İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun düzenlediği basın toplantısında gündeme getirdiği bir bilirkişi S.B. ile ilgili TV haberini yayınlayan Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, Sorumlu Müdür Serhan Asker, Programlar Koordinatörü Kürşad Oğuz, Programcı Barış Pehlivan ve sunucu Seda Selek hakkında açılan davanın ilk duruşması bu sabah görülmeye başlandı. Sadece habercilik yaptığını vurgulayarak haberin sorumluluğunu üstlenen Suat Toktaş 34 gündür tutuklu. Suat Toktaş ile arkadaşları hakkında hazırlanan iddianamede, toplam 24 yıldan 55 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Anka’nın haberine göre, 54. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlayan duruşmaya, salonun küçüklüğü nedeniyle çok sayıda gazeteci giremedi.
Duruşmayı gazetecilerin avukatları, meslektaşları, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti İstanbul, Ankara ve İzmir temsilcileri, Türkiye Gazeteciler Sendikası temsilcisi, Ankara Barosu yönetiminin yanı sıra aralarında CHP Genel Başkan Yardımcıları Burhanettin Bulut, Gökan Zeybek, Gökçe Gökçen ile milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Utku Çakırözer, TİP Milletvekili Ahmet Şık’ın da bulunduğu çok sayıda siyasetçi izliyor. Yoğun ilgi nedeniyle salona giremeyenler olurken, avukatlar duruşmanın konferans salonunda yapılmasını istedi. Ancak salonda devam kararı alan mahkeme başkanı, kimlik tespitleri ve savunmalarla yargılamayı başlattı.
AB Türkiye Delegasyonu’nun da takip ettiği Halk TV duruşması ve diğer mahkemeler nedeniyle adliye önünde de geniş bir alan polis bariyerleriyle çevrildi. Polis geniş güvenlik önlemi aldı.
‘GAZETECİLİK YARGILANIYOR’
Duruşmada gazeteciler savunmalarını yaptı.
Davanın tek tutuklu sanığı Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş savunmasında savcılık ve hakimlik ifadelerinde eksiklik ve yanlışlıklar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Aylık gelirim 80 bin TL. Son zamları bilmiyorum. Savcılık ve hakimlik ifadelerinde eksikler ve yanlışlıklar var. Seda Selek ve Serhan Asker’in bu olayda dahilleri yoktur.
Kaçma şüphesiyle tutuklandım ancak kaçmak isteseydim o gün kaçabilirdim. İşimin sorumluluğunu aldım. Bu kararı Suat Toktaş almıştır yazan kişi kaçmaz.
Burada karartılacak bir delil yok çünkü ses kaydı yayınlandı. Aynı ses kaydını Hamza Dağ ve Melih Gökçek yayınlıyor. Beyaz TV’de Osman Gökçek yorum yapıyor. Onlara suç olmayan bize suç.
Özensiz bir mantıkla tutuklandım. Bu ülkenin sevdalısı bir insanım kovsalar da gidecek bir yerim yok. Yapılan şey tam anlamıyla gazetecilik. Yanımdan gelmiş geçmiş arkadaşlarıma gazeteciliğimi anlatmak zorundayım.
Gazetecilik yargılanıyor. 38 yıllık gazeteci olarak hukuku iyi bilirim. Anayasa, devletin haber verme hakkını düzenlediğini belirtir; biz de bu haktan yararlanıyoruz. Türkiye’de gazetecilik, siyasal çatışmalar nedeniyle unutulmuş ve zarar görmüştür.
Bu dosyada hepimize beraat kararı verilmesi gerekir. Soruşturma bile açılmaması gereken bir durumla karşı karşıyayız.
Siyasi bir kişilik günlerdir açıklama yapacağım turpun büyüğü heybede diyor. Kamuoyunun büyük merakı vardı. O güz izlenme oranları çok yüksekti. O gün bir isim duyduk hakkında iddialar var. Barış arıyor gazetecilik yapıyor.
Halk TV’de bir kural vardır: Karşı tarafı her zaman ararız. Çünkü merak edilen kişinin sesini duymak bile haber niteliğindedir. Haber merkezi olarak biz de ulaşmaya çalışıyorduk ancak Barış Pehlivan bizden önce ulaşmıştı. Ardı ardına gazetecilik soruları soruyor. “Neden görüşmenin kaydı yok? Bir savcı hep aleyhe mi delil toplar?” Bilirkişi sorulara açıkça yanıt veriyor ve telefonu kapatmıyor, kendince yanıtlar veriyor. Ses kaydı bana ulaştığında, Halk TV eleştirisi de içeriyordu; bunu bile kesmeden olduğu gibi yayınlıyorum. Gazetecilik ilkelerime sonuna kadar bağlı kalmışım.
Haber bazen bir cümledir. Gazetecilik hız ve ısrar işidir. Delice bir iş yapıyoruz. Herkesten önce yayınlamak vardır. Bir gazeteci gündemde olan bir kişiyi sohbet için aramadığını o bilirkişi biliyor olmalı. O muhakemeyi yapmış olduğunu düşünüyorum. Sorulara yanıt veriyor. Kendisi için olumlu imaj verecek bilgileri de veriyor. Tespitler yapıyor ve yayınlamayın demiyor.
Kürşad, saat 12.11’de bana mesaj atıyor ve üç dakika sonra, 12.14’te, “Gördün mü?” diye kontrol ediyor. Bilirkişi ile yaptığı konuşmayı yayınlamamız gerektiğini söylüyor.
Daha sonra Barış Pehlivan ile yazışmaya başlıyorum. İdarede bir sakatlık olduğunu belirtiyor. “Gazeteciliğim sorgulanıyor, dava açma izni var mı?” diye Pehlivan’a soruyorum. O da “Abi biz gazeteciyiz,” diye yanıtlıyor.
Sonra telefonumdan uzaklaşıp, aldığım ses kaydını yayına hazırlamaya başlıyorum. Sorduğum soru ve aldığım yanıt, yaşadığım bir irade sakatlanmasını gösteriyor.
Ben yayınladım. Sorumluluğu alıyorum. Ama bir süreç var onu anlatıyorum. Suç işleme kastım olsa o ses kaydını tekrar verirdim. Bir kez yayınlamışım. Bilirkişi adını da baş harfleriyle vermişim.
Barış ve Kürşad, gazetecilik standartlarına uygun olarak karşıt görüşlerin alınmasını sağlamışlar; bu, sıkça göz ardı edilen bir detay. Bilirkişiyle yapılan konuşmada izin sorgulaması gereksiz çünkü bilirkişi rahat bir şekilde konuşuyor. Barış’ın konuşmasında herhangi bir tehdit, telkin veya baskı unsuru yok. Bilirkişi, kendi iradesiyle telefonu kapatıyor. Peki, biz neyi etkilemiş olabiliriz?
Savcılık, mütalaasında bir de gazetecilik yorumu yapmış. Haber değeri yokmuş.
Onlarca avukat bana “yatarı olamayan bir suç” dedi ama 34 gündür tutukluyum.
Bilirkişi, tutuklandıktan sonra adliyeye getirildi. İlgili ses kaydı şikayete dayalı bir suç kapsamında incelenmiş ancak ne benim ne de Kürşat hakkında bilirkişiden gelen bir şikayet bulunmuyor. Bu, şikayete bağlı bir suç işlemek için şikayet olmaması gibi ciddi bir hukuk hatasını ortaya koyuyor. Gerçekten dehşet verici bir durum.
Biz tutuklandıktan sonra bilirkişi hakkımızda şikayette bulundu.
İddia makamı kamu yararı yok diyor haber için. Nasıl olmaz? Kamuoyu bizim haberimizle bilirkişinin AKP ve MHP belediyeleri aleyhine de rapor hazırladığını öğrendi. Bu kamu yararı değil mi?
38 yıldır 13 kanalda çalıştım. Hiçbir yere siyasi ekonomik bürokratik angajmanım olmadı. Hep çalışarak yönetici oldum. Benden başka bir Suat çıkmaz. Benden gazetecilik dışında başka bir şey çıkmaz.
Siyasal çatışma ortamlarında gazetecilik zehirlenir. Bu zor ortamda gazetecilik zordur. Ben ve bütün arkadaşlarıma beraat verilmeli. Tahliye edileceksem de adli kontrol uygulanmamasını talep ediyorum.”
SAVCI TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINI İSTEDİ
Mahkemede savunmaların ardından savcı mütalaasını açıkladı ve iddianamedeki cezaların aynısını talep etti. Suat Toktaş için de tutukluluğun devamını istedi.
Mahkeme kısa bir aranın ardından 5 gazeteciye son sözlerini sordu. Halk Tv’nin aktardığına göre, gazetecilerin son sözleri şöyle:
Serhan Asker: Kolay gelsin
Barış Pehlivan: Gazetecilik kazanacak
Kürşad Oğuz: Beraatımı talep ederim, kararınıza güveniyorum
Seda Selek: Gazetecilik kazanacak, adalet yerini bulacak
Suat Toktaş: 38 yıldır gazeteciyim, gazeteciliği şartlara göre yapmıyorum, hukukun da şartlara göre yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bugüne kadar bana hangi kanal emanet edildiyse gazeteciliğimi orada yaptım. Patronlar böyle milyon dolarlık kanallarını hukuk bilmeyen, siyaset bilmeyen insanlara emanet etmezler, beraatımı talep ediyorum.
TOKTAŞ TAHLİYE EDİLDİ
Suat Toktaş, kararın ardından tutuklu bulunduğu Marmara Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden serbest bırakıldı.
MAHKEMEDEN BERAAT KARARI
Son sözlerin ardından mahkeme kararını açıkladı. Tüm gazeteciler beraat etti. Suat Toktaş, 34 gün tutukluluğun ardından beraat kararıyla tahliye olacak.
NE OLMUŞTU?
TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane’de düzenlediği “Turpun Büyüğü” başlıklı basın toplantısında bir bilirkişinin kritik ve tartışmalı soruşturmalarda görevlendirildiğini belirterek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenmiş, “Sizin turp zannettikleriniz, bu milletin gönlünde zerre yer etmez. Sayın Cumhurbaşkanı; turpun büyüğü senin heybenden çıktı. Aslında işin çok kolay. Bu kadar heybe sırtında taşımana gerek yok. Bu kadar yük taşıyacağına, kendini sadece milletin sandıktaki vicdanına emanet ettiğin an rahatlayacaksın. Yastığa başınızı koyduğunuzda huzurla uyumak kadar güzeli yoktur” demişti.
Kamuoyu gündeminde ön sıralara çıkan o bilirkişiyle yaptıkları telefon görüşmesinin kaydını yayınlayan Halk TV’den 5 gazeteci hakkında soruşturma başlatılmıştı. Savcılık ve hakimlikte, haberin sorumluluğunu üstlenen ve sadece gazetecilik yaptığını belirten Halk TV Genel Yayın yönetmeni Suat Toktaş tutuklanırken, 4 gazeteci hakkında adli kontrol hükümleri uygulanmıştı.
İDDİANAMEDEKİ SUÇLAMALAR
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nca düzenlenip Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianamede, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, Sorumlu Müdür Serhan Asker, Programlar Koordinatörü Kürşad Oğuz, Programcı Barış Pehlivan ve sunucu Seda Selek için değişik hapis cezaları istendi.
Barış Pehlivan ile Kürşad Oğuz’a “kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, yargı görevini yapanı etkileme, kayda alınan konuşmaların basın, yayın yoluyla yayınlanması” suçlamalarıyla 6 yıldan 14 yıla kadar, Toktaş, Seda Selek ve Serhan Asker hakkında ise “kayda alınan konuşmaların basın, yayın yoluyla yayınlanması, yargı görevini yapanı etkileme” suçlamasıyla 4 yıldan 9 yıla kadar hapis cezası istendi. Gazeteciler hakkında ayrıca siyasi yasak istendi.