VERYANSIN TV
Prof. Dr. Meltem Dikmen, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararları uygulanmamasını ve Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesini değerlendirdi.
Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği karar, dün TBMM Genel Kurulu’nda okunmuştu. Kararın okunmasıyla birlikte tutuklu bulunan Atalay’ın milletvekilliği düşürülmüştü. Can Atalay kararını okuyan Bekir Bozdağ’a Anayasa kitapçığı fırlatılmıştı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararları uygulanmamasını “darbe girişimi” olarak nitelenmiş ve karara karşı eylem çağrıları yapılmıştı.
Gelişmelerin ardından Veryansın TV Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay’ın programına konuk olan Prof. Dr. Meltem Dikmen, Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesini değerlendirdi. Yeni Anayasa tartışmalarını işaret eden Dikmen, “Değişikliklerin hangi noktalarda olacağı konusunda şimdi ipuçları toplanmaya çalışılıyor. Bunlardan biri Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini budamak” yorumunu yaptı.
Türkiye’nin son 20 senede Anayasasızlaşma, devletsizleşme, kimliksizleşme ve vatansızlaşma sürecine girdiğini söyleyen Dikmen, “Yanılmadığımı, adım adım bu sona yaklaştığımıza dair birtakım gelişmeleri gözledikçe de çok üzüldüm” dedi.
‘ANAYASA’DAKİ DÜZENLEMELER DOĞRULTUSUNDA BİR UYGULAMANIN YAPILACAĞINI DÜŞÜNÜYORDUK’
Can Atalay’ın cezaevinde olduğu için Meclis’te milletvekili yeminini edemediğini hatırlatan Dikmen’in açıklamaları şöyle:
“Can Atalay Hatay milletvekili olarak seçildi fakat seçildiği tarih itibarıyla cezaevindeydi ve bir davadan dolayı yargılaması devam ediyordu. Beklenenlere göre, Can Atalay’ın tahliye edilmesi ve milletvekili yeminini yapıp görevine başlaması gerekiyordu. Can Atalay’ın milletvekili olması, hakkında açılan davanın düşmesini doğurmuyordu. Eğer ortada bir suç isnadı varsa elbette hakkındaki yargılama devam edecek ve bir hüküm verilecek ama bu hükmün ne zaman verileceği ne zaman infaz edileceğiyle ilgili sorunlar, Anayasa’da açıkça düzenlenmişti. Ve bizler o düzenlemelerin doğrultusunda bir uygulamanın yapılacağını bekliyorduk. Ama tümüyle farklı şeyler oldu.”
‘ANAYASA MAHKEMESİNİN HUKUKİ VARLIĞINA SON VERİLEBİLİR’
“Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’nda köklü ve kapsamlı bir değişiklik için düğmeye basılmıştır. Bunun da mesajı verilmiştir zaten. Şimdi bu değişikliklerin hangi noktalarda olacağı konusunda şimdi ipuçları toplanmaya çalışılıyor. Bunlardan biri Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini budamak. Hatta belki Anayasa Mahkemesi’nin hukuki varlığına son vermek şeklinde bir gelişme olabilir. Bu şimdilik biraz uç bir öngörüdür ama ben geçmişte bundan 15-20 yıl önce 2002’den itibaren yürürlüğünü devam ettirmekte olan bu iktidarın eylem ve uygulamaları doğrultusunda şöyle bir şey söylüyordum; Türkiye, Anayasasızlaşma, devletsizleşme, kimliksizleşme ve vatansızlaşma sürecine girmiştir.”
‘YARGISAL KURUMLARIN HUKUK NİTELİĞİ OLMASINA SON VERİLECEK’
“Yargı, uzun süredir yetkileri budanan adeta siyasetin emrine giren bir kurum olarak varlığını gösteriyordu. Ve nihayet Anayasa Mahkemesi ile ilgili tartışmalar, Can Atalay kararıyla birlikte gündemde çok yoğun bir şekilde yaşanmaya başladı. Şimdi Türkiye’de ne olacak? Evet, Türkiye’de yapılacak kapsamlı bir Anayasa değişikliğiyle, yeni bir Anayasa çalışmasıyla yargısal kurumların hukuk niteliği olmasına son verilecek diye düşünüyorum.”
‘HAK İHLALİ BAŞVURUSUNU NİÇİN 4 AY SONRA KARARA BAĞLADI?’
“Ortada Anayasa’nın, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesi ve maddi olay var. Somut olaya biz maddi olay deriz. Can Atalay’ın niçin yargılandığına ilişkin maddi bir olay var. Normal mahkemelerde bile, ilk derece mahkemelerde bile tutuklu yargılanan kişilerin duruşmaları bir an önceye alınır. Yani en geç 1 ay önce duruşmalar yapılır. Ya tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmelerine ya da tutukluluk halinin devamına karar verilir. Anayasa Mahkemesi kendisine 20 Haziran 2023’te gelen bu hak ihlali başvurusunu niçin 4 ay sonra karara bağlamış? 4 aylık uzun bir süre var. İsteseydi hemen de karara bağlayabilirdi.
Başvurunun kendisine geldiği 1-2 ay içinde henüz Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin bu konudaki kararı kesinleşmeden verebilmeliydi. Ama yapay bir kriz oluşturulmuştur.”
‘BİLİNÇLİ OLARAK HUKUKİ BULANIKLIK YARATILDI’
İkincisi Anayasa Mahkemesi’nin 25 Ekim 2023 tarihinde verdiği hak ihlali tespit kararından önce 28 Eylül 2023’te, yani 1 ay önce Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi verilen bu kararı onuyor. Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bu hak ihlali kararının Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin kararına karşı mı, 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına karşı mı olduğu konusunda belirsizlik oluşuyor. Bilinçli olarak hukuki bir bulanıklık yaratıldığını düşünüyorum. Ve bu hukuki bulanıklık ortamında ağaçlara bakarak ormanı görmemek gibi bir durumla karşı karşıyayız diye düşünüyorum.
Çünkü burada iki yüksek mahkemenin ‘sen mi daha yükseksin, ben mi daha yükseğim. Süper temyiz mahkemesi sanma kendini. Sen bize emir ve talimat veremezsin. Kanun yolunda gözetilecek hususlar hakkında Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruların yapıldığı davalarda inceleme yapamaz. Haddini aşıyorsun’ şeklinde Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’ne yapmış olduğu göndermeler var. Anayasa Mahkemesi’nin de hem gerekçeli kararında hem de 2. defa vermiş olduğu hak ihlali tespit kararında yapmış olduğu göndermeler var.”
‘YAPAY BİR KRİZ OLUŞTURULDU’
“Son dönemde mahkemeler de adeta kamuoyunda belli konuların yargının hukuki meşruiyetiyle ilgili konuların kamuoyunda tartışmaya açılması ve gündemin bu şekilde geliştirilmesi için bilinçli olarak paslaşıyorlar ve toplum için yapay gündem yaratıyorlar gibi geliyor bana. Eğer Anayasa Mahkemesi, Can Atalay için gerçekten bir hak ihlali tespitine karar verecek olsaydı 4 ay elinde bekletmemeliydi o dosyayı. Başvurunun kendisine geldiği 1-2 ay içinde henüz Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin bu konudaki kararı kesinleşmeden verebilmeliydi. Ama yapay bir kriz oluşturulmuştur.”
Yayının tamamını izlemek için tıklayın:
Günaydın.