Hüseyin Vodinalı yazdı…
İç dış tam bir yıkama lazım memlekete…
Geçenlerde Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve sosyal çöküntüyü 1990’lardaki Rusya’ya benzetmiştim.
Yıkık Sovyet İmparatorluğunun enkazında Amerikalı danışmanların yönetiminde tam bir çürüme yaşanıyordu.
Gorbaçov (aslında Batı’ya dönüş Kruşçev ve Brejnev ile başlamıştır) denen hainden sonra iktidara gelen ayyaş Yeltsin sözde Batı ile entegrasyon amacıyla koskoca ülkeyi sömürge ve muz cumhuriyetine döndürmüştü. Tüm sanayi ve hammadde tesisleri ağırlıkla Yahudi işadamlarına peşkeş çekiliyor, yolsuzluk ve rüşvet her yerde, sokaklarda mafyalar cirit atıyor, fuhuş kadın ve çocukları pençesine alıyordu.
İnsanlar neredeyse açlık ve barınma sorunlarıyla mücadele ediyordu. Gençler ülkeden kaçmanın yollarını arıyordu. Etnik halklar da batık Rusya gemisini terk etmek istiyordu.
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum da 1990’lar Rusya’sından pek farklı değil.
Aynı tabloları her geçen gün acıyla izliyor ve yaşıyoruz.
Dış politikada da büyük ve boş konuşmalar yapılıyor ancak Mavi Vatan’dan vazgeçilip Somali’ye yollanılıyor, Filistin sloganları atılırken İsrail ile ticaret arka kapılardan devam ediyor. Hatta İsrail’i İran füzelerinden haberdar ederek koruyan Kürecik Amerikan X Band radar üssü hala çalışıyor.
Meclis’teki son görüntülerden hepsinin üzerine yeni bir PKK açılımı yapılacağı izlenimleri de ediniliyor.
Tüm bunların üzerine bir de korkunç bir uyuşturucu ve kumar temelli sosyal bozulma yaşıyoruz.
Uyuşturucu o kadar yaygın ki, her okulun önünde hatta içinde satılıyor. Ucuzları köylere kadar her yerde var.
Bir bebeğin tecavüze uğrayıp öldürülmesi veya gen kızların başının kesilmesi gibi korkunç suçlarla karşılaşıyoruz.
Toplumu saran umutsuzluk ve çaresizlik duygusu özellikle gençlerde uyuşturucu bazlı şiddet eylemleri olarak tezahür ediyor.
Kadınların ilkel ve işsiz kocaları tarafından katledilmesini de buna ekleyebiliriz.
Bu açıdan bakınca Türkiye’yi 90’ların Rusya’sının yanı sıra Çin’in o ünlü “aşağılanma yüzyılı” dönemine de benzetiyorum.
ÇİN TARİHİNDE AŞAĞILANMA YÜZYILI
Birinci Afyon Savaşı (1839-1842) ile başlayan ve 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sona eren bir dönemdir.
İngiltere’nin sömürgecilik bayrağı Doğu Hindistan kumpanyası 19. Yüzyıl başlarından itibaren Çin’e afyon sokmaya ve satmaya başlamıştı. (Bu işten dünyanın en büyük servetini elde eden de Batman Sason/Irak kökenli Kürt Yahudi ailesi Sassoon’lardı. Ayrıca anlatırım sonra)
Bu süreç içinde çıkan Afyon savaşları Çin’in Batılı güçlerce paylaşımına ve sonunda Japon işgaline kadar sürdü.
Batakhanelerde afyonla uyuşan Çinlilerin ülkelerini kurtaracak hali kalmamıştı, olayı yuvarlarsak.
Sonunda Mao liderliğindeki komünist ve cumhuriyetçiler yönetime geldi ve bu dönemi bitirdi.
Ve bu yüzyıla “A century of Humiliation” yani “Aşağılanma Yüzyılı” adını verdiler. Uyuşuk, yoz ve ordusuz bir halkın sömürgeleşme sürecinin ibretlik ismidir.
Bugün dahi Çin’de uyuşturucu ticaretinin cezası doğrudan idamdır.
Bizim de bugünlerde yaşadığımız dönem hem Rusya 1990’ları hem de Çin’in aşağılanma asrına çok benziyor.
Bugün biz yeni bir Atatürk bekliyoruz kurtarıcı olarak.
Rusya 2000’lerde Putin, Çin ise 1949 Mao ve bugün Şi Cinping ile toparlandı. Halk destekleriyle elbette.
Bakalım bizi kim toparlayacak bu sakil ortamdan.
Halkımızın kafası hala dumanlı.
Umarız ayılır artık.
Sovyetler çöktüğünde Rusya’da en az egitim alan i san pedagoji mezunu idi. Ayrica Kgb temelli vatansever bir celik cekirdek vardi. Bu grup sonunda Pugin’i başa getirerek ulkeyi kurtardi. Bizde ise Istanbul bld temelli,ulke yo etmeyi bld yonetmekle ayni zanneden son derece liyakatsiz bir guruh ulkeyi ucuruma goturuyor. Sosyal, siyasal, ekonomik olarak yikilmaya ve dagilmaya 1 adim kaldi. Ne yazik ki artik bir Ataturk de cikmayacak.