İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik iki ayrı soruşturmada gözaltına alınan ve emniyetteki sorgularının ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde sevk edilen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ”yolsuzluk” soruşturması kapsamında tutuklandı. İmamoğlu’nun ”silahlı terör örgütüne yardım etme” suçundan tutuklanması talebi ise reddedildi.
‘HEPSİ BENİM İÇİN ÇÖP NİTELİĞİNDE’
Anka’nın haberine göre, İmamoğlu’nun İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nde verdiği ifade şöyle:
”Mahkeme anında elime geçen sevk yazısında benden ifade alan savcının isminin olmadığı, farklı iki savcının isminin olduğunu gördüm. Sayfalarca PKK terör örgütü, hiç ilgilenmediğim KCK, HDK vesaire kısaltmalarla geçen farklı dergilerde farklı terör örgütlerinin söylemlerinin dizildiği, tam bir kumpas ve pusu düzenini kuran 2 savcının suç isnadı görmekteyim. Hepsi benim için çöp niteliğindedir. Bütün bunları benim için yazan ve terör örgütü üyeliğini ortaya koyan kişiler meslek şereflerini kaybetmiş kişilerdir. Bu tür kişiler sadece bunları yazma marifetine sahip değil muhtemeldir ki ülkemizin başına bela olmuş veya olacak terör örgütü deneyimlerine de sahip olduklarını düşünüyorum, çünkü bu tür pusu ve kumpas işi terör örgütü üyesi olmakla başarılabilir diye düşünüyorum. Yaptıkları bu iş ve işlemler ülkemizin adalet sistemine atılmış bir bombadır, tahribatı büyük olacaktır.
‘SUÇ İSNADININ BENDE ZERRE KADAR KIYMETİ YOK’
Yüce Türk yargısına ve onbinlerce namuslu yargıç, savcılara sesleniyorum ki bu tür meslek namusunu, meslek ahlakını yitirmiş insanlara meydan vermeyin, şeref yoksunu bu insanlar Ramazan ayında kul hakkının ötesine geçip milletimize ve vatana ihanet etmektedirler. Dolayısıyla suç isnadının bende zerre kadar kıymeti yoktur, yazdıkları her sayfa çöp niteliğindedir. Benim vatan ve millet sevgimi, bayrak sevgimi ve bu ülkede yaşayan 86 milyon insanı barış ve huzur içerisinde yaşayacakları bir ülke sevdamı bu tür çöp niteliğindeki insanlar beni ne sorgulayabilir. Ne ifademi alabilir, ne de benimle ilgili fikir beyan edebilir, benim milletime, vatanıma, bayrağıma olan sevgimi, bağlılığımı ölçecek, aşağılayacak ya da terörle iltisaklı olacak diyecek kişi anasının karnından doğmadı, ben dün ne istedilerse vermedik diyenlerden ve dün dünde kaldı cancağızım diyenlerden değilim. Dünde ‘ne istediler de vermedik’ dediklerinde ülkenin zararlarını gördüğüm yerdeydim, bugün de ülkemize zarar verenleri çok iyi bir noktadan gören yerdeyim.
‘BÜTÜN KARALAYICI, KUMPAS İÇERİKLİ İDDİALARI REDDEDİYORUM’
Beni doğuran anne ve baba vatana ve millete faydalı olma noktasında yetiştirmiş, ben Cumhuriyet değerlerine bağlı, Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet’in 2. Yüzyılında gençleri ile tarih yazacağı bir döneme imza atmaya kararlı bir siyasetçiyim. Bu hedefimi bu milletin 86 milyon insanımızın evlatları ile birlikte başaracağımızı milletimiz görecek ve yaşayacaktır. Bu terör örgütü kimliği ile hareket eden bu iddianameleri yazan, uyduran, kumpasla beni alt etmeye çalışan yargıyı perişan eden ve siyasetin aparatı haline getirme gayreti içinde olan kişi ve şürekasi ile milletimiz ve devletimiz adına bayrağımız ilelebet dalgalansın diye sonsuz mücadele edeceğimi dünden daha güçlü olduğumu ve 86 milyon insanın varlığını arkamda hissettiğimi ve 86 milyon insanı birbirinden ayırt etmeden, kimliğine inancına bakmadan bu ülkenin asli bir vatandaşı olduklarını hissedecekleri bir geleceği hep birlikte başaracağız. Allah yolumuzu açık etsin. Bu mahkemeye gelen bütün karalayıcı, kumpas içerikli iddiaları reddediyorum. Tabii ki serbest bırakılmamı talep ediyorum.”
‘RAPORDA SÖZ KONUSU İŞE ALIMLARIN AK PARTİLİ MEVLÜT UYSAL VE DÖNEMİN KAYYUMU ALİ YERLİKAYA OLDUĞU GÖRÜLECEKTİR’
İmamoğlu’nun avukatlarından Mehmet Pehlivan ise savunmasında şunları söyledi:
“Meşru ve yasal siyasi partilerin temsilcileri yapılan görüşmeler, terör örgütüne yardım çıkarmak akıl ve mantık ile bağdaşmaz. Aklın ve mantığın olmadığı yerde gizli tanıklar vardır, hemen koşar gelir imdada; ‘duymuş olur, görmüş olur, bilmiş olur’ ancak burada duymuş olmak bile yeterli kabul edilmiştir. Şüphesiz bugüne kadar müvekkile yönelen 50’yi aşkın adli, 50’yi aşkın idari soruşturmada olduğu gibi bu da politik saik içeren bir suçlamadır.
Örneğin, tutuklama talebinde 21 kişinin Ocak 2019, Aralık 2021 tarihinde İBB’ye işe alındığı, bu kişilerin de terör iltisaklı kişiler olduğu bir sebep yapılmıştır, soruşturmanın ilerleyen aşamalarda savcıların bu talebinden nasıl döneceğini merakla ve titizlikle izleyeceğiz. Çünkü bu iddia ortadan kaybolan bir mülki müfettişliği raporuna dayanmaktadır, o mülkiye müfettişliği raporunda söz konusu işe alımların AK Partili Mevlüt Uysal ve dönemin kayyumu şimdinin İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya olduğu görülecektir, işte politik saik tam buradadır, Ekrem İmamoğlu şüphelidir, diğerleri değildir, bundan başka denilecek, söylenilebilecek bir sözüm ve bir talebim bulunmamaktadır.”
POLAT, ÇALIŞKAN VE ŞAHAN ‘KAÇMA ŞÜPHESİ’YLE TUTUKLANDI
İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan ve Şişli Belediye Başkanı Resul Emre Şahan’ın “silahlı terör örgütüne yardım” suçu kapsamında “kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu” gerekçesiyle tutuklanmalarına karar verdi.
Tutuklanan üç ismin Hakimlikte verdiği ifade ortaya çıktı.
MAHİR POLAT: BÖYLE BİR SUÇLAMAYLA MUHATAP OLMA RENCİDE EDİCİ
Ezidi araştırmacı, yazar ve Spectrum House Düşünce ve Araştırma Merkezi Genel Direktörü Dr. Azad Barış ile görüşmelerinin sorulması üzerine Mahir Polat, ”Azad Barış ile 4-5 sene kadar önce karşılaşmıştım ancak kendisi ile herhangi bir samimiyetim ve bağlantım yoktur. Ben Din Tarihi çalışırım, Azad Barış, Ezidiler üzerine uzman olduğunu söylemişti, bu maksatla görüşmüş olabilirim. Zaten Azad Barış ile karşılaşmış olduğum yıllar da bu zamanlara tekabül ediyor, daha sonra da kendisi ile herhangi bir görüşmüşlüğüm de yoktur. Ben hayatımın üçte ikisini tarih ve kültür araştırmalarına, milli değerlerimizin ortaya çıkması için çalışmalar yaptım, 21 yıldır eski eser koruma restorasyon Osmanlı ve Türk eserlerini korumak ve yaşatmak için çalışıyorum. İstanbul’da yaklaşık 127 tane eser, türbe restorasyonu ve tanıtılmasını yaptım, kamuoyunda bu özelliğim ile bilinirim. Benim terör ya da terör örgütleriyle herhangi bir bağlantım yoktur. Bu kimlik ve kariyer üzerine böyle bir suçlamayla muhatap olma rencide edicidir, suçlamaları destekleyecek herhangi bir siyasi çevrem, dünyam ve gücüm de yoktur, üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum, serbest bırakılmayı talep ederim” dedi.
Mahir Polat’ın avukatı Mehmet Alperen Gökhan, “Kent Uzlaşısı fikri ile alakalı sorulan sorulara ve PKK/KCK örgüt yöneticilerinin ifadelerine bakıldığında 2023 tarihi itibariyle başladığı bellidir. Müvekkilimin Azad Barış ile görüşmüş olması bu kapsamda değerlendirilemez. Çünkü bu tarihlerden çok önce görüşmüştür. Azad Barış ile ilgili suçlamaları reddediyoruz. Müvekkilimin bulunduğu konum, yapmış olduğu çalışmalar, yaşantısı, çevresi ve tüm dünyası dikkate alındığında manevi ve milli değerleri yok etme üzerine kurulmuş PKK/KCK terör örgütü ile ilişkilendirilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır” dedi.
ŞAHAN’DAN ‘İBB’DE İŞE ALIMLAR’ SAVUNMASI
Şişli Belediye Başkanı Resul Emre Şahan’ın savunması şöyle:
“Ben memur bir anne babanın 3 çocuğundan biriyim. Cumhuriyet çocuğuyum. Benden teröre destek çıkmaz. Ben Belediye Başkanı olarak sorumluluklarım çerçevesinde görevimi ifa ettim, ediyorum ve devam etmek istiyorum. Bizim partimizin gündeminde ‘Kent Uzlaşısı’ yoktur. Bizim partimizin gündeminde İstanbul ve Türkiye İttifakı vardır. Dolayısıyla bu ‘Kent Uzlaşısı’ hakkında herhangi bir bilgiye sahip değilim. Azat Barış’ı tanıyorum. 2019 yılında Azat Barış, DEM’in Genel Başkan Yardımcısı olduğu zamanlarda İBB ile yapmış olduğu kurumsal görüşmeler sırasında bu şahısla tanıştım. Tanıştığımda öğrenmiş olduğum Azat Barış’ın eşinin teyzesi benim teyzem gibi bildiğim öğretmenim olduğunu öğrendim. Sonrasında diyaloğum başladı. Kendisi Kadıköy ilçesinde oturmaktadır. Ben de Kadıköy ilçesinde ikamet etmekteyim. Bu nedenle ortak baz çıkmış olabilir. DİAYDER Derneği ile herhangi bir bağlantım ya da ilgim yoktur. Bu dernek sadece İBB’de bir Daire Başkanımıza açılan davada ne olduğunu öğrendim. 2019 ve 2023 yılları arasında BİMTAŞ Yönetim Kurulu Başkanıydım. İBB’de işe alınan şahısların her türlü araştırması yapılarak adli sicil kayıtları alınarak işe alımları gerçekleştiriliyordu. BİMTAŞ’ta da aynı yöntemler kullanılarak işe alımlar yapılmıştır. İsnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum.”
Polat’ın avukatı Hüseyin Ersöz de savunmasında “Gizli tanık beyanlarını kabul etmiyoruz. Bu gizli tanık beyanları daha önce müvekkilimiz hakknda yapılmış olan sosyal medya paylaşımlarına dayanmaktadır. Bu hususlarla ilgili olarak 29 Mart 2024 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Buna dair dilekçeyi dosyayı sunuyoruz. İşe alınan ve terörle iltisaklı olduğu değerlendirilen kişilerle ilgili bir mahkumiyet kararı dahi bulunmamaktadır, soruşturma da bulunmamaktadır” ifadesini kullandı.
Reform Enstitüsü Direktörü Mehmet Ali Çalışkan da savunmasında “Benim herhangi bir terör ya da terör örgütü ile irtibatım, ilgi alakam yoktur. Ben profesyonel bir araştırmacıyım. Müşterim ile yapmış olduğum sözleşme sınırlarında uzmanlığımdan faydalanılarak çalışırım. Başka herhangi bir siyasi çalışmam yoktur” dedi.
Sulh Ceza Hakimi, üç ismin ”PKK/KCK terör örgütünün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemlere iştirak ederek üzerlerine atılı PKK/KCK terör örgütüne yardım etme suçunu işledikleri ve sorgulama sonucunda bu kişilerin kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu” gerekçesiyle tutuklanmalarına karar verdi.
HAKİMLİK KARARI
Hakimlik kararında, “silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan” tutuklanması talep edilen Ekrem İmamoğlu’nun, dosyada yer alan MASAK raporları, tanık beyanları, HTS raporları, kolluk tutanakları ve tüm dosya kapsamı uyarınca kuvvetli suç şüphesi bulunduğu öne sürüldü.
İmamoğlu’nun, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek”, “rüşvet almak” ve “kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırmak” suçlarından tutuklanmasına karar verildiği hatırlatılan hakimlik kararında, bu aşamada tutuklama tedbirinin gerek bulunmadığı anlaşılarak savcılığın bu yöndeki talebinin reddedildiği kaydedildi.
Kararda, “Kent Uzlaşısı” örgütsel faaliyetlerine ilişkin şüpheliler Mahir Polat, Mehmet Ali Çalışkan ve Resul Emrah Şahan’ın ortak örgütsel irtibatı olarak PKK/KCK terör örgütü siyasal alan yapılanması sorumlusu firari Azat Barış ile HTS kayıtlarının bulunduğu belirtildi.
Şüphelilerin örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemlere iştirak ederek üzerlerine atılı “PKK/KCK terör örgütüne yardım etme suçunu işledikleri” belirtilen kararda, MASAK raporları, tanık beyanları, HTS raporları, kolluk tutanakları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, şüphelilerin üzerine atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin olduğu öne sürüldü.
Kararda, atılı suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınırı nedeniyle şüphelilerin kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu, bu nedenle bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı belirtilerek, bu doğrultuda tutuklamanın ölçülü olduğu kanaatine varılarak, tutuklama kararı verildiği anlatıldı.