Eray Çelebi
Eray Çelebi
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. AKP, yabancılara oturum iznini kolaylaştırıyor!

AKP, yabancılara oturum iznini kolaylaştırıyor!

featured

Eray Çelebi yazdı…

Türkiye’de, yalnızca ‘vatandaşlık’ satışı güvenlik tehdidi değil.

Aynı zamanda oturum (ikamet) izni de uyuşturucu baronlarının, teröristlerin Türkiye’ye gelme yollarından biri.

Avrupa’da en çok arananlar listesinde yer alan Hollandalı uyuşturucu baronu Joseph Johannes Leijdekkers, İstanbul’da öldürülen Sırp uyuşturucu baronu Jovan Vukotiç ve cihatçı terör listesinde yer alan Hakem El Mutairi’nin yasa dışı faaliyetlerine Türkiye’de oturum izni alarak devam ettiği ortaya çıkmıştı.

Peki bu isimler oturum iznini nasıl almıştı?

Taşınmaz edinimi yoluyla.

Terör faaliyetlerinde bulunan teröristlerin, mafya gruplarının hemen hemen hepsinin Türkiye’de lüks konutlar alarak oturum izni alması tesadüf mü?

Bu baronların suç dosyaları, kırmızı bülten kararları lüks konutlar satın alındığında geçerli olmuyor mu? (!)

Unutmayın… Çeteler ve mafyaların satın aldığı şey ‘konut’ diye isimlendirilen vatan toprağı.

Şimdi, sanki denetimler sıkıymış gibi, AKP taşınmaz edinimi yoluyla alınan oturum izni düzenlemesini daha da gevşetti.

***

FAHİŞ FİYATLARIN ÖNÜ AÇILIYOR

Size önceki yazıda, yabancılara konut satışında değerleme raporu zorunluluğunun kaldırıldığını anlatmıştım.

İlgili yazı için tıklayın: Yabancılara satışta kritik düzenleme

Söz konusu düzenlemenin ardından AKP, oturum izninde de değerleme raporu koşulunu kaldırdı.

Yani artık, vatandaşlığa konu olan taşınmazlar dışında, (Bu taşınmazları TOKİ’nin bir iştiraki olan GEDAŞ değerliyor) yabancıya satış bütünüyle serbest bırakıldı.

Oturum iznindeki bu gevşek düzenleme, yukarıda da anlattığımız gibi yalnızca sicili kabarık baronların işine gelmiyor, aynı zamanda fahiş fiyatları da beraberinde getiriyor.

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi tarafından 2023 yılı Ekim ayından bu yana oturum izni alacak yabancılar için evin değeri, alt sınır olarak 200 bin dolar olarak belirlendi.

70,80, 90 bin liralık evlerin 200 bin liraya satın alınmasını engelleyecek herhangi bir mekanizma artık yok.

“Devletin masasındaki rapor… Satılık vatandaşlık” yazısında detaylarıyla anlatmıştım.

Yabancının yüksek alım gücü Türk vatandaşını dışlıyor. Yabancıyı kazıklıyorum diye 100 binden 200 bine yükseltilen fiyatlar ülke genelinde zincirleme fiyat artışlarını beraberinde getiriyor.

Son 5 yılda TÜFE 3,21 kat artarken, konut fiyatları 9,03 kat arttı. Antalya’da ise aynı dönemde 14,51 kat arttı. Enflasyonun 3 ila 4 katı oranında bir konut fiyat artışı söz konusu.

Fahiş fiyatların önünü açmanın önce konut krizi, ardından da barınma krizi yaratması kimse için sürpriz olmamalı!

Oturum izni alacaklar için evin değeri satın alacak kişinin beyanına bırakılmış durumda.

KONUT…?

Yani tapu üzerinde ‘konut’ yazması ve değerinin 200 bin dolar olarak gösterilmesi yeterli olacak.

Buraya dikkat… ‘Konut’ statüsü, yalnızca sizin ikamet ettiğiniz apartmanları kapsamıyor. Mesela, ‘kargir ev’ de konut statüsünde. Yani derme çatma, baraka tarzı evler… İskanı alınmamış, kat mülkiyeti kazanmayan ‘arsa’lar da… Ucu açık düzenlemeler, yabancı bir ülke vatandaşının arsayı 200 bin dolar gösterip oturum izni alabilmesine imkan sağlıyor. Bunu kısıtlayacak bir mevzuat halihazırda yok!

GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI TEHLİKESİ

Oturum izni suistimale açık.

‘Vatandaşlık’ çetesiyle ilgili yargı kayıtlarına geçen ilk iddianameyi detaylarıyla Veryansın Tv yazmıştı.

İlgili Haber
thumbnail

Vatandaşlık çetesi: Örgüt lideri bakın kim… İddianameye giren milletvekili

Haberi görüntüle

O iddianamede ‘ikamet izni’ suistimali, göçmen kaçakçılığıyla açıklanıyor.

İfade aynen şöyle;

“Yabancı uyruklu şahısların ülkemizde yasal kalış hakkı, Ülkelere göre değişkenlik göstermekle, Ülkelere göre belirlenen vize süresi içerisinde yasal kalış imkanı olduğundan, vize süresi sonunda yurt dışına çıkması gerektiği halde gayrimenkul taşınmaz satışı gerekçe sunularak öncelikle ikamet izni akabinde Türk vatandaşlığı alma hakkı kazandırılarak yabancı uyruklu şahıslardan maddi menfaat elde ederek bir yabancının ülkemizde kalmasına imkan sağlayacağından TCK 79-1/a Göçmen Kaçakçılığı suçunun oluştuğu kanaatine varılmıştır.”

‘İkamet izni’ suistimalinin göçmen kaçakçılığı suçunu doğurması iddianameyle de teyitliyken, AKP’nin değerleme raporu zorunluluğunu kaldırması bile bile lades!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 8 Nisan 2025, 15:12

    Veryansın TV, özellikle son yıllarda sistematik şekilde muhalif, milli ve eleştirel yayıncılığı önceleyen bir medya kuruluşu olarak dikkat çekiyor. Ana akımın dokunmaktan çekindiği dosyaları açan, yerli-yabancı sermaye etkisini, FETÖ artıklarıyla mücadeleyi ve vatanın parçalanmasına karşı duruşu ön plana çıkaran bir yayın politikası var.

    Bu bağlamda Eray Çelebi’nin yazısı, sadece göçmen krizine değil, göçün arkasındaki “devlet eliyle yapılan değer suistimallerine” işaret etmesi bakımından çok kıymetli ve cesur. Sıradan bir “emlak fiyatı arttı” haberi değil; bir güvenlik zaafını, suistimali ve çok uluslu organize suçlara açık kapı bırakma riskini belgelerle ortaya koyuyor.

    Yazı, vatandaşlık ve oturum izni rejiminin ne kadar kontrolsüz, çürümüş ve sistemli biçimde kötüye kullanıldığını gösteriyor. Üstelik sadece ekonomik değil, hukuki, sosyolojik ve güvenlik açılarından da değerlendirme içeriyor. Bu yönüyle, muhalefet partilerinin bile dile getirmediği gerçekleri kamuoyuna taşıyan nadir yayınlardan biri. Bu yazı, Türkiye’de vatandaşlık ve ikamet politikalarının artık bir “güvenlik sorunu” olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Veryansın TV’nin bu tür sistemli ve derin analizlerle kamuoyunu aydınlatması son derece değerli. Mafya baronlarının konut alıp yasal statü kazandığı, tapuların devletin kimlik dairesine dönüştüğü bir düzende, böyle cesur yazılara daha çok ihtiyaç var. Eray Çelebi’yi ve Veryansın TV’yi tebrik ederim.
    Oturum izni ve vatandaşlık rejimi, bir ülkenin en temel egemenlik araçlarından biridir. Bu sistemin denetimsizleştirilmesi, yalnızca mülk sahipliği ya da fiyat artışı değil, nüfus mühendisliği, yerleşim stratejisi, kimlik erozyonu ve organize suçun kurumsallaşması gibi yapısal sorunlara yol açmaktadır.

    Bugün, Avrupa’nın en tehlikeli suç örgütlerinin yöneticilerinin Türkiye’de rahatça konut alarak yasal statü kazandıkları ortaya çıkmıştır. Bu durum:
    1. Devletin güvenlik bürokrasisi ile ekonomi bürokrasisinin ayrıştığını,
    2. Paranın, vatandaşlık hakkının önüne geçtiğini,
    3. Hukukun, kontrolsüz göç politikalarına karşı etkisiz bırakıldığını göstermektedir.

    Bu, sadece birkaç bürokratın ihmali değil; bir rejim tercihi, bir “kontrollü çözülme” politikasıdır.
    Tehlikeler
    • Organize suç yapılarının Türkiye’yi bölgesel üs haline getirmesi
    • Gayrimenkul spekülasyonu yoluyla Türk vatandaşlarının yerinden edilmesi (özellikle kıyı şehirlerinde)
    • Sahte değerleme ve iskan oyunlarıyla hukukun fiilen baypas edilmesi
    • Göçmen kaçakçılığının devlet izinli gibi algılanmaya başlanması
    • Yabancı sermaye eliyle nüfus yapısının değiştirilmesi

    Halk Ne Yapmalı?

    1. Bilinçlenmeli: Bu politikaların sadece “konut fiyatlarını” değil, geleceğini ve çocuklarının yaşadığı ülkeyi etkilediğini kavramalıdır.

    2. Tepki Vermeli: Emlak odaklı değil, halk egemenliğini savunan bir siyasal bilinci talep etmeli; milletvekillerine, yerel yönetimlere ve barolara bu konuda açık taleplerle gitmelidir.

    3. Medyada Sessizliği Kırmalı: Ana akım medya bu konuyu görmezden gelmektedir. Yerli ve milli yayınlara destek vererek kamuoyu baskısı oluşturulmalıdır.

    4. Yerelde Örgütlenmeli: Özellikle kıyı ve sınır bölgelerinde, sivil halk komiteleri, barınma hakları dernekleri ve yurttaş inisiyatifleri kurulmalı, tapu ve iskan manipülasyonları belgelenmelidir.

    5. Geleceği Sahiplenmeli: Bu sadece bugünün sorunu değildir. Bu tabloya sessiz kalan her birey, çocuklarının bir gün “ülkesiz kalmasının” sorumluluğuna ortak olacaktır.

    Bu ülkenin tapusu sadece haritaya işlenmiş sınırlar değildir; o tapu, şehitlerin kanıyla çizilmiş bir hukuki kimliktir.
    Ve bu tapunun bir kısmı dahi parayla pazarlanıyorsa, mesele emlak değil, vatandır.

    Bu nedenle Eray Çelebi’nin bu yazısı, sadece bir gazetecilik ürünü değil, kamusal bir uyarı metni olarak değerlendirilmelidir.

    Tebrik ediyor, tüm halkımızı uyanmaya ve harekete geçmeye çağırıyorum.

  2. Dört koldan saldırı altındayız… Teşekkürler.

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!