Erdem Atay yazdı…
Evet, öğretmen adaylarımız hazır mı?
Üniversitelerini bitirdiler, pedagojik formasyonu aldılar, sonra KPSS’ye girdiler, sınavı geçtiler, ardından da 1 Temmuz’dan itibaren mülakatlarına girdiler.
Şimdi sıra açıklanacak listede…
Kimler öğretmen olacak, kimler olmayacak!
***
Şimdi hatırlayalım…
2023 seçimleri öncesine gidelim. Öğretmen adayları isyan etmişti. ‘Mülakat kaldırılsın’ diye kampanya başlattılar.
Çünkü AKP’ye inanmıyor, torpilini bulanların öğretmen olacağını, liyakatın geri plana atılacağını biliyorlardı.
E malum çok sayıda öğretmen adayı ve ailesi bulunuyor.
Bunlar oy demek!
***
Oy kazanma uzmanı Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde iki ayrı açıklama yaptı.
Bir örnek yeterli… 11 Nisan 2023.
Erdoğan, “Kamuda mülakatı kaldıracağız, tek kriter KPSS olacak” dedi.
AKP ‘mülakatların kaldırılması’ vaadini partisinin beyannamesine de yazdı.
İşte o afiş!
****
***
Sonra ne mi oldu?
Seçimler bitti, Erdoğan kazandı ve mülakat zamanı geldi çattı.
Aaa bir de ne görelim!
Tarikat ve cemaatlere okullarımızı açan ‘Milli’ Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bir açıklama yaptı.
“Cumhurbaşkanımız mülakatlara karşı olmadı, mülakatların yapılış biçimleriyle ilgili rahatsızlıklarını dile getirdi” demez mi!
Bir de ekledi, “Biz de mülakatları mülakat gibi yapmaya karar verdik”.
Ya siz ne kadar iyisiniz ya! Demek, mülakatları mülakat gibi yapmaya karar verdiniz acaba daha önceden mülakatları ne gibi yapıyordunuz?
***
Öğretmenlerin umudu kırıldı, yine torpil aramaya başladılar.
Şaka değil!
Bu ülkede öğretmen olmak isteyen ne kadar aday varsa, Ankara’da bir tanıdık aramak için çabaladı durdu.
Bir ülkenin en büyük rezilliği de bu. Herkesin bildiği ama kimsenin bilmiyormuş gibi yaptığı gerçek!
***
Ardından Cumhuriyet Gazetesinde Selda Güneysu’nun haberiyle karşılaştık.
6 Mayıs 2024 tarihli haberde Erdoğan’ın seçim sözünü unuttuğu, kamuda işe alımlarda mülakatların kalkmayacağını söylediği açıklanmıştı.
Haberde de AKP MKYK’da yaşanan tartışmalardan çıkan kulis bilgisi aktarıldı.
Ve bu bilgi yalanlanmadı.
Şöyle olmuş!
AKP MKYK üyesi biri toplantıda “Kamuda mülakat sisteminin hala kaldırılmadığını, gençlere AKP’li olmadan işe girerim algısının yerleştiğini” söylemiş.
Erdoğan da bu ifadeye çok sinirlenmiş ve demiş ki, “Mülakatın kaldırılacağını kim söyledi? Mülakat bugün de yarın da kalmalı. Buna daha önce nasıl karşı çıktıysam şimdi de karşı çıkıyorum.”
E şaşırmadık tabii!
Sonra Erdoğan şöyle devam etmiş: “Mülakat neden önemli? Mülakat olmazsa devlette başka kişiler yuvalanır. Devletin bekası için işe alımlarda dikkat edilmeli. İşe girecek kişilerin yarın devlete ihanet etmeyeceğini nereden bileceğiz?”
Yani bir kişinin terörist olup olmayacağını, bir kişinin devletin içine giren bir ajan olup olmadığını, mülakat komisyonundaki kişiler anlayacak!
Zaten mülakata girse hemen anlarlar ajan mı FETÖ’cü mü diye!
Eee tabii bu ülkede güvenlik soruşturması diye bir şey de yok değil mi zaten!
***
İşte böyle bir devletiz biz!
***
Şimdi devam edelim ve mülakatta neler yaşandığını anlatalım.
***
Yer Ankara.
1 Temmuz’da başlayacak olan öğretmenlik mülakatları için öncesinde Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğünde bir toplantı yapılıyor.
Toplantıda mülakat komisyonuna katılacak kişiler, bakan yardımcıları, genel müdürler, daire başkanları ve il müdürleri var.
Mülakatların nasıl yapılması gerektiği üzerinde yapılan toplantıda, mülakata komisyon üyelerine, mülakatların dürüst bir şekilde yapılacağını, hiçbir sahtekarlığa izin verilmeyeceğini anlatıyorlar.
Buraya kadar harika…
Sonra daha güzel bir şey söylüyorlar.
Yetkililer mülakat komisyonunda görevli olan kişilere, mülakat odasına girecek kişilerin isimlerini, soy isimlerini bilmeyeceklerini, mülakata gelen her kişiye bir kod verildiğini, sadece bu kodun bilineceğini, mülakatta görevli kişilerin de kodunun olacağını, kimsenin kimseyi bilmeyeceğini ve kim hangi puanı hak ediyorsa o puanın verileceğini söylüyor.
Evet, kim neyi hak ediyorsa o şekilde puan verin diyor yetkililer.
***
Toplantıda herkes şaşkın!
En son mülakat komisyonunda görevli olan bir kişi kalkıyor ayağa ve yetkililere şöyle sesleniyor: “Yani siz bu mülakatlara ve bize hiç müdahale etmeyecek misiniz, bizim verdiğimiz puanlara itiraz etmeyecek misiniz?”
Gelen cevap çok net: ASLA!
***
Şu olayın yaşanması bile ülkemiz adına sevindirici derken, şimdi ortada konuşulan çok çarpıcı bir iddiayı anlatacağım.
İddia diyorum, çünkü bunu ben kanıtlayamam… Devletin ilgili müfettişleri kanıtlar… Onlar da eğer isterse…
Evet…
1 Temmuz Salı oluyor ve mülakatlar yapılıyor.
Her şey yolunda. Her mülakata girene mülakat komisyonundaki kişiler adilce puanlarını veriyor. Her mülakat komisyon üyesi kendi el yazısıyla ismini bilmediği mülakata giren kişinin koduyla puanını veriyor, imzasını atıyor ve ilgili birime teslim ediyor.
2 Temmuz Çarşamba oluyor. Mülakatlar devam ediyor…
3 Temmuz Perşembe oluyor, mülakatlar devam ediyor…
Bu arada her mülakat yapılan okulun bir odasında genel müdür gibi üst düzey yetkililer var. Ve verilen mülakat notlarını burada topluyorlar.
İddiaya göre, işte bu odaya mülakat komisyonunda bulunan bazı üyeler tek tek odaya çağırılıyor.
Odadaki yetkili, mülakata giren kişinin bir ek formunu uzatıyor.
Mülakatta verdikleri puanların değiştirilmesini talep ediyor. “Şuna az vermişsiniz, buna çok vermişsiniz” diyerek bu kez kendi el yazılarıyla hazırlanmış ve değiştirmiş ek formların imzalamaları için bir kez daha uzatıyor.
Ve evet, o hoca o imzayı atmak zorunda kalıyor. Mülakat odasında verilen puanlar, başka bir odada alenen değiştiliyor.
Bu sadece bir kişi için olmuyor, öğreniyorum ki birçok kişiye de uygulanmış.
***
Evet, bunu yazdım ya… Şimdi MEB’den bir açıklama gelir, olayı yalanlar, benim iftira attığımı söyler ve hakkımda hukuki işlem başlatırlar.
Doğru, ben bunu kanıtlayamam.
Amaaa…
Beni dava ederlerse, gerçeğin ortaya çıkması için tek bir şey isterim:
Komisyon üyelerinin el yazılarının karşılaştırılmasını!
Doğruluğuna inanıyor muyum?
Hem de çok! Olmasa yazmam zaten!
***
Bu ülkede tek bir insanın hakkının yenmemesi için bu yazıyı yazıyorum. Belki gerçekten namuslu birileri çıkar ve bu iddiayı araştırıp sorumluları bulur!
Biz mahkemelerde sürünmeye razıyız, yeter ki öğretmenlerimiz bileğinin hakkıyla o makama otursun!
Şirket gibi ülke yönetilince ,ulusal düşünülmeyince ,öğretmenlerin hakkını koruyacak Bakan da olmuyor.
Var olun
Haksızlıkla öğretmen olanlar çocuklara hak, hukuk öğretecek. Sizi gidi sizi
Erdem Bey, küresel ticareti(bankerler+tacirler) tanrısal odak ilan ettiğinizde, akışın da yukarıdan aşağı olduğunu kabul ettiğimizde her şey çözülüyor. Türkiye’yi Türk milleti olarak değil de pazar olarak düşünün. Tüketici rolündekilerin gerici olması lazım. Tüketicinin ideali sorgulamayandır. Yabancı mallarının ülkemize sokulması ve yabancı paranın ülkemizde hakim olması için de bağımızdan adam koparıp komprador eğitim verilir ve ülkemize monte edilir. Bunları da bir şirketin sadık çalışanları olarak düşünün. Tayyip Erdoğanı da küresel şirketin Türkiye şubesinin genel müdürü olarak düşünün. Her şeye ticari bakın. Küresel sermayenin gözüyle bakın, kendi temiz kalpli, şahsiyetli bakışınızla değil.
Tebrikler