VERYANSIN TV
Ergenekon kumpası sürecinde FETÖ’cü savcılar tarafından, komutanlarına suikast girişiminde bulunmakla suçlanan ve hakkında ikinci kez gözaltı kararı çıkarılmasının ardından onur intiharıyla yaşamına son veren kumpas şehidi Yarbay Ali Tatar, ölümünün 15’inci yılında anıldı.
Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, “Yaşadığımız sürece bu mücadeleyi devam ettireceğiz. Ali bize önemli bir miras bıraktı, önemli bir ışık oldu. Bu süreçte kendisini feda etti. Biz de bizim üzerimize bıraktığı mirası sonuna kadar devam ettireceğiz. Zaman geçiyor küçükler büyüyor, hafızalar zayıflıyor, hafızaları zayıflatıyorlar. Bizim buna izin vermememiz gerekiyor” dedi.
AHMET TATAR’DAN ‘FETÖ’ MESAJI
“Bu ülkede Yarbay Ali Tatarlar bitmez” diyen ağabey Ahmet Tatar ise şöyle konuştu:
“Görev alanındaki hiçbir aksaklığa, kayıtsız kalmadı. Eğitim birliklerinde objektif kuralların geliştirilmesine öncülük etti. Kişisel inisiyatiflerin en aza indirgenmesi konusunda çevresindeki Atatürkçü subaylarla yeni uygulamaları hayata geçirdi. Böylece daha 90’lı yıllarda ordu içine sızmış irticacı grupların, özellikle de Fetullahçıların radarına girmiş oldu. Daha o yıllarda Fetullahçı çete, ordu içinde gücün artırmak, militanlarının yolunu açıp köşe başlarını tutmak için alttan alta sinsice çalışıyordu. Planları için tehlike gördükleri Atatürkçü subaylar, daha o günlerde fişleniyorlardı.
Dün, bu kumpaslarla, yüzlerce subayın ordudan koparılıp, hapishanelerde süründürülmesinin, nedeni ne ise bugün “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diyen teğmenlerin suçlu gibi gösterilmesinin, meslekten atılmaya kalkılmasının nedeni budur. Ve 15 yıl önce, bütün bunları öngörüp “Böyle giderseniz ne yönetecek bir ordu, ne de yaşayacak bir Cumhuriyet bulamayacaksınız” diye uyaran Yarbay Ali Tatar’ın isyanının nedeni budur.
FETÖ’nün devlette yarattığı tahribat tamir edileceğine, bozulan adalet sistemi düzeltileceğine, hukukun üstünlüğü ve demokrasi hakim olacağına, ülkemiz daha beter bir kaosun, karanlığın içinde yuvarlanmaya devam ediyor. Ne yaparlarsa yapsınlar bu milleti, ne aşta ekmekte, ne de hukukta demokraside daha azına razı edemeyecekler. Kendi çocuklarını bile inandıramadıkları hurafelerle, bu ülkenin gençlerini vasatlığa, yoksulluğa ve karanlığa mahkum edemeyecekler. Bu ülkede Yarbay Ali Tatarlar bitmez. Hiçbir güç Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlığını, bu ülkenin üzerinden, sevgisini, bu milletin yüreğinde yok edemez.”
AYŞE ATEŞ: DEVLETİN DİNİ ADALETTİR
Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ise şunları söyledi:
“Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir durumla karşı karşıyayız. Bu memleketin evlatlarına kıyan hain terör örgütü FETÖ’yü lanetliyorum. Canımız öyle bir yanıyor ki bunun tarifi imkansız. Aynı yerden yandık. Düşmanımız bir, mücadelemiz de bir. Bizi hep omuz omuza göreceksiniz. Ta ki adaletin gerçekleştiğini görene kadar. Ben bir hatırlatma yapmak istiyorum; devletin dini olmaz, devletin dini adalettir. Lütfen artık bunun farkına varsınlar.”
ALİ TATAR KİMDİR?
Ali Tatar 11.02.1967 tarihinde Ankara’da doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Ankara Keçiören’de okudu. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun oldu. Burada master yaptı. 1989’da açılan sınavı kazanarak, eğitim uzmanı olarak, teğmen rütbesiyle Deniz Kuvvetlerine katıldı.
Deniz Kuvvetleri bünyesindeki Astsubay Hazırlama Okulu ilk görev yeri oldu. Tayin olduğu Karamürsel Eğitim Komutanlığı’nda eğitim plan program şube müdürlüğü yaptı. Deniz lisesi ve Deniz Harp Okulu Öğretim Başkanlığı bünyesinde kısım amirliği ile şube müdürlüğü yaptı.
1994 yılında yaşamını Nilüfer’le birleştiren Ali Tatar’ın Gökçen adında bir kızı oldu.
Son görev yeri olan Beylerbeyi Deniz Eğitim ve Öğretim Komutanlığında, Okullar Eğitim Yönetim Şube başkanlığı yapmaktaydı. Görevleri devam ederken tüm zorluklara karşın yüksek lisans ve doktora yapmış; görev yaptığı birliklerde birçok başarı belgesi ve takdirname ile ödüllendirildi.
05.12.2009 tarihinde Beşiktaş Adliyesinde Özel Yetkili savcılar tarafından sorguya çağrılan Yarbay Ali Tatar aynı gün tutuklandı. 09.12.2009 ve 14.12.2009 tarihlerinde iki kez tutukluluğuna yapılan itiraz sonunda 16.12.2014 tarihinde tutuklu olarak bulunduğu Hasdal Askeri Cezaevi’nden serbest bırakıldı.
Hiçbir yeni delil ya da bulgu olmaksızın FETÖ’nün yargıdaki tetikçilerinden savcı Süleyman Pehlivan’ın itirazı üzerine hakkında tekrar tutuklama kararı çıkarıldı.
Tutuklanması öncesinde, bazı basın yayın kuruluşları ile çeşitli internet sitelerinin hakkında yapmış oldukları karalayıcı ve yıpratıcı yayınlara maruz kaldı. Bu yalan bombardımanından ruhsal olarak olumsuz yönde etkilenen Tatar, kurumundan ve komutanlarından beklediği hukuki ve moral desteği bulamadı.
Ali Tatar, 19.12.2009 tarihinde evinde ”Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez” diyerek yaşamına son verdi.
VEDA MEKTUBU
Tatar, yaşamına son vermeden önce kaleme aldığı veda mektubunda şöyle haykırmıştı:
“Sevgili Nilü ve canım aile üyelerim….
Tam her şeyden kurtulduk derken sizlerden bir ayrılık durumu daha yaşamak durumundayım.
Bu ayrılık ebedi ayrılıktır.
Eğer öbür dünya varsa… İleride orada buluşuruz.
Ben ailemden kimseye küskün değilim.
Hepinizi çok seviyorum.
Hepinize bir hakkım geçtiyse helal olsun.
Sizin de bana hakkınızı helal edeceğinize eminim..
Dediğim gibi bana sakın kızmayın. Belki bu süreç altı ay, bir yıl sonra geçecek.
Ancak benim buna dayanacak halim yok.
Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım.
Başınızı dimdik tutun!
Ama ben bu hukuksuzlukla yaşayamam. Yaşadıklarımı ikinci defa kaldırmam mümkün değil…
O deliğe bir daha dönmektense mezara girmeyi tercih ederim…
Belki benim ölümüm bu durumda olan başkalarının aydınlığa çıkışına bir ışık olur.
Boşu boşuna ölmemiş olurum.
Bu şekilde ölmeyi hiç istemezdim.
Buna en çok karşı çıkan bendim.
Şu anda çok duygusal değilim. Ağlamıyorum.
Yalnız içim buruk ve kırgın.
Bana bu oyunu oynayanlara ve sahip çıkmayanlara kırgınım.
Beni rahmetli babamın yanına gömün.
Karımı ve kızım Gökçen’imi size emanet ediyorum.
Kızımı ve karımı yalnız bırakmayacağınızı, bu işin peşini bırakmayacağınızı biliyorum.
Tek tesellim sizleri son bir defa, hep birlikte görmek oldu.
Gökçen’im, canım kızım derslerine çok iyi çalış.
İyi çalış ve önemli yerlere gel ki, benim hesabımı sorabilesin!
Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez.
Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu, ne yaşayacak bir cumhuriyet, ne de bir ülke bulamayacaksınız. Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek hayatıma son veriyorum.”