Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, “Yeni ve sivil anayasa vurgusu yapıyorsunuz. Meclis aritmetiği eğer referandum sınırlarında olursa yerel seçimde örneğin vatandaşın önüne bir de referandum sandığı gelme ihtimali var mı? Ayrıca geride kalan seçimler öncesinde bir yayın sırasında size ’50+1 değişir mi?’ diye sormuştum. Siz de değişmesinden yana olduğunuzu ifade etmiştiniz. Hala aynı fikirde misiniz?” sorusu üzerine şöyle konuştu:
‘KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE BELLİ DEĞİL’
“50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirdeyim, isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa. Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? Ama oy sayısı itibarıyla ‘en fazla oyu alan aday seçilir’ denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır. Diğer yandan mevcut Anayasamızın satır aralarında darbeci zihniyetin ruhunun dolaşıyor olması bizleri en çok rahatsız eden konu. Ayrıca dünya 1980’li yıllardan bugüne çok değişti. Bu değişiklikler Anayasa metnine yansıtılmaya çalışılsa da bu Anayasamızın metinsel bütünlüğünü yok etti. Yeni, sivil, kapsayıcı ve çağın gerekliliklerine tam uyumlu bir anayasayı Türkiye’ye kazandırmak, ulaşmayı arzu ettiğimiz en önemli hedeflerimizden biri. Meclis’te yeni anayasa çalışmalarına birkaç defa başladık ancak muhalefetin engellemeleri, verdiği sözleri yerine getirmemesi nedeniyle hep yarım kaldı. Biz verdiğimiz sözün arkasındayız, milletimizi hak ettiği sivil anayasaya kavuşturacağız.”
‘İSRAİL’İN ELİNDE 10 BİNE YAKIN REHİNE VAR’
Öte yandan, Erdoğan, Milli Türk Talebe Birliğinin 62. Genel Kurulunda da gündeme ilişkin açıklamalar yaptı.
Almanya ziyaretiyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün Batı dünyası Haçlı emperyalist yapı bir arada. Birbirinden ayrı yanları yok. Dün akşamki ziyaretimde de ne yazık ki bunları gördüm. Cumhurbaşkanında da bunu gördüm diğerinde de. Yatıyorlar kalkıyorlar, söyledikleri şey Hamas da Hamas. Neymiş, 7 Ekim’de Hamas’ın çıkışı, işte bu hali ateşledi diyorlar. Kendilerine şunu söyledim. Şu anda 13 bin çocuk, kadın, yaşlı İsrail tarafından öldürüldü. Bunu niye konuşmuyorsunuz? Rehineler… İsrail’in elindeki rehineler ne olacak? 10 bine yakın İsrail’in elinde şu anda rehine var. Hadi Almanya olarak siz onları verme adımını atın, biz de şu anda Hamas’ın elindekileri almanın gayreti içerisine girelim. Var mısınız buna? Evet diyemiyorlar. Bir hafta sonra İsrail’e gidecek Cumhurbaşkanınız. Atın bu adımı. Biz de karşı adımı atalım. Başka türlü bu olmaz. Ne olursa olsun, dik duracağız, dik. Bundan taviz veremeyiz.” dedi.
‘TÜRK VE İSLAM DÜNYASININ LOKOMOTİF ÜLKESİ TÜRKİYE…’
Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
“İnsanlığın en eski miraslarını bünyesinde barındıran bir coğrafyada hüküm sürüyoruz. Bu büyük ve şanlı mirasın sahibi olmak aynı zamanda pek çok sorunu, sıkıntıyı, krizi göğüslemeyi de gerektiriyor. Sizlerin de takip ettiği gibi ülkemiz adeta bir ateş çemberiyle çevrilidir.
Türkiye bu ateş çemberi içinde siyasi, ekonomik, askeri, kültürel, sosyal her alanda, dünyanın en ileri ülkelerinden biri olma hedefiyle yoluna devam ediyor. Şunu unutmayalım. Haçlı Hilal anlayışı bitmiş değil. O aynen devam ediyor. Bu ateş çemberini yakanların ve sürekli körükleyenlerin tek bir gayesi vardır. O da Türk ve İslam dünyasının lokomotif ülkesi Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasının önüne geçmektir ama müsaade etmeyeceğiz.
Sınırlarımız içinde ve çevresinde yaşanıp da ülkemiz aleyhine sonuçlar doğuran her faaliyetin gerisinde milletimizi bu topraklardan söküp atma niyeti olduğundan zerre kadar şüpheniz olmasın. Bu topraklar derken, kastımız geniş manada gönül coğrafyamızdır. Türkiye’nin sadece kendi sınırlarından ibaret bir ülke olmadığını hala kabul etmek istemeyen varsa ya gafildir, ya da kafası ve kalbi başka mahfillere kiralanmış haindir.
‘BÜYÜK TÜRKİYE YÜRÜYÜŞÜNE ÇELME TAKIYORDUR’
Suriye meselesi böyledir, Irak meselesi böyledir, Kıbrıs meselesi böyledir. Kafkaslardaki her mesele böyledir, Balkanlar’daki her mesele böyledir. Güney Asya’daki her mesele böyledir. Doğu Akdeniz kıyılarından başlayıp, Afrika’nın derinliklerine kadar inen her mesele böyledir. Çeşitli ülkelere dağılmış olarak yaşayan 7 milyon vatandaşımız itibariyle Avrupa’daki her mesele bizim için böyledir. Elbette Gazze’de yaşanan ve Kudüs meselesi de böyledir. Her kim, Suriye’den bize ne? Irak’tan bize ne? Karabağ’dan bize ne? Libya’dan bize ne? Bosna’dan bize ne? Kudüs’ten bize ne? Diyorsa, aslında bilerek veya bilmeyerek büyük Türkiye yürüyüşüne çelme takıyordur.
‘GAZZE MESELESİNDE BÖYLE BİR GÜÇ BİRLİĞİ OLUŞTURAMADIK’
Türkiye mutlaka güçlü olmak zorundadır. Bunun en bariz ispatı yakın çevremizde son yıllarda ardı ardına yaşanan insani krizler ve çatışmalardır. Suriye, darmadağın. Irak, kırılgan. Libya bütünlüğünü hala sağlayamadı. Ukrayna topraklarındaki savaş sürüyor. Balkanlardaki gerilim hiç düşmüyor. İsrail, bölgedeki her devleti tahrik eder hale geldi. İşi gücü bu. Avrupa ve Amerika kendi güvenlik ve refahları dışında hiçbir şeyi umursamıyor. İslam ülkeleri maalesef. Kudüs meselesi gibi en temel konularda bile güçlü bir duruş sergileyemiyor. Türk Devletleri Teşkilatı giderek güçlenmekle birlikte henüz arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamadı. Tüm bu fotoğraf içinde Türkiye her alanda ve her konuda birlik, beraberlik, dayanışma sağlamak için çırpınıyor, uğraşıyor, çalışıyor.
Karabağ’da elde edilen netice birlik ve beraberlik halinde hareket edilmesinin nasıl sonuçlar doğurabileceğini Allah’a hamd olsun bizlere gösterdi. Üzüntüyle ifade etmem gerekir ki, Gazze meselesinde böyle bir güç birliği henüz oluşturamadık. Bugün İsrail, Gazze’de ve diğer Filistin şehirlerinde hatta buralara komşu ülkelerde hunharca insan öldürebiliyorsa, bunun sebebi onun gücü değil, İslam aleminin dağınıklığıdır. Batılı ülkelerin yönetimleri adeta İsrail’in esiri olmuş durumdayken, aynı ülkelerin halklarında yaşanan uyanış ve giderek yükselen itirazlar bize insanlık adına umut veriyor. İngiltere’de caddelerin halini görüyorsunuz, Fransa’da görüyorsunuz. Amerika’da görüyorsunuz. Dün Berlin’de, görüyorsunuz. Demek ki ya Kahhar ismi şerifiyle başka bir uyanış tecelli ediyor.
‘2 BİNİ AŞKIN AVUKATLA SOYKIRIMIN ŞİKAYETİNİ YAPACAĞIZ’
İsrail’in Gazze’de ve diğer Filistin şehirlerinde uyguladığı devlet ve işgalci terörü bir insanlık suçudur. Soykırımdır, şu anda 2 bini aşkın avukatla inşallah bu soykırımı bizler gerekli olan yerlere şikayetini edeceğiz. Bunun takipçisi olacağız. Bu işi yarı yolda bırakamayız ve bu bedel ödenecek.
‘BİR SİYASİ PARTİNİN GENEL BAŞKANI AYNI NETANYAHU GİBİ KONUŞUYOR’
Ne yazık ki parlamentomuzda bakıyorsunuz, bir siyasi partinin genel başkanı aynen Netanyahu gibi konuşuyor. Şimdi bunlara cevabı verecek olan biziz. Neyle vereceğiz, duruşumuzla vereceğiz. Haddini bildireceğiz zira bu parlamentonun çatısı altında Netanyahu gibi konuşanlar olamaz, olmamalı. Söylüyorum, dün de söyledim. İsrail bir terör devletidir. Bu terör devletinin başında olan kişi de ne yazık ki İsrail’i şu anda adeta İsrail halkını isyan ettiriyor ve onları kendine karşı isyan ettirir hale getirmiştir. Onun için eceli yakındır. Bu suçun mutlaka uluslararası düzeyde takip edilmesi, soruşturulması ve zalimlerin hak ettikleri cezaları almaları şarttır. Aksi takdirde dünyada hiçbir birey, hiçbir toplum kendini güvende hissedemez. Arkasına Amerika ve Avrupa gibi güçleri alan her terör oluşumu insanları dilediği gibi katledecek, soykırıma varan vahşetler uygulayacaksa dünya düzeni tümden bozulmuş demektir.
‘MISIR’LA GÖRÜŞMELERİMİZ DEVAM EDİYOR’
Mısır üzerinden Gazze’ye gönderdiğimiz insani yardımlar, Gazze’den ülkemize getirdiğimiz yaralılar bu gayretin bir ifadesidir. Şu anda kanser hastalarını 27 tane aldık, yanlarında refakatçileri olmak üzere cerrahi müdahale yapılması gerekenleri de bir an önce almanın gayreti içerisindeyiz. Şu anda Mısır’la görüşmelerimiz bu istikamette devam ediyor ve malum 666 ton gemiyle insani yardımlarımızı gönderdik.”
Hükümetin eli bizim cebimizde bunu biliyoruz. halk olarak başkalarının cebini yoklamadığımız için kimin eli kimin cebinde bilgimiz yok.
Yilmaz Özdil aynen bu 50+1 konusundaki anayasa değişikliğine değinmiş ve asıl konunun bu olduğunu anlatmıştı iki – üç gün önceki videosunda