Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜBİTAK ve TÜBA Ödülleri Töreni’nde konuştu.
Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Çığır açma potansiyeli olan birçok proje ve fikir vaktinde destek bulmadığı için tarihin tozlu raflarına havale edilmiştir.
Türkiye’de bilim ve teknoloji uzak yıllar idealist bir avuç insanın sınırlı bir uğraşı olarak görüldü. Bilimsel birikim açısından dünyada istisnai bir konumda olsak da bunun kurumsallaşaması noktasında da o derece geç kalmış bir ülkeyiz.
Savunma sanayiimizin sembolü olduğu bilim ve teknoloji hamlelerimiz daha emekle aşamasındayken nasıl boğulduğu hepimizin malumudur. Bu zihniyet bizim dönemimizde de sık sık karşımıza çıkmıştır.
‘SİNİR NÖBETİ GEÇİRDİLER’
Türkiye’nin ilk elektrikli otomobil markası Togg için fabrikası yok dediler. KAAN’ı kalorifer peteğine benzettiler. Türk astronot ve bilim misyonu turist gezi diyerek küçümsediler. İHA ve SİHA’ların her başarısında sinir nöbeti geçirdiler.
Bu zihniyet bizim dönemimizde de karşımıza çıkmıştır. Türkiye’nin ilk elektrikli otomobil projesinden savaş uçağımız Kaan’a ve ilk insanlı uzay misyonumuza kadar her alanda bu zihniyetle karşılaştık.
Aynı bağnazlığa Türkiye’nin ilk kuantum bilgisayarının açılışında tanıklık ettik. Oysa ki kuantum bilgisayarlar yalnızca 15 ülkede bulunuyor. Biz bu teknolojide attığımız bu adımla Türkiye’yi küresel rekabette çok sağlam bir konuma taşımayı hedefliyoruz.
Önümüzdeki dönemde kuracağımız süper iletken çip üretim eviyle çok daha yüksek kapasiteli kuantum bilgisayarlara giden yolu da aşacağız. Başkalarına muhtaç bir ülke olmaktan çıkıp kendi kaynaklarımızı, potansiyelimizi en üst seviyede harekete geçirmek istiyoruz.
Biz kuantum bilgisayar teknolojisinde attığımız adımla Türkiye’yi stratejik bir noktaya taşımayı hedefliyoruz. Türkiye kimsenin müskemlekesi olmadığı gibi ikinci el düşüncelerin üretildiği bir ülke de değildir.
‘PRANGALARI KIRMAYA ÇALIŞTIK’
Zihinlere vurulan prangaları kırmaya çalıştık. Millerimize empoze edilen öğrenilmiş çaresizlikleri ortadan kaldırmaya başardık. Kendi rotamıza çizmeye sadece siyasette değil bilim ve teknolojide de ihtiyacımız var.
Tüm coğrafi bölgelerimizde, güçlü, dinamik bir AR-GE ve girişimcilik ekosistemi yaratttık. Ar-Ge merkezi sayımızı 1329’a teknopark sayımızı 2’den 104’e yükselttik. Ülkemizin her ilinde toplam deneyap teknoloji atölyesi kurduk. İlk ve ortaöğretim müfredatlarına da bilgi teknolojileri dersleri koyduk.
TEKNOFEST yarışmalarıyla gençlerimizi icat peşinde koşmaya teşvik ediyoruz.
‘TÜRKİYE, TÜRKİYE’DEN DAHA BÜYÜKTÜR’
Çağın gerisinde kalan değil, çağa liderlik eden bir büyük ve güçlü Türkiye hedefine emin adımlarla ilerliyoruz.
Şu gerçeği Suriye başta olmak üzere, son dönemde bölgemizde yaşanan her hadise bizlere hatırlatmaktadır, Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür.
Ufkumuzu 782 bin kilometrekareyle sınırlandıramayız. İnsan nasıl kaderinden kurtulamazsa, Türkiye ve Türk milleti de mukadderatından kaçamaz, saklanamaz.
Türkiye’nin Libya’da Suriye’de Somali’de ne işi var diye soranlar bu misyonu idrak edemeyebilir. Biz bunu görüyoruz. Çağrılara kulak tıkamıyoruz. Türkiye’nin başarılarına sevinemeyenleri kendi korkularıyla baş başa bırakıyoruz. Millet olarak ufkumuzu sınırlandıramayız.”
Andersen, masallarla karın doymuyor. Üretim sıfır. Herkes hizmet sektöründe çalışıyor. Hazine tamtakır. Yandaşların üfürmesi ile bu yelken şişmez. Satacak bir şey de kalmadı. yükleneceksin zamlara ve vergilere. Onun da sonu çıkmaz. Garanti ödemeli soygun projelerini de hesaba katarsak, gemi karaya oturdu. Senden de gemileri karadan yürütecek bir Fatih çıkmaz.
Türkiye, Türkiye’den daha büyük değildir. Eğitimi, yargısı, ekonomisi, teknolojisi yerlerde sürünmektedir. İnsan mutluluk endeksinde sonlarda, umutsuzlukta başlardadır. Tüm milli kaynakları (Denizi, ormanı, arazisi, madenleri, fabrikaları…) birilerine verilmiştir. On yıllarca ödenecek borcu vardır. Kötü gidişatı düzeltebilecek tüm siyasi kadroları (parti ayrımı yapmaksızın) kişisel çıkarları peşindedir. Sağa sola efelenmekten tek bir dostu yoktur. Olsa olsa Türkiye’nin derdi kendinden bile büyük denilebilir.
Abi biz kuyuya düştük ve ufkumuz da kuynun ağzı kadar…
Hayırdır, seçim var da haberim mi yok?