1. Haberler
  2. Analiz
  3. İzmir Körfezi ve insanlarımız

İzmir Körfezi ve insanlarımız

featured

Dr. Enver Yaser Küçükgül yazdı…

İzmirli bir yurttaş olarak hemşerilerimin de bilmesinde yarar gördüğüm bazı bilgileri duyurmak ve paylaşmak istiyorum. Ben 1961 yılından beri bu şehirde yaşayan ve çevremdeki değişikliklerin farkında olan biriyim. Bazı insanlar son günlerde aşırı kirli koku ve balık ölümlerini hayretle izlemekte ve bazı yöneticilerde aşırı sıcaklar ve plankton patlaması bu olaya yol açmıştır şeklinde açıklamalarda bulunmaktadır.

İzmir Körfezi uzaktan bir çizmeye benzer (İtalya gibi). Körfez inceleme kolaylığı açısından dış, orta ve iç körfez olarak sınıflandırılır ve İzmir Körfezi’nde deniz suyu derinliği, Körfezin %85’lik kesiminde 1-1.5 metredir. Yani sığ, su sirkülasyonu çok düşük ve dış körfezden giren bir damla suyun körfezi dolanıp çıkması ayları almaktadır (hidrolik alıkonma süresi çok yüksek). Bu nitelikteki körfeze giren taze/tatlı su kaynağı yok denilebilir. Bütün dereler ve dere yatakları bilme aykırı yapılanışla adeta şehirdeki legal ve illegal evsel/endüstriyel-her türden tehlikeli zararlı atığı körfeze taşımaktadır. Yağmur sularının kanalizasyona verilmesi yetmazmiş gibi geçen dönem belediye başkanı olan kişi bir de yağmur hasadı diye bir icatta bulunmuştu ki körfeze bir damla taze su girmesin diye. Körfez ise sistematik olarak 1965 yılından beri kirletilmektedir. Özellikle iç Körfezin Bayraklı sahilleri (Sahil muhafazanın oradan meles ağzına kadar kıyı kesimleri) evsel ve endüstriyel atık çamurları ile doldurulmuştur. Bu tehlikeli çamurun kalınlığı yer yer 35 metreyi aşabilecek durumdadır. Zamanında bu çamurlar buradan alınmadı, Demir yolu hattı deniz kıyısında iken doldurularak Altınyol (neresi altın?) yapıldı, o da yetmedi koku ve görüntünün rahatsız edici etkisini görmeyelim diye bir o kadar alan daha doldurulup üzeri kaplandı ve şimdi gördüğümüz çim alanlarla göz boyandı. Bu kıyılar milyonlarca ton çamur ile (içeriği evsel, endüstriyel atık, organik çamur, toksik çamur vs.) yıllardır varlığını sürekli hissettiriyor.

Birileri açıklama yapıyor; “Aşırı sıcaklar ile plankton patlaması bir araya geldi ve balıklar öldü”
Planktonlar denizlerin doğal üyeleridir. Fotosentez yapabilen yani ototrof olan fitoplankton veya fotosentetik plankton ve ortamda bulunan organik partikül veya organizmalarla beslenen yani heterotrof olan zooplankton veya hayvansal plankton olarak iki gruba ayrılır. Bu gezegende balinalar dahil binlerce canlı planktonla beslenir. Yaygın olarak bulunan 5000 fitoplankton türünden yaklaşık 300’ünün deniz yüzeyinin rengini değiştirerek red-tide’a neden oldukları, yaklaşık 40 tanesinin ise balık ve kabuklulara zararlı olabilen toksinleri üretebileceği bilinmektedir.

Denizdeki fitoplanktonların başlıcaları diatomlar, dinoflagellatlar, coccolithophoridsler ve bazı diğer flegellatlardır. Tatlı sularda ise yeşil alg ve mavi-yeşil algler bol miktarda bulunmaktadır. Fitoplanktonik organizmalar ototrof canlılardandır.

Aşırı plankton üremeleri çevre açısından da insan sağlığı açısından da tehlikeli. İnsan sağlığı açısından en tehlikeli etkisi bazı planktonların bu aşırı çoğalma dönemlerinde zehirli kimyasallar sentezleyebilmeleri. Bunlardan bildiğimiz dinoflagellatlar risklidir.

FİTOPLANKTONLARIN MİKROSKOP GÖRÜNTÜLERİ

Dinoflagellatlar, flagellat protistlerin büyük bir koludur. Çoğunluğu denizel planktondur ancak tatlısu habitatlarında da sık görülürler. Popülasyonları sıcaklığa, tuzluluğa (salinite) ve derinliğe bağlı olarak dağılım göstermektedir. Çoğu dinoflagellat fotosentetik olarak tanımlanmalarına karşın geniş bir grup
miksotrofiktir; fotosentez ile birlikte av sindirimi de mevcuttur. Bazı dinoflagellatlar hayat döngülerinin bir parçası olarak dinlenme safhasında ürerler ki bunlara dinoflagellat kisti‟ ya da „dinokist‟ adı verilir.

Biyolüminesans, bir savunma mekanizması olarak kullanılmaktadır. Dinoflagellatlar bazen mililitrede bir milyondan fazla hücre konsantrasyonu ile patlamalar yapar. Bazı türler saksitosin gibi felç edici nörotoksinler üretir; patlamalardaki yüksek miktar balık ölümüne yol açabilir ve midye gibi filtreleme yoluyla beslenen ve insanlar tarafından tüketilen organizmalarda birikebilir.

Patlamanın yaşandığı bölgedeki su kırmızı rengi aldığından bu olaya “Red Tide” adı verilir. Red Tide, sudaki nütrient (karbon, azot, fosfor) konsantrasyonlarının bolluğunda hızlı bir şekilde üreme sonucu meydana gelir. İnsan kaynaklı fosfat girdisi bu olaya pozitif etki eder.

Denizel ortamın yüksek alkaliklik ve yüksek salinite (tuzluluk) özelliklerinden kaynaklı olarak, bulunabilir demir fitoplankton komüniteleri için kati olarak sınırlıdır.

Bazı fitoplanktonlar sadece suda renk değişikliği yapar bu grup kısmen zararsızdır. Bazıları besin yolu ile insanda zehirlenmelere yol açabilir (dinoflagellatlardan Alexandriumn catanella (Whedon et Kofoid)Balech, A. minutum Halim, A. Tamarense (Lebour)Balech, Gymnodinium catenatum).

Bazı türler ishal, kusma, bilinç kaybı ve sinir sistemini zehirleyebilir. İnsanlara zehirli etkisi olmayan ancak özellikle solungaçları tıkayarak balık ve omurgasızları öldüren çok sayıda fitoplankton türüde vardır. Alg patlamalarının artışında en önemli etkende evsel, endüstriyel ve zirai atıklarla olan kirlenmedir.

ALSANCAK LİMANI ve ASKERİ TERSANE

Tehlikeli alg türlerinin taşınmasında en önemli etkenlerden biri gemilerin denge sularıdır. Bir geminin denge suyu 300 milyon toksik dinoflagellat kisti bulundurabilir. Bu konuda en iyi önlem gemilerin toksik patlamaların olduğu liman sularından denge suyu almalarının önlenmesidir. İzmir Körfezi kirlenme açısından ölüm aşamasına gelen bir yerdir, böyle bir yerde Dünyanın sayılı limanlarından olan Alsancak liman faaliyetleri (SİNTİNE BALAST SULARI, ATIKSU ve KATI ATIK alımı) çok önem arz etmekte acilen daha sıkı tedbirler alınmalıdır. Tersanelerin deniz ortamı için oluşturduğu tehlike ortada iken bu tersane yıllardır kirlilik yüklemekte olup son yıllarda sadece askeri gemiler değil bir de sivil araçları burada görmekteyiz.

YAPILMASI GEREKENLER 

Körfezde acil durum ilan edilip yüzeye çıkan balık ölülerini insan teması olmadan toplayıp TEHLİKELİ ZARARLI ATIK BERTARAF TESİSİNE göndererek işlem yapılmalıdır. Deniz suyu analizleri aynı örneğin birden çok AKREDİTE laboratuvarda analizi yapılıp her hafta bu analizler tekrarlanmalıdır. Deniz suyunda balıklar, bakteriler ve tek hücrelilerin tespiti yapılmalıdır. Her bir türün taksonomik sınıflaması ve mililitredeki sayısı ve günlere göre sayı değişimi kayıt altına alınmalıdır.

Aşırı sıcaklık artışı tek başına bir faktör değildir. Türkiye’de ve dünyada pek çok kıyıda ölçülen sıcaklık değerleri buradan daha yüksektir. Hatta bunlar içinde Tayland-Phuket Koy Hoy adası deniz suyu sıcaklığı 30 derecenin üzerindedir, benzeri şekilde Mısır Kızıldenizde Marsa Alam ve Sharm El-Sheikh da sıcaklık değeri 30 dereceyi geçmesine rağmen kirliliğe yol açan atık içermediği için pırıl pırıldır.

SUÇLU KİM?

2000 yılı sonrası Kanun ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle denizler ve iç sularda yetki ve yaptırım sıralaması önem derecesine göre şöyle sıralanabilir:

Derece sorumlu: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
Derece sorumlu; Tarım ve Orman Bakanlığı
Derece sorumlu: Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı

Diğer kurumlar gerek kadro ve fiziki olanakları gerekse müdahale yetkileri açısından kendilerine icraat yetkisi verilmemiştir. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kurumu İZSU bu konuda icracı olamazlar. Her ne kadar Büyükşehir Belediyesi ve İZSU ekipleri olayın başından beri acil durum ilanı ile bütün ekipleri ile olaya müdahale edip görünür etkileri azaltmaya çalışmaktadırlar. Örneğin iç körfezde biriken milyonlarca toksik çamuru oradan almak istese 50000 m3 ten fazlasına dokunamaz, bakanlık izin vermez. Körfez su akımını geliştirecek her tür proje yapma ve uygulama bakanlıklara aittir. Tarım Orman bakanlığı gerek su kalitesi gerekse su ürünleri açısından hiç kimseyle sorumluluk paylaşmaz ama yaptıklarının sonucu ortada. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı böylesi yüksek kapasiteli bir limanda gerek su kalitesi gerekse ulaşım ve yük elleçleme faaliyetleri için HASSAS KÖRFEZE göre uygulamalara başlamalıdır. Liman yönetimleri limanda aldıkları her türden atıkta kalite analizi ve arıtma/bertaraf işlemlerinden sonra kentsel alt yapıyı kullanmalıdır. Gelen gemilerin rotaları bellidir, özellikle tropik denizlerden alınan BALAST ve SİNTİNE suları arıtma ve dezenfeksiyonu liman atık alma tesislerinde yapılmalıdır. Gemilerin yakıtları ve atmosferik emisyon standartlarını Avrupa Birliği ve/veya ABD uygulama standartlarına yükseltmelidir. Askeri tersane derhal yeri değiştirilmelidir. Tersanelerin çevresel etkilerini yazıyı uzatmamak için yazmıyorum, meraklısına ayrıca anlatırım.

Bir su kütlesi olan denizlerde de Su kalite Yönetimi (Water Management) kapsamında yapılması gereken çok iş vardır. Öncelikle suda ve dipte sürekli kalite analizleri ilgililerle paylaşılmalıdır. Deniz suyunda makro ve mikro canlıların türleri, sayıları ve aktivite durumları aylık raporlanmalıdır. Suda oluşan değişiklikler erken uyarı sistemleri ile izlenip felaket öncesi gereken tedbirler alınabilir. Böylesi kriz anında yüzlerce yüzey havalandırıcı yerleştirilip çalıştırılarak oksijen seviyesi arttırılıp müdahale zamanı kazanılabilir. Yüzer perdeli engel sistemi ile balıklar uzakta tutulabilir. Deniz içinde canlı yerleştirip kamera ile aktiviteleri gözlenerek erken müdahale yapılabilir.

Şu anda ÇÖZÜNMÜŞ OKSİJEN derişimi 1 mg/L nin çok altında olduğu için 50-60 yılda biriktirilen ve halının altına süpürülen TOKSİK TEHLİKELİ ÇAMURLARDA oksijensiz (ANAEROBİK) ayrışma ile oluşan zehirli gazlar (Amonyak, Hidrojen sülfür, metan ve toksik organik gazlar) şehirde yaşayan insanların sağlığını ve konforunu olumsuz yönde etkilemekte riskli guruplardaki insanlarda geri dönüşsüz tahribata yol açmaktadır. Bakanlığın ve Belediyenin bu gazların analizini de sürekli olarak yapması ve sonuçları halka duyurması gerekir (her ne kadar çevre bakanlığı yıllardır Aliağa bölgesinin şehre gönderdiği zehirli hava için önlem almasa da bari şimdi gereğini yapmak için çalışsın). İlgili tüm birimler stratejik planlamalarında körfez için ACİL EYLEM PLANI hazırlayıp, plan gereği personel ve teknik donanımı hazırlamalıdır.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 25 Ağustos 2024, 12:45

    Hocamızın yazısına teşekkür ederiz. Körfezin ufak bir tarihçesini geçmiş. Yalnız o zehirli dip çamurlarının asla kurcalanmaması ve çıkarılmaması gerekir. Çamurun çıkarılması 2 büyük tehlikeyi beraberinde getirmektedir. Sedimentteki zehirli yapılar şu koluna geçerek buradaki hayatı bitirir ve kirliliğe yol açar. 2. si çıkan zehir yüklü çamurun berterafı veya nereye döküleceği konusudur ki geçen yıl yapıldığı gibi temiz yerlere dökülerek oranında kirlenmesine yol açmasın. Diğer bir husus da buradaki tersane asla ama asla taşınmamalıdır. Çünkü taşındığı bölgeyi de kısa sürede kirleticektir. Buna da razı gelen olmayacaktır. Ufak bir düzeltme de plankton plankter kelimesinin çoğuludur.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!