Dr. Barış Adıbelli yazdı…
Trump, tıpkı orta Çağ şövalye hikayelerinde olduğu gibi ejderhayı öldürmek için yola çıkan bir 21.yüzyıl Don Kişot’u misali Çin’le savaşmaya kendini adamış durumda. Öyle ki bu adanmışlık kendisini bir seçilmişliğe dönüştürmüş kendisinin Tanrı tarafından Çin’le mücadele etmek için gönderildiğine inanmış ve bunu da bir anlatı olarak benimsemiştir.
Tıpkı Don Kişot hikayesinde olduğu gibi şövalye Donkişot kötülerle savaştığını zannederken aslında savaştığı sadece yel değirmenleridir. İşte Trump da aslında Çin’le savaştığını zannederken esas savaştığı ABD’nin kendi geleceği olduğunun farkında değil. Şu anda dünya ekonomisine zarar verdiği gibi kendi ülkesinin ekonomisine de büyük hasar vermiştir. Trump, dünya denen geminin içinde hep birlikte olduğumuz fikrini bir türlü kabullenemediği için kendisinin de içinde bulunduğu geminin tabanını delmekten çekinmemektedir. Bu gemi hızla su almakta ve batma tehlikesi ufukta görünmektedir. Buna rağmen Trump, kendisini bu geminin içinde yokmuş gibi farz etmektedir.
İşte size modern çağın Don Kişot’u Trump! Don Kişot’un yanında bir de yaveri veya ona hizmet edeni vardır. Hikayede onun adı Sancho Panza’dır. Bizim Don Kişot Trump’ın Sancho Panza’sı da İsrail başbakanı Netenyahu’dur. Dünyada bu tarifeleri memnuniyetle karşılayan tek lider Netanyahu’dur. Hatta Trump’a hoş gözükmek için “bu tarifeleri İsrail de dahil olmak üzere tüm ülkelere koymakta yerden göğe kadar haklısınız” mesajı bile vermiştir.
Şimdi bu iki maceracı şövalye ve yanındaki yedeği İran’a bir saldırı planlamaktalar. Cumartesi günü İran’dan beklediği cevabı alamazsa Trump, İran’ın nükleer tesislerini vurmak için harekete geçecek. Trump’ın son yaptığı açıklamada böyle bir operasyona İsrail’in de katılacağını ancak bu operasyona ABD’nin ve kendisinin liderlik edeceğini söyledi.
İran, Avrasya’da önemli bir jeopolitik güç. Topografik ve demografik yapısı ne Irak’a ne de Libya’ya benziyor. Hava saldırılarıyla tesisleri ve stratejik noktaları ABD vurabilir ama İslami rejimi bununla dize getiremez. Karşısında sekiz yıl Irak’la savaşmış, vekil güçleri, milisleri kullanmakta mahir ve sürekli teyakkuz halinde bulunan bir İran var. Dolayısıyla İran’da eğer rejimi yıkmak istiyorsanız çok uluslu büyük bir kara harekâtı düzenlemeniz gerekir ki Afganistan’da bunun bir örneği görüldü ve başarılı olamadı, kaldı ki Irak’ta da ne kadar başarılı olduğu tartışılır. Aksi halde nükleer bir savaş çıkma ihtimali yüksek olur.
Trump’ın İran konusunda söyledikleri bir blöf mü yoksa gerçekten bir tehdit mi bunu cumartesi günü göreceğiz ancak gerçek şu ki İran’ın iki önemli stratejik ortağı Rusya ve Çin’in bu konuda atacağı adımlar da merak konusu. Halihazırda Çin’e karşı tarihin en büyük ticari savaşını başlatan Trump, kendi kazdığı çukura düşmek üzere. Lakin Trump’ın Çin’e karşı kullanabileceği bir takım silahları var. Bunlar Güney Çin denizi meselesi, Tayvan, Hong Kong, Uygurlar, Tibet ve İç Moğolistan. Dikkat edileceği üzere Güney Çin denizi meselesinin dışındaki tüm meseleler aslında Çin’in yumuşak karnını ve kırmızı çizgilerini oluşturan meselelerdir ve daha çok ülkeyi parçalamaya yönelik hamlelerdir. Trump, geçmişte bunu yapabileceğini Hong Kong ve Uygur meselelerinde kendisini göstermişti
Trump’ın beklentisi ise Xi Jinping’in kendisini telefonla arayıp tarifeler konusunda yalvarması ve Çin’in diz çökmesi. Çin’in tarihini ve kültürünü çok iyi bildiğini iddia eden Trump’ın aslında Çin tarihiyle yakından ve uzaktan hiçbir ilgisinin olmadığı bu stratejisi ile ortaya çıkmaktadır.Tarih boyunca Çin bir çok kez baskı altında kalmasına rağmen diz çökmemiş aksine bu baskılar Çin’in yeniden dirilişi adını verdikleri süreci tetiklemiştir.
Birçok stratejist, Trump’ın bu baskısı Çin’i daha bilenmiş daha agresif bir konuma itecektir . Bu ise dünyada tehlikeli bir kutuplaşmayı beraberinde getirecektir. Zaten Trump’ın amacı çok kutuplu denen ABD’yi tahtından alaşağı edecek süreci baltalamak. Bu nedenle, Trump, Kartal’ın daima yükseklerde uçmasını istiyorsa ejderhanın ölmesinin gerektiğinin farkında…
Not: Tarife savaşlarında son durum: ABD: %145, Çin: %125
Hocam, bırakalım birbirlerini yesinler, çin dediğiniz xi jing ping döneminden beri, Atatürk ve Türk düşmanı bir yapıya büründü, 15 yıl yaşadığım yerde MSS ajanları önüme Atatürk resmi koyup terörist dedi, tai vatan partililerin beni Atatürkçü diye fişlemeleri ayrı garabet…