1. Haberler
  2. Analiz
  3. İşin ehli vukuunu yendi

İşin ehli vukuunu yendi

featured

Ayça Sezer Naz yazdı…

Aslında önce makro düzeyde bir yazı yazıp sonra piyasa sonuçlarına gelip en son bu yazıyı yazmalıydım belki de.

Ama tercihim önce durum tespiti yapmak oldu.

Erzincan İliç’ de Milli Tarihimizin en büyük felaketinin yaşandığının farkında mısınız?

Değilsiniz muhtemelen.

Çünkü siz onun 6 Şubat depremi olduğuna ikna edildiniz zaten.

Yanlış anlaşılmasın 6 Şubat depremini küçümsediğimden değil, bu konunun daha büyük bir mesele oluşundan böyle yazıyorum.

Malum iş öyle iyi manipüle edildi ki ehli, vukuu’na galip geldi.

AKP’si CHP’si ne yaptı etti büyük çaplı bir ‘SOMA Felaketi’ tadına getirdiler işi.

Yanlış anlaşılmasın, SOMA’yı da küçümsediğimden değil. Gene bu konunun büyüklüğünden hareketle yazıyorum bunları.

Malum, İliç’te yaşananlar sonrası holding ve parti medyaları ne tarafa baksalar hangi kulaklığı taksalar bilemediler önce.

Ama iş öyle büyüdü ki haftalar sonra Ankara da hareketlendi mecburen.

Şimdilik meclis çalışıyor sadece.

Külliyemiz, kendi meclis personelini(!) mesaiye vermiş görünüyor.

Kocaman sorular soruldu; kim bu işin sorumlusu, hangi bakanlık vs derken daha ilk aşamada CHP bir Murat KURUM’dur tutturdu zaten.

Malum istanbul seçimleri vardı.

Birinin derdi yerel seçim. Diğeri olayı şahıslar düzeyinde yürütmeye çoktan razı. Bir orta yolda buluştular.

Allah var, mızrak olsa çuvala sığdıracak kabiliyette şahsiyetler girdi devreye ama paratoner olunca çaresiz başladılar deşmeye(!)

Bu arada sayın bakan da seçimi kaybedince daha bir güzel daha bir uyumlu da deştiler. (Maşallah diyelim)

Standart bir faciadan beklenecek tüm sorular soruldu: “Sorumlu kim, denetimler aksadı mı, ölçümler yapıldı mı, bundan sonra nasıl denetlenmeli, kim ölçmeli, nasıl biçmeli? Bu işi kim veya kimler ihmal etti, kim görmezden geldi. ÇED, çevre, Dünyadaki emsaller, araya benzer örnekler sokuşturarak yapılan algılı toplantılar.

Gene sorular, gene cevaplar; kaza ‘geliyorum’ dedi mi, kaç işçi öldü, arama kurtarma aksadı mı derken kaza süsü de verildi mi?

Verildi.

Sıra geldi açıklamalara.

“Efendim maden nasıl denetlenmeliymiş, bu kadar yığını yığmak mazeret kabul etmezmiş, kimse örtbas edemezmiş..”

Neyse anlayacağınız bir zırvalıktır gidiyor.

Örneğin asrın felaketi deprem 65 saniyede 50.000 can alırken aynı anda şehirleri yıkıp, demografik yapıyı değiştirdi.

Felaket; ani, kısa ve acı vericiydi. Bunu kötü şoför, kaygan zemin, ihmal ve felaket anı gibi düşünün.. Her neyse, kayıplar verildi, cenazeler gömüldü, dualar edildi ve kör topal ‘yaşam’ devam etti.

Ama bu olay öyle değil ki..

Öncelikle ilki doğal felaket, ikincisi rant, rüşvet, fırıldak..

İlki kötü şartlar ve hızlı sonuç, ikincisi kötü şartlar ve yüzyıllar süren sonuç.

İlki istatistik veriye açık zararlar, ikincinin ucu bucağı yok. Hesaba ömürler yetmez..

Dahası sırf Erzincanlı diye komisyonda olanlara bir bakın.

Yahu aranızda eski rüşvetçiler, fırıldaklar, Fetöcüler var. Sahayı şirkete peşkeş çeken adam orada, eski facia sorumlusu orada, çakma Atatürkçü İmamoğlu beslemesi orada.. Aval aval bakanı mı dersin, klasik solcu edebiyatı yapanı mı dersin. Varsa yoksa iki düzgün adam var! Onların da ne kadar etki edeceğini göreceğiz hep birlikte.

Hadi bu siyasi zırvalıkları geçtim.

Şimdi bizi başka yöne nasıl baktırdıklarına gelelim.

Orada hammadde satarak ihracat kaydettiler mi. Ettiler.

Bunun adı ihracat değil bir defa.

Geçtim.

Söz konusu ihraç ürününe maden diyorlar.

Herkes de bilir ki Altın’ın sadece adı ‘maden’ kendi ‘nakit’tir.

Türk Lirası, Amerikan doları ihraç edilmediği gibi o da edilmez.

Yasak olması lazım.

Buna değinen var mı? Yok.

Hadi onu da geçtim.

Ülkenin nakit kasasından (yer altında olması nakit kasa olduğu gerçeğini değiştirmez) ülke dışına para çıkararak yapılan işe ‘madencilik’ demenize de sustuk diyelim.

Şimdi basbayağı biraz büyük çaplı bir ‘Soma Faciası’ konuşur olduk ya biz! Sahi bunu nasıl başardılar?

Nereden mi anlıyoruz?

Tartışma konularından anlıyoruz elbette.

Neydi o konular?

“Efendim Fırat Nehrine atık karıştı mı karışmadı mı..? ”

Türkan Şoray’ ın ünlü Güllü filmindeki gibi; “bir namusi temizlenmiş midur, temizlenmemiş midur..’ muhabbetidir gidiyor.

Yahu bunu nasıl soru haline getirebiliyorsunuz arkadaşlar?

Bakın samimiyim bu konuda!

İnsan bunu sorarken utanır yani değil  mi!

Akan kütle 10 milyon metreküp, Fırat Nehrinin büyük bir kolu dibinde. Siyanür zaten eritici birşey.

Siyanürden beterleri var ki onlar akıyor, atmosfere karışıyor.

Nereye kaçacaksın?

Yani illa kimya mı okumak gerekiyor.

Evde ananızın kullandığı tuz ruhunu da mı görmediniz?

Doğal olarak Fırat Havzasına karışacağı ortada değil mi zaten.

Efendim orada nehirden su almışlar, ölçmüşler filan.

Özal’ın bakanları gibi Fırat’ın suyundan çay da demlerler mi bilmem. Çiğ köfteyle de iyi gider hani.

Biliyor musunuz, orada 10 yıldır mülki idareler, mahkemeler, STK’lar ve daha nice keşif ve bilirkişi heyetleri onlarca ölçüm yaptı. Birbirini tutan yok.

Nasıl ölçüyorlarsa artık, İdare mahkemesiyle Anayasa Mahkemesi bile olayı farklı ölçmüşler, siz çıkmış bize ‘Fırat suyu temiz’ masalı anlatıyorsunuz.

Bölgede hastanelerden, halk sağlığından, e-devlet verilerinden derleyip sağlık istatistiği yaptınız mı?

Kanser oranlarının 5 ila 7 kat arttığını biliyor musunuz? Sakat doğumlar hakkında izinli bir takip yapacak mısınız? Üniversitelerimizde konuya ilişkin kalıcı birimler kuracak mısınız?

GAP ne olacak? Keban, Karakaya, Atatürk Barajları ne olacak?

Bir kötü senaryoda kuraklık artsa… Nerede Fırat? Nerede Dicle? Beslesene 90 milyon insanı.

Bölgede tarım arazileri madem binlerce hektar alanlar halinde maden kartellerine teslim edilecekti, bu ülke yıllarca bu projelerin altında iki nesil ne demeye sefalet çekti arkadaşım!

İşte bu kısım da ünlü Yılmaz Erdoğan filmindeki gibi; ‘araba nerde.. araba yok.. para nerde..para yok..araba nerde..para nerde..araba…para..”

Şaka gibi.

Sadece bu mu? Ülkenin yarıdan fazlası maden sahası ilan edilmiş.

Bugün Kaz Dağları yarın Nemrut Dağı..

Nerede duracak bilen var mı?

Şimdi, ‘sığınmacı’ diye bağırıp duran arkadaşları buraya alalım.

İşgal sadece nüfus yığarak yapılmaz biliyor muydunuz? Örneğin İngiliz de Kıbrıs’ta, Maraş’ı işgal etmişti ama nüfus filan yığmamıştı değil mi?

Hadi bu da bitti. Altından engerek gibi fay hattı geçiyor.

O da mı gol değil..!

Değerli yetkililer, değerli okurlar, değerli arkadaşlar!

Doğru soruları yanlış adamlara sorduruyorlar. Yanlış cevapları doğru adamlara verdiriyorlar.

Nereye varmaya çalışıyorlar?

Bu işin büyük aktörleri bu ülke sınırları içinde bile yaşamıyor.

Bunu da herkes biliyor.

Siz ‘öte bak’ deyince hepimiz kuş gibi kafamızı çevireceğiz sanıyorsunuz.

Siz bu milleti bu kadar ahmak sanırken neyinize güveniyorsunuz?

Bi anlatın hele!

Her neyse!

Tarihsel verilere göre, Türk Milleti TÜRK MİLLETİNE RAĞMEN daima galip gelmekte.

Tarih bezen okunmaya, bazen konuşmaya günü gelince de yaşanmaya müsait olduğundan mıdır nedir bilmem ama Milletimizin temel prensibi bu şekilde.

O sebeple akıl nadiren sağduyudan daha güçlüdür. İşte biz o istisna durumdayız.

Anlayacağınız bu konu; laubali sorulara, laubali cevaplara müsait bir konu değil.

İki bakanlık görevlisi, iki yerel amir , 3 test, 5 rapor, astronomik cezalarla bitmeyecek.

Bitemeyecek çünkü.

Göreceksiniz bu iş; vatana, toprağa, nimete ihanet meselesi olacak.

Acilen anlamanız lazım bunu.

Halden öte geçelim.

Haller geçer.

Mevcuttan öte gidelim.

Mevcutlar biter.

Dolayısıyla seçimlerimizi dikkatli yapalım.

Zira, bulunduğumuz yere ve önümüzdeki meseleye ne kadar dikkatli bakarsak, kıyım ve hesabın büyüklüğünü o kadar iyi  idrak edeceğiz.

Piyasa zırvaları için bir sonraki yazıya kadar sevgiyle kalın.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Sizin gibi bir kaç kişi dışında kafa yoran,ilgilenen yok.
    Sizlere teşekkürler.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!