1. Haberler
  2. Analiz
  3. En uzun gece: Beşar Esad sonrası Suriye’yi paylaşım senaryoları

En uzun gece: Beşar Esad sonrası Suriye’yi paylaşım senaryoları

featured

Burakhan Başaran yazdı…

Dünya bugün HTŞ’li teröristlerin önce Humus, sonra Şam’ı ele geçirdiği haberlerine uyandı.

Yakın tarihin gördüğü en uzun gecelerden biri dün yaşandı. Ancak meseleyi anlamak için filmi çok az geri sarmaya ihtiyacımız var, başlayalım…

****
Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları dün Katar’ın başkenti Doha’da kritik bir zirvedeydi.

Toplantı biter bitmez üç ülkenin ajanslarına farklı cümlelerle “anlaşma sağlandığı” haberleri düştü.

Resmi bir açıklama yapmayan Türkiye, Anadolu Ajansı aracılığıyla “siyasi süreç” mesajı verdi. “Olumlu” geçtiği belirtilen zirvede “siyasi sürecin yeniden başlatılmasının önemine değinilerek, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine destek beyan edildi.”

Rusya’nın Dışişleri Bakanı Lavrov’un verdiği mesaj ise kısa ve netti:

“Rusya, İran ve Türkiye, Suriye konusunda anlaştı”

Ancak Rusya’nın, Türkiye ve İran’ın Suriye hükümeti ile muhalefet arasında diyalog başlatma çağrısında bulunduklarını söylemesi de dikkat çekmişti.

İran Dışişleri Bakanı Erakçi de aynı şekilde Esad yönetiminin muhaliflerle anlaştığı mesajını verdi:

“Suriye hükümeti ile meşru muhalif gruplar arasında siyasi görüşmelerin başlatılması kararlaştırıldı ve bugünkü Astana toplantısının talepleri bunlardı ve elbette biz de bu konuda Suriye hükümetiyle istişarede bulunmaya karar verdik.”

****

ABD’nin seçilmiş başkanı Trump ise aynı saatlerde bir açıklama yaparak “Suriye bizim sorunumuz değil. Akışına bırakın ve dahil olmayın” dedi. Çevir kazı yanmasın oyunu.

Aynı Trump, açıklamasının üzerinden 1 saat dahi geçmeden Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile Rusya-Ukrayna Savaşı’nı görüştü.

Suriye için “bizim sorunumuz değil” diyen Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşıyla işi ne olabilirdi ki?

Üçlü zirve sonrası Zelenskiy, “Hepimiz bu savaşın en hızlı ve adil şekilde sona ermesini istiyoruz. Halkımızdan, sahadaki durumundan ve adil bir barıştan da bahsettik. Birlikte çalışmaya devam etme ve iletişimde kalma konusunda mutabık kaldık.” açıklaması yaptı. Yeni efendisi Trump’a övgülerini de ihmal etmedi.

****

El-Kaide devamcısı, IŞİD kırması HTŞ aynı saatlerde ülkedeki ilerleyişini sürdürdü.

Önce Humus’u ele geçiren teröristler, birkaç saat sonra Şam’a girdi. Her askeri harekat/darbe/işgal girişimlerinde görüldüğü üzere ilk olarak devlet televizyonu binasına yöneldiler. Ardından da uluslararası havalimanı.

Aynı dakikalarda Reuters, iki ordu yetkilisine dayandırdığı haberinde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Şam’ı “bilinmeyen bir yöne doğru” terk ettiğini söyledi…

Uçuş takip sitesi Flight Radar’a göre Şam’dan havalanan son uçak ise Humus semalarında irtifa kaybederek gözden kayboldu. 40 bin insan uçağın hareketlerini canlı izledi. Esad’ın uçağının düştüğü ve öldüğü dahi iddia edildi.

Daha sonra Rusya Dışişleri, Beşar Esad’ın, muhaliflerle yapılan müzakereler sonucunda iktidarın barışçıl yolla devredilmesi talimatı vererek görevi bırakma ve ülkeden ayrılma kararı aldığını açıkladı.

İşin sonunda 2011 yılından itibaren türlü düşmanlarla savaş veren Beşar Esad yönetimi kansız-çatışmasız şekilde 5 günde sona erdi. Bir diğer boyutuyla 61 yıllık son BAAS iktidarı da yıkıldı.

Suriye Başbakanı Celali ve bakanları ise cihatçı teröristlerle sulh yoluna gitti. Celali, “Evimdeyim, hükümeti devretmeye hazırım. Devlet kurumlarının korunması için tüm taraflara iş birliği çağrısında bulunuyorum” diyerek hükümeti devretti.

Batı medyası tarafından makyajlanan, sakalı dahi kısaltılan HTŞ elebaşı Colani, Başbakan’a ”Şam’daki askeri güçlerin, resmi olarak devredilinceye kadar eski Başbakan’ın gözetiminde kalacak kamu kurumlarına yaklaşması kesinlikle yasaktır” sözleriyle göz kırptı.

Şam’dan ise Esad’ın köşkü dahil yağma ve kaos haberleri geldi. Böylelikle Colani’nin ılımlı mesajlarının da suratı gibi makyajlı olduğu anlaşıldı.

İsrail terör devleti ise günün ilk ışıklarında leş kargası gibi ülkenin güneyine üşüştü. Trump-Macron-Zelenskiy ve Fidan-Lavrov-Erakçi zirveleri sürerken onlar da boş durmamış ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’nin Suriye’deki gelişmeler nedeniyle gelebilecek “olası bir tehdit”e karşı koymak için “saldırı ve savunma planları”nı onayladığını bildirdi.

****

Gün ağardı. Pazar sabahına uyanan Türkiye’de sığınmacılar gösteri eylemleri düzenledi. Fatih Camii doldu taştı.

Nişantaşı’ndaki Suriye Konsolosluğu’na girenler “Özgür Suriye” bayrağını göndere çekti.

Gün ağardı ancak AKP-MHP destekçilerinin “Türkiye’nin toprak genişlettiği” hülyaları devam etti.

Geriye kalanlar ise -haklı şekilde- “Suriyeliler artık evine dönsün” dedi.

Bu çağrılara ilk yanıt Bakan Fidan’dan geldi. 85 milyonun beklediği “Suriyeliler evine dönebilir” mesajını veren Fidan’ın Esad’ı kurtarmaya çalıştıklarını ima ettiği sözleri de dikkat çekti. Fidan “Güçleri bozuluyordu, bunun için bir şeyler yapmak istiyorduk ama ulaşamadık.” dedi.

Türkiye’deki İslamcılar da Suriye’deki dostlarının zaferine sevinirken MHP’den de dikkat çeken bir açıklama geldi.

Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Esad devrildikten sonra yaptığı açıklamada “Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te yaptığı tarihi çağrıyı, Ortadoğuda nelerin olup bittiğini tam olarak kavrayamayanların bir müddet ekranlardan uzak kalması veya büyük bir pişkinlikle arz-ı endam etmeye devam etmeleri kendi bilecekleri iştir.” dedi.

OLASI SENARYOLAR

Şimdi gelelim Türkiye ve Suriye’deki olası senaryolara. Elbette ki ülkemizden başlayacağız ancak yaşanacaklar az çok belli olduğu için uzatmaya gerek yok.

İlk adım Adalet Bakanlığı’ndan gelebilir. Bakan Tunç’un ağzından Bahçeli’nin el verdiği DEM’in İmralı başvurusunun kabul edildiğini duyabiliriz. DEM’in, PKK elebaşı Öcalan’ın mesajlarını iletmesiyle meşhur “siyasi süreç” bizim için de başlar.

Ardından bu Nevruz’da çiçeklerin açtığına değil Öcalan’ın çıktığına şahit olabiliriz. İktidar kalemşorlarının da söylediği gibi villasına yerleşen Öcalan, Fırat’ın doğusundaki kukla devletçiğini yönetir.

Ergenekon benzeri bir kumpas süreci başlatılarak milli güçlere yeniden sopa gösterilebilir. Her zaman böyle olmuştur çünkü.

SURİYE

Mezheplere ve etnisiteye bölünmüş Suriye’de Fırat’ın doğusunda bir kukla Kürdistan kurulabilir. HTŞ-YPG ilişkileri bunda belirleyici olacak. Eğer ki bir HTŞ-YPG çatışması görürsek ABD ayrı sınırlar çizmiş demektir. Türkiye’ye müzahir SMO’nun başlattığı Münbiç harekatını da gözden kaçırmamak gerek.

Bu senaryoda ılımlı pozlar kesen HTŞ; Şam, Humus ve Hama’yı da kapsayan muhtemel bir “geçiş hükümeti” kuracak. Bunun önderliği HTŞ’ye mi, yoksa başka bir gruba mı bırakılacak çok yakında göreceğiz. Tartus ve Lazkiye’de neler olacak kestirmek zor.

Gelelim HTŞ ve YPG’nin çatışmadığı senaryoya… Hatırlarsanız YPG elebaşı Mazlum Kobani de buna yönelik mesajlar vermişti.

Bu durumda federatif bir Suriye göreceğimizi düşünüyorum. SMO’nun Münbiç sonrası ilerleyişi federatif Suriye’nin Kürt bölgesi için belirleyici olacak. Merkezde HTŞ ve diğer cihatçı grupların oluşturduğu Taliban Afganistan’ı benzeri radikal İslamcı bir yönetim. Batıda ise yine Esad’ın kalıntıları.

Burada asıl tehlike ABD’nin Türkiye’yi de içine dahil ettiği konfederasyon. Fırat’ın doğusundaki PKK bölgesini Türkiye’ye katarak çok uluslu üniter bir devlet oluşturma planı. Maalesef emperyalistlerin nihai planının bu olduğunu yıllardır biliyoruz. Ancak ilk kez bu kadar berraklaştı.

Her halükarda Ortadoğu’ya “istikrar” gelmeyecek. Yalnızca çatışmanın ve dökülen kanın “istikrarı” artarak devam edecek.

ANLAŞMA NEYDİ?

Trump’ın başkan seçilmesiyle düğmeye çoktan basılmıştı.

Demokratlara nazaran Putin’le daha sıcak ilişkiler kurduğu görülen Trump, dün gece Zelenskiy’i ateşkese ikna etti gibi gözüküyor. Kendisi de zaten haftalardır bunun sinyalini veriyordu.

Rusya’nın Ukrayna’daki kazanımları neler olacak yine çok yakında göreceğiz. Ancak bir gerçek var ki, İran ve Rusya, amiyane tabirle Esad’ı büyük satışa getirdi. Bunun Esad’a kabul ettirildiğini Suriye ordusunun hiçbir direniş göstermemesinden anlayabiliriz. Suriye’deki üslerinin ne olacağını bilmediğimiz Rusya, şimdilik Ukrayna’daki hakimiyet alanlarını korumakla yetinecek. Günün sonunda bu anlaşmadan kazançlı çıkmayacaklarını düşünüyorum.

Son günlerde yaşananlara dair en büyük muamma İran’ın ne kazandığı. Bunu henüz bilemiyoruz ancak “reformcu” Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın ülkeye çok şey kaybettirdiği çok açık. Görev süresini tamamlayabileceğini düşünmüyorum. Bir başka gerçek ise yıkılan Suriye ve Hizbullah ile bağlantısını kaybederek bölgede tek başına kaldıkları.

İSRAİL

Hiç şüphesiz ki yaşananlar en çok İsrail’in işine yaradı.

Hizbullah’ın Suriye gücünü kaybederek Lübnan’dan arındırılmasıyla İsrail, Golan tepeleri ve Suriye arasındaki boşluğa kuvvet gönderdi.

Suriye düşünce Hizbullah düştü, Hizbullah’ın da gücünün büyük bölümünü kaybetmesiyle Filistin hiç olmadığı kadar yalnızlaştı.

Şimdilik sürecin en büyük kaybedeni ise zaten yok olan Filistin oldu.

Yine de başta Türk milleti olmak üzere mazlum milletlerin umudunu yitirmemesi gerekir. Umutsuz durum yoktur, umutsuz insanlar vardır. Son yörük çadırı tütene, son evin ışığı sönene dek kavga sürecektir.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!