Barış Doster yazdı…
Uğur Mumcu; 31 Ocak 1990’da alçakça bir cinayete kurban giden Muammer Aksoy’un cenazesinde, kortejin en önündeydi. Elinde hocası, dostu, dava arkadaşı Muammer Aksoy’un fotoğrafını taşıyordu. Türk Devrimi’ni, Atatürkçü düşünceyi, tam bağımsızlığı, antiemperyalizmi, emeği, aydınlanmayı, eşitliği ön safta, en ön sırada savunan bu iki yetkin hukukçunun, yiğit Cumhuriyetçinin kaderleri de aynı oldu. 24 Ocak 1993’te de Uğur Mumcu’yu katletti karanlık güçler.
Muammer Aksoy’un öldürülmesinin ardından, Cumhuriyet Devrimi’nin bu güzel yüzlü, ak saçlı, çalışkan evladının dünya görüşü ve sevecen kişiliği hakkında yazılar yazmıştı Uğur Mumcu. Aksoy’un katillerinin peşine düşmüş, izini sürmüştü. Bu cinayet aydınlatılırsa, yeni cinayetlerin önleneceğini düşünüyordu. Haklıydı.
Prof. Dr. Muammer Aksoy; milli petrol davasının öncü ve simge ismiydi. Türkiye’nin yeraltı kaynaklarının emperyalizmin eline geçmemesi, çokuluslu şirketler tarafından ucuza kapatılmaması için çalışmış bir hukukçuydu. Katıksız bir Atatürkçüydü. Ankara Barosu Başkanlığı yapmış, örgütlü topluma inanan bir aydındı. 1961 anayasasını hazırlayan komisyonun sözcülüğünü üstlenmişti. CHP milletvekilliği, Türk Hukuk Kurumu Başkanlığı yapmıştı. Ölmeden bir süre önce de kendisi gibi Cumhuriyet’in seçkin, cesur ve öncü aydınlarıyla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuş ve başkanlığını üstlenmişti. Tüm bu nitelikleri yanında uzun yıllar Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (Mülkiye) öğretim üyeliği yapmış, öğrencilerinin çok sevdiği bir bilim insanıydı. Öğrenci olaylarının Mülkiye’yi kasıp kavurduğu bir dönemde, sağcı bir öğrencinin dövülmesini önlemek için, üzerine kapaklanıp, kendini siper edecek kadar düşkündü öğrencilerine. Herkesi dinleyen, hoşgörüyle yaklaşan, yardım etmeye çalışan bir Cumhuriyet öğretmeniydi.
Uğur Mumcu; gazeteciydi. Ülkemizin gelmiş geçmiş en büyük gazetecisiydi. Araştırmacı gazeteciliğin öncüsü, en büyük ismiydi. Kendi deyimiyle Kalpaksız Kuvayı Milliyeciydi. Kemalist, Cumhuriyetçi bir kalemdi. Kararlı, tutarlı, yürekli, inançlı, dirençli, gözüpek, yiğit, mert bir devrimciydi. Solun ne olduğunu, nereden geldiğini, neleri savunması gerektiğini bilen, Anadolu Aydınlanması’nın, 1923 Devrimi’nin kazanımlarına ödün vermeksizin sahip çıkan, Kemalist ve Cumhuriyetçi olunmadan, solcu olunamayacağını her zaman vurgulayan bir yazardı. Türkiye’ye yönelik tüm tehdit ve tehlikelere karşı, aynı anda, pek çok cephede kavga veren bir aydındı.
Tüm bu nitelikleri, birikimleri, donanımları ve siyasal duruşları Aksoy ve Mumcu’yu hem çok iyi dost yaptı hem de aynı kaderi paylaşmalarına neden oldu. Çünkü ikisi de çalışkandı, bilgiliydi, kararlıydı, cesurdu. Bu nedenle ikisi de hedefti. Emperyalizmin hedefiydi. Din tacirlerinin, numaracı cumhuriyetçilerin, etnik ayrılıkçıların, mafyanın, çetelerin, hırsızların hedefiydi.
Aksoy’un ve Mumcu’nun ölümlerinin üzerinden yıllar geçse de, ikisi de unutulmadı. Hukukçu, yazar, bilim insanı, gazeteci, araştırmacı nitelikleri yanında asıl, Cumhuriyetçilikleri, Atatürkçülükleri ve cesaretleri örnek oldu Türkiye’ye. Onur anıtı, erdem abidesi, cesaret timsali olarak geçtiler tarihe. Aksoy’a ve Mumcu’ya sahip çıkmak, Atatürk’e, Cumhuriyet’e, tam bağımsızlığa, laikliğe, aydınlanmaya, ulusal bütünlüğe, ay yıldızlı bayrağa sahip çıkmakla, emperyalizme direnmekle özdeşleşti.
Değerli Cumhuriyetçimiz sayın Doster ,ulusal kahramanlarımızı betimleyici yazınız için saygı ve selam.
Çok keyifli fakat bence hakettiğinden daha kısa süreli yazıyorsunuz. Daha uzun olmasını yeğlerim.
“Eziliyoruz” diye ağlayanlar siyasal islamcılar ve onların eli kanlı etnikçi dostlarıydı ama hep Atatürkçü aydınlar katledildi.
Barış Doster,yazınızı çok beğendim kaleminize sağlık.Onlar bu vatan aydınlansın diye öldüler.Korkmadılar.Mekanları cennet olsun.Ahmet Bey size katılıyorum,çok doğru tespit.