Hüseyin Vodinalı
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Diğer
  4. Dün Mississipi bugün Minnesota… Amerika yanıyor!

Dün Mississipi bugün Minnesota… Amerika yanıyor!

featured

1945 sonrası adım adım Amerikan uydusu haline gelen bir ülkede büyüdük.

TRT her pazar kovboy filmleri gösterirdi.

Biz de bahçede kovboyculuk oynardık.

Ben hep Kızılderili olurdum.

Ezilenlerden yana olmak bir refleksti.

Olimpiyatlarda da hep ABD’nin rakiplerini tutardım.

Emperyalizmin küstah ve kibirli üstünlük iddiasının bozulması bana ayrı bir zevk verirdi.

Sonra TRT’de “Kökler” dizisi yayınlanmaya başladı.

Afrika’dan zincire vurulup Amerika’ya getirilen genç Kunta Kinte’nin acıklı hikayesini gözlerimiz yaşlı, öfkeyle izledik.

Sadece derilerinin rengi yüzünden insanlar hayvan gibi alınıp satılıyor, tecavüze uğruyor ve öldürülüyordu.

Köleliğin ne demek olduğunu gördük.

Biz tarihte hiç köle olmadık ama maalesef çok sefer ona yakın durumlara düştük.

Feodalizmin faşizme dönüşmesini yaşadık.

Kunta Kinte yayınladığı sene 1981’de, ABD yanlısı 12 Eylül rejimi Diyarbakır Hapishanesi’nde solcu Kürtlere dışkı yedirmişti.

Köyler basıldı, solcular infaz edildi.

Maksat Kürtleri ezilen sol halkçı hareketin içinden koparıp, Helsinki Yurttaşlar Bildirgesi’ndeki yeni dönem psikolojik harp taktiğiyle, ayrılıkçı hareketin içine sokmaktı.

Alevilere karşı 80 öncesi düzenlenen kanlı provokasyonlar, 80 sonrası Kürtleri hedef almaya başladı.

Milliyetçiliği ırkçılığa dönüştürdüler.

Dinciliği mezhep düşmanlığına, solculuğu etnik bölücülüğe, azınlık hakları savunuculuğuna indirgediler.

PKK böyle geldi.

ABD’ye dönersek…

1945 SONRASI 30 MİLYON CESET

ABD’de James A. Lucas tarafından yapılan bir araştırmaya göre (1), Amerikan Emperyalizmi, 1945 sonrası yani İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 37 ülkede çıkarttığı savaş, vekalet savaşı, iç savaş ve darbelerde 20 ila 30 milyon insanın ölümüne yol açtı.

Tek tek sayıyorum bu ülkeleri:

Afganistan, Angola, Arjantin, Bangladeş, Bolivya, Brezilya, Kamboçya, Vietnam, Çad, Şili, Çin, Kuzey ve Güney Kore, Kolombiya, Küba, Demokratik Kongo Cumhuriyeti (eski Zaire), Dominik Cumhuriyeti, Doğu Timor, El Salvador, Grenada, Guatemala, Haiti, Honduras, Endonezya, İran, Irak, Filistin, Laos, Nikaragua, Nepal, Pakistan, Panama, Paraguay, Filipinler, Sudan, Uruguay, Yugoslavya.

Araştırmanın tarihi 2015 olduğu için bu rakamlara son 5 yıldakiler eklenmemiş.

Ayrıca yıllardır ABD kaynaklı teröre binlerce insanını kurban veren Türkiye de uzun listede yer almıyor.

ABD kaynaklı açlık ve hastalıklar yüzünden ölenler de rakamlara girmemiş.

Araştırmaya göre, ABD, Kore, Vietnam, Kamboçya, Laos ve 2 Irak savaşında 10 ila 15 milyon kişinin ölümünden doğrudan sorumlu.

Yani attığı bombalarla, füzelerle, her türlü silahlarla Asya’da 15 milyona yakın insanı öldürmüş.

Endonezya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Afganistan, Doğu Timor, Guatemala, Pakistan ve Sudan’da ise vekalet savaşlarında 9 ila 14 milyon insanın ölümüne yol açtı.

Buna son dönemdeki Irak, Libya, Yemen, Suriye, Ukrayna da eklendiğinde bu rakam bir kaç milyon daha artacaktır.

Burada amaç ceset torbası saymak değil ama olayın vahametini vurgulamak açısından bunları saydım.

Tek bir ölümün, acımasızca ensesine basılarak öldürülen bir insanın ölümü bana milyonlarcasını hatırlattı.

‘NEFES ALAMIYORUM’

Tüm dünyanın dehşet içinde izlediği görüntülerde daha önce de bir siyahiyi nedensiz yere vurup öldürüp ceza almamış Derek Chauvin (Okunuşu: Şoven, yani tam anlatıyor ırkçı şovenist polisi) George Floyd isimli siyahiyi evrakta sahtecilikten gözaltına alırken bir de boynuna diziyle basıyor.

Arkadan kelepçeli Floyd can havliyle boğuluyorum diye feryad ediyor.

46 yaşındaki talihsiz adam, boynuna bastıran faşist bir dizin altında 7 dakika boyunca debelendi ve “annecim annecim” diyerek öldü.

 w=

O, son 3 yılda nedensizce ve acımasızca polis tarafından öldürülen 500 siyahiden biriydi.

ABD’de Bill Gates ve arkadaşlarının mamulü koronavirüs krizi altında, herkes sıkıyönetim düzenine geçirilmeye çalışılırken, bir anda sokaklar karıştı.

Minnesota eyaletinin Minneapolis ve Kalifornia’nın Los Angeles şehirlerinde isyan çıktı.

Polis karakolları yakıldı, marketler yağmalandı, bankalar haşat edildi.

 w=

Bunda sadece polisin siyahilere zulmü değil son sosyo ekonomik krizin de rolü vardı.

Pandemi sürecinde Amerikalı zenginler 400 milyar dolardan fazla vurgun yaparken, fakir ve dar gelirli 30 milyondan fazla Amerikalı da işsiz kaldı.

Derek Chauvin’in eli cebinde masum bir siyahiyi öldürmesi ve (yine) ceza almaması, bardağı taşıran damla oldu.

Polis telsizleri kapattı, protestoculara ateş açtı, en az 2 ya da 3 kişi de kurşunla öldü.

Gelir dağılımının açık ara en bozuk olduğu ülke olan ABD’de Güneyli köle sahibi toprak ağası kılıklı Başkan Trump ise, ulusal muhafızları çağırıp, “yağmacılar vurulur” dedi.

Polisin tutuklanmamasını kınayan Minneapolis Belediye Başkanı Jacob Frey’i de “radikal solcu” diye hedef gösterdi.

Oysa daha geçen ay ağır silahlı “beyaz” protestocular, Michigan Eyalet Meclisi’ni basmıştı.

Son derece “barışçı” geçen protesto eylemlerinde kimsenin burnu kanamadı!

Adamlar ağır makinalı tüfeklerle eyaletin, yani devletin meclisini yani kabesini basıyor, kimseden tık yok.

Dedesi altına hücumda genelev işleterek zengin olan Trump’ın tam bir faşist olduğunu biliyorduk ama işlerin bu noktaya gelmesi hakikaten ilginç.

Bu arada Trump’ın twitterda şiddet yanlısı mesaj yazması gerekçesiyle engellenmesi de, yaşadığımız yeni anormal.

Veya CNN muhabirinin canlı yayında polis tarafından gözaltına alınması da, Amerika dışında görmeyi beklediğimiz şeylerdendi.

Hong Kong’daki göstericiler ABD bayrağı ile Çin düşmanlığı yaparken, Amerika’dakiler ABD bayrağı yakıyordu.

Yani düşmanlık artık onulmaz noktalara gelmiş.

MISSISIPI HALA YANIYOR

Yazının başında sözünü ettiğim o 37 ülkeye, aslında ABD’yi de eklemeliydim.

Çünkü Amerikan tarihinde, kendi başkanını öldürmek kadar, kendi vatandaşlarını bombalamak da var.

21 Haziran 1964 günü 20’li yaşlarındaki üç genç aktivist, Mississippi eyaleti Neshoba Bölge şerifince gözaltına alındı. İsimleri, Andrew Goodman(20) ve Michael Schwerner (24), Siyahi aktivist James Chaney (21)idi.

Siyahların oy verme haklarına sahip çıkmak ve “Özgürlük Yazı” hareketi için destek bulmak için gelen 3 idealist genç, ırkçı faşist Ku Klux Klan (KKK) üyelerince katledildi ve nehre atıldı.

Polis ve FBI, cesetleri ararken 8 siyahinin daha cesedini buldu.

Amerika’nın ırkçı ve kanlı tarihi cesetlerle doludur.

Ama 1921 yılı farklı bir olaya sahne oldu.

Amerikan uçakları kendi ülkesindeki bir şehrin siyahi mahallesini bombaladı.

Oklahoma’nın Tulsa kentinde sözde bir siyahi gencin beyaz bir kızı taciz ettiği yalanıyla başlayan olaylarda ırkçı silahlı beyaz çeteler, siyahilerin mahallelerine saldırdı.

 w=

Bizdeki Maraş olaylarına benzeyen olaylar, 31 Mayıs ile 1 Haziran tarihleri arasında 18 saat sürdü.

Zengin ırkçı beyazlar uçaklardan mahalle üzerine benzin dolu variller attı.

Mahallenin tamamen yok olduğu olaylarda en az 300 siyahi öldü.

Hayatını kaybeden siyahilerin çoğu, yanan evlerde ve Oklahoma Ulusal Muhafız gücünün sözüm ona olayları engellemek için yaptığı silahlı müdahalede öldü.

Pek çok ceset ise bilinmeyen bir yere gömüldü.

Hala toplu mezar aranıyor.

Olaylarda 6000’e yakın siyahi de yaralandı.

Tabii ki tüm olanların üzeri kapatıldı.

1945 sonrası olan tüm kötü şeyler gibi.

Ama görünüşe bakılırsa olaylar giderek üstü kapatılmayacak bir noktaya doğru ilerliyor.

Trump’ın içeride yarattığı iç savaş ortamı, Çin veya Rusya, yahut da Venezuela ya da İran’a saldırmakla çözülecek gibi gözükmüyor.

Bill Gates ve Rockefeller sülalesi de bunları görüyor olmalı ki, virüsten medet umuyor.

Zenginlerin fakirleri çip takarak yönettiği bir dünya hükümeti hayalini kuruyorlar.

Amma velakin sadece Amerika’dakiler değil, bugün dünyada ezilen güney ülkeleri ve gelişmekte olan toplumlar da artık “nefes alamaz” hale geliyor.

KAYNAK:

  1. https://popularresistance.org/us-has-killed-more-than-20-million-in-37-nations-since-wwii/

https://ktul.com/news/local/work-with-ground-penetrating-radar-begins-in-search-for-race-massacre-graves

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

7 Yorum

  1. ABD’de olaylar devam ediyor, Antifa örgütü motor güç gibi.
    Bir çok video yayınlıyorlar, ABD polisinin hal ve hareketleri çok ilginç, garip bir korku etkisi altında hemen silaha sarılıyorlar, onların protokolleri/silah kullanma yetkileri muhtemelen silahlanma konusundaki serbestiyete görece şekillenmiş.
    Hemen bir iki ikaz, küt silah çekiyorlar..tabi karşıdaki silahsızsa anormal orantısız bir güç kullanımı görüntüsü ortaya çıkıyor. Mukayese edilirse bizde mesela, polis ya havaya ateş edip kalabalığı dağıtmak için, ya çok zorda kalmışsa karşıda bıçak silah varsa ne olur ne olmaz diye, ya hakikaten artık iş çığrından çıkmaya başlamışsa, ya da maalesef toplumsal karakterimiz bireysel fevri hata yani öfkeyle, silahına davranır.
    Bunlar çok tuhaf hemen hem de toplu halde, -sorumluluğa ortak olma/destek verme/ben de aynı şekilde durumu değerlendiriyorum gibi bir şey bu, silah çekiyorlar, ani hareket yapsan idam mangası gibi öldürecekler, fırsat kolluyorlar. İyi gözlemleyin korku hakim hareketlerine. Saygılar.

    Cevapla
  2. Sayın Vodinalı ideolojik pencereden bakmış her zamanki gibi, katılıyorum çoğunlukla, istisnası; birden çok Amerika var..Belki ABD nin kendi iç dinamikleri tüm dünyayı kurtaracaktır, zannetmiyorum ya, ümit..
    Sayın Gerçekler realist pencereden bakmış, güzel bir durum değerlendirmesi yapmış, ki haklı. Trump’ı bitirecekler, eskiler gelecek tekrar. Kırk katır mı kırk satır mı hikayesi…
    Bir de mikro pencereden bakalım; polisin safahatı bozuk zaten, benzer vukuatlardan arkadaşlarıyla hep sıyrılmış, muhtemelen de ayrımcı ırkçı bir kültürle yetişmiş, biraz törpülense de aslı aynı kalmış. Dingillik yapıyor orada, bakın ben ne kadar tecrübeliyim, hiç dokunmuyorum, sadece ekipler gelene kadar bastırıyorum/kontrol altında tutuyorum çekin çekin havalarında. Boğulma değil sanki, şah damarına basıyor uzun süre, beyne kan akışını engelliyor, beyin oksijensiz kalmış, yani bu da bir tür boğulma aslında. Da; ne gerek var arkasından kelepçelemişsin olmadı beline otur, hafif bastır, niye yani. Çekiyorlar ya, vuramamış hırsını alamamış, diziyle iyice sıkıştırarak kameralar önünde işkence yapıyor, eziyor. Hapiste ırkçılar sahip çıkar korur kollar şimdi onu, şu ABD li filmlerdeki gibiyse hikaye. Belki zenciler kıstırıverirler tenhada, hapiste, -zenci kelimesi bizde onlardaki gibi, o anlamda kullanılmıyor gerçi ama, siyahi, afro-amerikan denmeliymiş..Yani en hafif tabirle günah bu. ABD’de bu ırkçı pis damar var hala maalesef, güneyli toprak ağababaları ekolü..Geçenlerde bir film izledim, 69 lu yıllar, NASA’nın ilk uzaya insanlı uçuş projesi Ruslarla yarış mevzulu, mekiğin dünyaya giriş açısını bir kadın afro-amerikan matematik dehası yapıyor, arkadaşı da ilk ABD li kadın mühendis olma başarısını yakalıyor çok güzeldi, 69 daha dün yani..Tüm objektifliğimle bize bakıyorum, Türk-Kürt meselesine, yani elbette hatalar olmuştur ama, hiç kimse beni bu ülkede ayrımcılık yapılıyor geyiğine inandıramaz, tüm kaşımalara, tüm dış müdahalelere tüm oyunlara rağmen, şükür. Sayılar.

    Cevapla
  3. vay anasını bilgi verici bir yazı. tvde bunlar anlatılmıyor

    Cevapla
  4. bir de, bu olaylar, bizzat Tramp’ı gözden düşürmek için, ona karşı olan güçler tarafından özellikle çıkarılmış olabilir.

    Cevapla
  5. Herşey guzel yazı çok guzel…de bu ülkede ne zaman kürtlere kurt oldgu için katliam yapıldı merak edıyorum.ga90ları kastedıyorsanız saçmalamayın derım köy boşaltma ayrı katliam ayrı. Katlıam olsa neden buyuk kentlerde İstanbul vs de böyle bsey hiç olmadı? Bıraz dıkkat derım ideolojık nefretınız gozunuzu fazlasıyla kör etmiş.

    Cevapla
  6. 29 Mayıs 2020, 15:53

    Arkandayız Minesota Timberwolves,çpk yaşa.

    Cevapla
  7. Bu yazıda olayların kronolojisi doğru, ama sebep sonuç ilişkisi tamamen hedefini sapmış. Görüşüme göre yazar çok önemli birçok noktayı ve sonuçlarını malesef atlamış. Bu polisin muhtemelen faşist ve ırkçı olduğu şüphe götürmez. Ancak olayların seyrine baktığımız zaman bu hadisenin sanki görünmez bir el tarafından yönlendirildiğini ve alevlendirildiğinide hissedebiliyoruz. Bu olayların ipuçları, Amerikan medyasını üstünkörü takip eden ancak sebep sonuç ilişkilerini irdeleyebilen herkes tarafından kolaylıkla yakalanabilir.
    Amerika şu anda seçime oldukça yaklaşmış konumda. Amerika’nın yerel ve ulusalcı-evanjelist oligarşinin adamı olan Trump’ın seçimleri kazanması ile birlikte küreselci oligarşi 2016 senesinde büyük bir tokat yedi. Bu seçim görüşüme göre bu iki farklı oligarşiden hangisinin Amerikayı kimin devralacağını mutlak olarak tayin edecek, belki de ABD tarihinin en önemli seçimi. Böyle bir ortamda yani seçim arifesinde bu menfur olay küreselcilerin eline büyük bir fırsat verdi. Belki de böyle bir provakasyona uzun zamandır hazırlıklı idiler. Küreselcilerin asıl amacı yüzde 20-25 olan siyahi oyların demokratların yanına çekilebilmesi. Şu anki kamuoyu sondajlarında Trump halen avantajlı ve kazanacak gibi gözüküyor. Ama bu her an için değişebilir. Virus olayından sonra ABD’nin küreselci büyük medyası sürekli Trump’ı pandemi karşısında etkisiz olmakla suçladı ve hergün menfi bombardımana devam etti. Aslında bu onun başkan olduğu günden beridir devam etmekte. Amerikan tarihinde medya’nın, demokratların, Hollywood’un ve belli bazı küreselci şirketlerin saldırısına böylesine maruz kalmış bir başkan örneği daha yok. Bu bakımdan eğri oturup doğru konuşmak gerekiyor. Evet Trump Amerikancı, ırkçı, evanjelist ve WASP (White Anglo Saxon Protestant- Türkçesi: Beyaz-İngiliz asıllı protestan) ları temsil eder. Öjenist (eugenist) elitizme inanır ve kendini beğenmiş dar kültürlü biridir. Küreselciler kadarda siyonisttir. Bunların hepsi doğru. Ancak perdenin arkasını görmemiz gerekiyor. Minesota eyaletinde olaylara bakıldığında ortalıkta eylem yapan liberal örgütlenmeler görülüyor. Bunların başında ‘Black Lives Matter’ (Siyahilerin hayatı önemlidir) denilen küreselci ağababası Soros güdümlü haraketin olduğu görülüyor. Bunun dışında ABD ana medyası Trump’a karşı müthiş bir taaruza geçmiş durumda. Her gün onun ne kadar faşist olduğu siyahlardan nefret ettiği bangır bangır TVlerden haykırılıyor. Twitter dahi Trump’ı boykotlama peşinde. Bütün bu Trump karşıtı küreselci-liberal propagandanın demokrasi havariliği ve insanlık ile hiç bir bağı yok. Amaç küreselci güçlerin Trump’ı seçim öncesi iyice gözden düşürebilmesi ve itibarsızlaştırması. Bu yönde küresel şirketler ve medya milyarlarca dolar harcamakta. Eğer Trump iktidardan düşerse, ABDyi tümden ele geçirecek olan küresel oligarşinin önünde Türkiye dahil tüm batı ve ortadoğu ülkelerini hükümranlığı altına alması için pek bir engel kalmayacak. Böyle bir durumda Türkiyede de YCHP, İyi parti, Davutoglu,Babacan,Gül, Fetö ve PKK koalisyonunun iktidar olma şansı son derece artacaktır. Küreselciler kazanacak ve dünya genelinde ulusalcı hamle kaybedecektir. Bu sebeple ABD olayları ve seçimleri Türkiye ve dünyadaki birçok ülke için son derece büyük bir ehemmiyet taşımakta.
    Yukarıdaki yazı ne yazık ki olaylara sığ bir çerçeveden, taraflı ve neo-liberal gözlüklerle bakan bir yazı. Sebep-sonuç etkilerini irdelemediği içinde fazlasıyla yüzeysel, yanlı ve çarpıtıcı olmuş.

    Cevapla
Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!