Hüseyin Vodinalı
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Manşet
  4. 9 Mayıs: Zeynep Demirel ve Abdülhakim İsmailov

9 Mayıs: Zeynep Demirel ve Abdülhakim İsmailov

featured

Hüseyin Vodinalı yazdı…

Bugün 9 Mayıs.

Faşizmin başının küresel çapta ezildiği gündür.

Daha doğrusu ırkçı, azgın ve saldırgan faşizmin başının ezildiği gün diyelim.

Çünkü bugün daha net biçimde gördüğümüz üzere Hitler’in çizmelerini 1945 sonrası ABD giymiştir.

ABD’nin faşizmi daha softur ve o sayede de başarılı olmuştur.

Rock’n Roll ve Coca Cola ile gelen “güleryüzlü faşizm”dir.

Tabii bu dediğimi 70 yaş üzeri bir Vietnamlı, Kamboçyalı, Laoslu’ya, Nikaragualıya, Şilili’ye söylemeyin, döverler sizi.

Ya da 50 yaş üzeri bir Afgan’a, Iraklı’ya, 40 üzeri bir Libyalı’ya da söylemeyin.

1945 sonrası en az 37 ülkede en az 20 milyon insanı öldüren bir “güleçyüzlü faşizm”.

Korku filmlerinde boşuna palyaço karakteri kullanmıyor Hollywood, bilinçaltı mesajı diyelim.

Avrupa ve ABD’nin Hitler’in yenilgisini 8 Mayıs’ta kutlaması boşuna değildir.

Hitler’i gerçekten yenen Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Kızıl Ordusu’dur.

Aslında Amerikalılar kutlamazlar da zaten.

Çünkü esas düşmanları SSCB yani komünistler ile aynı safta savaştıklarını kamuoylarına hatırlatmak istemezler.

Alın size Hitler’in çizmeleri için ikinci bir delil!

Bugün komünist olmasa da, Rusya Federasyonu 9 Mayıs’ları faşizme karşı “Zafer Günü” olarak hala büyük törenlerle kutluyor.

Rusya, bugün çarlık sembollerini kullansa da SSCB’yi ve onun evrensel mirasını tam olarak reddetmiyor.

Buradan şuraya varmak istiyorum.

Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, bugünkü törende yaptığı konuşmada emperyalizm karşıtı bir içerik kullandı ve Batı’nın kendisini üstün gören ırkçı (öjenik) bir yapı olduğunu, kendilerinin ise tüm insanları eşit ve aynı olarak gördüklerini söyledi.

Komünistlerin siyasi özü zaten buna dayalıydı: kimlik değil sınıf siyaseti.

Sınıftan kastım, kapitalizm altında ezilen emekçi sınıf.

Kemal Derviş öldü biliyorsunuz.

Derviş’in anası Ankara’daki Hitler Büyükelçisi Von Papen’in sekreteriydi.

Derviş de sonra Hitler’in çizmelerini giyen ABD’ye hizmet etmiş, Ecevit’i sırtından bıçaklayarak erken seçime götürdüğü ülkeyi AKP’ye teslim etmişti.

Neoliberal ekonomi programını da önceden hazırlayıp Babacan’ların ellerine vermişti. (15 günde 15 yasa)

Bugün hala, profil resimlerine Atatürk resmi koyan bazıları onu “büyük devlet adamı” olarak anıyor.

Bunların AKP seçmeninden farkı yok.

Konuyu dağıtmayalım, Derviş’in neoliberal programının üzerine bol BOP soslu yolsuzluk ve Arapçılık ekleyen AKP, 21 yıl boyunca kimlik siyaseti yaparak ülkeyi böldü ve batırdı.

ABD’nin solcuları da bu seçimde hala kimlik siyaseti peşindeler.

Mesela HDP’den bozma Yeşil Sol Parti, Kürtçülüğü bitirdi, “Çerkes milletvekili adayımız var, Cem Evi dedesi Alevi adaylarımız var” diye propaganda yapıyor.

Yine bunlarla kimlik siyaseti üzerinden ittifak yapan TİP Başkanı Stalin bıyıklı poster solcusu ise Amerikan gözlüğüyle Rusya’yı eleştiriyor.

Bunları biliyorsunuz ama şunun için anlatıyorum; beni de şaşırtan bir gelişme oldu geçenlerde.

TRT’deki yasal propaganda konuşmalarında genç bir kız çıktı ve ezber bozan şeyler söyledi.

Türkiye Komünist Partisi adına ekrana çıkan Diyarbakır Milletvekili adayı Zeynep Demirel Hatunoğlu, Kürt Dili ve Edebiyatı mezunu bir tekstil işçisiymiş.

Dedi ki: Ben bir Kürdoloğum. Yani Kürt dili ve edebiyatı üzerine eğitim aldım. Öğretmen olmak istedim, atanamadım. Milyonlarca atanamayan eğitim emekçisi gibi. Şimdi yaşamımı bir tekstil işçisi olarak sürdürüyorum. Türkiye Komünist Partisi ile tanışıncaya kadar milliyetçi görüşe sahiptim. Daha açık söyleyeyim, ben bir Kürt milliyetçisiydim. Yaşadığım bütün sorunların Kürt olmamdan kaynaklandığını sanıyordum.

Kürt olmaktan kaynaklı köklü sorunlarımız var, bunu kim inkar edebilir? Adaletsizliğin, zorbalığın, eşitsizliğin kol gezdiği bu coğrafyada Kürt olmak her zaman zor oldu. İtilmişliğin, yok sayılmanın, dışlanmanın ne anlama geldiğini bilirim.

Peki Kürt olmayanlar? Onlar adaletsizlikten, zorbalıktan, eşitsizlikten kendi paylarını almıyor mu?

Evet bir Kürt milliyetçisiydim ama fark ettim ki, açlık etnik köken sormuyor.

Yoksulluk ırk, din, mezhep tanımıyor.

İnsanca yaşamak istiyordum. Şu soruyu sordum kendime. İnsanca bir yaşama nasıl kavuşacağım, nasıl kavuşacağız?

Kafamı kaldırdığımda zengin, çok zengin insanlar gördüm. Bunların sayısı çok azdı. Onların sayısı ne kadar azsa, yoksulların, işsizlerin sayısı o kadar çoktu. Bunları etnik kökenlerine göre ayırdığımda bir sonuca ulaşamıyordum. Kürt patronlar gördüm sömürdüğü işçiye köle gibi yaklaşan. Ve Kürt olmayan işçiler tanıdım zamanla benden farkı olmayan, benimle aynı duyguları paylaşan, aynı koşullarda yaşayan.

Milliyetçiliği terk ettim, komünist oldum. İnsanca bir yaşama hep birlikte kavuşacağız.

Ben bir Kürt kadınıyım. Dilimi seviyorum, kültürümü seviyorum ama her şeyden önce insanlığı, insanlığın kazanımlarını, kardeşliği, barışı, eşitliği ve ülkemi seviyorum.

Partim Türkiye Komünist Partisi Edirne’de neyi savunuyorsa Diyarbakır’da da onu savunuyor.

TKP kimlik siyasetini reddeden bir parti. Ayrıştırmıyor, birleştiriyor.

Ayrı durduklarımız, karşımıza aldıklarımız küçük bir azınlıktır. O azınlık Cumhuriyet düşmanı yobazlardır, tarikatlardır. O azınlık NATO’cu, Amerikancı işbirlikçilerdir. O azınlık bizi sömüren yerli ve yabancı tekellerdir.

Onlar azınlık biz çoğunluk olduğumuz için bizi etnik ve mezhep ayrımlarımız üzerinden bölmek isterler. Bu tuzağa artık düşmeyeceğiz.

Bağımsız, egemen, laik, çağdaş, sanayileşmiş, sosyalist bir Türkiye kuracak, Cumhuriyeti kardeşlik temelinde yeniden kuracağız.

Peki Kürtlerin Kürt olmaktan kaynaklı sorunları nasıl çözülecek?

Çözülecek. Emperyalist planlar bozularak, aşiretlerin ve tarikatların egemenliği kırılarak çözülecek. Bizi ucuz işgücü olarak gören para babalarının saltanatı sonlandırılarak çözülecek. Yoksulları birbirine kırdıran ırkçılığı ortadan kaldırarak çözülecek.
Bu ülkenin yurttaşlarının kardeşliği ile çözülecek.

Mezhep ayrımlarının, yanlış taraflaşmaların parçası olmaya son.
1923’te emperyalist işgale ve saraya karşı onurlu ve zorlu bir mücadelenin ardından kurulan Cumhuriyet’i sömürücüler ve yobazlar ele geçirdi.

Şimdi Türkiye’yi eşitlik ve özgürlük temelinde yeniden ayağa kaldırma zamanıdır.”

Belki her bir kelimesine katılmayabilirsiniz ama mesajın özü ne kadar doğru.

Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran (devrimci. HV) Türkiye halkına Türk milleti denir” sözünde üç kez Türk kelimesi geçse de bu ırkçılıktan en uzak ifadedir.

Yurtsever Devrimci böyle düşünür, böyle söyler ve böyle yapar.

Emperyalistlerle birlik olup bizi ezen, ülkeyi soyup soğana çeviren küçük bir azınlıkla, insanları bir soğanı bile alamaz hale getiren bu düzen değişmeli midir?

Evet.

Bitti.

Son bir not…

9 Mayıs 1945’in yani Hitler faşizminin ezilmesinin sembolü, dünya tarihinin en ikonik fotoğraflarından biri olan Berlin’deki Reichstag’a kızıl bayrağı çeken üç Sovyet askerinden biri Dağıstanlı bir Kumuk Türkü idi.

Abdülhakim İsmailov, 2010’da Dağıstan’daki Şağar Otar köyünde ölene kadar 94 yıl yaşadı.

5 kez yaralanan ve savaşmaya devam eden, 10 savaş madalyalı İsmailov, Ukraynalı Aleksiy Kovalev ve Minskli Lenya Goriçev ile birlikte o bayrağı faşizmin kalesine dikmişti.

Dünyayı 500 yıldır sömüren Batılı emperyalizme karşı, “kim” olduğunun önemi yok.

Nerede durduğunun ve ne yaptığının önemi var.

Bu bilince erişene kadar da bize gün yüzü yok.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Sn. Vodinali, sizin Ukraynali dediginiz Aleksei Kovalev aslinda Burlin, Kazakhstandan oldugu yazili.
    Acaba hangisi dogru?
    Saygilar.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!