsrail işgali 1967’de başladı. İsrail ordusu, 5 Haziran 1967’de başlayan ve “Altı Gün Savaşı” olarak bilinen muharebe İsrail, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Sina’nın yanı sıra Golan Tepeleri’ni de işgal etti.
Mısır ile koordineli başlattıkları ve “Yom Kippur Savaşı” olarak bilenen 1973’teki muharebe Suriye, Golan Tepeleri’ni İsrail işgalinden kurtarmayı denedi ancak başaramadı.
Tel Aviv ile Şam arasında da 5 Haziran 1974’te Kuvvetlerin Çekilme Anlaşması imzalandı. İsrail bu anlaşmayla Yom Kippur Savaşı’nda işgal ettiği Suriye topraklarından çekilmeyi kabul ederken, 1967’de işgal ettiği Golan Tepeleri’nde kalmaya devam etti.
ABD İŞGALİ TANIDI
Stratejik önemi nedeniyle bölgeden ayrılmak istemeyen İsrail, 1981’de Golan Tepeleri’ni tek taraflı olarak ilhak ettiğini açıkladı, ancak ABD hariç uluslararası toplum bu kararı bugüne kadar tanımadı.
Golan Tepeleri’ndeki sorunun çözülmesi için birçok girişimde bulunuldu ancak bunların tamamı başarısız oldu. Onlardan biri de 2000’de ABD’nin arabuluculuğunda yapılmıştı. Golan Tepeleri’nin Suriye’ye iadesi hedefiyle, ABD’nin ara buluculuğunda başlatılan müzakereler başarısızlıkla neticelendi. Görüşmelerin başarısız olmasının nedeni ise İsrail’in, Celile Gölü yanında yer alan ve kilit öneme sahip su kaynağı olan bir toprak parçasını Suriye’ye bırakmaya razı olmamasıydı.
Suriye ve İsrail, kapsamlı bir barış anlaşması sağlanması amacıyla 2008’de Türkiye’nin ara buluculuğunda yeniden dolaylı görüşmelere başladı. İsrail’in Gazze’ye saldırmasının ve dönemin İsrail Başbakanı Ehud Barak’ın yolsuzluk davası nedeniyle istifa etmesinin ardından görüşmeler sonlandırıldı.
Netanyahu, 2016’da Bakanlar Kurulunu Golan Tepeleri’nde toplayarak dünyaya burayı “İsrail toprağı” olarak tanıma çağrısında bulundu ancak uluslararası toplum buna olumlu yanıt vermedi, aksine tepki gösterdi.
Donald Trump, 45. ABD Başkanı olduktan sonra 25 Mart 2019’da Suriye toprağı Golan Tepeleri üzerindeki “İsrail egemenliğini tanıdıklarını” açıkladı.
İSRAİL’İN GÜVENLİK VE SU KAYNAĞI
Golan Tepeleri’ni İsrail için önemli kılan etkenlerin başında güvenlik ve su geliyor. Bölge güvenlik açısından göz ardı edilemeyecek kadar jeostratejik bir konumda ve zengin su yataklarına sahip. İsrail toplam su ihtiyacının üçte birini Şeria Nehri ve Golan Tepeleri’ndeki su kaynaklarından temin ediyor.
Bölgenin en yüksek noktalarından biri olan ve Şam’a sadece 60 kilometre uzaklıkta bulunan Golan Tepeleri’ni elinde tutan İsrail, bu sayede komşu ülkelere karşı büyük bir stratejik avantaj sağlıyor.
Uluslararası hukuka göre Suriye toprağı olan ancak fiilen İsrail’in işgali altında bulunan Golan Tepeleri’nin bu iki ülke dışında Lübnan ve Ürdün’le de sınırı bulunuyor.
Yahudilere ait kutsal metinlerde birçok kez Golan bölgesine atıfta bulunulması da bölgeyi çoğu dindar Yahudi’nin gözünde kutsallaştırıyor.
Bu tür nedenlerle İsrail iç siyasetinde de önemli bir yer tutan Golan Tepeleri, İsrail tarafından “ülkelerinin vazgeçilmez bir parçası” olarak görülüyor.
SURİYELİ DÜRZİLER VE YAHUDİ YERLEŞİMCİLER YAŞIYOR
Golan Tepeleri’nde 30’dan fazla Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Buralarda 20 bin civarında Yahudi yerleşimci yaşıyor. Uluslararası hukuk, buradaki Yahudi yerleşimcilerin varlığını illegal olarak değerlendiriyor.
Golan Tepeleri’nde ayrıca 25 bin civarında da Suriyeli Dürzi Arap yaşıyor. İsrail’in 1967’de işgal ve 1981’de ilhak ettiği Golan Tepeleri’nin eteklerindeki köylerde yaşayan Dürzi Araplar, anavatanları olan Suriye’ye bağlanıp karşı yakada kalan akrabalarıyla birleşmek istiyor.
İsrail üniversitelerinde eğitim almayı büyük oranda reddeden Golanlı Dürziler, iç savaşın patlak verdiği 2011’e kadar, Golan Tepeleri’nde konuşlu bulunan BM Barış Gücü ve Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün gözetimindeki bölgelerden eğitim amacıyla Suriye’ye gidebiliyorlardı. Şimdi ise bu imkandan da mahrumlar.
Golan Tepeleri’nin eteklerindeki Mecdel Şems, Mas’ada, Bukata, Ayn Kanya ve El-Gacar köylerinde yaşayan bu Dürzi Araplar hala evlerinin duvarlarına Suriye bayrakları asıyor. Köylerinin meydanlarına Arap geleneğine uygun anıt ve heykeller diken Golanlı Dürziler, coğrafyanın el değiştirmesine rağmen kültürlerini yaşamaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalışıyor.
İsrail’in 1981’de uluslararası hukuka aykırı bir şekilde bölgelerini ilhak ettikten sonra vatandaşlığa geçirmek istediği Golanlı Dürzi Araplar, 1982’de kitlesel bir grevle İsrail’in bu adımına karşı çıkarak vatandaşlığa geçme senaryosunun uygulanmasına izin vermemişti.
İsrail vatandaşlığına geçmeyen ancak daimi oturum hakkına sahip olan Golanlılar bugün tıpkı işgal altındaki Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinliler gibi “Laissez-passer” belgeleri (vatandaşlığı olmayan toplumlara verilen serbest geçiş belgesi) ile yurt dışına seyahat edebiliyor ve ticaret yapabiliyor.
Kayıkçı kavgası!