Ceyhun Balcı yazdı…
“Hamamböceği öldürürsen kahramansın, kelebek öldürürsen şeytan.”
Friederich Nietzsche
Sokakta yaşayan başıboş hayvanları uyutmak (öldürmek) söz konusu olunca tartışmalar depreşmiş oldu. Bu arada, yasa tasarısının TBMM’ye gönderildiği yansıdı basına.
Başımdan geçeni aktarmakla başlayayım.
Evimin yakınında yaşayan, her gün önünden iki kez yaya geçtiğim bir sokak köpeğimiz var. Üç kez saldırısına uğradım. Bir kez ısırma girişiminde bulunduysa da giysilerimi aşamadığı için kuduz aşısı yaptırmaktan kurtuldum.
Korku ve ürkü yaşadığım kuşkusuz.
Ancak, o can dostumuza kızmadım, kızamadım.
Doğasının gereğiydi davranışı.
Sokak hayvanları kaynaklı sorun olduğunu kimse yadsıyamaz.
Özellikle, her geçen gün azmanlaşan büyük kentlerde bu sorun çok daha büyüktür.
Sokaklarda yaralanmalı ve hatta kimi zaman ölümcül saldırılar yaşanmaktadır.
Diğer yandan, başıboş sokak hayvanları toplum ve çevre sağlığı sorunlarına da kaynaklık etmektedir.
Bu çağda kökü kurutulmuş olması gereken kuduz hastalığı çok sık olmasa da gündemimizde yer almayı sürdürüyorsa durup düşünmek zorunda olduğumuz kesindir.
Hayvanlardan insanlara geçebilen sayısız hastalığın adı bile anılmıyor.
Ayrıca, zaten özensiz ve korumasız biriktirilen çöplerimizin de altı üstüne getirilmekte ekmeğinin peşindeki sokak hayvanlarınca.
Özetle, çekidüzen verilmesi gereken bir önemli sorun var karşımızda.
Bu sorunun çözümü vicdansız ve acımasız davranmayı gerektirmiyor.
Tersine, canlıya ve canlılığa saygı çerçevesinde çözmek olasılığını yabana atmamak gerekiyor.
Çeşitli kaynaklarda yer alan sayılara bakılırsa sokak hayvanlarımızın sayısı ülke genelinde milyonlarcadır.
Çoğu ülkede kentlerin sokaklarında bu denli yüksek nicelikte başıboş hayvan göremezsiniz. Oralarda bu sorun bir şekilde çözüme kavuşturulmuştur.
Diğer yandan, başıboş sokak hayvanı olarak nitelediğimiz can dostlarımıza canlılığa saygı çerçevesinde yaklaşım için eğitimin önemine kısaca değinmek gerekir. Okullarımızda verilmesi gereken ama her geçen gün göz ardı edilen evrim biyolojisi derslerinin eksikliği kimi bireylerin acımasız ve vicdansız davranışlarına önemli etkendir. Özellikle, insanı canlılar piramidinin en tepesine yerleştiren, üstün varlık algısını dayatan dinselleşme ve insanmerkezcilik sokak hayvanlarına yönelik acımasızlığı besleyen önemli kaynaklardır.
Bir başka önemli etken de tarım ve hayvancılıktan dolayısı ile de canlılarla bire bir yakın ilişkiden uzaklaşılmasıdır. Kırsal insanının hayvan sevgisi kentlilerinki gibi gösterişli olmasa da az derin ve köklü değildir. Canlıya ve canlılığa saygının beşiği konumundaki kırsal günümüzde ıssızlıkla anılmaktadır.
Evrim biyolojisi dersi olması gerektiği gibi verilse hemen herkes “bütün canlıların kardeş olduğu” gerçeğini özümser.
Yolda yürürken gördüğünüz kakalağı ezmemek, sokakta başıboş gezen kediye, köpeğe sevgiyi eksik etmemek son derece önemli ve özdeş ayrıntılar.
Başıboş sokak hayvanlarını sahiplendirmek ve böylelikle onların yaşamını güvence altına alırken toplum ve çevre sağlığını korumak olanaksız mı?
Elbette değil!
İnsanlığın ve ülkemizin bunu yapmak için gerekli kaynağa sahip olduğunu kolaylıkla öngörebiliriz.
Sayısız örnekten ikisi.
Şu andaki Ulaştırma Bakanı ulaşımını mutlaka uçakla sağlıyor. Uçakla yetinse iyi. Özel uçaktan aşağısına binmiyor.
Diğer yandan, başıboş sokak hayvanları konusundaki sorumluluğu ve yükümlülüğü tartışılmaz belediyelerimize dokunmazlık edemeyiz.
2027 Avrupa Oyunları’nın İstanbul’a verilmiş olması nedeniyle Roma’da yapılan imza törenine özel uçak kaldırabilen belediyemizin sokak hayvanları için de yapabileceklerine sınır koymak akılcı olmasa gerektir.
Başıboş sokak hayvanları sorunumuz olduğu kuşkusuzdur.
Bu sorunun çözümlerinin olduğu da…
Tüm canlılar kardeş olduğuna göre kardeşlerimizden vicdanı ve acımayı esirgemek için geçerli bir nedenimiz olabilir mi?
Canlıyı ve canlılığı en kutsal değer sayarsak sonrasını getirmek zor değil.
Tüm canlılar denk değil. İnsan eşref-i mahlukattır. Bu ülkede 50den fazla kişi doğrudan veya dolaylı olarak başıboş köpekler yüzünden öldü. Bir insanın canı hepsinin üstündedir ve insan hayatını riske atan hayvanlar sokaklardan toplanmalıdır. Barınaklara alınmalılar; barınaklar yetmiyorsa da uyutulmalıdırlar.
Baışboş köpekler için 10 ila 20 milyon arasında rakamlar zikrediliyor. Bu sayılar dehşete düşürüyor. Büyükşehirde sokakta, AVMde, hastanelerin girişinde, parklarda, sahil kasabalarında plajlarda, küçük yerleşimlerde giriş ve çıkışlarda, tenhalarda, velhasıl her yerdeler. Mesele sadece kuduz hastalığı değil. Kist hidatik gibi hastalıklara ilişkin artan risk de cabası.
Maalesef sayın Balcı, kovid-19 aşıları konusunda olduğu gibi burada da sizinle uzlaşamayacağız. Başıboş köpeklerin sayısı azaltılmalı.
Bu konuda tek makale bu mu? Nihat Bey, siz ne düşünüyorsunuz bu konuda çok merak ediyoruz. Bizim için önemlidir.