Osman Kavala’ya yaşam boyu, diğer sanıklara akıl almaz uzunlukta hapis cezaları elbette başkaldırı duygularını depreştirdi.
Her şey bir yana!
Osman Kavala’ya Gezi olaylarından ötürü hüküm giydirilmesi şaka gibi.
O günler yaklaşık 10 yıl geride kalmış olsa da unutmuş değiliz.
Osman Kavala’nın casusluk suçlamasından aklanmasına karşılık, Gezi’den suçlu bulunması olacak iş değil.
Şimdi o günlere gidip, o günlerin ruhunu canlandırmak yararlı olacaktır.
Anımsadığım kadarı ile ilk kez 28 Mayıs’ta sokaklardaydım.
O günü unutmam olanaksız.
İzmir’de Cumhuriyet Meydanı ile Gündoğdu arasında mekik dokuduğumuz kalmış aklımda. Kaç kez gidip geldiğimizi sayamadım. O coşkulu topluluğun bir alanda durağan şekilde beklemesi, kabına sığması olanaksızdı. Bu nedenle sürekli devinim içinde olma gerekliliği yerine getirilmişti.
Yan yana olduklarımız arasında elbette CHP tabanı çoğunluğu oluşturmaktaydı. Ama, onlara eklenen MHP tabanı da azımsanacak nicelikte değildi.
Yeri gelmişken eklemekte yarar var. Gezi Direnişi’yle vücut bulan, toplumun tüm kesimlerini ve farklı siyasi eğilimlerini birleştiren hareketin başsız bırakılmış olması siyaset kurumu adına hoş görülemez bir hata ve eksiklik olmuştur.
Dünkü grup toplantısında milletvekillerine “ya benimle olun ya da önümden çekilin” resti çeken Kemal Kılıçdaroğlu’nun o günlerdeki sessizliğini ve edilgenliğini de anlamak olası değildi.
Öfkenin tavan yaptığını anımsıyorum o günlerde.
Siyasi iktidar ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şaşmaz hedef olarak öne çıkmaktaydı.
Unutmamakta yarar var.
Açılım rüzgârlarının esmeyi sürdürdüğü bir dönemdi.
Dolayısı ile etnikçi siyaset başta olmak üzere bağlaşıkları açıkça seslendirmeseler de Gezi direnişinin Atatürkçü damarından rahatsızlık duymaktaydılar. Açılım masasının devrilmesi biricik kaygı kaynaklarıydı.
Günümüzde Tayyip Erdoğan’a karşıtlıkta mangalda kül bırakmayanların o günlerde açılım masalarının gözde kişileri olduğu unutulursa bugün yaşanan hukuk faciasını anlamak da, yorumlamak da olanaksızlaşır.
Osman Kavalasıyla, Gencay Gürsoyuyla, Kadir İnanırıyla aklınıza gelebilecek bilinen bilinmeyen sözde “âkiller” bu sürece zarar verecek bir gelişme olarak gördüler Gezi Direnişi’ni.
Böylesi kararlı, coşkulu ve dik duruşlu direnişin dışında kalmanın olanaksız olacağının da farkına vardılar diğer yandan. Bir şekilde içinde olmak, günün birinde “ben de oradaydım” demek fırsatını kaçıramazlardı. Bölücü, etnikçi çevrelerde Gezi direnişinin dağıtılması doğrultusunda mırıldanmalar olduğunu da unutmamak gerekir. Gezi’de yer almalarının nedenini o harekete yakınlık duymaktan çok o hareketi söndürme isteklerinde aramak gerekir.
İsteksiz de olsalar içine girdikleri Gezi olaylarını sapkın gruplar aracılığıyla terörize etmekten geri durmadılar.
İlerleyen günlerde, adını anmaya değer bulmadığım grupçukların ortamı terörize etme girişimlerine bire bir tanık oldum. Başlangıçtaki barışçıl ve bir o kadar coşkulu eylemlerin içine, kilit taşlarını sökerek güvenlik güçlerine fırlatan eşkiya takımı eklenmişti bile. Yönetimin arayıp da bulamadığı fırsat bu sapkınlar topluluğunca altın tepsi içinde böylelikle sunuldu.
Açılım masası yerinde durduğunca etnikçilerin ve bağlaşıklarının keyfi yerindeydi. Bir yandan Gezi kahramanlığına soyunurlarken diğer yandan açılım masalarının değişmezleri olmakta sakınca görmemekteydiler.
Ne zaman ki açılım serüveni sona erdirilip de hendek savaşlarıyla bölücülük hiç olmazsa sınırlarımız içinde yenilgiye uğratıldı, Kavalaların ve bağlaşıklarının muhalefet damarı harekete geçti. Türkiye’yi bölme fırsatının kaçmış olması bu gruplarda ağır travmaya ve büyük şaşkınlığa yol açtı. Kotardıklarını sandıkları süreç ellerinden kayıp gitmişti.
O günden başlayarak azılı muhalefet olup çıktılar.
Ergenekon, Balyoz ve diğer kumpaslar birer birer sahneye konurken bu hanımefendilerin, beyefendilerin ses çıkardığını işiten oldu mu? Elbette hayır. Hatta, bu kadarı da yetmez. “Darbeciler doğduklarına pişman edilmeli” türünden sayıklamalar içinde bile olduklarına tanıklık edildi.
Her fırsatta, bölücülükle ve son zamanlarda da FETÖcülükle omuzdaş olmakta sakınca görmediler.
Türkiye’de her geçen gün belirginleşen MONOKRASİ ortamında YARGI ve YASAMA YÜRÜTME’nin elinde toplanmış oldu.
Bu bağlamda, yazıya konu olan kimselerin 2010 halkoylamasında KUVVETLER BİRLİĞİ’ne giden yolun taşlarını döşedikleri de asla unutulmamalıdır
Tıpkı iftar sofralarında boy gösteren Ergenekon yargıçları, savcıları ve polisleri gibi bugün de yüksek yargı organlarının yöneticileri saraydaki iftar sofrasında bir aradalar.
Yargı bağımsızlığı hak getire!
Kavala ve beraberindekileri Gezi’den ötürü mahkûm etmek görünürde onlara yönelen bir girişim olsa da gerçek hedef şanlı ve onurlu Gezi direnişidir.
Gezi’yi Kavalalarla, etnikçilerle ve başka benzerleriyle özdeşleştirmek Gezi direnişini kirletmektir. O direnişte bir şekilde bulunmuş birisi olarak bu akla ve vicdana sığmaz girişime dirençle karşı durmayı insanlık görevi sayıyorum.
Gezi direnişi Kavalalar aracılığıyla kirletilmek istenmektedir.
Bellek unutursa belge unutmaz.
Tebrikler.
nihayet, açık seçik ifadesi ile gezi budur !
soros hdp kavala vs yapılanmalar bulaştığından insanlar uzaklaştı.
İşte o kadar!
Ankara’da Kuğulu Park’ta (tadilatın hemen ardından) koca bir kalabalık sıcağın altında toplanmış. TOMA’ların burnundan zehirli gaz püskürmeye hazır bekliyor. Kuğular gözümüzün içine bakıyor, “bize kıymayın.” Cehepe’li belediye başkanı falan geldi mi? diye soruyor insanlar. Ne gezer! İki gün önce Park’ın açılışında boy göstermişti ama. Cehepeli milletvekili falan? Ne gezer! Bizbizeyiz. Ağaçların altında, ağaçlar için, toprak için nöbetteyiz. En başından en sonuna kadar. Siyasilerin pabuçsuz kaçtığı, halkın sahneye çıktığı nadir anı tarihin. Fareli köyün kavalcıları şimdi kendi kendine çalsın oynasın, eli değmişken o tarihi bu tarihi sıkıysa yeniden yazsın.
Çok güzel,gerçekçi ve etkili bir uyarı.Gezi Kavala ile kirletilemez,kirletilemeyecek. Ancak içi boş kafalılar maalesef en küçük bir fırsatı değerlendirme çabası içindedirler.Monokrasi militanları monokrasi giyotini ile yok olacaklardır.Demokrasi nin ne olduğunu ya bilmiyorlar, ya da öyle görünüyorlar.Ne yaparlarsa yapsınlar kazanan er yada geç DEMOKRASİ olacaktır.
Teşekkürler sayın Ceyhun Balcı.
Elinize gönlünüze sağlık…
Gezi ölmedi, her hareketimizle yaşıyor.
Mükemmel bir yazı!
Sonuç:
1-Gezi’yi Kavala ile kirletmeyin.
2-Gezi mahkûmiyetleri KK için adeta ABD’nin 11 Eylül’ü, Tayyib’in 15 Temmuz’u gibi olmuştur.
Kullanarak kendi ya da istediği bir “Ekmeleddinimsi” adayın kabulü için kullanacaktır.
“Yolumdan çekilin”in anlamı budur.