1. Haberler
  2. Analiz
  3. Türk dili ve çok kutuplu dünya

Türk dili ve çok kutuplu dünya

featured

Mustafa Özgür Sancar yazdı…

İnsan yeryüzünde ayrıcalıklı bir varlık olarak yaşamını dile borçludur. İnsan olmanın ve toplumsal yaşamın birinci kuralıdır dil.

HUKUK DİL SAYESİNDE VAROLDU

Hak ve adalet kavramlarının gerçekleştirilmesini sağlayan hukuku da yaratan dildir.

Basit bir anlaşma iletişim biçiminin ötesinde bir yönetme gereğidir; bu nedenle olsa gerek Çinli düşünür Konfüçyüs, “bir ülkeyi yönetmek için çağrılsaydın önceliğin ne olurdu” şeklindeki bir tartışma konusuna “dil olurdu” yanıtı vererek başlıyor.

Dil bilinmiyor ya da kusurlu kullanılıyorsa yönetmenin ön koşulu olan anlatma eylemini gerçekleştiremezsiniz. Düşüncenizi aktaramazsınız.

11 MİLYON KİLOMETREKARE, 300 MİLYON TÜRK VE ORTAK BİR TÜRK ALFABESİ

Bu nedenle Türkçe’nin yaygın ve doğru biçimde kullanılması, Türk varlığının söz konusu olduğu bütün coğrafyalarda ortak bir Türkçe’nin yaratılması, 300 milyon Türkün kültürel ve siyasal birlikteliğinin zorunlu koşuludur.

11 milyon kilometrekare ve 25 ayrı Türkçe kullanımı… ortak bir alfabenin yaratılması durumunda sıra dışı olarak kabul edebileceğimiz bu büyük potansiyel güç, önce Türk tarih ve kültürünün daha güçlü biçimde yaşatılması, sonra çok kutuplu dünya ihtiyacı doğrultusunda, çok kutupluluğun mazlumlar tarafında yenilmez bir güç odağı kurulması anlamına geliyor.

Bahsettiğim olgu, Turan türünden bir hayalcilik değil. Bunun olmasını mümkün görmüyorum; çünkü bugün varolan her bir Türk devleti, kendi siyasi ve devlet örgütlenmesini gerçekleştirmiş, müstakil varlıklardır. Fakat ortak bir Türkçe alfabe marifetiyle, gerçekçi bir kültürel ve siyasi ittifak kurmak son derece mümkün…

Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te 6 Kasım’da toplanan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) zirvesinde, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan ortak alfabenin altına imza atan ülkeler. Önemli bir başlangıç; ancak bu kararın kurumsal bir yapıya dönüşmesi ve pratikte gerçekleşmesi çok daha önemli. Gelinen aşama önemli olmakla bir birlikte, yeterli değil.

ÇOK KUTUPLU DÜNYA VE DENGE

Tüm Türk topluluklarınca anlaşılan bir Türk alfabesinin yaratılması, ABD’nin tek kutuplu hegemonik dünya planına karşı stratejik derinliği olan bir gücün oluşturulmasını sağlar, bununla beraber, çok kutuplu dünyanın Çin ve Rusya cephesinde, bu ülkeler lehine ortaya çıkabilecek olası tek taraflılık tehlikesini önleyecek bir denge politikasına imkân tanır.

ULUSLARARASILIK VE KÜLTÜR DİLİ

Dil, siyasi olanakları arttırır, kültür ve siyaseti belirler. Uluslararası siyaset açısından Türkiye’nin Türk kültürel ve siyasi dayanışmasının öncüsü olmasını sağlar; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Tük devletleri tarafından tanınmasını sağlayacak koşulları oluşturur. Türkiye’yi bölge ve Akdeniz’de çok daha büyük bir güç hâline getirir.

İdeolojik planda ise öz tarihini bilen ve buna sahip çıkan rafine bir ortak kültürün oluşması mümkün hâle gelir. Böylece Türkçe çok daha yaygın kullanılan uluslararası bir dil, bir kültür dili olur.
Ortak Alfabe, Türkçenin arılaştırılması açısından radikal çözüm üretir.

İNGİLİZCE İSTİLASI, ANLAM KAYBI

Bilgi iletişim teknolojilerinin “uzağı yakın yapan” (ya da yakını uzak…) etkinliği nedeniyle dilin önemi çok daha arttı; fakat ne var ki bu süreç Türkçe için problemleri de beraberinde getirdi.

İngilizcenin, özellikle ekonomi bilimi üzerinden zoraki biçimde, Türkçe’ye yerleştirilme çabası, son derece büyük anlam kayıpları ve karmaşa yol açıyor.

Oysa Türkçe son derece saydamdır ve hukuk, ekonomi ve iletişimde pek çok yeni kavramı karşılayabilecek köklere sahiptir.

Arılaştırmaya son derece yatkındır. Hukukta bunu pek çok örneğini bulabiliriz. Yasa (kanun), özgürlük (hürriyet), yürütme (icra) vb.

Bu çerçevede 1992’de Yürürlüğe giren yeni Medenî Yasa’nın dilde özleşmeye gitme konusunda son derece başarılı olduğunu görüyoruz. İlân (duyuru), ehliyet (yeterlilik, uzluk)…

300 MİLYON İNSANIN KONUŞTUĞU BİR DİL

Fakat bir de başka dillerden gelip, ana dilimize yerleşmiş ve Türkçeleşmiş sözcükler vardır.
Bunlar dilin zenginliğini ve zenginleşebilme potansiyelini gösteriyor.

Türkçe dünya ölçeğinde 300 milyon insan tarafından kullanılıyor.
Tarih boyunca pek çok etnik unsurun karışımıyla muazzam bir zenginliğe sahip olan bir kavmin dilinin de diğer dillerden sözcükleri bünyesine alarak özleştirmesi kadar doğal bir evrimsel süreç olamaz.

İSPANYOLCA VE ARAPLAR

Benzer durum 400 milyondan fazla insanın ana dili olan ve 21 ülkede resmi dil olarak kabul edilen İspanyolca için de geçerlidir.
Yıllar boyu İspanya’nın güneyine hakim olan Endülüs Emevileri İspanyolcaya sayısız kelime ve isim kazandırmış. Bunlar şu anda güncel İspanyolca’nın zenginliğini oluşturan önemli kalıtsal kazanımlar olarak kabul ediliyor.

İspanyolcada kökeni Arapça olan 800’den fazla kelime vardı.

“Ojalá (İnşallah), música (müzik), pantalón (pantalon), azúcar (şeker), guitarra (gitar), aceite (yağ), alquiler (kira)” bunlardan bazıları.

İspanyollar tarihsel süreç içerisinde, savaş ya da işgaller biçiminde gelişen etkileşimler aracılığıyla dillerine giren kelimeleri bir zenginlik olarak kabul ederken, dünyayı anlamlandırmak, eşya ve durumu tanımlamak ya da herhangi bir alanla ilgili kavramlaştırmalarda İngilizceye geçit vermiyorlar. Zengin bir dile sahip olduklarının, daha da önemlisi dillerini koruyup, geliştirdikçe güçlü olabileceklerinin bilincindeler.

DERİN VE DUYARLI OLMAK

Bizde ise ekonomi uzmanlığından dem vuranlardan tutun da hizmet sektöründe herhangi bir işyerinde görev yapan sıradan bir çalışana kadar pek çok kimse, daha bilgili olduklarını varsayarak, İngilizce kelime ve kavramlarla kendilerini açıklama yapaylığı içerisinde yüzüyor.

Oysa tıpkı İspanyolcada olduğu gibi bizim dilimiz de gelişen iş alanları ve bilimle ilgili yeni kavramları karşılayabilecek zenginliğe sahiptir.

Bu bir bilinç meselesidir.

Türkçe’nin zenginliğini ortaya çıkarma gayreti, aynı zamanda ne kadar derin ve duyarlı olduğumuzu da gösterir.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. “Fakat bir de başka dillerden gelip, ana dilimize yerleşmiş ve Türkçeleşmiş sözcükler vardır.
    Bunlar dilin zenginliğini ve zenginleşebilme potansiyelini gösteriyor.”
    Başka dillerden giren sözcükler dillerin zenginliğini göstermez. Belki bu konuda o ulusun duyarlı olmadığını gösterir. Türkçeleşmiş dediğiniz sözcükleri onaylayamayız. Çünkü bugün dile giren ve beğenmediğiniz, kullanmadığınız yabancı sözcükler yarının Türkçeleşmiş sözcükleri olacaklardır. Bu açıdan yazınız çelişkili. Yani hem yabancı sözcükleri onaylamıyorsunuz, hem de dile giren yabancı sözcükleri, dilin zenginliği ve zenginleşebilme potansiyeli olarak görüyorsunuz. Oysa bugün Türkçenin arılaşmaya gereksinimi var. Türkçeleşmiş dediğimiz sözcüklerin bile Türkçede kullanılan gerçek Türkçe bir sözcükle karşılığı var. Yani kavramları karşılamada bir Türkçe bir de Türkçeleşmiş sözcük var. Bizler Türkçeleşmiş sözcükleri değil, Türkçelerini seçmeliyiz. Yazınızda aynı kavramı karşılayan Türkçe “sözcük” ve Arapça “kelime” sözcüklerini kullanmışsınız. Buna gerek yok. Öncelikle Türkçeleri varken yabancı yada Türkçeleşmiş dediğimiz sözcükleri bırakarak başlayabiliriz.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!