Bilin Neyaptı
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Ekonomide çıkış reçetesi

Ekonomide çıkış reçetesi

featured

Bilin Neyaptı yazdı…

Eğitim ve sağlık beşeri sermaye gelişiminin, beşeri sermaye de katma değer üretiminin ve kalkınmanın temel faktörleri. Dünya Bankası verilerine göre, OECD ülkelerinin 2000’lerde ortalama sağlık harcaması, GSYİH’nın yaklaşık yüzde 7.5’u; bizde bunun yarısı kadar ve dünya ortalamasından da az. OECD’nin ülkelerinin 2000’lerde ortalama eğitim harcaması GSYİH’nın yaklaşık yüzde 5’i, dünya ortalaması da buna yakın: yüzde 4.5 civarında; bizimki ise bu orandan da az. 

Kişi başı gelirimizin OECD ülkelerinin ortalama gelirinin ¼’ü düzeyinde olduğu da göz önüne alınırsa[1], Türkiye’de kamu harcamalarının gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığı ve ülkenin beşeri sermayesini geliştirmede yetersiz olduğu, sadece bu verilere bakarak dahi açıktır. İstatistiklere artan güvensizlik ve iktidarın eğitim ve sağlıktaki kaynak israfı (her ile niteliksiz üniversite açılışı, tercih edilmeyen imam hatip liselerine orantısız yatırımlar, ekonomik olmayan şehir hastanelerinin garantili finansmanı gibi) da hesaba katılırsa, kamu harcamalarındaki yetersizlik daha da belirginleşmekte. Türkiye, sosyal güvenlik, sosyal yardım, işsizlik sigortası harcamalarının gelire oranında, ve sendika yoğunlaşması ve toplu iş sözleşmelerine katılımda da OECD ortalamasının çok gerisinde ve hatta bu rakamların bazılarında dünya ortalamasının da altında. 

Bu fotoğraf, 1980’lerden beri piyasa ekonomisi diye dayatılan sistemi taçlandırmak için eline büyük fırsatlar verilen AKP tarafından saray kapitalizmine evriltilerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin sürdürülebilir kalkınma hedefinin üzerinde oturduğu kurumsal temelleri yıkma çabasının sonuçlarını özetler nitelikte. Kamu kurumlarının kökten dönüştürülerek siyasi bir partinin ideoloji ve tercihlerine hizmet eder hale getirilişinin sonucu, 19 yıldır tüm kaynaklarımıza hükmeden iktidarın sürdürülebilir büyüme ve istihdam yaratamayışında özetlenmekte.

Çıkış nerede ? 

-Halkımız çalışkandır; ihtiyacı olan, sadece fırsatlara eşit erişim ve gelecek ümididir. Bunlar ise her bireyin sağlık hizmetlerine, kesintisiz 12 yıl nitelikli eğitime, ve adil, güvenli, güvenceli istihdama erişimiyle sağlanır. Beşeri sermaye arttıkça üretim de istihdam da, yatırım da artar. 

-Sanat, felsefe, spor hayatın ve tabii ki eğitimin önemle üzerinde durulan parçası olmalıdır. Sevgi, saygı, ulusal beraberlik, yani sosyal sermaye, bunlarla yeşerecektir. 

-Finansal teknolojilerle yaratılan sermayenin artış hızıyla büyülenenler, ekonomide çıkışı dışarıdan sermaye bulmakta olduğunu sananlar, fiziksel sermayeye dönüşmeyen sermayenin yarattığı krizleri anlamamakta ve çıkışa çözüm üretememekteler. Dünya dengeleri hızla değişirken, mevcut finansal çıkar ağlarının küçük paydaşları olmanın ülke geleceğine yön veremeyeceğini anlamak gerekiyor.

-Savunma, eğitim, sağlık, zirai üretim ve donanım, madenler başta olmak üzere, stratejik sektörlerde kamu harcamalarındaki gerekli artışın finansmanı, devletteki israfın kısılması ve Sayıştay raporlarıyla ve hukuki yollarla haksızlığı tescillenmiş kazançlara ve kamu yararına aykırılığı tespit edilmiş uygulamalara uygulanacak cezalarla sağlanabilir. 

-Devlet aygıtının kamu varlıklarımızı koruyucu mekanizmalarının geliştirilmesi gerekmektedir.

-Vergilerimizle toplanan fonların amaçları doğrultusunda şeffaflıkla işletilmesi ve kullanılması devletin asli görevidir. Halk, vergilerinin kendi refahı ve çocuklarının geleceği için kullanılacağını bilirse vergi ödemekten kaçınmaz. 

-Pandemi ve diğer kriz dönemlerinde bile servetleri büyüyen zenginlerden kısıtlı bir süre için servet vergisi ya bu kesimden bağış toplama yoluyla krizin finansmanı, Oxfam’ın 2021 raporunda da tüm dünya ülkeleri için öne çıkan çözüm reçetelerinden. Bu seçeneğin ciddiyetle tartışılması, en azından aşı temini gibi geçici sorunların finansmanı için gereklidir.

Beşeri ve sosyal sermaye birden yok edilemeyeği gibi, birden de düzeltilemez. Ancak, Türk milletinin büyük avantajı, Cumhuriyet’imizin kuruluş değerlerinin önderliğidir; değerleri korumak ve yükseltmek de her birimizin görevidir. Kamunun ekonomideki stratejik konumunun, ve özel sektörün gelişimi için adil işleyen bir piyasa ekonomisindeki düzenleyici rolünün şefffaflıkla tesisi, dünya ekonomilerinin üst üste yaşadığı krizlerle yeniden teslim edilmiştir ve Türkiye gibi kalkınmasını tamamlamış bir ülke için temel önemdedir. Krizler olacaktır, bunlara dayanıklılık ise ancak kendi kaynaklarını geliştirmiş, adil bölüşmiş ve güvenilir kurumlarla toplumsal bütünlük sağlayabilmiş olmakla mümkündür. 

[1] Satın alma gücü paritesine göre Türkiye’nin kişi başı geliri OECD ortalamasının yarısından fazla; sadece kur dalgalanmalarını düzelterek (Atlas metodu) ise OECD ortalamasının 1/3’ü düzeyinde. 

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!