Yağız Aksakaloğlu yazdı…
Oturmak, fiziksel bir ihtiyaçtır. Hatta insan, düşünen bir canlı olmanın ötesinde oturan bir varlıktır, diyebiliriz. “Nerede oturuyorsun?” deriz. Henüz ilkokulda sandalye kapma yarışları düzenleriz. Tramvaylarda, trenlerde, otobüslerde, minibüslerde hatta özel araçlarda kendimize uygun bir yer aramak için uyanık gözlerle acele ederiz. Bu uğurda yetmişinde bile canla başla mücadele eden, koşturan, yırtınan, sanki son nefesini verecekmiş gibi pençesini hızla savuran nice dedeler, nineler görürüz.
Günlük hayat bir yana, bürokratik hayatımızda da her türden makama oturmak çok daha hassas bir mevzu haline gelmiştir. Devlet görevlerinde bir oda için birbirinin üzerine çıkan bürokratlar, akademide bir koltuk için birbirini yiyen akademisyenler, hızla yükselme uğruna haksızlıklara sessiz kalanlar…
Tüm bunlar hayatımızın sanki bir normali olmuştur. Bu açılardan oturmak, başlı başına kutsal bir eylemdir.
Misal, bir gün Ankara metrosuna binmiş, yolculuk ediyordum. Metro hıncahınç doluydu. Üniversiteli olduğu her halinden belli, marul saçlı, sivilceli bir kızcağız köşede bir yer bulmuş oturuyor, bir yandan da kulaklığından müzik dinliyordu. Çok geçmeden diğer bir duraktan içeriye yedi-sekiz kişi hızla girdi. Bir yaşlı adam ile akraba oldukları yüzlerinden okunan üç yaşlı kadın, kızın başında dikilmeye başladı. O ara üniversiteli kızın yanı boşaldı. Boşalır boşalmaz koltuğa bir kaplan çevikliğinde sıçrayarak oturan kadın, kızı köşeye doğru sıkıştırmaya, bir yandan da homurdanmaya başladı. Bu baskılara dayanamayan kız, kalkmak zorunda kaldı ve yüksek sesle söylenmeye başladı.
- Beni zorla kaldırmaya hakkınız yok! Ben de kütüphaneden çıktım.
Kadın, “saygısız,” diye tekrar tekrar sızlanıyordu.
- Esas saygısızlığı siz yapıyorsunuz. Beni kalkmaya zorlayamazsınız.
O ara kadının yanındaki adamın ameliyatlı olduğu anlaşıldı. Adam, kızdan boşalan yere sessizce oturdu. Bir durak sonra yine boş bir yer bulup oturan kız, “Oturdum ama rahatsız olmazsınız inşallah,” diye kinayeli bir şekilde kadınla adama söylendi. Bunu duyan hasta adam, fırtına öncesi sessizliğindeki sakin bir tonla “Sen, ne dedin kızım?” diye sordu. Kızdan bir ses gelmeyince bu sefer daha yüksek bir tonda kızarak “Sen ne dedin?” diye kükredi. Araya giren başka genç bir kadın “Bağırmaya hakkınız yok,” diyerek adamı sakinleştirip yerine oturttu fakat bu sefer oturan kızcağız, bir histeri krizi içerisinde gibi titreye titreye ağlamaya başladı ve ilk durakta koşarak kendini dışarı attı.
Yukarıdaki kısa hikâyede oturanın oturduğu yerden kalkması için zora dayalı bir eylem gerekmiştir. Özellikle günümüz büyükşehirlerinde oturma eyleminin kutsallığını kendi kendine bozmak, kişisel vicdanların elinde nadiren görülebilir bir hal almıştır.
***
Peki, esas konumuza gelelim.
“Yenilmez güreşçimiz!” CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir uzaylı mıdır? Uzaydan yeryüzüne çarpan ateşli bir gök taşının üzerinde mi gelmiştir? Yani, o da bu toplumun bir bireyi değil midir? Oturmak, herkes gibi onun da hakkı değil midir?
Pekâlâ, Kılıçdaroğlu da düşünen bir canlı olmaktan ziyade oturan bir varlıktır. Seçim sürecinde FETÖ’nün ve küresel güçlerin kucağına oturmaya hazır ve nazır görüntüler veren hırslı birinin kendi koltuğunu bireysel vicdanına dayanarak bırakacağını düşünmek, sanırım biraz saflık olur. Bu durumda Kılıçdaroğlu’nun başında dikilmekte olanların uzun zamandır ayakta durmanın verdiği bunalımla ağızlarından çıkan homurdanmalarını iyi dinlemeliyiz. Bu sesler, Kılıçdaroğlu’nun koltuğundan kalkması için gereken zor gücün oluştuğunu açıkça gösteriyor. Fakat bu kuvvetin eyleme dönmesi için mutlak bir yöne ihtiyacı var.
Kılıçdaroğlu ister bireysel vicdanına dayanarak yer versin ya da yer vermeyip hikâyemizdeki kızcağız gibi ağlayarak bu metroyu terk etsin, önemli değil. Bizim esas merak ettiğimiz soru şu olmalı: CHP içindeki değişim hareketi, tam bağımsız “milli” bir yöne oturabilecek midir yoksa bu, boş bir hayalden mi ibarettir?
Kılıçdaroğlu giderse Tayyip Erdoğan gider. Tayyip Erdoğan Kılıçdaroğlu nu CHP nin başında her zaman bulundutacaktır. Kılıçdaroğlu=Tayyip Erdoğan+Devlet Bahçeli
yenı bir yapıstırıcı soken cıkmıs .fiatı da ucuz. ısmını vermeyım reklama gıde. bence ychp ye bir kolı gonderelım.
çok keyifliydi yazı. erken bitince üzüldüm.